Evrim Teorisi’nden dolayı adını sıkça duyduğunuz, bin bir çeşit canlı türünün yaşadığı bu adalar hakkında pek çoğumuzun bilgisi “Darwin evrimin temellerini Galapagos Adaları’nda attı” cümlesinden öteye geçmez. Ama bu adalar topluluğu bu kadarcık bilgiyle geçiştirilebilecek bir yer değil.
WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) tarafından da küresel çapta koruma öncelikli yerlerden biri olan bu adalar topluluğunu elimizden geldiğince sizlere tanıtmak istiyoruz. Ekvador’a bağlı adalar, ziyaret etmek ya da tatil yapmak isterseniz hem biraz uzak düşüyor hem de biraz pahalıya patlıyor. (Pahalıya patlamasının sebebi yol ve otel masrafları değil.)
Bir Galapagos kolay oluşmuyor
Nazca tektonik plakası üzerinde yer alan Galapagos Adaları, bundan 4 milyon yıl önce denizin 4.000 metre derinindeki volkanik hareketlerle oluşmuştur. Doğu adaları (San Cristobal ve Espanola), batı adalarından (Isabela ve Fernandina) milyonlarca yıl daha yaşlıdır. Adalar, art arda gerçekleşen volkan patlamalarıyla oluştuğu için, adanın yükseklik seviyeleri, deniz seviyesiyle 5.000 metre arasında gidip gelmektedir. Bugün de adaların bazıları volkanik özelliklerini sürdürmektedir.
Boşuna “adaları” denmiyor. 13 büyük ada, 6 küçük ada ve 107 kadar adacıktan oluşan bu adalarda toplam 25 bin kadar insan yaşıyor.
Yanlışlıkla keşfedildi
Galapagos Adaları’nın “modern” dünya tarafından keşfi 1535’te oldu. Peru’ya gitmekte olan Panama Piskoposu Tomas de Berlanga tarafından istemeden keşfedildi bu adalar. İstemeden diyoruz çünkü Berlanga’nın gemisi açık denize sürüklenmeseydi piskopos bu bölgede bulunmak zorunda olmayacaktı. İnka çanak çömlekleri üzerindeki resimler, “medeniyet” buraya ayak basmadan önce de insanların bu bölgeye geldiğini gösteriyor.
İspanyolca kaplumbağa anlamına geliyor
İspanyolca adı “Islas Galápagos” olan adaların resmi adı “Archipiélago de Colón”, yani Colón Takımadalarıdır. Adalar, bağlı olduğu Ekvador’un yaklaşık 1.000 kilometre batısında yer alır. “Galápago” İspanyolca’da “kaplumbağa” anlamına gelir.
Türlerin Kökeni’nin 100. yılında milli park
Galapagos Adaları 1959 yılında, yani Charles Darwin’in çoğu bu adalardaki incelemelerine dayanan araştırmalarını kapsayan kült kitabı Türlerin Kökeni’nin yayımlanmasının 100. yılında milli park ilan edildi. Aynı yıl Charles Darwin Foundation kuruldu.
UNESCO koruması
Adalar, 1978 yılında UNESCO tarafından insanlığın ortak değeri olarak kabul gördü ve korumaya alındı.
Altı volkan patlamasının sonucu: Isabela Adası
Galapagos Adaları’nın en büyüğü Isabela Adası’dır. Oluşum açısından diğer adalardan farkı, diğer adalar tek bir volkanın patlamasıyla oluştukları halde, Isabela Adası altı volkanın patlamasının yarattığı birikmeyle oluşmuştur.
Dünyada deniz İguanası yaşayan tek yer: Fernandina Adası
Galapagos Adaları arasında volkanik olarak en aktif adalardan biri olan Fernandina dolayısıyla diğer adalardan daha genç bir adadır. Takımadalar arasında en geniş yüzeye sahip olan bu ada aynı zamanda dünya üzerinde “deniz iguanası” yaşayan tek yer olma özelliğine de sahiptir. Bu iguana türü “Galapagos ejderi” ya da “deniz kertenkelesi” olarak da bilinir. Adanın doğal ortamı kara yaşamına çok da uygun olmadığı için -diğer adalarda yaşayan iguanalar karada yaşamlarını sürdürürken- bu hayvancağız beslenme için denize yönelmek zorunda kalmıştır.
Bitki örtüsü ve yerli türler korunuyor: Santiago Adası
James Adası olarak da anılan bu ada ismini İngiltere kralı 2. James’e borçlu. Darwin’in ziyaretlerinden ikincisini yaptığı bu ada, son yıllarda yapılan koruma çalışmalarıyla bitki örtüsü ve yerli türler açısından hızlı bir iyileşme süreci yaşıyor. Bu ada, bir yandan bitki popülasyonunun iyileşmesi sürecini yaşarken, öte yandan da siyah sıçanların varlığından mustarip. Gemilerle buraya gelen bu sıçanlar, adada yaşayan diğer türlerin yemesi gereken bitkileri kısa bir sürede yiyip tüketiyorlar.
Galapagosların en turistiği: Santa Cruz Adası
Volkanik faaliyetleri uzun bir süre önce sona eren Santa Cruz Adası’nın adı “Kutsal Haç” anlamına geliyor. Yerleşim ve tarımsal faaliyetler açısından uzun bir geçmişi var bu adanın. Adanın jeolojik yapısı, bitki örtüsü çeşitliliği ve yaban hayatı insanların buraya gelmesini sağlamış (Sebep olmuş mu deseydik acaba?). Adalar arasında turistik açıdan en popüler olanı da Santa Cruz zaten. Çünkü booking.com’da Puerto Ayora denilen yerde 50 tane konaklama mekânı görünüyor. Havaalanına yakınlığını, asfalt yollarını falan da hesaba katarsak popüler olması çok normal aslında.
Galapagosların başkenti: San Cristobal Adası
Galapagoslar’ın doğusundaki adalardan biridir. Üç ya da dört sönmüş volkan bulunmaktadır. El Junco denilen küçük göl adanın kalıcı tek içme suyu kaynağıdır. Bu ada Darwin’in 1835 yılında ayak bastığı adadır. Vakti zamanında (1880’de) Ekvador hükümeti bir cezaevi inşa etmiştir. Burada bulunan Puerto Baquerizo Moreno, Galapagos eyaletinin başkentidir. Santa Cruz’dan sonra nüfusun en çok olduğu yerdir.
Diğer adalar
Yukarıda sıraladıklarımızın yanı sıra Baltra, Bartolome, Darwin, Espanola, Floreana, Genovesa, Marchena, North Seymour, Pinta, Pinzon, Plazas, Rabida, Santa Fe ve Wolf adaları da Galapagosların birer parçası.
Muazzam bir canlı çeşitliliği
Adalarda memeli hayvanların azlığına karşılık muazzam çeşitlilikte deniz canlısı ve kuş yaşamaktadır. Bitki popülasyonu açısından da ot ve eğreltiotu çok bulunuyorken, büyük tohumlu bitkiler az bulunmaktadır. Adada yaşayan bazı canlılar ispinoz kuşları, mavi ayaklı sümsük kuşu, kara kaplumbağası, Galapagos pengueni, deniz iguanası ve denizaslanıdır.
Ve tabii ki Darwin
Adalara 26 yaşındayken ayak basan Darwin, sanıldığı gibi evrim düşüncesine bu adalarda şekil vermemiştir. Galapagos Adaları’ndaki araştırmaları sırasında kaplumbağalarda ve kuşlarda gördüğü farklılıklar dikkatini çekmiş ve Darwin’de bir “evrim parıltısı” yaratmıştır. Tam olarak olan şudur: Darwin, adalardan birindeki kaplumbağaların üst kabuklarının kafa kısmında bir açıklık olduğunu, fakat yakındaki diğer adalarda yaşayan kaplumbağalarda bu açıklığın olmadığını fark ediyor. Bu iki farklı tür kaplumbağaların beslenme şekillerine odaklanınca, kabuğunda açıklık olan kaplumbağaların yemesi gereken yeşilliklerin bitkilerin üst dallarında bulunduğunu, kabuğunda açıklık olmayan kaplumbağaların yedikleri bitkilerin yerde yetiştiğini görüyor. Buradan hareketle de kaplumbağaların baş kısmında bulunan kabukların, doğal koşullara bağlı olarak evrim geçirdiği fikrine varıyor.
Darwin’in kuşları
Sözünü ettiğimiz kuşlar tabii ki Darwin’in evrim sürecine katkıda bulunan ispinoz kuşları ve bu kuşların gagaları. Darwin, Galapagoslar’da birbirlerine gagaları dışında çok benzeyen ispinoz türleri keşfetti. Bu farklı türlerin atasının adalara göç etmiş bir kuş olduğunu öngördü ve kaplumbağalarda olduğu gibi bu kuşların da gagalarının, beslendikleri yere ve beslenme şekillerine göre farklılık gösterdiğini keşfetti. Darwin’in bu keşfi, “uyarlamalı yayılım” (adaptive radiation) denilen sürecin bir örneğini oluşturdu.
Görseldeki kuşlar şunlar:
1. Büyük boy ispinoz
2. Orta boy ispinoz
3. Küçük boy ispinoz
4. Ötleğen kuşu ispinozu
Bir Galapagos münzevisi: Lonesome George
Galapagos’u bu kadar anlatıp Lonesome George’a değinmeden olmaz. Soracaksınız elbette kim bu George diye. George bir Pinta Adası kaplumbağası (Galapagos kaplumbağalarının bir alt türü), ama şanssız ve yalnız bir kaplumbağa. 1971’de Pinta Adası’nda bulunan bu kaplumbağanın yalnızlığının sebebi, çiftleşebileceği kendi türünden bir kaplumbağanın olmaması ve onun kendi türünün son örneği olması. Diyeceksiniz ki başka tür bir kaplumbağayla çiftleşse olmaz mı? Evet olur, çiftleşti de zaten, fakat yumurtalarda embriyo oluşmadığı görüldü. Maalesef çiftleşemeden ve türünü devam ettiremeden 24 Haziran 2012’de aramızdan ayrıldı.
Bonus 1: Darwin’in kaplumbağası Harriet
Evet, evrimi çözümleme sürecinde Darwin’in bizzat üzerinde çalıştığı kaplumbağadan söz ediyoruz. Adı Harriet (idi). 1830’larda doğduğu tahmin ediliyordu. Darwin’in Galapagoslar’dan dönerken yanında getirdiği canlılardan birisiydi Harriet (o sıralar 5-6 yaşlarındaydı). Ölene kadar Steve Irvin’in baktığı Harriet 2006 yılında hayata gözlerini kapadı.
Bonus 2: Denizaslanları gidiyor
Galapagoslar’da yaşayan ve oranın yerlisi olan denizaslanlarının, iklim değişikliğinden ve ısı artışından dolayı adaları terk ettiği tespit edilmişti birkaç yıl önce.