Bakmayın siz şimdilerde futbolun pahalı transferlerle anıldığına, kimin hangi takıma yeni teknik direktör olacağının konuşulduğuna, saatlerce bir pozisyonun ofsayt olup olmadığının tartışıldığına; futbolun bunlardan ibaret olmadığını biliyoruz. Zaten futbolu tam da bu yüzden seviyoruz.
Dakikalar 34’ü gösterdiğinde “Her yer Taksim, her yer direniş” diye bağıran taraftarlar için bu oyunu seviyoruz. Hatta itiraf edelim bazı taraftar gruplarını daha çok seviyoruz. Bunun için sebebimiz çok. Gezi direnişinde TOMA’ya POMA’yla karşılık vermelerini mi, Ali İsmail için tek yürek olup statları onun ismiyle inletmelerini mi, yoksa e-bilet uygulamasına boyun eğmemelerini mi saysak bilemiyoruz.
Tuttuğumuz takım bir ise gönlümüzdeki takım sayısı en az iki, bu taraftar grupları sayesinde. Sadece Türkiye’de değil elbet, dünyanın her yerinde böyle taraftar grupları var. Yeri geliyor birbirleri ile dayanışıyor yeri geliyor toplumsal olayları pankartlarına taşıyorlar.
Roma’da “Özgür Filistin”, Almanya’da “Biji Berxwedana Kobane” pankartları açarken; Çarşı’ya destek sunmayı ihmal etmiyorlar. Girizgâhı Türkiye’den yaptık ama uğrayacağımız yerler çeşitli. İşte karşınızda dünyanın dört bir yanındaki devrimci taraftar grupları.
“Futbol sadece basit bir oyun değildir, futbol devrimin silahıdır.” – Che Guevara
1. Gönüllerin şampiyonu: St. Pauli
Bilenler bilir, devrimci taraftar grubu denilince ilk akla gelenlerden biri St. Pauli olur. Hamburg’un St. Pauli mahallesinin de dünyaca ünlü olmasının yegâne sebebidir. Anarşist ve bohem ruhlu bir mahalleden böyle bir taraftar grubunun çıkması sürpriz değil aslında.
Kendilerini anti-faşist ve anti-seksist olarak tanımlayan taraftar grubuna sahip St. Pauli’nin kulüp başkanının da bir eşcinsel olduğunu hatırlatalım. Futbolun ataerkil damardan beslendiğini sananlara atılan bu gol için kendilerine minnettarız.
Taraftar grubu nedeniyle St. Pauli takımı, Türkiye’de de hatırı sayılır bir taraftar kitlesine sahip. Gezi Direnişi sırasında tribünlerden verdikleri destek, Çarşı’ya çaktıkları selamlar unutulacak gibi değil.
2. Endüstriyel futbola karşı direnişte: Red Star FC
Kuruluşu 1800’lü yılların sonuna kadar gidiyor. Fransa’da kurulan bu takım, endüstriyel futbola karşı kurulsa da zaman içinde bu düzene dayanamamış ve amatör kümeye kadar düşmüştü. Son yıllarda toparlanma içinde olan takım Fransa liginde üçüncü lige kadar çıktı.
Fransa’nın en köklü takımlarından biri olan Red Star FC, büyük başarılara imza atamasa da önemli değil. Çünkü onu her koşulda destekleyen harika taraftarları var. Dünyadaki olaylara duyarsız kalmayan Red Star FC taraftarları, Çarşı’ya verdiği destekle akıllara kazındı.
3. Tribünlerde devrim şov: Marsilya Ultras
Marsilya takımı oldukça ateşli taraftar gruplarına sahip. Tribünleri oldukça yaratıcı şovlarla süsleyen ve rakip takım üstünde baskı yaratan bu taraftar gruplarından biri ilgi alanımıza giriyor: Marsilya Ultras.
Marsilya’nın güney tribününde yer alan bu taraftar grubu, sol gelenekten geliyor. 1980’li yıllarda kurulan Marsilya Ultras, açtıkları dev pankartlarla dikkat çekiyor. Bu pankartlarda Che’yi ve antifaşist söylemleri sık sık kullanan Marsilya Ultras, dünyadaki devrimci taraftar grupları ile de dayanışma içinde.
4. İşçi kasabanın işçi taraftarları: AS Livorno
“Libertarian” adlı Ekşi Sözlük yazarının tanımladığı gibi “dünyaya sol ile vuranların takımıdır” Livorno. Toskana Bölgesi’nde bulunan bu liman kentinin tarihi, işçi hareketleri ile dolu. Şehrin aynı adı taşıyan futbol takımında da aynı ruhu görmek mümkün. Kızıl formalara sahip takımın taraftarlarının takıldığı lokal “1921” adını taşıyor, yani İtalyan Komünist Partisi’nin kurulduğu yılı.
5. Su yolunu buluyor: Original 21
Listemizde sıra geldi komşunun AEK takımına. Söz konusu AEK olunca pek tarafsız olamıyoruz baştan söyleyelim. Kardeş ya da dosttan daha öte sıfatlar gerek bu takımı ve taraftarını tarif etmek için.
Kuruluşu Türkiye olan ama hayatını Yunanistan’da devam ettirmek zorunda bırakılan bir takım, AEK. Bu yüzden de sadece bir futbol takımı değil, tarihimizin unutulması istenmiş bir parçasının ete kemiğe bürünmüş hali. İstanbul’un üç büyükler olarak anılan takımlarından daha eski ve köklü bir geçmişe sahip. Bu geçmişinin kendini ilk gösterdiği yer de kulübün adı.
Açılımı “Athlitiki Enosis Konstantinoupoleos”, yani Konstantinopolis Atletik Birliği olan AEK; bizim buralardaki kullanımı gibi “A, E, Ka” şeklinde ayrı okunmuyor aslında. Dildeki bu değişim 30 yıl öncesine dayanıyor. Kıbrıs olaylarına kadar İstanbul kulüpleri ve AEK arasında var olan sıcak ilişkiler bir anda değişiyor. AEK İstanbul’a daha az gelir ve maç yapar oluyor. TRT’nin öncülüğü ve dilin politik manipülasyonu sonucunda 40 yıllık AEK oluyor A.E.K. (Bkz. CHP’nin Ce Ha Pe ya da Esad’ın Esed olması)
Türkiye ile bağlarının koparılması yönündeki tüm çabalar boşa gidiyor. Çünkü AEK taraftarı buna izin vermiyor. AEK’in Özellikle “Original 21” isimli taraftar grubu toplumsal olaylara karşı oldukça duyarlı. Türkiye’deki direnişe de destek veren grup, Berkin Elvan‘ı ve Alexis‘i tribünlere taşıyarak iki ülke arasındaki köprüyü futbolla kuruyor.
6. Asla yalnız yürümüyorlar: KOP
Futbol sevdalılarının diline pelesenk olmuş “You Will Never Walk Alone” marşının sahibi, Liverpool FC‘nin taraftar grubu. Sevdikleri oyuncunun gitmesine izin vermeyecek, statta kendilerine özel yer yaptıracak kadar etkili bir taraftar grubu.
Stadın kale arkasında yer alan grup, dünyaca bilinen isimleri ile KOP, oldukça ateşli bir taraftar grubu ve takımlarını son dakikaya kadar desteklemeleriyle ünlü. 1905 yılında çoğu liman işçilerinden oluşan birkaç kişi tarafından kurulan grubun profili ilk günden bu yana pek değişmedi.
7. İskoçya’nın yüz akı: Green Brigade
Yine Britanya’dayız. Ama bu sefer adresimiz, İskoçya. Celtic takımının taraftarlarının bir kısmı 2006 yılında Green Brigade (Yeşil Tugaylar) adında bir grup kurdu. Anti-faşist ve ırkçılık karşıtı bu taraftar grubu, kurulduğu günden bu yana gerek tribünlerde yaptıkları gösteriler gerekse de verdikleri siyasi mesajlarla önemli işlere imza attı.
İsrail‘deki Filistinli tutsaklar için bayrak açan ve “Şeref, yemekten daha değerlidir” yazılı bir pankart asan Yeşil Tugaylar’ın Filistin’e yönelik dayanışma mesajları bununla sınırlı kalmadı. İsrail saldırıları sonrası “Filistin’e Özgürlük” pankartı açan grubun verdiği siyasi mesajların, UEFA tarafından pek sevilmediğini belirtmemize gerek yok sanırız.
2013 yılında Milan’a karşı kendi evlerinde oynadıkları maçta, Yeşil Tugaylar’ın tribünde açtığı Bobby Sands pankartı nedeniyle, UEFA kulübe 42 bin avro ceza kesti. Cezalar bununla da bitmedi; bazı taraftarlar gözaltına alındı ve stada girmeleri yasaklandı. Yeşil Tugaylar tepkisini tribünleri boşaltarak gösterdi. Aylar sonra Yeşil Tugaylar yeniden tribünlere döndü ve kulüp yöneticileri de bu gelişmeyi olumlu bulduklarını belirten açıklamalar yaptı.
8. Tribünlerin kuzey kanadı: Biris Norte
Biraz güneye iniyoruz ve soluğu Sevilla‘da alıyoruz. İspanya’nın en eski ultra grubu olan Biris Norte’ye yakın plan yapıyoruz. 1975 yılında kurulan grup, Sevilla’nın stadı Ramon Sanchez Pizjuan’ın kuzey tribününde yer alıyor.
Anti-faşist kimliğiyle ön plana çıkan Biris Norte, diğer devrimci taraftar gruplarıyla sıkı dostluklara sahip. Bunun en güzel örneklerinden birini Marsilya ile yaşıyor. Sevilla maçlarında, Marsilya tribün gruplarının pankartlarına sıkça rastlanıyor.
9. Ünü Bask Bölgesi’ni aşan grup: Herri Norte Taldea
Kendini anti-faşist ve komünist olarak nitelendiren üyelerden oluşan Herri Norte Taldea, açtığı pankartların yanı sıra yaptığı eylemlerle de adından söz ettiriyor. Bu eylemlerden biri Göçmen Günü’nde, Afro-Bask kuruluşundan 100’den fazla kişiyi takımları Athletic Bilbao’nun maçlarına davet etmeleri oldu.
10. Barışın taraftarı: Ultras Hapoel
İsrail’in en solcu ve barışçı takımı Hapoel Tel Aviv‘in aynı özellikleri taşıyan taraftar grubundan bahsetmek istiyoruz. 1999’da kurulan Ultras Hapoel, Arap ve Müslümanlarla ortak yaşamı ve çevre ülkelerle barışı savunan bir taraftar grubu.
İsrail milliyetçiliğine karşılar, bu nedenle de tribünde ülke bayrağı açmıyorlar. Türkçe, Arapça ve İngilizce başta olmak üzere pek çok dilde pankartlar açan grup, bu pankartlarla dostluk mesajları veriyor.
11. Lefkoşa’dan esen sol rüzgâr: Omonia Lefkoşa
“Faşizme karşı yeşil yoldaşlar” sloganını düstur edinen Omonia Lefkoşa takımın taraftarları, her maçta açtıkları orak çekiçli pankartlarla dikkat çekiyor. Güney Kıbrıs’ın en çok taraftara sahip takımı olan Omonia Lefkoşa’nın doğuşu bir tepkiye dayanıyor.
Yıllar önce ülkenin muhafazakâr ve milliyetçi görüşlere sahip futbol takımı Apoel‘in politik görüşünü desteklemeyen futbolcular, bir araya gelip Omonia Lefkoşa’yı kuruyor. 1948’de kurulan kulübün taraftarları da sola yakın kişilerden oluşuyor. Türkiye’deki toplumsal olayları da tribünlerine taşıyan Omonia Lefkoşa taraftarları, en son Soma Katliamı sonrası açtıkları dayanışma pankartı ile dikkatleri çekti.
12. Bonus: İstanbul United
Söz konusu devrimci taraftarlık olunca bizim aklımıza ilk bu afiş geliyor. Gezi Direnişi boyunca, “takımları farklı, davaları bir” olanları sembolize eden bu fotoğrafa sığmayan o kadar çok taraftar grubu vardı ki. O taraftar gruplarını seviyoruz ve “futbol sizinle güzel” diyoruz.