Central Intelligence Agency (Merkezi İstihbarat Teşkilatı) veya yaygın olarak kullanılan kısaltılmış ismiyle CIA, dünyanın en önemli istihbarat servislerinden biri. Amerika Birleşik Devletleri’nin tüm dünyaca tanınan fakat bir o kadar da gizemli kurumu, pek çok efsanenin merkezinde yer alıyor. CIA’in, dünya çapına hayli ilginç operasyonlara imza attığı, uluslararası istihbarat savaşlarında, alanının en başarılı yapılarından biri olduğu biliniyor. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi CIA hakkında bilinenlerin sayısı, bilinmeyenlerin sayısından çok daha az! İşte Kryptos isimli bir heykel de CIA tarihinin en gizemli ve en ilginç unsurlarından biri.
1990 yılında Amerikalı sanatçı Jim Sanborn tarafından yapılan ve aynı yıl Virginia, Langley’deki CIA Genel Merkezine yerleştirilen heykel, ilk bakışta oldukça sıradan görünüyor. Bakırdan yapılan ve yatay bir S harfini andıran heykelin üzerinde, rastgele bir şekilde yerleştirilmiş harfler yer alıyor. Ancak gerçek, görünenden hayli farklı! Çünkü Kryptos isimli bu heykel, oldukça gizemli bazı şifreler barındırıyor. Üstelik heykelin sırrı CIA çalışanları tarafından bile çözülebilmiş değil! Detaylara birlikte bakalım.
Heykeli yapan Jim Sanborn, 14 Kasım 1945’te dünyaya geldi, ABD’nin önde gelen kurumlarında sanat ve sosyoloji eğitimi aldı
Özellikle heykel alanında ortaya koyduğu eserler, yıllar içerisinde pek çok müzede sergilendi. Sayısız popüler eserin altına imza atan Sanborn, ABD’nin önemli sanatçılarından biri haline geldi. Ancak adını tarihe unutulmaz harflerle yazdırmasını sağlayacak eseri, estetik açıdan pek de göz alıcı sayılmazdı öte yandan sanat tarihine geçecek denli görkemli bir eser de değildi. Buna karşın oldukça büyük bir gizem ihtiva ediyordu.
Jim Sanborn, 1990 yılında CIA Genel Merkezinde sergilenmek üzere bir heykel yaptı
Yunanca “gizli” anlamına gelen Kryptos isimli heykel, 3 Kasım 1990’da Virginia, Langley’deki CIA binasının girişine yerleştirildi.
Yatay bir S harfi şeklinde tasarlanan bakır heykelin üzerinde, Latin alfabesindeki harfler rastgele bir şekilde sıralanmıştı
Heykel, dört farklı bölümden oluşuyordu ve üzerinde 1.800 karakter vardı. Ancak pek çok insanın düşündüğünün aksine heykelin üzerindeki karakterler, rastgele bir şekilde yerleştirilmiş, anlamsız harf yığınları değildi. Evet, ilk bakışta bakırdan yapılmış, sıradan ve anlamsız bir heykel gibi görünüyordu. Oysa Kryptos gerçekte, CIA merkezinde yerleştirilen büyük bir gizem, büyük bir meydan okumaydı!
Jim Sanborn, heykeldeki şifrelerin 10 yıl içerisinde çözüleceğini düşünüyordu
Çünkü heykeldeki harfler, karmaşık bir şifreleme yöntemi ile heykele işlenmiş olsa da, CIA merkez binasının girişinde yer alıyordu! Sanborn, heykelin ilk 3 bölümdeki şifrelerin 4-6 yıl arasında kırılacağını, bilinçli bir şekilde daha karmaşık hale getirdiği 4. bölümdeki sırların ise en fazla 10 yıl içerisinde açığa çıkarılacağını düşünüyordu. Ancak olaylar, beklediği şekilde gelişmedi. Kryptos’un sırrı, aradan geçen 33 yıla rağmen tam olarak açığa çıkarılamadı…
Sayısız CIA çalışanı, Kryptos’un gizemini çözebilmek için yoğun çaba harcadı
Öyle ki sırrı bir türlü çözülemeyen heykel, CIA Genel Merkezindeki çalışanların sinirin bozuyor, gizlilik ve şifre çözme alanının uzman isimleri, NASA’daki bilim insanlarından yardım istemek zorunda kalıyordu!
CIA için çalışan bilgisayar uzmanları, heykelin sırrını çözebilmek için özel programlar geliştiriyor, CIA’in önde gelen kriptografları tüm hünerlerini sergiliyorlardı. Yine de başarılı olamadılar, 1998 yılına kadar!
CIA için çalışan David Stein isimli bilim insanı 1998 yılında Kryptos’un gizemini çözdüğünü açıkladı!
Rastgele dizilmiş harflerin, nasıl bir şifreleme yöntemi ile sıralandığını ortaya çıkarmış, anlamsız gibi görünen harflerden anlamlı bir bütün oluşturmayı başarmıştı. Üstelik yalnızca kalem ve kâğıt kullanarak! Fakat David Stein tarafından hesaba katılmayan bir şey vardı…
Heykelin ilk bölümünde “Gölge ve ışıkların yalanları arasında, hayallerin detayları vardı.” yazılıydı
İkinci bölüm; üstü kapalı bir şekilde heykeldeki asıl gizemin, 1990’lı yıllarda CIA Direktörü olarak çalışan William H. Webster’da bulunan bir kod ile deşifre edilebileceğini açıklıyor ve heykelin yakınlarındaki bir konumun koordinatlarını veriyordu.
Üçüncü bölümde ise 1922 yılında Antik Mısır firavunu Tutankamon’un mezarını açan Arkeolog. H. Carter’ın günlüğünden bir bölüme yer verilmişti: “Enkaz kalıntıları tarafından engellenen kapı boşluğundan, oldukça yavaş şekilde dışarıya çıkarılabildi. Ellerim titriyordu ve sol tarafta küçük bir boşluk açarak alanı genişletebildiğimde, elimdeki mumun ışığıyla karanlığı zar zor görebildim. Dışarı çıkan sıcak hava mum alevini titretti. Sisler arasında saklanan her şey ortaya çıktı. Bir şeyler görebiliyor musun?” Fakat 4. bölümün şifresi çözülememişti!
Sanborn tarafından yapılan heykeldeki şifreler kademeli olarak zorlaşıyordu
Oysa bu bölüm, en az harf içeren bölümdü. Ancak Sanborn bu bölümde, diğer bölümlerden farklı bir şifreleme yöntemi kullanmış, ayrıca şifreyi daha zor hale getirebilmek için gereksiz karakterlere ve yazım yanlışlarına yer vermişti.
Çok sayıda şifre uzmanı 4. bölümün gizemini çözmek için uğraşa da, bölümün hangi şifreleme yöntemi kullanılarak oluşturulduğunu dahi açığa çıkarmayı başaramadı…
Jim Sanborn, Kryptos heykelindeki 4. bölümün şifresini çözmek isteyenler için farklı ipuçları paylaştı
İlk ipucu, 2010 yılında geldi. Buna göre 97 harften oluşan 4. bölümde, 64’ten 69’a kadar olan harfler “Berlin” kelimesine karşılık geliyordu. 2014’te açıklanan ipucu, 70. ve 74. harfler arasında “Saat” yazdığını belirtiyordu. 2020 yılındaki son ipucunda ise 23. ve 34. harfler arasında “KUZEYDOĞU” yazdığı açıklandı. Ancak tüm ipuçlarına rağmen 4. bölüm, büyük bir muamma olmaya devam ediyor…
Jim Sanborn 4. bölümde yazılanların çözülmesi halinde bile, heykeldeki asıl gizemin deşifre edilemeyeceğini belirtiyor
Amerikalı sanatçı; heykeldeki sırrın deşifre edilmesinin tahmin ettiğinden daha uzun sürdüğünü, bu süreçte sırrı açık artırmada satarak, elde edilen geliri bir yardım kuruluşuna bağışlamayı düşündüğünü dile getiriyor.
Bununla birlikte heykeldeki asıl gizemin hiçbir zaman tam olarak anlaşılamayacağını belirtiyor. Sanborn bu konu hakkında, “Yazdıklarımı okuyabilecekler, ancak ne yazdığımı anlayamayacaklar. Heykelin sırrı çözüldükten sonra keşfetmeleri gereken şeyler var, orada gerçek anlamını asla keşfedemeyecekleri şeyler var. İnsanlar her zaman ‘bununla ne demek istedi’ sorusunu soracaklar.” ifadelerini kullanıyor.
Kaynak: 1