Ana sayfa » Yeme - İçme » Pirinçten Deniz Ürünlerine: Gıda Zehirlenmesine Neden Olma İhtimali En Yüksek 8 Besin Grubu
Pirinçten Deniz Ürünlerine: Gıda Zehirlenmesine Neden Olma İhtimali En Yüksek 8 Besin Grubu
Bazı yiyecekler dışarıdan masum, hatta sağlıklı gibi görünse de doğru koşullarda saklanmadıklarında veya iyi pişirilmediklerinde mideyle değil hastane koridorlarıyla buluşabilirsiniz.
Dışarıdan baktığınızda mükemmel görünen o tabak… Tavuk nar gibi kızarmış, salata taptaze, yanına mis gibi meyve dilimleri… Ama işler her zaman göründüğü gibi değil, değil mi? Mutfağımızda bize mutluluk vadeden bazı yiyecekler, aslında gıda zehirlenmesine neden olabilir! Bu yazımızda ana karakterlerimiz ise Campylobacter, Salmonella, Listeria gibi isimlerini sadece laboratuvar filmlerinde duyduğumuz bakteriler. Kulağa fazla bilim kurgu gibi mi geldi? Aslında her şey buzdolabınızda başlıyor. Yani şöyle düşünün: Sabah keyifle hazırladığınız sandviçin içinde yer alan o pastırma dilimi, akşam mide bulantısı ve panik dolu bir Google aramasıyla son bulabilir. “Gıda zehirlenmesi belirtileri”, “Midye yedim, midem bulanıyor”, “Pilav neden zehirler?” gibi arama geçmişiniz kabarırken, vücudunuz sessiz bir isyan başlatabilir. Peki hangi ürünler zehirler, hangi ürünleri nasıl tüketmek zararlı? İşte gıda zehirlenmesine neden olabilecek yiyecekler…
1. Kümes hayvanları (Tavuk, hindi, ördek)
Tavuk kanatları, mangal sefası, fırında çıtır hindi… Harika görünüyor değil mi? Ama durun bir dakika! Eğer bu hayvanlar yeterince pişmemişse, o harika akşam, sabaha karşı mide bulantısıyla sonuçlanabilir. Neden mi? Çünkü bu sevimli hayvanlar, bağırsaklarında ve tüylerinde sıklıkla Campylobacter ve Salmonella bakterilerini taşıyorlar. Bu bakteriler, kesim sırasında etin içine sızıyor. İyi haber şu ki eti iyice pişirerek bu bakterilerden kurtulabilirsiniz.
Araştırmalara göre; İngiltere, ABD ve İrlanda’daki marketlerde satılan çiğ tavukların %84’ünde bu bakteriler bulunuyor. Hindi etinde de oran hiç azımsanacak gibi değil. Ne yapabilirsiniz? Etinizi mutlaka tamamen pişirin. Sakın içi biraz pembelik kalsın demeyin! Çiğ eti yıkamayın. Biliyoruz, iç sesiniz “Temizleyeyim ben bunu” diyor ama hayır! Su sıçrayınca bakteriler her yere yayılıyor. Etle temas eden bıçak, tahta ve tezgâhı sonra başka yiyeceklerde kullanmadan önce güzelce dezenfekte edin.
2. Çiğ sebzeler ve yapraklı yeşillikler
“Ben artık sağlıklı besleneceğim” deyip bir kase salata hazırladınız. Marullar, ıspanaklar, hatta biraz da roka… Ama tahmin edin ne eksik? Bakterilere karşı bir savunma hattı! Çiğ sebzeler, özellikle yapraklı yeşillikler, E. coli, Listeria ve Salmonella gibi mikroplarla tanışık olabiliyor. Üstelik bu zararlılar, tarladaki kirli su ya da gübreyle geliyor. Yani siz yemeden önce olay çoktan başlamış oluyor. 1973–2012 arası ABD verilerine göre; sebze kaynaklı gıda zehirlenmesi vakalarının %85’i restoran ve toplu yemek alanlarında hazırlanmış yiyeceklerden çıkmış!
Peki ne yapabilirsiniz? Salataları yemeden önce bol suyla yıkayın (paketten çıksa bile). Bozulmuş, yumuşamış yaprakları ayıklayın. O yapraklar bakteri yuvası olabilir. Hazır salataları oda sıcaklığında saatlerce bekletmeyin, anında tüketin ya da buzdolabına kaldırın.
3. Balık ve kabuklu deniz ürünleri
Deniz mahsulleri lezzetli olabilir ama yanlış saklanırsa bir lokmalık tehlikeye dönüşebilir. Özellikle sıcaklıkla arası kötü olan balıklar, sizi scombroid zehirlenmesiyle tanıştırabilir. Bu nedir derseniz? Balık bozulmaya başladığında, içinde histamin adlı toksik bir madde oluşur ve bu madde pişirmekle geçmez. Yani siz o balığı kızarttınız diye rahatlamayın, toksin yerli yerinde.
Tropik balıklarda ise başka bir bela var: Ciguatoksin. Bu da pişirme işlemine “beni ilgilendirmez” diyen toksinlerden. Yani tropikal balıkları fazla egzotik bulursanız, bir sebebi var! Kabuklu deniz ürünleri (midye, istiridye, deniz tarağı) de bonus olarak toksin biriktiriyorlar. Özellikle denetlenmeyen sulardan toplananlar kanalizasyonla iç içe olabilir. Yani “kendi midyemi kendim toplarım” diyorsanız, iki kez düşünün.
Ne yapabilirsiniz? Balık ve deniz ürünlerini güvenilir marketlerden alın. Soğuk zinciri sakın ama sakın bozmayın. Balıkları iyice pişirin, midye ve istiridyelerin kabuğu açılmıyorsa çöpe! “Bir şey olmaz yaa” demeyin; deniz ürünleri şaka kaldırmaz.
Gıda zehirlenmesine neden olabilecek yiyecekler yazımıza devam ediyoruz. “Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın” ama önce pirinci nasıl sakladığımıza bir bakalım. Çünkü bu masum görünen tane tane beyazlar, aslında Bacillus cereus isimli bir bakterinin uyuyan yuvası olabilir! Bu bakteri, pişirme sırasında bile yok olmayan sporlar üretir. Yani siz o pirinci haşlayıp güzelce yedikten sonra, bir kısmını tezgâhta unuttunuz diyelim… O sporlar bayram ediyor, çoğalıyor ve zehirli toksinler üretmeye başlıyor.
Ne yapabilirsiniz?
Pirinci pişirdikten sonra mümkünse hemen tüketin. Kalanı varsa, ilk fırsatta buzdolabına koyun. Ertesi gün ısıtırken de pilavın her köşesinin duman duman olmasına dikkat edin.
5. Şarküteri etleri
Jambon, salam, pastırma, sosis… Bunlar sandviçin yıldızları gibi görünür, değil mi? Ama gelin görün ki, arka planda küçük çaplı bir korku filmi dönüyor olabilir! Şarküteri etleri, üretim ve işlenme sürecinde Listeria ve Staphylococcus aureus gibi zararlı bakterilere maruz kalabiliyor. Üstelik bu bakteriler sadece çiğ etten bulaşmıyor, şarküteri çalışanlarının hijyen eksiklikleri, yetersiz temizlik ve dilimleme makineleri gibi ekipmanlarla da bulaşabiliyor. Düşünsenize, az önce başka bir et dilimlenmiş bıçakla sizin dilim jambonunuz hazırlanıyor.
Araştırmalar gösteriyor ki; şarküteride dilimlenip paketlenen ürünlerden kaynaklı Listeria ölümleri %83 gibi ürkütücü bir oranla öne çıkıyor! (Kalan %17’si ise hazır paketli ürünlerden geliyor.) Ne yapabilirsiniz? Bu tarz etleri iyice pişirmeden tüketmeyin. Sosis, kıyma gibi ürünleri “iyice kızardı mı acaba?” şüphesi bırakmayacak şekilde pişirin. Öğle yemeğine koyduğunuz dilimlenmiş etler, dolaptan çıkar çıkmaz yenmeli. “Buzdolabında durdu, bir şey olmaz” demeyin. Bu bakteriler soğukta da parti yapabiliyor!
6. Pastörize edilmemiş süt ürünleri
“Doğal olan her şey iyidir” mottosu, ne yazık ki süt ürünlerinde her zaman geçerli değil. Özellikle de pastörize edilmemiş süt ve peynir söz konusuysa… Pastörizasyon, sütü kısa süreliğine ısıtarak içindeki zararlı mikropları öldürme işlemidir. Ama bazı ürünler bu işlemden geçmeden “doğal” etiketine sarılıp raflarda yerini alıyor. Sonuç? Listeria, Salmonella, E. coli, Brucella gibi mikrop ordularının içimize sızması!
ABD’de sadece 1993-2006 arasında pastörize edilmemiş süt ve peynirden kaynaklanan 1500’ün üzerinde zehirlenme vakası, 202 hastaneye yatış ve iki ölüm yaşandı. Bu ürünler pastörize olanlara göre 150 kat daha fazla zehirlenme ve 13 kat daha fazla hastaneye yatış riski taşıyor. Ne yapabilirsiniz? Pastörize olmayan ürünleri elinizin tersiyle itin. Süt, yoğurt, peynir gibi ürünleri 5°C’nin altında saklayın. Son kullanma tarihine dikkat edin. “Bugün bozulmaz canım” demek riskli!
Yumurtalar, kahvaltıların kraliçesi olabilir ama çiğ ya da az pişmiş tüketildiğinde Salmonella bakterisine kapı açar. Eskiden ABD’de zehirlenme denince ilk akla yumurtalar gelirmiş. Neyse ki üretim süreçleri gelişti ama hâlâ yılda yaklaşık 79.000 kişi bu yüzden zehirleniyor, 30 kişi ise hayatını kaybediyor!
Ne yapabilirsiniz? Kabuk çatlaksa, kirliyse kullanmayın. Çiğ ya da az pişmiş yumurta gerektiren tariflerde pastörize yumurta tercih edin. Tiramisu ya da ev yapımı mayonez gibi çiğ yumurta içeren yiyecekleri dikkatle hazırlayın.
8. Meyve
Gıda zehirlenmesine neden olabilecek yiyecekler listemizin sonuna geldik. “Sağlıklı atıştırmalık” diye meyve tabağı hazırladınız ama aslında sizi bekleyen şey bir gıda zehirlenmesi olabilir. Özellikle de kavun, karpuz, ahududu ve böğürtlen gibi meyvelerse… Kavunlar özellikle tehlikeli çünkü pütürlü kabuklarında bakteriler kolayca barınıyor. Ve kabuk kesildi mi? Mikroplar meyvenin içine bir güzel geçiş yapıyor.
1973–2011 yılları arasında ABD’de kavun kaynaklı 34 salgında 3602 kişi zehirlendi, 46 kişi hayatını kaybetti. Ayrıca çilek, böğürtlen, ahududu gibi meyveler de bazen Hepatit A gibi virüslerin taşıyıcısı olabiliyor. Özellikle dondurulmuş halde satılanlarda hijyenik hasat koşulları şüpheli olabiliyor.
Ne yapabilirsiniz? Tüm meyveleri yemeden önce yıkayın. Kavunun kabuğunu da sabunla olmasa da bol suyla ovalayın. Doğradığınız meyveleri hemen tüketin ya da buzdolabına koyun. Buzdolabında saklanmamış meyve salatalarından uzak durun.