Bu içeriğimizde hayal kurmak ile ilgili daha önce söylenmiş binlerce sözden, yazılmış yüzbinlerce mısradan bahsedemeyeceğiz ne yazık ki. Bir nebze de olsa hayal kuramayan insanları anlamanız için yazıldı bu içerik.
Yaratıcı insanlar için hayal etmek hedeflerine ulaşmalarının ön şartıdır. Peki ya hayal kuramayan insanlar? Onların tıpta kapsamlı bir karşılığı var. İsmi ise “Aphantasia”
Aphantasia sendromu insanlarda farklı farklı şekillerde görülebilmekte. Örneğin kimisi geçmişe dair hiçbir anıyı zihninde canlandıramazken, kimileri ise sadece yüzleri hatırlayamıyor
1880 yılında ortaya atılsa da 2010 yılına kadar tıpta resmi olarak adlandırılmayan Aphantasia, Exeter Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görev yapmakta olan bilişsel nörolog Adam Zeman’ın çalışmalarıyla birlikte literatürde yerini aldı.
Aphantasia ise kelime anlamı olarak Yunanca’da Phantasia eksikliği anlamına gelmekte. Phantasia’nın Yunanca anlamı ise Aristo’ya göre “insanın görsel hafızayı yeniden anımsama yeteneği.” manasında kullanılmakta.
Gelelim Aphantasia’lıların nasıl hissettiklerine! Bu kişiler deneyimledikleri şeyleri görsel, ses, duygu veya tat olarak hatırlayamıyor. Bu da daha önce yediği ve sevdiği bir yemeği bile bir sonraki öğünde tekrar deliler gibi sevmesine ya da nefret etmesine sebep oluyor.
Kaldı ki bu sesler için de aynı ölçüde etki göstermesi sebebiyle, daha önce tanışsanız bile telefon ile aradığınızda sizi sesinizden tanıyamayabiliyor.
Daha önce gittikleri yerleri bulmakta zorlanmaları dışında, yalan söylemek konusunda da diğer insanlar kadar başarılı değiller.
Bu hastalık ile mücadele etmek zorunda kalan biri olan Lancaster’li Niel Kenmuir ise bu durumu şu şekilde açıklıyor;
Çocukluğundan bu yana çevresindekilerden farklı olduğunu bildiğini söyleyen Niel, “Uyuyamadığım zaman üvey babam koyunları saymamı söylerdi ve bunun ne anlama geldiğini açıklardı. Denedim fakat yapamadım. Çitlerden atlayan koyunları göremedim, sayacak hiçbir şey yoktu”