Türk resim sanatının hem teori hem de uygulama tarafında derin izler bırakan bir isim varsa o da hiç kuşkusuz Hamit Görele’dir. “Hamit Görele kimdir?” sorusunu sadece doğum tarihi ve eğitim geçmişiyle geçiştirmek büyük haksızlık olur. O, hem kübizm hem de empresyonizm akımlarından beslenip bu etkileri kendi yorumuyla sentezleyen bir sanatçıydı. Üstelik bu sentezi öyle kuru kuruya değil; özgünlükle, cesaretle ve çağdaş bir bakış açısıyla yaptı. Bir başka deyişle, tuvalin karşısına geçtiğinde sadece renkleri değil, düşünceyi de resmeden bir ustaydı. Türk ressamlar dendiğinde akla ilk gelen isimlerden biri olan Hamit Görele’yi daha yakından tanıyalım.
Hamit Görele kimdir?
Türk resim sanatının hem teori hem de uygulama tarafında derin izler bırakan bir isim varsa o da hiç kuşkusuz Hamit Görele’dir. “Hamit Görele kimdir?” sorusunu sadece doğum tarihi ve eğitim geçmişiyle geçiştirmek büyük haksızlık olur. O, hem kübizm hem de empresyonizm akımlarından beslenip bu etkileri kendi yorumuyla sentezleyen bir sanatçıydı. Üstelik bu sentezi öyle kuru kuruya değil; özgünlükle, cesaretle ve çağdaş bir bakış açısıyla yaptı. Bir başka deyişle, tuvalin karşısına geçtiğinde sadece renkleri değil, düşünceyi de resmeden bir ustaydı.
1900 yılında Giresun’un Görele ilçesinde dünyaya gelen Hamit Görele, belki de o zamanlar Karadeniz’in hırçın dalgalarına baka baka ilk sanat kıvılcımlarını zihnine kazımıştı
İlk ve ortaöğrenimini Gümüşhane’de tamamladıktan sonra İstanbul’a gelip liseyi bitirdi. Mühendis Mektebi’nde iki yıl geçirmiş olsa da içindeki sanat tutkusu mühendislik hesaplarına yenik düşmedi. 1924 yılında rotasını Sanâyi-i Nefîse Mektebi’ne, yani dönemin Güzel Sanatlar Akademisi’ne çevirdi.
Bu okulda Hikmet Onat ve İbrahim Çallı gibi dönemin önemli sanatçılarının öğrencisi oldu. Sadece öğrenmekle kalmadı; aynı zamanda Amerikan Kız Koleji’nde ve Galatasaray Lisesi’nde resim öğretmenliği yaparak öğretmeyi de bir görev bildi. Hamit Görele hayatı, aslında sadece resimle değil, sanatı yayma çabasıyla da şekillenmişti.
1928 yılında Avrupa Resim Yarışması’nda ikincilik kazandı
1928 yılında Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun olan Görele, aynı yıl Maarif Vekâleti’nin (bugünkü Millî Eğitim Bakanlığı) düzenlediği Avrupa Resim Yarışması’nda ikincilik kazandı. Bu başarı, onun için Paris yollarını açtı. Sanat dünyasının kalbinin attığı bu şehirde ilk durağı, Academie Julian’da Paul-Albert Laurens’ın atölyesi oldu. Asıl eğitimini ise dört yıl boyunca Andre Lhote’un ve Académie Moderne’in atölyelerinde sürdürdü.
Bu süreçte yalnızca öğrenci kalmadı, aynı zamanda yeteneğiyle dikkat çekmeyi başardı. 1930 yılında Paris’in ünlü Montparnasse Bulvarı’ndaki Grand Galerie Moderne’de düzenlenen karma sergide yer alan Firavunun Eşi ve Odalık adlı tabloları, Paul Cezanne, Henri Matisse, Pablo Picasso ve Andre Lhote gibi ustaların eserleriyle aynı duvarda sergilendi. Hamit Görele resimleri böylece sadece Türkiye’de değil, Avrupa sanat çevrelerinde de kendine yer buldu.
Görele’nin sanatı dönemlere ayrılarak incelenebilecek kadar zengin bir evrim gösteriyor
İlk dönemlerinde Andre Lhote’un etkisiyle kübizme yaklaşan Hamit Görele, daha sonra izlenimcilik (empresyonizm) akımının etkisi altına girdi. Ancak o, bu akımları yalnızca taklit etmedi. Kendi üslubunu geliştirerek figüratif anlatımı geometrik öğelerle birleştirdi. Bu sebeple oluşturduğu tablolar sadece görsel bir anlatım değil, kompozisyon ve görsel anlatım yoğunluğu taşımayı başarıyor. Hamit Görele tabloları neden farklı? sorusunun cevabı da tam olarak burada yatıyor.
Özellikle 1928-1935 yılları arasında kübist etkilerin belirgin olduğu eserler veren sanatçı, 1935-1940 arasında geçiş süreci yaşadı
1955 sonrasında ise daha da olgunlaşmış, daha çok konstrüktivist tarza yönelmiş resimler ortaya koydu. Modern sanatın geometrik olanaklarıyla iç içe geçmiş bu dönem resimleri, Görele’nin sanat hayatının zirvelerini temsil ediyor.
Hamit Görele yalnızca sadece bir ressam olmaktan çıkarak sanat üzerine düşünen ve bu düşündüklerini yazıya döken bir sanat eleştirmeni de olmayı başardı. Katıldığı sergilerin yanı sıra pek çok yazı, makale, eleştiri ve çeviri yayımladı. Onun hedefi yalnızca estetik açıdan etkileyici eserler üretmek değildi, aynı zamanda Türkiye’de resim sanatının düşünsel temellerini inşa etmeyi de amaçlıyordu. 1934 yılında Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği’nin başkanlığına getirilen sanatçı, Türkiye’de ve uluslararası alanda birçok sergide yer aldı. Anadolu’nun pek çok şehrinde resim öğretmenliği yaptı. Bu dönemlerde sadece fırçayı değil, bilgiyi de taşıdı Anadolu’ya. Onun için resim eğitimi sadece bir ders değil, kültürel bir misyondu. Türkiye’nin en önemli ressamlarından biri olan Görele, 1980 yılında İstanbul’da hayatını kaybetti.