Bir zamanlar Mısır’ın kavurucu çöl rüzgarları arasında, bereketin, sevginin ve dişil enerjinin sembolü olarak göğe yükselen boynuzlu bir kadın vardı. Onun adı Hathor’du. Ancak Hathor, yalnızca tatlı bir aşk tanrıçası değildi. Aynı zamanda savaşın acımasız yüzü, anneliğin kutsal koruyucusu ve ölüm yolculuğunun rehberiydi. Güneş’in altında parlayan altın diskiyle ışığın gücünü simgelerken, boynuzlarıyla bereketin kaynağını temsil ediyordu. Dendera’daki sarhoşluk festivallerinde yankılanan kahkahalar, Ra’yı güldüren büyüleyici danslar ve savaşçı Sekmet’in gölgesinde kan kokan rüzgarlar… Hathor, tüm bu zıtlıkların içinde yaşayan bir tanrıçaydı. Peki, sıradan bir ineğin sütüyle başlayan bu kadim yolculuk, nasıl olup da Mısır’ın en güçlü tanrıçalarından birine dönüştü?
MÖ 31. yüzyılda Mısır’da sanatçılar, ineklerin süt üretme yeteneklerinden ilham alarak dişil enerjiyi simgeleyen boynuzlu kadın figürleri çizmeye başlamıştı
İnek, sadece bir hayvan değildi. Aynı zamanda bereketin, anaçlığın ve kadınlığın sembolü olarak kabul ediliyordu. Bu dönemde ortaya çıkan Narmer Paleti, inek boynuzlu kadın figürlerinin en belirgin örneklerinden biri. Bu motif, zamanla Hathor’un ilk tasvirlerine dönüşecekti. Narmer Paleti’nde yer alan bu figür, aslında Hathor’un ilkel bir versiyonuydu ve onun bir gün Mısır’ın en güçlü tanrıçalarından biri olacağının ilk sinyallerini veriyordu.
Mısır’ın Eski Krallık dönemi (MÖ 2613 – 2494), Hathor’un sahneye çıktığı dönemdi
Bu dönemde, Ra’nın hem kızı hem de karısı olarak anılmaya başlandı. Evet, yanlış duymadınız! Hem kızı hem de karısı… Mısır mitolojisinin bu çarpıcı ve çelişkili hikayeleri, tanrıçaların farklı yönlerini vurgulamak için kasıtlı olarak oluşturulmuştu.
Ra’nın “Gözü” olarak da bilinen Hathor, aynı zamanda Bat adlı başka bir eski inek tanrıçasının da özelliklerini bünyesine katmıştı. Yani Hathor, sadece kendi başına bir tanrıça olmakla kalmadı. Diğer tanrıçaların güçlerini de bünyesinde toplayarak iyice büyüdü.
Hathor’un tasvirlerini gördüğünüzde hemen fark edeceğiniz iki şey var: Güneş diski ve inek boynuzları
Güneş diski, onun Ra ile olan bağını ve ışığın tanrıçası olduğunu simgeler. İnek boynuzları ise, annelik ve doğurganlık enerjisini temsil eder.
Ancak Hathor, yalnızca bu iki sembolle sınırlı değildi. Bazen beyaz bir inek, bazen inek başlı bir kadın, bazen de çınar ağacı olarak tasvir edilirdi. Hatta öfkelendiğinde dişi aslan veya kobra formuna bile bürünebilirdi. Yani, Hathor’un görünüşü, hangi güçlerini ön plana çıkardığına bağlı olarak sürekli değişirdi.
Mısır’ın her yerinde tapınılmasına rağmen Hathor’un en büyük tapınağı, Dendera şehrindeydi
Dendera, hem erkeklerin hem de kadınların din adamı olarak görev yaptığı nadir tapınaklardan biriydi.
Dendera’daki Hathor Tapınağı, aşk, müzik ve dans festivalleriyle ünlüydü. Burada düzenlenen festivallerde, insanlar Hathor’a adaklar sunar, müzik eşliğinde dans eder ve doğurganlık ritüelleri gerçekleştirirdi.
Bu tapınak, sadece dini törenlerin merkezi değil, aynı zamanda sanatın, müziğin ve neşenin mabedi olarak da görülüyordu. Hathor’un şehri olan Dendera’da herkesin yüzü gülüyor, herkes neşeyle dans ediyordu.
Hathor, “Aşk Tanrıçası” olarak anılsa da, onun kişiliği sadece tatlılık ve sevecenlikle sınırlı değildi
Bir efsaneye göre, Ra insanları cezalandırmak ister ve Hathor’u gönderir. Ancak Hathor’un öfkesi kontrolden çıkar, savaş tanrıçası Sekmet’e dönüşür. Sekmet, yıkımın ve intikamın tanrıçasıdır. Ra, Hathor’un kontrolsüz öfkesini fark edince onu sakinleştirip yeniden Hathor’a dönüştürür.
Bu hikaye, Hathor’un hem sevgi dolu bir anne hem de acımasız bir savaşçı olduğunu ortaya koyar. Mısır mitolojisinde tanrıçalar, hem yaratıcı hem de yıkıcı güçleriyle öne çıkar. Hathor da bu ikiliğin en belirgin örneklerinden biridir.
Bir başka efsaneye göre, Ra bir gün depresyona girer. Hiçbir şey onu neşelendiremez. Ta ki Hathor’un büyüleyici cazibesi devreye girene kadar…
Hathor, Ra’yı güldürmek için kıyafetlerini çıkarır ve dans etmeye başlar. Bu sahne, Mısır mitolojisinde kadın cazibesinin ve neşenin gücünü simgeler. Hathor, bir yandan anaç ve sevgi doluyken, diğer yandan cinselliği ve cazibeyi temsil eden bir figür olarak da öne çıkar.
Hathor’un gücü sadece yaşamla sınırlı değildi
Ölüler Kitabı’nda, Hathor bir inek formunda tasvir edilir ve ölüleri sıcak ve huzurlu bir öbür dünyaya yönlendirir. Hathor, burada besleyici bir anne gibi davranır ve ölen kişiye yeniden doğuş yolculuğunda rehberlik eder. Bu da onun, sadece yaşamın değil, ölümün de tanrıçası olduğunu gösterir.
Hathor, kraliyet ailesi için de büyük bir öneme sahipti. Özellikle kraliçeler ve kadın firavunlar, kendilerini Hathor’la özdeşleştirerek güçlerini pekiştirirlerdi
Mesela, Yeni Krallık döneminin güçlü kadın firavunu Hatşepsut, Hathor’a duyduğu bağlılığı göstermek için onun adına tapınaklar yaptırdı. Hatta mezarını bile Hathor’a adanan kutsal bir alana inşa ettirdi. Böylece Hatşepsut, tanrıçanın kutsal korumasını sonsuzluğa taşıyacağına inanıyordu. Birçok tasvirde Hathor, firavunların yanında anaç ve koruyucu bir figür olarak yer alır. O, hem annelik eden hem de tahtı kutsayan güçlü bir tanrıçaydı.
Eğlence, müzik ve dans… Hathor’un onuruna düzenlenen Sarhoşluk Festivali tam da bu üçlünün zirve yaptığı bir etkinlikti
Peki, neden “sarhoşluk”? Mısırlılar, Hathor’un bir dönem şiddet tanrıçası Sekmet’e dönüştüğüne ve öfkesini sakinleştirmek için ona sarhoş edici içecekler verildiğine inanırlardı. Bu dönüşümü kutlamak için her yıl büyük bir festival düzenlenirdi.
Bu festivalde katılımcılar coşku içinde içki içer, dans eder ve şarkılar söylerlerdi. Erkekler davul çalar, kadınlar çift başlı flüt ve çıngıraklarla ritmi desteklerdi. Kadınlar makyaj yapar, mücevherlerle süslenir ve yarı çıplak halde dans ederdi. Şenlik ateşleri yakılır, müzik ve dans eşliğinde tanrıçaya adaklar sunulurdu. Bu ritüellerin amacı, Hathor’un şiddet dolu yanını sakinleştirmek ve onun aşk dolu, bereket getiren doğasını yeniden uyandırmaktı.
Sıradan Mısırlılar için Hathor, doğurganlık çağındaki kadınların koruyucusuydu
Hamilelik, doğum ve annelik konularında ona dua edilir, yardım istenirdi. Bu tapınaklara adak adamak yaygın bir gelenekti. Özellikle kadınlar, Hathor’un desteğini almak için: Küçük heykeller, çanak çömlekler ve takılar adarlardı. Doğum yapacak kadınlar, sağlıklı bir doğum için tanrıçadan yardım dilerdi. Romantik ilişkilerde huzur ve uyum arayanlar, aşk tanrıçası Hathor’a yakarırdı.
Bu tapınaklarda bulunan eserler arasında bebek figürleri, doğum yapan kadın heykelleri ve aşk sembolleri dikkat çeker. Yani Hathor, hem anneliğin hem de romantizmin tanrıçası olarak iki alanda da etkiliydi.