Antik Mısır medeniyeti, yüzyıllardır tarihçiler, arkeologlar ve maceraperest gezginlerin ilgisini çekiyor. Göz alıcı piramitlerden, geçmişin sırlarını saklayan mezarlarına kadar bu kadim uygarlık, pek çok efsane ve hikâyeye ev sahipliği yapıyor. Ancak, bilinen tarihin ötesinde, tarih kitaplarının satır aralarında gizlenen daha karanlık bir yüzü var. Bu karanlık yüz, mezar taşlarına kazınmış tehditlerden, nesilden nesle aktarılan lanetli kalıntılara kadar uzanıyor. Antik Mısır’ın bu lanetli hikâyeleri, bir korku filminden fırlamış gibi görünse de, bazıları gerçeğin ürkütücü bir yansıması olabilir. Kimileri bu hikâyeleri sadece birer mit olarak değerlendirirken, kimi anlatılar öyle ikna edici ki, en kuşkucu kişiler bile huzursuz hissedebiliyor. İşte gerçek olabilecek Antik Mısır lanetleri…
1. Kral Tutankhamun’un laneti
1922’de arkeolog Howard Carter, Kral Tutankhamun’un mezarını keşfettiğinde dünya, “firavunların laneti” kavramıyla tanıştı. Efsaneye göre, bu mezarı rahatsız eden herkesin başına kötü şeyler gelecekti. Gerçekten de mezarın içindeki yazıtlarda, davetsiz misafirleri tehdit eden ifadeler yer alıyordu.
Mezarın finansörü Lord Carnarvon, mezarın açılmasından kısa bir süre sonra enfekte bir sivrisinek ısırığı nedeniyle hayatını kaybetti. Bu, şans eseri miydi? Yoksa gerçekten lanet miydi? Dahası, bazı söylentilere göre, Tutankhamun’un mumyasının yanağındaki bir yara izi, Carnarvon’un ısırıldığı yerle aynı noktadaydı.
2002 yılında British Medical Journal bir araştırma yaparak mezara giren 25 kişinin yaşam sürelerini inceledi. Çoğu, 70 yaşına kadar yaşamıştı. Ancak bu araştırma bile Carnarvon’un ölümündeki gizemi ortadan kaldıramadı. Bu belki de gerçek olabilecek Antik Mısır lanetleri arasında en popüler olanı.
2. Lanetli olduğu düşünülen Osiris heykeli
1971 yılında, Mısırbilimci Walter Brian Emery, Sakkara’da yaptığı kazılar sırasında ölüm tanrısı Osiris’e ait bir heykel buldu. Heykeli ofisine getirdikten kısa bir süre sonra, asistanı onun çığlıklarını duydu. Emery, lavabonun yanında felç geçirmiş bir şekilde bulundu. Hastaneye kaldırılmasına rağmen ertesi gün ani bir şekilde hayatını kaybetti.
Bu olayın Osiris heykeliyle bağlantılı olduğuna inananlar, heykelin bir lanet taşıdığını düşünüyor. Emery’nin gizemli ölümü, Mısır’ın lanet hikâyelerine bir yenisini eklemiş oldu.
İlginizi çekebilir:
Eski Mısır Tanrıları: Antik Mısır’ı Derinden Etkileyen 12 Tanrı ve Tanrıça
3. Krallar vadisi: Kalıntılara dokunan ölüyor
2004 yılında, bir Alman turist, Krallar Vadisi’nden bir antik oymayı hatıra olarak çaldı. Ancak bu “masum” hareket, beklenmedik olayları beraberinde getirdi. Turist kısa bir süre sonra ciddi bir hastalığa yakalandı ve felç geçirerek hayatını kaybetti.
Üvey oğlu, bu ölümün oymadan kaynaklanan bir lanet yüzünden olduğuna inandı ve üç yıl sonra kalıntıyı Berlin’deki Mısır elçiliğine teslim etti. Bu olay, lanetlerin sadece mezarlarda değil, antik kalıntılarla da insanları etkileyebileceğini düşündürüyor.
4. Kom Abu Billo: Lanetlenen kötü şanstan kurtulamıyor
Ünlü Mısırbilimci Zahi Hawass, Altın Kral: Tutankhamun’un Dünyası adlı kitabında Kom Abu Billo’daki ilk kazı çalışmalarını ve yaşadığı sıra dışı olayları anlatıyor.
Hawass, Greko-Romen dönemine ait mezarlardan çıkardığı eserleri Kahire’deki Mısır Müzesi’ne taşırken bir dizi talihsiz olay yaşamış. İlk yıl, kazıdan elde ettiği eserleri müzeye taşıdığı gün teyzesi ölmüş. Bir yıl sonra aynı işlem sırasında amcası, üçüncü yıl ise kuzeni hayata veda etmiş.
Hawass, firavun lanetlerine inanmadığını belirtse de, yerel gazeteler yaşananları mezarların rahatsız edilmesine bağlamış. Bu tesadüfler, Antik Mısır lanetlerine dair söylentileri daha da güçlendiriyor.
5. Şanssız Mumya laneti
Bir mumya tahtası, 1800’lerin sonlarında İngiltere’ye getirildiğinden beri talihsiz olaylarla anılıyor. Mumya tahtasını taşıyan dört kişiden ikisi kısa sürede öldürülmüş, diğer ikisi ise sefalete sürüklenmiş.
Hikaye burada bitmiyor. 1912’de Titanik’in ilk yolculuğuna çıkan bir Amerikalı arkeoloğun, bu tahtayı gemiye getirdiği iddia ediliyor. Bu söylenti, tahtanın lanetinin Titanik’in batmasına neden olduğu yönünde spekülasyonlara yol açtı.
Ancak gerçekler farklı. Tahta, aslında British Museum’a bağışlandı. Yine de bu eserin etrafında şekillenen uğursuzluk hikayeleri, halk arasında yayılmaya devam ediyor.
İlginizi çekebilir:
Firavunlardan Kölelere: Antik Mısır Medeniyetindeki Sosyal Sınıflar Hakkında Bilmeniz Gerekenler
6. Kral Tutankhamun’un ölüm maskesi
Firavun Tutankhamun’un mezarının keşfiyle başlayan trajediler, pek çok kişinin aklına “firavun laneti” kavramını kazıdı. Ancak Kahire Müzesi eski eserler müdürü Dr. Gamal Mehrez, bu tür hikayelere inanmadığını söylemişti. Ne var ki, 1972’de Kral Tutankhamun’un altın ölüm maskesini British Museum’a taşıma işlemini denetledikten bir gün sonra, Mehrez dolaşım yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti.
Taşıma sürecine dahil olan diğer kişiler de benzer şekilde şanssızlıklar yaşamış: uçağın mürettebatından bazıları ani kalp krizleri geçirirken, diğerleri ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşmıştı.
7. Neb-Sanu: Kendi kendine dönen heykel
Manchester Müzesi’nde sergilenen 4.000 yıllık Neb-Sanu heykeli, 2013 yılında ilginç bir olayla gündeme geldi. Heykel, gündüz saatlerinde kendi kendine dönüyor, ancak geceleri hareketsiz kalıyordu.
Bazıları, heykelin yok edilmiş bir mumyanın ruhunu içerdiğini iddia etti. Bilim insanları ise bu olayın ardında müze içindeki titreşimlerin ve heykelin tabanındaki küçük bir çıkıntının olduğunu belirledi. Heykelin hareketini durdurmak için altına özel bir membran yerleştirildi.
Kaynak: 1