İklim krizi, tarımsal üretimdeki dalgalanma ve dünya nüfusundaki artış insanlığın büyük bir tehlikeye doğru adım adım yaklaşmasına sebep oluyor! Öyle ki bu durumun etkileri daha şimdiden hissedilmeye başladı. Fakat yaklaşan gıda krizi, önümüzdeki yıllar boyunca insanlığın çözmek durumunda kalacağı en büyük problem haline gelebilir. Örneğin 2022 ile 2050 yılları arasında dünya nüfusunu besleyebilmek için geçmiş yıllarda üretilenden %56 daha fazla tarımsal üretim yapılması gerekiyor. Bazı uzmanlar, geleneksel tarım ve hayvancılık yöntemleri ile bu üretimin gerçekleştirilebileceği kanaatinde. Ancak bazı bilim insanlarının bu konuda ciddi endişeleri var.
Şimdiye kadarki üretim yöntemlerinin doğaya verdiği tahribat ve iklim krizinin derinleşmesi, üretimin karşılanamamasına sebep olabilir! İşte bu sebeple bilim insanları, yaklaşan iklim krizine karşı yeni üretim yöntemleri üzerinde çalışıyorlar. Bu çalışmalar sayesinde binlerce dönümlük araziler yerine, iklim kontrollü depolarda aynı oradan ürün yetiştirilebilecek. Ayrıca, tarımsal üretim faaliyetlerinin bütün süreçleri yüksek teknolojiye entegre hale getirilecek. Böylece, gıda üretiminde çok daha yüksek bir verim elde edilebilecek. Ayrıca bu çalışmalar, yeni tüketim biçimlerinin gelişmesine de katkı sağlayacak. Örneğin yeni paketleme teknolojileri ile gıda ürünleri çok daha uzun süre tazeliğini koruyabilecek. Böylece, gıda atıklarında önemli bir azalma yaşanacak. Bu çalışmaların hayata geçirilmesi ve uygulanabilir hale getirilmesi sürdürülebilir gıda üretimi adına büyük bir önem taşıyor. Detaylara birlikte bakalım.
Kâr odaklı geleneksel tarım yöntemleri, muhtemel bir gıda krizinin en önemli nedeni arasında gösteriliyor
Geçmişte büyük tarım üreticilerinin en temel amacı, daha fazla gıda üretebilmekti. Çünkü daha fazla gıda, daha çok kâr anlamına geliyordu. Üstelik büyük gıda üreticileri, bu amaçlarına büyük ölçüde ulaştılar. Daha fazla gıda sayesinde, daha fazla kâr elde ettiler. Ancak, bu aşırı üretimin bazı bedelleri vardı! Günümüzde, küresel olarak tarımsal üretimde tatlı su kaynaklarının %70’i kullanılıyor. Ayrıca bütün gıda üretim süreçleri, sera gazı oluşumunun %26’sından sorumlu. Öte yandan, dünya genelindeki tarım alanları, yaşanabilir arazilerin yarısını kaplıyor. Bu sebeplerle, sürekli artan dünya nüfusu düşünüldüğünde, eski yöntemlerle milyarlarca insanın beslenebilmesi çok da olası görünmüyor.
Sürdürülebilir gıda üretiminin en önemli aşamalarından biri hassas tarım yöntemi
Gelecekte yaşanması kuvvetle muhtemel olan gıda krizini önlemeye yönelik çabaların başında, “hassas tarım” geliyor. Hassas tarım, genel olarak çok daha küçük alanlarda, çok daha yüksek verimle gıda üretilmesini mümkün kılacak yöntemler olarak özetleniyor. Hassas tarım sayesinde, belki de toprağa bile ihtiyaç duymadan, farklı tarım ürünlerinin aynı ortamda üretilmesi mümkün olabilecek. Ayrıca hassas tarım, üretim süreçlerinin tamamen yüksek teknolojiye entegre hale getirmeyi amaçlıyor. Yüksek teknolojinin yanı sıra yapay zekâ da hassas tarımın önemli unsurlarından biri. Yapay zekâ ve ileri teknoloji sayesinde, hassas tarım üretiminde su ve gübre tüketiminin çok daha düşük seviyelere indirilebileceği belirtiliyor. Böylece, geleneksel tarımın su kaynaklarına verdiği tahribatın engellenmesi amaçlanıyor. Ayrıca, daha az miktarda gübre kullanmak, tarımsal üretimin sera gazına olan etkisini de önemli ölçüde azaltacak!
Hassas tarımın ilk uygulamaları son derece başarılı, ancak bazı sorunlar da var
Hassas tarım uygulamasına dair ilk örnekler oldukça başarılı! Bu yeni tarım yöntemi sayesinde tarımsal su ve gübre tüketiminde büyük bir azalmanın gerçekleştirilebileceği kanıtlanmış oldu. Yani, tarımsal üretimde daha az kaynakla daha verimli bir gıda üretimi gerçekleştirmek boş bir hayalden ibaret değil! Ancak kabul etmek gerekir ki hassas tarım için gerekli olan teknolojiye ulaşmak kolay değil. Ayrıca bu teknoloji büyük bir maliyet gerektiriyor. Bu sebeple dünyadaki milyonlarca tarım üreticisinin hassas tarım olanaklarından faydalanabilmesi şimdilik mümkün görünmüyor!
Bilim insanları, geleneksel tarım yöntemlerini de “zararsız” hale getirmeye çalışıyor
Hassas tarımın dünya genelinde yaygınlaşması, yüksek maliyetler sebebiyle şu an için mümkün değil. Bu sebeple uzmanlar, geleneksel tarımı zararsız bir hale getirmek için de yoğun bir mesai harcıyor. Uzmanlar, özellikle tarımda sulama faaliyetlerini iyileştirme çalışmalarına önem veriyorlar. Çünkü, tarımsal faaliyetlerdeki sulama yöntemleri su kaynaklarının büyük oranda verimsiz kullanılmasına sebep oluyor. Öte yandan, gübreleme ve diğer tarımsal faaliyetler var olan su kaynakları üzerinde ciddi bir kirlilik tehdidi yaratıyor. Bu sebeple, geleneksel tarımdaki gübre kullanımını verimli hale getirmek uzmanların dikkat ettiği bir diğer konu.
Sürdürülebilir gıda üretimi için, tarım alanlarını azaltmak gerekiyor!
Yeni tarım yöntemlerinin barındırdığı en önemli yeniliklerden bir tanesi ise, tarım alanlarının azaltılması! Çünkü geleneksel tarım yöntemleri büyük bir toprak kirliliğine neden oluyor. Ayrıca, yaşanabilir toprakların yarısı, tarım arazisi olarak kullanılıyor. Yenilikçi tarım çalışmaları, gıda üretimi için ihtiyaç duyulan toprağa bağımlılığı ortadan kaldırmayı hedefliyor. Yeni tarımsal üretimin büyük arazilerde değil, kontrollü ve ileri teknoloji ile donatılmış depolarda yapılması planlanıyor. Bu hedef doğrultusunda öne çıkan en önemi yenilik ise dikey tarım. Dikey tarımda, teknolojinin imkanları sayesinde, topraksız gıda üretiminin mümkün olabileceği belirtiliyor. Ayrıca, yapılan bazı çalışmalar, bazı gıdaların yetiştirilmesinde dikey tarımın geleneksel tarımdan 10 ile 20 kat daha verimli olduğunu ortaya koyuyor! Hatta 2026 yılında dikey tarımın 10 milyar dolarlık devasa bir endüstri haline geleceği öngörülüyor.
Hayvansal gıda üretimi, sürdürülebilir gıda üretimini ciddi şekilde tehdit ediyor
Hayvancılık, iklim değişikliğine doğrudan etki eden bir üretim modeli. Gıda üretiminin sera gazı oluşumundan %26 oranında sorumlu olduğunu belirtmiştik. Hayvancılık, bu oranın büyük bölümünden tek başına sorumlu! Hayvansal gıda üretimine harcanan enerji ve kaynak miktarı, elde edilen ürün miktarından çok daha fazla. Öte yandan, dünya genelinde hayvansal gıdaya olan talep artıyor. Artan talep sebebiyle, pek çok ormanlık alan yok ediliyor ve hayvansal üretim çiftliği haline getiriliyor. Örneğin geçtiğimiz yıllarda, büyükbaş hayvan yetiştiriciliği için Amazon Ormanları büyük oranda tahrip edilmişti. Süreç bu şekilde işlemeye devam ederse, hayvan yetiştiriciliği küresel ısınmanın sebepleri arasında birinci sıraya yükselebilir.
En etkili çözüm, hayvansal gıda tüketimini azaltmak
Yapılan araştırmalar, hayvansal ürün tüketiminin azaltılması gerektiğini ortaya koyuyor. Dünya genelinde daha az et tüketilmesiyle, hayvansal üretimin doğaya verdiği zararı %60 oranında azaltmak mümkün. Ayrıca, hayvansal ürünlerin %80 oranında bitkisel ürünler ile ikame edilmesi düşünülüyor. Öte yandan, hayvansal gıda üreticilerinin daha zararsız ve verimli üretim çeşitlerine yönelmesi de son derece önemli. Buna rağmen, bazı bilimsel raporlarda, önümüzdeki yıllarda hayvansal gıda tüketiminin giderek artacağı belirtiliyor.
Kaynak: 1