2025 yılına gireli oldukça kısa bir süre geçti. Peki ya aslında öyle değilse? Ya biz aslında 21. yüzyılda yaşamıyorsak? Gerçekten de, şu an 1700’lerin tam ortasında olabiliriz. Şaşırmayın, çünkü bu fikir Alman tarihçi Herbert Illig’in geliştirdiği “Hayalet Zaman Hipotezi”ne dayanıyor. Peki, bu ne anlama geliyor? Yani, bizim düşündüğümüz tarihi takvim ve zaman dilimi aslında tamamen yanlış! “Nasıl yani?” dediğinizi duyar gibiyiz! Merak etmeyin, detaylı bir şekilde açıklayacağız! İşte Hayalet Zaman Hipotezi hakkında bilmeniz gerekenler…
Hayalet Zaman Hipotezi’ne göre bildiğimiz tarih aslında bir aldatmacaya dayanıyor!
İlk başta kulağa çılgınca gelebilir, ama bu teoriyi savunanlar diyor ki: Bizim bildiğimiz tarihi kronoloji, aslında seçkinlerin yaptığı büyük bir oyun. 1996’da Heribert Illig adlı bir Alman yayıncı, Orta Çağ’ın aslında hiç yaşanmadığını savunan bu teoriyi ortaya attı. Illig’e göre, bu “büyük aldatmaca” o kadar ustaca yapılmış ki, biz bunun farkında bile değiliz. Zaten tarihçiler de bu “gizli” dönem hakkında bir hata yapmış, her şey yanlış bir şekilde kaydedilmiş. Ünlü bağımsız araştırmacı David Hamon da, bu alternatif tarih görüşüne katılanlardan biri. Hamon’a göre, tarihçiler aslında hepimizin gözünü boyamış ve bizler, yanlış bir zaman çizelgesini takip ediyoruz!
Peki, bu “Hayalet Zaman Hipotezi” tam olarak ne diyor?
Illig, 45 yılında Julius Sezar tarafından uygulamaya konulan Jülyen takvimi ile 1582’de Papa Gregory XIII tarafından kabul edilen Gregoryen takvimi arasındaki farkı inceledi. Hesaplamalarına göre, yaklaşık 297 yıl kaybolmuştu!
Ama Illig’in teorisi burada bitmiyor! O, bu kaybolan yılların, Papa II. Sylvester ve Kutsal Roma İmparatoru III. Otto tarafından gizlice eklendiğini öne sürüyor. Bu Orta Çağ elitlerinin amacı, kendi saltanatlarının 1000 yılına denk gelmesini sağlamakmış. Ve bu tarihi “düzenleme”yi gizlemek için, katipler aracılığıyla sahte Orta Çağ el yazmaları oluşturulmuş. Bu el yazmalarının Avrupa’daki manastırlara dağıtılmasıyla birlikte, gerçek tarih diye kabul edilen bu uydurmalar günümüze kadar gelmiş.
Üç adam, bu aldatmacayı kolayca gerçekleştirebilmek için erken Orta Çağ’a tam 297 yıl ekliyorlar. Evet, doğru okudunuz; bu, MS 614 ile 911 arasında olan her şeyin tamamen uydurulmuş olduğu anlamına geliyor. Ne Şarlman’ın zaferleri, ne de İslam’ın İspanya’yı fethetmesi, hatta Vikinglerin İngiltere’ye saldırıları… Hepsi birer uydurma! Illig’in söylediğine göre, bu üç yönetici, belgeleri manipüle etmiş, bazı tarihi olayları icat etmiş ve sonra bu uydurmaları destekleyecek sahte belgeler yerleştirmişler. Ve en sonunda, halkın bu yalanları kabul etmesi için çok gizli bir ağ kurmuşlar.
Illig’in argümanlarını destekleyen en büyük kanıt ise, Avrupa’daki “Karanlık Çağ” dönemiyle ilgili orijinal tarihi belgelerin eksikliği ve takvimler arasındaki tutarsızlıklar. Illig, bu tarihsel “uydurmalar” arasında ünlü figürlerin de olduğunu iddia ediyor. Mesela, Franklar Kralı Charlemagne ve İngiltere Kralı Büyük Alfred gibi tarihi kişiliklerin aslında tamamen hayali olduklarını söylüyor. Peki ya tüm bildiklerimiz? Gerçekten bu kadar mı uydurma?
İlginizi çekebilir:
Tarihin Tozlu Sayfalarında Kaybolmuş Antik Dönemin Gizemli Tarikatları
Neyse ki bu teoriyi çürütecek çok kanıt var!
David Hamon, Hayalet Zaman Hipotezi’ne dair okuduğu her ciddi çalışmanın sadece bir “saçmalık” olduğunu söylüyor. Yani teori mantığa dayanan bir temele oturmuyor ve sadece kaos yaratıyor. Hamon’a göre bu teorinin arkasında tek bir sağlam kanıt bile yok. Illig, sadece ortalığı karıştırıyor ve biz de burada tartışarak zaman harcıyoruz.
Illig’in teorisinin çürütülmesinde başka bir önemli nokta da, bu hipotezin tamamen Avrupa merkezli olması
Yani, tüm dünya tarihi 300 yıl kaybolmuş olsaydı, bunun izleri Afrika, Asya, Avustralya ve Amerika gibi farklı kıtalarda çok net bir şekilde görülürdü. Ama bir bakıyorsunuz, bu kadar geniş bir coğrafyada, tarihi belgeler kaybolmuş değil! Kısacası, eğer bu doğru olsaydı, tüm dünya bu kayıp zamanı birbirine bağlı şekilde belgeleyebilirdi. Bu durumda, Illig’in teorisi ya tamamen yanlış olurdu ya da dünya çapında bir komplo olurdu. Ama gelin hep birlikte kabul edelim, bu ikincisi çok da mantıklı değil.
İlginizi çekebilir:
2024 Yılında Bilim İnsanlarını Hayrete Düşüren Heyecan Verici 7 Arkeolojik Keşif
Peki, ya astronomik kanıtlar?
İşte burada da işler değişiyor. Eğer Hayalet Zaman Hipotezi doğru olsaydı, zaman çizelgelerimizle gökyüzündeki olaylar arasındaki uyumsuzluklar göze çarpmalıydı. Ama işler pek öyle değil! Antik Roma’dan bir kayıta göre, M.S. 59’da büyük bir Güneş tutulması yaşanmış. Modern astronomlar, o tarihte gerçekleşen bu olayın doğru olduğunu yıllar sonra tespit etti. Yani, gökyüzünde olan bitenler, tarihle ilgili bizlere ipuçları veriyor!
Şimdi de arkeolojik kanıtlara bakalım
Yazılı kaynakların yanı sıra, arkeolojik kazılarda bulunan kalıntılar da bu teorinin çürüdüğünü gösteriyor. Hatta, tarihleme yöntemleri olan ağaç halkaları ve radyokarbon analizleri de Illig’in iddialarıyla tamamen çelişiyor. Bu durumda, Hayalet Zaman Hipotezi’nin geçerliliği ciddi şekilde sarsılıyor.
Hamon, bu kanıtların hiçbirinin önemli olmadığını söylemiyor. Ancak, bunların sadece bu komployu savunanlar için değil, tüm insanlık için önemli olduğunu vurguluyor. Sonuçta, bir teoriyi savunmak için ciddi bir temele ve kanıtlara ihtiyacımız var. Ve Hayalet Zaman Hipotezi, ne yazık ki bu temelden yoksun!