Türkçenin zirvelerinde sağlam adımlarla hep özgürce dolaşan, Türk öykücülüğünün kraliçelerinden biridir Füruzan. Yoksulluğu, çaresizliği, emeği ve hayalleri öylesine güzel, öylesine etkileyici anlatır ki eserlerinde adeta büyülenirsiniz onu okurken. İşte bugünkü yazımızda onu anlatmaya çalışacağız dilimiz döndüğünce.
1. Bir Cumhuriyet çocuğu
29 Ekim 1932’de İstanbul’da doğan Füruzan, babasını küçük yaşta kaybeder. Ailesinin kısıtlı ekonomik imkanları nedeniyle Yalova ve İstanbul’un değişik okullarında ilköğretimini tamamlar; ancak ortaokula gidemez.
2. Tiyatro, resim, edebiyat…
1950’li yıllarda önce tiyatrocu olmaya karar verir. Bir süre Küçük Sahne’de görev alır. Uzun bir süre de resim ile ilgili çalışmalar yaptıktan sonra tamamen edebiyatla ilgilenmeye karar vererek çalışmalarını bu alana yöneltir.
3. Öyküyle başlayan yazarlık
İlk öyküsü Olumsuz Hikâye, 1956’da Seçilmiş Hikâyeler Dergisi’nde yayınlanır. 1956’dan 1958’e dek öykülerini Türk Dili, Yenilik ve Pazar Postası Dergilerinde yayımlar.
4. Gençlik hevesi
Yazarlığının ilk dönemini “gençlik hevesi” olarak tanımlayan Füruzan, asıl eserlerini 1960’lı yıllarda vermeye başlar. 1964-1972 arasında Dost, Yeni Dergi ve Papirüs’te yayınlanan öyküleriyle dikkat çeker.
5. İlk ödül Parasız Yatılı’ya
4 Temmuz 1958’de karikatürist Turhan Selçuk ile evlenir. Boşanma ile sona eren bu evliliğinden kızı Aslı dünyaya gelir. Eserlerinde salt ön adı olan Füruzan’ı kullanan yazar, “Parasız Yatılı” ile Sait Faik Hikaye Armağanını alır.
6. Ödül alan ilk kadın yazar
1972 yılında kazandığı bu armağan ile ünlenir ve ayrıca bu ödülü kazanan ilk kadın yazar unvanını da kazanır. Ödül törenine ayrıldığı eşi Turhan Selçuk ile birlikte katılır. Parasız Yatılı’yı, Kuşatma (1971) ve Benim Sinemalarım (1973) adlı öykü kitapları izler.
7. Küçük insanların büyük öyküleri
Öykülerinde kötü yola düşmüş kadın ve kızların, çöküş sürecindeki burjuva ailelerin, yeni yaşama koşullarından bunalan ve yurt özlemi çeken göçmenlerin, yoksulluk içinde yaşama savaşı veren; tek silahları sevgi olan yalnız kalmış kadınların, çocukların dramlarına sevecen bir bakışla işler. Benim Sinemalarım kitabının ardından öykü yazmaya dokuz yıl ara verir.
8. Ve ilk romanı “Kırk Yedililer”
1974’te ilk romanı Kırk Yedililer yayımlanır. Geniş bir kitle tarafından sevilen bu roman; Türkiye tarihine 68’liler olarak geçmiş, devrim ve isyancı bir kuşak olan 1947 doğumluların hikâyesini anlatır ve 1975’te Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü alır.
9. Almanya’da bir kadın yazar
1975 yılında Alman Akademik Değişim Servisi adlı bir sanatçı programı kapsamında davet edildiği Berlin’e gider ve burada bir yıl kalarak bu şehirdeki Türk işçilerle röportajlar yapar. Röportajlarını “Yeni Konuklar” adlı kitabında toplar (1977). Dokuz Çağdaş Türk Öykücüsü (1982) adlı antolojisini ve Türkiye Çocukları (1979) adlı çocuk kitabını da Berlin’de hazırlar.
10. Berlin’in Nar Çiçeği
Füruzan, daha sonraki yıllarda da göçmen ve gurbetçi işçi soranları üzerinde durur. 1988’de yayımlanan, belge niteliğinde bir kitap olan “Ev Sahipleri”nde Almanya’nın önde gelen aydınları ve konuk işçileriyle yaptığı konuşmaları toplar. 1988’de yayımlanan ikinci romanı “Berlin’in Nar Çiçeği”nde de Almanya’daki göçmenlerin hayatını işler.
11. Öyküden filme “Ah Güzel İstanbul”
“Ah Güzel İstanbul” öyküsünden uyarlanan aynı isimdeki filmde, 1981’de Ömer Kavur ile birlikte senaryo çalışması yapar. Film, hiçbir filmin birinciliğe değer görülmediği Antalya Film Festivalinde ikincilik ödülü alır.
12. Uluslararası festivallerde bir Türk filmi
1982’de yayımladığı “Gecenin Öteki Yüzü” kitabında yer alan ve kitapla aynı adı taşıyan öykü, 1986’da TRT tarafından dizi olarak çekilir. Bütün çekimlerde sette bulunan Füruzan, bu deneyimden sonra kendisi de yönetmenlik yapmaya karar vererek 1988-1989’da “Benim Sinemalarım” adlı öyküsünü senaryolaştırır ve 1989’da sinema filmi olarak çeker. Film, uluslararası festivallerde büyük ilgi görür.
13. “Kızım Git Evinde Oku”
Füruzan okumayı daha ilkokula başlamadan öğrenir, üstelik evde bir kitaplık zenginliği veya büyüklerin yol göstericiliği yoktur. Buna rağmen küçük yaşlardan itibaren kendisinin deyişiyle “eline ne geçerse okuyan bir kitap düşkünüdür”. Öyle ki, tesadüfen bir dergi bulduğunda sokaklarda okumaktan ağaçlara çarpar, “kızım git evinde oku” der, onu görenler…
14. Yaşamdan öykülere
Tutkulu bir okur olan Füruzan, okuduklarından ve yaşamdan edindiği izlenimlerden yoğurduğu malzemeyi çok genç yaşlardan itibaren öykülere dönüştürür. Türkçeyi en yalın şekilde kullanıp şiveleri metne tüm doğallığıyla yerleştirir, betimlemeleri okuyanlarda tablo hissini uyandırır.
15. Yoksulluğun ve umudun simgesi bir öykü
Ülkü Tamer’in “çağdaş bir klasik” olarak nitelendirdiği “Parasız Yatılı”, Füruzan’ın öykücülüğünün tartışmasız köşe taşlarından biridir. Bu öyküyle birlikte ‘parasız yatılı’ deyiminin zihinlerdeki anlamı yeni bir içerik kazanır. Onun akıllardan çıkmayan cümlesiyle “parasız yatılı imtihanlarının çocukları hep erken gelir, hiç gecikmezler”. Füruzan’ın temel izleklerinden olan yoksulluğun ve umudun simgesi olmuştur bu öykü.
16. Öykünün kraliçesi
Kısacası Türk öykücülüğünde genellikle “küçük insanlar” diye adlandırılan; toplumun ezilmiş, hakkı yenmiş, duyarlıklı iç dünyaları keşfedilmemiş insanlarını yazan bir kadın yazardır o. Öykünün yanı sıra şiirden, romana, gezi yazısından, denemeye kadar edebiyatın farklı türlerinde eserler vermiş, Çağdaş Türk Edebiyatının en önemli isimlerindendir yani. Uzun ömürler dileğiyle saygıyla anıyoruz onu…