Aslında tam olarak öyle değil. Belki kızgınlığın dozajını bu yüzden ayarlayamamış olabiliriz fakat haklı sebeplerimiz de var.
Uyarmakta fayda var: Dizinin başlangıcından sonuna gideceğimiz bu inişli çıkışlı yazımızda birçok spoiler’a maruz kalabilirsiniz. Eğer dizinin final bölümünü izlemediyseniz derin bir nefes alın ve yazıyı usulca kapatın. Alınmaca gücenmece yok kaç yaşında insanlarız sonuçta.
2011’de hayatımıza giren Game of Thrones, neredeyse her sezonuyla izleyicisinde derin izler bıraktı dersek yanılmayız. Ned Stark karakterini bize sevdirmesi ve sezon sonunda bizden alması ne kadar heybetli bir senaryo ile karşılaşacağımızın kanıtlarından biriydi.
Öyle de oldu. Game of Thrones, yine belirtelim ‘neredeyse’ izleyicisine her sezonda kendi tarzında bir şeyler bıraktı. Bazen sezonların gelişi uzun sürse de usul usul beklemeyi öğrendik. Fakat finale bir hayli kızgınlık duyduk.
Peki ya neden?
Peki bizi kendisine bu kadar bağlayan şey neydi? İlk olarak hikaye anlatımıyla başlayalım
“Eğer okumanız bittiğinde hikayede kendinizi bir şekilde oldurtabildiyseniz orada iyi bir hikaye anlatılmış demektir.” Bu sözden yola çıkarak hikaye anlatımının ne kadar önemli olduğuna Game of Thrones sayesinde şahit olabiliyoruz. Güçlü hikayelerin zekice birbirine bağlanması ve sonunda izleyiciyi her açıdan şaşırtması Game of Thrones için aslında klasikleşmişti. Bu dizide alışkın olduğumuz en etkili olaylardan bir tanesi senaryonun asla tahmin edilebilir şekilde ilerlememesi ve gerçeküstü tesadüflere yer olmamasıydı.
Karakter gelişimlerine dem vurmadan olmaz
Final bölümünde Bran için “ayakları kırıldı o da uçmayı öğrendi” diyordu eli kelepçeli olan ve bir zamanlar bilge olan cüce. Haksız da sayılmaz. Bran’ın üç gözlü kuzgun ışığında başlayan yolculuğu, karakterini muhteşem denecek seviyede geliştirdi. Fakat bu sadece Yedi Krallık’ın yeni hakimi için geçerli değildi. Arya, Sansa, Jon ve birçoğu. Bizi adeta içine çeken bizimle büyüyen ve değişen karakterlerin acele etmeden gösterdikleri istikrarlı gelişim dizinin lezzetini bir nevi arttırıyordu.
Peki özellikle son sezonda neden her şey tepetaklak oldu?
Görsel kaynak
Üstte gördüğünüz rakamlar gerçek. Bazıları bir anlık öfkeyle verilmiş kararın sonucu olabilir fakat bazıları da kendince haklı sebeplerle düşük not vermişler. Öncelikle kitabı yazmayı bırakan ve bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak mesajını alttan alttan veren R.R. Martin’in elini eteğini çekmesiyle her şey tepetaklak olmaya başladı diyebiliriz. Hikaye anlatıcılığındaki basitlik, karakter gelişimine sadık kalınmama ve artık tahmin edilmeyen sahnelerin tahmin edilebilir olması.
Karanlık taraf: Hollywood
Sonunda karanlık taraf bir şekilde son derece popüler olmasına rağmen underrated tadı bırakmış bu özel ve güzide hikayeyi ele geçirmeyi başardı. R.R. Martin’in diziden elini çekmesinin ardından Hollywood yapımcıları olan David Benioff ve D. B. Weiss ellerini ovuşturarak bu güzel underrated tadı nasıl bir anda overrated’a çevirebiliriz planları yapmaya başladılar. Ve evet başarmış gibi görünüyorlar.
Ha bu sırada R.R. Martin ne mi yapıyordu?
https://twitter.com/CapaMagMoments/status/1126771859016515584
Birazcık dizinin içine dalalım: Ejderhalar da o kadar şey değilmiş
Evet ilk sezonlardan buraya binbir türlü zorluklardan geçerek, çilekeş analarının emeklerinin de katkısıyla bugünlere gelebilmiş ejderhaların isimlerinin bile hanedanlarda ne denli bir korku yarattığını biliyoruz. Fakat bu ejderhalar diğer her şey gibi ölebiliyormuş. Hatta çok basit ölebiliyorlarmış. Öyle ki koca bir donanmanın saklandığını göremeyecek kadar zihin gelişimlerini tamamlayamamışlar. Ya da annesi ölünce katilini öldürmek yerine tahtı eritmeyi seçecek kadar akraba düşkünü merhamet pıtırcığı canlılarmış. Bunca sezon korkutucu gösterilen sevimli dostlarımızı çok yanlış tanımışız.
Jon Snow meğer hiçbir şey öğrenememiş
Ygritte haklıymış. Jon Snow hiçbir şey bilmiyormuş fakat daha sonra üzerine hiç de koymamış. Meğerse kral olacak çocuk değilmiş Jon Snow. Diriltilmesinin tek sebebi de “ben kral olamamam” diye ortalıkta gezmesi, koca şehrin katledilişini izlemesi ve sonunda üvey kardeşini kral yapmak için kaderin oyununa gelen bir karaktermiş sadece. Gece nöbetçisi olarak başladığı kariyerine gece nöbetçisi olarak devam eden Jon Snow’un bu istikrarı dizide değişmeyen nadir olaylardan bir tanesi diyebiliriz.
Mad Queen, yedekte kral olarak oyuna girmek için bekleyen Bran ve birçok Hollywood filminde görebileceğiniz ucuz tesadüfler
Babasının kızı Danny’nin mad queen olacağına ihtimal verenler belki de vermeyenlerden daha fazladır. Aslında Danny’nin babasının yolundan gidebilecek potansiyelde olduğunu bazı sahnelerde görmüştük. Meeren’deki idamlar, kendisine itaat eden Lannister askerlerini ejderhasına yem etmesi gibi örnekler birazcık karakterin delirişini haklı kılıyor. Diğer yandan dizi boyunca bilge olan Tyrion Lannister’ın son sezon ispiyoncu ve zekasını sabah uyanırken komidinde unutmuş gibi davranması, fısıltıların efendisi Varys’in her şeyin farkındayken bu kadar kolay idam edilmesi, sona kadar tutsak olan ve sözüne itibar olunmayan Tyrion’un bir anda kralı seçmesi ve koca koyda Euron’un yüzerek Jamie ile karşılaşıp yiğitler gibi savaşması… Biraz daha irdelersek eminim ortaya daha büyük hatalar da çıkacaktır.
Fakat göze çarpan en büyük eksik belki de Arya’nın saydığı listeydi. 5. bölümde uğruna hayatını adadığı bu intikam listesinden vazgeçip halkla ezilmeyi göze alan Arya’ya “Gece Kralı’nı öldürdü listenin yerini o tutar” ödülü verilip adeta bir köşeye atıldı. Babasının acısı ve intikam duygusuyla muazzam bir karakter gelişimi gösteren Arya Stark’ın bu ucuz ödülün ardından Piri Reis’e dönüştürülmesi tam bir Hollywood tarzıydı.
Eh tabii ek olarak az daha cumhuriyeti ilan edecek olan Sam’in bilgeliğini de tek sahnede anlatmaya çalışmaları da farklı bir kafanın ürünüydü
Peki yahu kardeşim hiç mi güzel bir yanı yoktu?
Buraya kadar çok fazla eleştirdik beğenmemezlik ettik. Fakat final bölümünün verdiği mesaj en azından bu kötü sezonu biraz toparlar gibiydi. Bran karakterinin yüceliğine şahit olmamız için dizideki tüm karakterlerden açıklar verildi. Eli kelepçeli Tyrion’un “İnsanların ortak paydası hikayelerdir. Güzel bir hikayenin düşmanı olmaz. Karşısında hiçbir şey duramaz” diyordu. Bu da eski dünyada ya da yeni dünyada bizi özel kılan ortak paydamızın hikayeler olduğunu anlatan, hikayelerin ne denli önemli olduğunu vurgulayan konuşmaydı. Bu kadar kötü bir hikaye anlatımına dönüşmüş dizide hikayelerin bu denli övülmesi de ayrıca ironikti.
Uzun lafın kısası, Queen dinleyerek hayatını geçirmiş insanlara bir anda İbrahim Tatlıses dinletip bunu beğenmelerini beklediler
Toparlamak gerekirse aksiyonu arka plana çekip, karakterler ve hikaye anlatımıyla bizi yıllarca kendisine adeta bağımlı yapan Game of Thrones’un son sezonlarda bunlardan kopup tamamen aksiyona bağlanması, alışkın olmayan izleyiciye birden başka bir şey anlatmaya çalışmaları ona karşı öfkemizin arşa çıkmasını sağladı. Hayatımızda 8 yıl kalan bu güzide dizinin iyi yanlarını da her zaman hatırlayacağız. Eminim birçok hikaye anlatıcısı da bu dizi için yaratanına minettar olacaktır. Aynı bizler gibi.
Bu enfes video ile son vedamızı yapalım… Her şeyin bittiği gibi bu güzel dizi de elbet bir gün bitecekti. Valar morghulis!
https://twitter.com/ultrabrilliant/status/1130529632061710336