Yetmiş yıllık kariyerinde çoğu zaman çiçek figürleri ve New York gökdelenlerini konu aldı… Eserleri, sürrealizm ve presizyonizmden izler taşısa da her zaman kendine has bir stili vardı. Zamanla dünyanın en ünlü kadın ressamlarından biri olmayı başardı ve günümüzde Amerikan modernizminin anası olarak anılıyor. Bu yazımızda, eserleri en pahalı kadın sanatçılardan biri olan Georgia O’Keeffe kimdir, birlikte inceleyeceğiz.
Georgia O’Keeffe, 15 Kasım 1887 tarihinde Wisconsin Sun Prairie yakınlarındaki bir çiftlikte dünyaya geldi
Yedi çocuklu ailenin ikinci çocuğu olarak doğan Georgia O’Keeffe, küçüklüğünden itibaren sanata ilgi duyuyordu. Çocukken evinde sanat dersleri alan Keeffe’nin yeteneği öğretmenlerinin de dikkatini çekmişti. 1905 yılında lise öğrenimini bitiren dünyaca ünlü ressam, sanatçı olarak yoluna devam etmekte kararlıydı. İlk olarak Chicago Sanat Enstitüsü’nde eğitim aldı, daha sonra Sanat Öğrencileri Birliği’nde eğitim almak için New York’a taşındı.
Chicago Sanat Enstitüsü’nde John Vanderpoel ile çalışan O’Keeffe, tifoya yakalanınca eğitimine bir yıl ara vermek zorunda kaldı
İyileştiğinde New York Sanat Öğrencileri Birliği’ne kaydoldu ve burada William Merritt Chase ve Kenyon Cox gibi isimlerden eğitim aldı. 1908 yılına gelindiğinde ise eğitimine devam edebileceği finansal kaynağı kaybetti. Zira babası iflas etmiş, annesi ise tüberküloz hastalığına yakalanmıştı. O da kendine maddi kaynak yaratabilmek amacıyla Chicago’da reklam çizeri olarak işe başladı.
1912 yılında yeniden eğitimlerine devam etmek isteyen Georgia O’Keeffe, Virginia Üniversitesi’nde yaz okuluna kaydoldu
Burada eğitmeninin arkadaşı olan Arthur Wesley Dow’un sanata bakış açısından oldukça etkilendi. Dow’un stilinden ilham alan O’Keeffe, realizmden uzaklaşmaya ve soyut kompozisyonlar denemeye başladı. Bu süreçte kendi stilini yavaş yavaş oluşturan O’Keeffe, ilerleyen yıllarda ortaya çıkacak olan “Amerikan Modernizmi” akımını da şekillendirecekti.
Georgia O’Keeffe, başarısıyla sanat dünyasında dikkatleri üzerine çekmeye başlamıştı. 1915 yılına gelindiğinde Columbia College’de ders vermeye başladı
Burada soyut karakalem denemeleri yaptı ve çalıştığı örneklerden bazılarını eski sınıf arkadaşı Anita Polilitzer’e gönderdi. Anita ise arkadaşının resimlerini “Sergiye uzun zaman sonra giren en saf, güzel ve içten eserler” olarak tanımlayan Alfred Stieglitz’e iletti. Aynı yılın nisan ayında O’Keeffe’nin tabloları ilk kez 291 adlı sergide yer aldı. Böylece yavaş yavaş sanat dünyasında tanınan bir isim haline gelmeye başladı.
O’Keeffe’nin Stieglitz ile olan arkadaşlıkları zamanla aşka dönüştü. Bunun üzerine sanatçılar şehri olarak bilinen New York’a yerleşti
Burada Arthur Dove, John Marin, Charles Demuth, Marsden Hartley, Edward Steichen ve Paul Strand gibi çok sayıda erken dönem Amerikan modernisti ile tanıştı. Artık stili oturmaya başlayan Georgia O’Keeffe yapraklar, kayalar veya çiçekler gibi doğal nesnelerin en basit hallerini resmetmeye başladı. Örneğin 1922 yılında çizdiği The Green Apple adlı tablosu, ressamın basit ama anlamlı olan hayat düşüncesini yansıtıyordu. En çok da çiçek betimlemeleriyle tanınan ressam, yaklaşık 200 adet çiçek figürü içeren esere imza attı. Çiçeklerin adeta bir büyüteç altındaki görüntüsü gibi resmedilen bu eserler arasında, Şark Çiçeği gibi dünyaca ünlü resimler bulunuyor.
1925 yılında New York’taki bir gökdelenin 30. katına taşınan Georgia O’Keeffe, burada gökdelen ve şehir resimleri çizmeye başladı
Bu resimlerden en bilineni ise hiç kuşkusuz ki Radyatör Bina, Gece ve New York adlı eseriydi. Ayrıca Güneş Lekeleriyle Shelton, Şehirde Gece ve New York Sokağında Ayışığı adlı resimleri de bu dönemde çizdiği diğer önemli eserler. Georgia O’Keeffe,1920’li yılların sonlarına gelindiğinde artık New York gökdelen resimleri ve yakın plan çiçek resimleriyle tanınan ünlü bir ressam olmuştu.
1929’da “Ne kadar güzel, dokunulmamış, yalnızlık hissi veren bir yer” olarak tanımladığı New Mexico’ya giden O’Keeffe, bu seyahatten sonraki yıllarının neredeyse yarısını New Mexico’da geçirdi
Burada daha çok çölden topladığı kemikleri, kayaları, manzarayı veya bölgeye özel mimari yapıları resmeden sanatçı, 1930’lu yıllarda kariyerinin zirvesini yaşıyordu. Tam da bu dönemde yaptığı Yaz Günleri adlı eseri, belki de onun tüm dünyada en çok tanınan resmi olcaktı. Tablonun merkezinde bir geyik kafası, altında çiçekler ve çöl manzarasını resmeden Georgia O’Keeffe, bu süreçte bir yandan sergiler düzenliyor, diğer taraftan ajanslarla çalışıp reklamlarda kullanılmak üzere resimler yapıyordu.
Profesyonel kariyerine 1920’lerde başlayan Georgia O’Keeffe, özgürlükçü ruhu ve kendine has sanat stiliyle özellikle kadınlar tarafından büyük destek gören bir sanatçı haline geldi
Eserlerinde presizyonizm ve sürrealizm izlerine rastlamak mümkün olsa da kendine özgü bir sanat anlayışı vardı. Salt soyutlamayı ilk kez deneyen Amerikan kadın ressam olarak bilinen O’Keeffe, aynı zamanda 2014 yılında 44.4 milyon dolara satılan “Tatula” adlı tablosuyla en pahalı kadın sanatçılardan biri olmayı başardı. 1946 yılında Amerikan Sanat ve Edebiyat Akademisi üyeliğine, 1966’da ise Amerikan Sanat ve Bilim Akademisi üyeliğine seçildi. 1971 yılında M. Carey Thomas Ödülü, 1973’te Harvard Üniversitesi’nden fahri diploma aldı. 1977 yılına gelindiğinde ise Amerikan vatandaşlarına verilen en yüksek madalya olan Başkanlık Özgürlük Madalyası’nı ABD başkanı Gerald Ford tarafından aldı.
Georgia O’Keeffe, 1928’de Stieglitz’in onu Dorothy Norman ile aldatmasıyla büyük bir buhran yaşamıştı
Resim siparişlerini tamamlayamayan yazar, ağır depresyon tanısı nedeniyle hastaneye yatırıldı. Tedaviden sonra ise sık sık New Mexico’ya gidip eserlerini burada çizmeye başladı. Kariyeri boyunca kendine has stiliyle gerisinde yüzlerce eser bırakan ve Amerikan modernizminin anası kabul edilen Georgia O’Keeffe, 6 Mart 1986’da Santa Fe’de hayata veda etti. Külleri ise kendi isteği üzerine Ghost Ranch’in etrafındaki araziye serpildi.
Bu içeriğimiz de ilginizi çekebilir:
Sanat Tarihine Yön Veren İlk Türk Kadın Ressamlarımızdan Hale Asaf Kimdir?