Arkeolojik alanlar, tarih boyunca merakımızı uyandıran gizemli ve efsanevi hikayelerle dolu yerlerdir. Bu eski mekânlar, sadece efsanelere ve mitlere dayalı hikayeler değil, aynı zamanda bilimsel araştırmalara da ilham veriyor. Arkeologlar, tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar var olduğu iddia edilen ve bazen sadece efsanelerle bilinen yerlerin gerçekten var olup olmadığını araştırıyor. Bu yazımızda, arkeologların gerçek olma ihtimali üzerinde durduğu dokuz efsanevi yeri keşfedeceğiz. Şimdi, bu mistik mekânların peşinden sürükleyici bir yolculuğa çıkalım ve arkeologların ilgisini çeken bu efsaneleri birlikte inceleyelim. İşte gerçekten var olan efsanevi yerler…
1. Truva, Türkiye
Gerçekten var olan efsanevi yerler listemize Türkiye’den bir şehirle başlıyoruz. Biliyorsunuz yıllardır Truva’nın gerçek bir şehir mi yoksa efsanevi bir şehir mi olduğu üzerine araştırmalar yapılıyor. Truva, Homeros’un “İlyada”sında ve Vergilius’un “Aeneid”inde önemli bir yer tutan, klasik Yunan mitolojisinin en ünlü şehirlerinden biridir. Truva’nın hikayeleri, Tanrıların savaşa müdahalesi, Spartalı kahraman Aşil’in yarı ilahi kökenleri ve Yunan askerleriyle dolu tahta bir at gibi fantastik detaylarla doludur. Ancak, arkeologlar bu efsanelerin bazı gerçeklik payı taşıdığını düşünüyorlar.
Türkiye’deki Truva kazılarının başkanı Rüstem Aslan, “Truva Savaşı’nın tarihi bir olay olduğuna inanıyorum, fakat Homeros’un anlattığı türden değil” diyor. Yaklaşık 150 yıllık kazı çalışmaları sayesinde Truva’nın 4.000 yıl boyunca yerleşim yeri olarak kullanıldığını biliyoruz. Aynı zamanda Geç Tunç Çağı’nda (Homeros’un Truva Savaşı’nı anlattığı dönem) “Truvalıların dışarıdan gelen bir tehdide karşı hazırlanmaya başladığı” da ortaya konmuş durumda.
Araştırmacılar, savaşın tam olarak nerede gerçekleştiğini bulmaya çalışırken, Rüstem Aslan, Truva’nın Skamander Nehri’nin (bugünkü adıyla Karamenderes) 65 fit derinliğindeki alüvyonların altında gömülü olduğuna inanıyor. Truva’nın stratejik önemi, bu nehrin ağzının kontrol edilmesinden kaynaklanıyor.
Truva dışında bölgedeki diğer mitolojik alanlar da dikkat çekici. Arkeologlar; Apollon Smintheion, Antandros ve İda Dağı’nın kutsal ormanlarının, İlyada ve Aeneid’de belirtilen yerlere karşılık gelen tarihi alanlar olduğunu düşünüyor.
2. Gorham Mağarası (Medusa Mağarası), Cebelitarık
Gorham Mağarası, Cebelitarık Boğazı’ndaki Herkül Sütunları’nın tabanında yer alan doğal bir mağaradır. Burası antik denizciler için bilinen dünyanın sınırlarını temsil ediyordu. Ancak, 2021’de PLOS One’da yayınlanan bir çalışma, mağaranın Yunan mitolojisinde daha büyük bir rol oynamış olabileceğini öne sürüyor. Arkeologlar, mağaranın derinliklerinde MÖ 6. yüzyıla tarihlenen büyük bir Gorgon başı parçası buldular. Gorgonlar, Yunan mitolojisinde denizcileri bakışlarıyla taşa çeviren üç canavar kız kardeşten oluşuyor. Efsaneye göre, kahraman Perseus, Medusa’nın uyurken başını kesmiş ve bu olay Cebelitarık Kayası yakınlarına gerçekleşmiştir.
Bölgede başka Medusa figürleri bulunmuş olsa da, mağara içinde keşfedilen ilk figür budur. Araştırmacılar, Gorham Mağarası’nın, erken dönem denizcilerin Gorgonların evi olarak gördükleri manevi bir yer ve Medusa’nın yenilgisinin gerçekleştiği yer olduğu sonucuna vardılar.
İlginizi çekebilir:
Çığlık Atan Mumyalardan Kafatası Kulelerine! Tüyler Ürpertici 7 Arkeolojik Keşif
3. Tintagel Kalesi (Kral Arthur’un Kalesi), İngiltere
Tintagel Kalesi, İngiltere’nin Cornwall kıyılarında bulunan etkileyici bir 13. yüzyıl kalesidir. Monmouthlu Geoffrey, bu kaleyi Kral Arthur’un doğduğu yer olarak tanımlamış ve bu nedenle kalenin efsanesiyle ilişkilendirilmiştir. Ancak bildiğiniz gibi Kral Arthur’da İngiltere’nin en büyük efsanelerinden biri. Yine de araştırmacılar bu efsanenin peşinden gitmeye devam ediyor. Örneğin yakın zamanlarda Kral Arthur’a ait olabilecek çok eski bir yerleşim yeri kalenin civarlarında bulundu. Tintagel Kalesi Arkeolojik Araştırma Projesi’nin lideri arkeolog Jacky Nowakowski, bu son keşfedilen yerin “Akdeniz dünyasından büyük miktarda lüks eşyanın geldiği istisnai bir yer olduğuna dair çok güçlü kanıtlarımız var” diyor. Ekip, Kral Arthur’un yaşadığı döneme ait izleri doğrulayamasa da, bu yerin Arthur ile ilişkili olduğuna dair güçlü bir profil sunduğunu belirtiyor.
4. L’Anse Aux Meadows (Vinland), Newfoundland
Araştırmacılar yıllarca, 13. yüzyıl Grönland Destanı’nda anlatılan yemyeşil çayırlar ve bol somon bulunan Vinland’a dair kanıt aradılar. Efsaneye göre, Viking Leif Erikson ve mürettebatı MS 1000 civarında bu bölgeye kısa bir süre yerleşmişti. Efsane doğruysa bu bölge, Avrupalıların Amerika kıtasını Kristof Kolomb’dan yaklaşık 500 yıl önce keşfettiği anlamına geliyor. 1960’larda Kanada’nın Newfoundland kentinin en kuzey kıyısında İskandinav tasarımı çim duvarlı binalar bulunduğunda, arkeologlar bu bölgenin Vinland olduğunu düşündüler. Avrupa kökenli eserler -bir bronz pelerin iğnesi, bir iğ çarkı, yaldızlı bir pirinç parçası- ve demir eritme ve işleme yerleri kısa sürede bu yerin efsanevi Vinland olduğuna dair inançları pekiştirdi.
5. Guatavita Gölü (El Dorado), Kolombiya
İspanyol fatihler, 1541 yılında efsanevi bir Güney Amerika krallığından bahsediyordu. Bu efsaneye göre krallığın lideri El Rey Dorado, kendini altın tozuna bulayıp gölde bir ritüel gerçekleştiriyordu. Ayrıca krallığın her yerinden altın madeni fışkırıyordu. Sonraki yüzyıllarda, kaşifler Kolombiya, Venezuela, Guyana ve Brezilya’da El Dorado’yu aradılar, ancak sonuç alamadılar. Sonunda, bu yerin var olduğu umutları kayboldu. Fakat arkeolog ve küratör Juan Pablo Quintero-Guzmán, bu hikayede bir gerçeklik payı olduğunu söylüyor: “Muisca topraklarındaki tüm göller adak yerleriydi. El Dorado’dakilere benzer ritüeller bazı göllerde yapılmış olabilir, ancak Guatavita Gölü’nün bu ritüelin merkezi olduğu inancım var.”
Son 400 yıl boyunca, Guatavita Gölü’nden altın ve bakır alaşımlarından yapılmış eserler, zümrütler ve çeşitli ritüellerde kullanılan objeler çıkarıldı. Quintero-Guzmán, bu ritüellerin göl kenarındaki bir tapınakta yapıldığını belirtiyor. Bulgular, Guatavita Gölü’nün efsanede bahsedilen yer olduğunu kesin olarak kanıtlamasa da, efsanevi El Dorado töreninin burada yapılmış olma olasılığı var.
6. Ayn Dara (Süleyman Tapınağı), Suriye
Ayn Dara, gerçekten var olan efsanevi yerler arasında bulunuyor. 2018 yılında Suriye’deki silahlı çatışmalar, tarih boyunca önemli bir yer tutan Ayn Dara tapınağını yok etti. Bu tapınak, Kuzeybatı Suriye’de 3.000 yıllık bir geçmişe sahip ve bazı arkeologlar tarafından İncil’deki Süleyman Tapınağı ile ilişkilendiriliyordu. Antik alan, Krallar Kitabı’nda bahsedilen tapınakla birçok benzerlik taşıyordu. Bu benzerlikler arasında, aslan ve melek kabartmalarıyla süslenmiş duvarlar, taş döşeli bir avlu, sfenkslerle korunan büyük bir merdiven ve çok katlı bir koridor bulunuyordu. Ayrıca, tapınağın bir şehre bakan yüksek bir platform üzerinde bulunması, İncil’deki tasvirle uyumlu bir detaydı. Ancak, bölgenin bombalanması ve yağmalanması nedeniyle arkeologlar, tapınağın efsanevi statüsüne dair daha fazla kanıt bulmakta zorlandılar. Yine de, bazı önemli eserler Halep Ulusal Müzesi’nde sergilenmeye devam ediyor.
İlginizi çekebilir:
8 Metrelik Puttan 900 Yıllık Haçlı Kılıcına: Orta Çağ Dönemine Ait 6 Şaşırtıcı Keşif
7. Kastelli (Minotaur’un Labirenti), Yunanistan
Girit adasında yeni bir havaalanı inşaatı sırasında işçiler beklenmedik bir keşifte bulundular. Girit’teki Kastelli alanı, MÖ 2000-1700 yılları arasında Minos uygarlığı tarafından inşa edilen bir mezar tarzına benziyordu. Ancak, Yunan mitolojisine aşina olanlar için bu yer, Minotaur’un labirentini çağrıştırıyor. Mitolojide, Minotaur adında boğa başlı bir canavar, mimar Daedalus tarafından inşa edilen bir labirentte hapsedilmişti. Atina’dan Theseus, bu labirenti çözerek canavarı öldürdü ve kurbanlarını kurtardı. Kastelli’nin mimarisi, efsanevi labirentle bazı benzerlikler taşıyor. Henüz tam olarak incelenmemiş olsa da, burada bulunan törensel sunular ve ortak şölen kanıtları, bu alanın efsanevi hikayenin bir parçası olabileceğini düşündürüyor. Kastelli halka açık değil, ancak Minotaur’un labirentinin yeri olduğuna inanılan antik Knossos sarayı ziyaretçilere açık.
8. Steinkjer, Norveç
İskandinav destanlarında, Viking dünyasının en büyük ticaret merkezlerinden biri hakkında kısaca bir bahsediliyor, ancak tam olarak nerede olduğu bilinmiyordu. 2013 yılında yapılan arkeolojik kazılarda Steinkjer yakınlarında bazı ilginç bulgular ortaya çıktı. Norveç’teki ana otoyolun genişletilmesi sırasında gerçekleştirilen kazılarda, iki ayrı tekne mezarı keşfedildi. Bu mezarlar, yüksek statülü ticaret mallarıyla ilişkiliydi ve içinde gümüş düğmeler, çeşitli terazi ve ithal mücevherler gibi eşyalar bulundu. Bu eserler bir araya getirildiğinde, Steinkjer’in İskandinav destanlarında bahsedilen büyük ticaret şehri olabileceği gösteriyor.
9. Siloam Havuzu, Kudüs
Gerçekten var olan efsanevi yerler listemizin sonuna geldik. Yeni Ahit’te, İsa’nın Kudüs’teki Siloam Havuzu’nda kör bir adama görme yeteneğini geri verdiği anlatılır. Hristiyanlar, bu havuzu yüzyıllar boyunca aradı. 2004 yılında Tapınak Dağı’nın güneyinde yapılan bir su borusu onarımı sırasında iki antik taş basamağı keşfedildi. Daha sonra yapılan arkeolojik araştırmalarda, İsa’nın mucizesini gerçekleştirdiği iddia edilen 2.700 yıllık, 225 fit uzunluğunda bir havuz bulundu. Bu havuz, eski Kudüs’ün su sisteminin önemli bir parçasıydı ve büyük ihtimalle hacılar tarafından kullanılan ritüel banyosu burada gerçekleşiyordu. Son 20 yılda yapılan dikkatli kazı ve restorasyon çalışmaları, antik Siloam Havuzu’nu ortaya çıkararak Davut Şehri Milli Parkı’nın bir parçası olarak halka açılmasını sağladı.
Kaynak: 1