Şuan siz bu yazıyı okurken bile, dünyamızın etrafından birçok gök taşı gelip geçiyor. Dünyanın atmosferine ise yılda yaklaşık bin gök taşı giriyor. Tabii atmosfere giren gök taşlarının da neredeyse hepsi yeryüzüne ulaşana kadar yüksek ısıdan dolayı eriyerek toz halini alıyorlar ve zararsız hale geliyorlar. Peki ya bu kadar şanslı olmasaydık? Gerçekten büyük boyutlu ve parçalansa bile çok büyük zararlar verebilecek bir gök taşı dünyaya yaklaşsaydı ne olurdu? Bu sorunun birçok cevabı var…
1. Dünyada büyük çaplı gök taşı çarpması olayı pek sık yaşanmasa da en sonuncusu 1908’de Sicilya’da gerçekleşmişti.
Bu bölgede yerleşim yerinin olmaması sayesinde can kaybı yaşanmamıştı ancak gök taşının etkilediği bölge 2000 metre kareydi. Daha da açıklayıcı olursak neredeyse Karabük kadar bir alana etki etmişti. Oluşan patlamanın alevleri 800 km uzaklıktan rahatlıkla görülebilmiş, olaydan belli bir süre geçmesine rağmen Avrupa’da gecelerin parlak bir renk almasına neden olmuştur.
2. Bu kadar önem arz eden gök taşı olayları yılda genellikle 3-4 kez gerçekleşiyor ama okyanus gibi tehlikesiz alanlara düştüğü için haberimiz olmuyor.
3 sene önce ise Rusya’nın Chelyabinsk bölgesine düşecek olan gök taşı 30km yukarıda parçalanmış, bu olay sonucunda 1400 kişi yaralanmıştı. 30 Atom bombasına eşdeğer olan bu patlama eğer çok yüksekte gerçekleşmemiş olsaydı birçok ölüme yol açacaktı.
3. Gök taşlarını dünyaya ulaşmadan engellemek için ilk yöntem uzay araçları.
Bu tarz acil durumlar için ABD tarafından kurulan Gezegen Savunma Koordinasyon Ofisi (PDCO), dünyaya çarpabilecek gök taşlarını yaklaşık iki yıl önceden takip ederek bu gök taşlarına uzay araçları göndermeyi planlıyor. Gök taşlarının yörüngesine girerek onların yörüngesini bozmayı amaçlayan bu plan tutmazsa, ikinci uzay aracı gök taşına çarparak yörüngeden çıkarmayı deneyecek. 2022 yılında 65803 Didymos gök taşına karşı bu plan hayata geçecek.
4. Eğer ilk yöntem başarısız olursa bilim insanları gök taşının yörüngesini lazer ışınları ile saptırmayı planlıyor.
Evet, bilim kurgu filmlerinden fırlamış gibi gelebilir ama lazer ışınları ile gök taşından parçalar koparmak mümkün ve bu parçaların kopmasıyla da gök taşı binlerce kilometre yön değiştirebilir. Tabii bunu yapmak öyle çocukluğumuzdaki gibi lazer tutmak kadar kolay değil. Yaklaşık 1 gigawatt gücündeki bir laser ile 1 ay boyunca ateşleme yapıldığında ancak Sicilya’daki 80 metre çapındaki meteorun yönünü değiştirebiliyoruz. Didymos ise tam 170 metre çapında. Bu yüzden bu planın uygulanabilirliği biraz düşük.
5. Diğer seçenek ise en tehlikeli olanı. Gök taşlarına nükleer enerji kullanılarak da müdahale edilebilir.
Önceki maddelerden en tehlikeli olanı bu. Çünkü hatalı bir hesaplamayla nükleerin dünyamıza zarar verme olasılığı olduğu gibi, gök taşının yörüngesini saptırmayıp bir de üstüne daha büyük bir enerjiyle patlamasına yol açabilir. Ama içinizi ferahlatmak için söyleyelim, bu yöntemin uygulanabilirliği 1967 Uzay Anlaşması ile yasaklanmış durumda. Anlaşmaya göre uzayda nükleer silah kullanımı ve denenmesi yasak.
6. Ancak nükleer de, lazer yöntemi de gök taşı çok fazla yaklaştığında uygulanabiliyor.
Yani bu yöntemleri kullanmak bizim için son çare olacak. Başarısız olduğumuzda felaketle karşılaşacağız. Ancak çoğu bilim insanına göre iyi ayarlanmış bir laser ile bir gök taşı rahatlıkla kontrol edilebilir. Qicheng Zhang, 0.7 gigawatt laser ile gök taşının yaklaşık 2000 km kadar uzaklaştırılacağına inanıyor.
7. Nükleer silah kullanmak her ne kadar yasak olsa da bu kuralı da delmek mümkün.
Uluslararası Uzay Anlaşmasına göre uzaya balistik füze atışları yasak değil. Bu balistik füze atışlarında nükleer başlıklar da kullanılabiliyor. Yine de diyelim ki o da yasak. Buna rağmen dünyayı ilgilendiren böylesine önemli bir olay yaşandığında bir kereliğine göz yumulabilir gibi.
8. Tüm bu planların yanında bir de muhalefet de var tabii. Ya Amerika’ya düşmesin diye Gök taşını Türkiye’ye yollarsanız?
Şimdi bir düşünelim, etrafımızda bu kadar kaos ve savaş varken, her ülkede kan eksik olmuyorken böyle bir durumun yaşanmaması olası mı? Kimse boşuna telaşa kapılmıyor tabii. Böyle bir durumun çok büyük sonuçları olsa da, bu bahsettiğimiz planların ters gitmesi ya da “ters gitmiş gibi gösterilmesi” durumunda hiç yoktan kabak bizim başımıza patlayabilir.
9. Bir de işin araştırma boyutu var. Burada ise sevgili uydumuz Ay, kalkan olarak kullanılıyor.
Amerika, çapı 4 metreden büyük olmayan gök taşları için ise farklı bir yöntem düşünüyor. Yörüngesinin değiştirilmesi diğerlerine göre bir nebze daha kolay olan bu gök taşları Ay’a doğru itilecek ve daha sonra düşen gök taşları Dünya’ya getirilerek incelenecek.
10. Araştırmalar sonucunda daha büyük kütleli gök taşlarını durdurabilmek için yeni yöntemler geliştirilmesi umuluyor.
Ay’a düşürülerek incelenen bu gök taşlarının içerdiği elementlerin, diğer gök taşlarının yörüngelerinde değişim yaratmak için yardımcı olabileceğine inanılıyor.
11. NASA’nın bir gök taşı yakalayabilmesi için 2025’e kadar vakti var.
NASA’ya bu görev bizzat Beyaz Saray tarafından verilmişti. Ay’ın kalkan olarak kullanılacağı bu planda NASA’nın 2025’e kadar bir gök taşı yakalayıp Dünya’ya incelemek için getirmesi bekleniyor.
12. Vakit bol ancak NASA’nın da bu konuda yeterli bütçesi yok ve araştırma konusunda epey sıkıntı çekiyor.
NASA müfettişi General Paul K. Martin sadece bu olay için aktarılan 40 milyon dolarlık bütçenin iç açıcı durumda olmadığını belirtti. Muhtemelen bu birimin bütçesi tehlikenin boyutuna göre ilerleyen zamanlarda artırılacak.
13. Tüm bu felaket senaryolarına karşın Türkiye’de kafanıza bir gök taşı düşme ihtimali çok düşük.
Tabii gök taşının gidip de nereye düşeceği belli olmaz ancak bahsettiğimiz gök taşlarının etkilediği alanlar ne kadar büyük olsa da dünya çapında düşündüğümüzde bizim olduğumuz bölgeye düşme ihtimali çok çok düşük.
14. “Eee… Bizim yarım saattir izlediğimiz kocaman gök taşı da neyin nesi?” diyorsanız, kendisi 500 km çapında. Yani eğer öyle bir şey ile karşılaşırsak, istesek de durduramayız.
Yörüngesini değiştirmeye çalıştığımız gök taşlarının uzunlukları 140-200 metre arasında değişiyor. Bakın metre diyoruz, kilometre değil. Bu GIF’lerde gördüğünüz gök taşı ise tam 500 km çapında. Bu tarz bir gök taşının Dünya’ya şuan çarpma ihtimali yok, içiniz rahat olabilir, ancak dünyanın ilk dönemlerinde bu tarz gök taşı yağmurlarının çok fazla yaşandığı biliniyor.