Bir çocuk düşünün, daha 19 yaşına gelmeden doktor, avukat, öğretim görevlisi ve avukat olsun. Bir çocuk düşünün, fazlasıyla büyümüş de küçülmüş olsun. Ve bir çocuk düşünün, gerçekten büyüdüğünde, suç dünyasının dâhilerinden sayılırken, FBI’a kocaman bir adım atsın. O çocuk, Frank William Abagnale.
Frank’in hayat hikâyesi çok macera dolu. Hani ilkokuldayken “doktor, avukat, öğretmen” olmak isterdik ya mesela; Frank karar veremeyip –üstelik hiçbir eğitim almadan- hepsini yapmış. 🙂
Gerçekten çok hızlı yaşamış, canı ne zaman ne isterse bir kılıfını uydurmuş ve gerçekleştirmiş. Ama daha da önemlisi, onun hikâyesini okurken, hiçbir şeyin başladığı gibi gitmek zorunda olmadığına, her insanın hatasından dönebileceğine dair veya ailesi boşanan çocukların psikolojilerini anlamaya yönelik kendimize çıkarabileceğimiz paylar söz konusu. “Adama bak bee, anaa onu da mı yapmış” tepkileri uyandıran yazımıza buyurun bakalım.
Ailesinin o daha çocukken boşanmasıyla çok sarsılan Frank, bütün hayatını etkileyecek bir kararla evden kaçtı ve o eve bir daha dönmedi
1948 doğumlu Frank, 4 çocuklu bir ailede dünyaya geldi. Annesi ve babası o daha 12 yaşındayken evlerini ayırmış, 14 yaşına geldiğinde resmi olarak da boşanmışlardı. Bu boşanma onu çok etkilemişti. Hâkim, Frank’e annesinde mi babasında mı kalmak istediğini sorduğunda kendini ruhen çok sıkışmış hissetmiş ve evden kaçmıştı.
“Pek çok güzel kadınla buluşup, harika bir gün yaşadıktan ve pek çok para kazandıktan sonraki her gece, oteldeki odama gelir, anne ve babamı tekrardan bir araya gelmelerini düşleyerek ağlardım.”
Yaşı ilerlediğinde ve insanları dolandırarak büyük gelirler elde ettiği bir zaman diliminde yaşadığı duygu yüklü anları anlatıyor bu sözünde Abagnale.
Hayatı boyunca yüzlerce insan dolandıran Frank’in, küçük çaplı da olsa, ilk dolandırdığı kişi babasıydı
Babası tiyatroya ilgi duyan biriydi. Frank’in hayat hikâyesini göz önünde bulunduracak olursak, babasını rol model olarak aldığını söyleyebiliriz. Ve ilk “dolandırma” olarak adlandırabileceğimiz olayını da babasına karşı gerçekleştirdi. Babasının ona arabaya gaz alması için verdiği kartla pil, lastik gibi otomobil parçaları alıp bunları satarak nakit para elde etmişti. Babası bu olay yüzünden 3400 dolarlık bir fatura ile karşılaştı. Ve düşünün ki, Frank bunu yaptığında sadece 15 yaşındaydı. Zaten bu olay, yaşı ilerledikçe yapacağı büyük dolandırıcılıkların habercisi olan ilk adımdı. Ve evden ayrıldıktan sonra babasını bir daha hiç görmemiş Frank.
Evden kaçtığında beş parasız kalınca ehliyette yaşını 10 yaş büyüttü ve vadesiz hesabına sahte çekler yazmaya başladı
Daha 16 yaşındaydı ve o yaşta kazanacağı ücretlerle New York’ta yaşaması imkânsızdı. O zamanlar ehliyette fotoğraf olmamasını fırsat bilerek belge üstünde oynama yapıp yaşını büyüttü ki bu sayede sahte çekler hazırlayabilecekti. Ve bu çekleri bozdurmaya giderken, yaşının küçük olduğu anlaşılmasın diye pilot üniforması giymeyi de akıl etti. Fakat bu üniformanın büyüsü onu çok etkiliyordu ve böylece pilotluk yapmaya karar verdi. Ama nasıl?
Yeryüzü onun için bir sahneydi, o da bir oyuncu. Önce güvenlik görevlisi olduğu günlerden başlayalım: “Bir kutu nasıl servis dışı kalabilir?”
Bir konuşmasında anlattığı üzere; United ve Hertz Havayolları’nın araç kiralama şirketlerinin günlük tahsilatlarını içerisinde barındıran kutunun nereye koyulduğunu gördü. Hemen gidip bir mağazadan üniforma satın aldı ve ertesi gün kutunun üzerine “Hizmet dışıdır. Lütfen ödemeyi güvenlik görevlisine yapınız.” ibaresini yazdı. Bu şekilde yine kazanç sağladı. Bu yöntemin işe yaramasına çok şaşırdı Frank. “Bir kutu nasıl servis dışı kalabilir?” diyerek, buna inananlara şaşırdığını vurguladı konuşmasında.
Eğitimi olmadığı hâlde pilotluk yaptığı günlerde tek başına gerçekleştirdiği bir uçuş seferini şöyle anlatıyor Frank: “Kendim dâhil 140 kişinin hayatını tehlikeye attım.”
Frank dünyayı gezmek istiyordu ve bunu ücretsiz yapabileceği bir yol aradı. Ve bu nedenle pilot olmaya karar verdi. Pan American World Airways şirketini arayarak, -şeytanın aklına gelmez- geçmişte onlar için çalışan bir pilot olduğunu fakat otel temizliği sırasında (hatıra olarak sakladığı) üniformasının kaybolduğunu ve kendisine sahte çalışan kimliği ile yeni bir forma göndermelerini istedi. Daha sonra sahte Federal Havacılık İdaresi pilot lisansı edindi. O sıralarda 16-18 yaşlarında olan Frank, “Robert Black” ismini kullandı.
Frank bu sayede 250 uçuşa katıldı, 26 ülke gezdi ve toplamda 1.000.000 mil (1.6000.000 km) kadar yol kat etti. Ayrıca işin bir diğer güzel tarafı da, şirket pilotu olduğu için gittiği yerlerde konaklamasından yeme-içme masraflarına kadar şirket karşıladı. Fakat sonuçta o bir pilottu ve görevini yapması gerekiyordu. Bu nedenle uçuşlarda sıra ona geçtiğinde oto-pilotu aktif ediyordu. Fakat bir uçuşu (30.00 ft. / 9.100 m) tamamen onun yapmasını istediler. Neyse ki uçuş sırasında bir aksilik çıkmadı. Frank bu olayı anlatırken “Ben uçurtma uçurmasını bile beceremeyen biriydim ve bu uçuşta kendim dâhil 140 kişinin hayatını tehlikeye attım” diyor. Düşünsenize, siz de o uçaktaki yolculardan biri olabilirdiniz ve pilotunuz, aslında pilot olmayan 16 yaşındaki bir çocuk olabilirdi 🙂 Ne korkunç!
El atılmadık bir meslek bırakmadı; öğretim görevliliği de yaptı
“Frank Adams” ismini kullanarak bir dönem boyunca Brigham Young Üniversitesi’nde sosyoloji dalında öğretim görevlisi olarak çalıştı.
“Biri bu adama dur desin!” dedirten bir olay: Tıp çalışanı olarak çalıştığı günlerde, tıbbî bilgisizliğinden dolayı bir bebeğin hayatını tehlikeye attı…
Frank, New Orleans’a yaptığı bir uçuş sonrası neredeyse yakalanıyordu. Bu yüzden Gürcistan’a kaçtı. Eski şirketi onu bulamasın diye kira sözleşmesine farklı bir isim ve meslek yazması gerekiyordu. Meslek kısmına geldiğinde bir anda “doktor” yazası geldi. Ve hayat bu ya, gerçek bir doktorla aynı odada yaşamaya başladı. Doktor arkadaşı hastanede stajyerleri yönetecek birine ihtiyaç olduğundan bahsetti. Frank da yeterli biri bulununcaya dek burada çalışmaya karar verdi. Normalde bulunduğu pozisyonda tıpla alakalı pek bir şey yapması gerekmiyordu, daha çok stajyerleri yönlendiren kişi konumundaydı. Fakat bir gün tıbbî bilgi gerektiren bir durum söz konusu oldu. Bir bebeğin “mavi bebek sendromu” vardı ve Frank’in bu konuda bir şeyler yapması gerekiyordu ama sendromun ne olduğunu bilmediğinden dolayı bebek oksijensiz kaldı, son anda kurtarıldı. Frank bu olay sonrası hastanede bir süre daha çalıştıktan sonra -toplam 11 ay sonunda- daha fazla kişinin ölüm ve doğum olaylarını tehlikeye sokmamak için hastaneden ayrıldı.
Bitmiyorrrr… Kendini Harvard’lı olarak tanıttığı avukatlık bürosunda yöneticisi de Harvard’lı çıkmaz mı?
Daha 19 yaşına gelmiş olan Abagnale, birkaç ömre yetecek kadar mesleği görmüş geçirmiş olmasına rağmen hâlâ dur durak bilmiyordu; bu sefer de avukatlığa el attı. Harvard Üniversitesi’nden kendisine sahte hukuk diploması hazırlayan Frank, hukuk sınavlarına başvurdu. İki kez başarısız olduktan sonra 8 hafta çalışarak sınavı kazandı ve sevgilisinin sayesinde Louisiana Eyalet Başsavcılığı’nın hukuk ofisinde çalışmaya başladı. Fakat burada yöneticisi konumunda bulunan kişi de Harvard mezunuydu ve Frank’a sürekli Harvard’la ilgili sorular soruyordu fakat Frank gitmediği bir okulla ilgili soruları cevaplayamıyordu. Yöneticisi şüphelenmeye ve Frank’i soruşturmaya başlayınca, yalanı ortaya çıkmasın diye toplam 8 ay çalıştığı bu işten de istifa etti.
12 ülke dolandıran Abagnale, yakalandıktan sonra tuvaleti, yatağı dâhi olmayan ve yiyecek/suyun çok sınırlı olduğu; pis, ışıksız, minicik bir hücrede çıplak şekilde tutuldu
Abagnale, pilotluk yaptığı şirkette çıktığı bir kız tarafından tanınarak Fransa’da yakalandı. 12 adet ülkeyi dolandırmıştı ve hepsi kendilerine iadesini istiyordu. Burada bir süre ağır bir hücre cezası çektikten sonra İsveç’e iade edildi ve burada biraz daha insancıl muamele gördü. Buradayken avukatı onun sahte çekler hazırladığını ama işleme koymadığını savundu. Bu savunmasında oldukça başarılı olan avukat, Frank’in cezasını en aza indirgedi. Mahkeme Frank’i yolsuzluk ve dolandırıcılık üzerine suçlu buldu ve Frank İsveç’te bir cezaevinde 6 ay kadar yattı. Fakat yetkililere göre çok daha fazla ceza çekmeliydi aslında. Bu nedenle İsveçli bir yetkili ABD’den, eti sizin kemiği bizim niyetine, Frank’in pasaportunu iptal etmelerini istedi. Böylece Abagnale, ABD’de 12 yıl hapis cezası alacaktı.
İşlediği suçlar kadar firarları da tarihe geçecek türdendi. Unutulan belgeler sayesinde hapishanede onu “gizli müfettiş” sanmışlardı ve…
Abagnale birkaç kez kaçma girişiminde bulunmuştu. Fakat bunlardan bir tanesi vardı ki, 1971 yılında gerçekleşen bu olay Frank’e göre de asrın firarlarından biriydi. Tabii ki bunda şansının yaver gitmesinin büyük etkisi var. O dönemler hapishaneler çok fazla denetleniyordu ve bu yüzden içlerinde gizli görev yürüten birçok müfettiş oluyordu. Frank’in davasıyla ilgilenen federal ajanlardan biri, Frank’in tutukluluk belgelerini unutunca, hapishanedekiler bir süre onu gizli müfettişlerden biri sandılar ve ona ayrıcalıklı yemekler ikram ettiler (Adamdaki şansa bakın be).
Daha sonra Abagnale bu olayı kendi lehine çok daha iyi kullanabileceğini fark etti. Frank’in nişanlısı, Federal Gözaltı Merkezi’ne giderek, kendisini yangın güvenliği hakkında makaleler yazan bir yazar olarak tanıttı ve böylece orada bulunan federallerin kartvizitlerinden aldı. Kırtasiyeye giderek bu kartlar üzerinde oynama yaptı ve üzerinde bulunan telefon numaralarını değiştirdi. Daha sonra bunları Frank’e ulaştırdı ve Frank de zaten hâlihazırda kendini “gizli müfettiş” sanan çalışanlara kartvizitini gösterdi; böylece üzerinde hiçbir şüphe bırakmadı. Daha sonra federal ajan arkadaşlarından birine ulaşması gerektiğini söyledi, o arkadaşının da kartvizitini gösterdi ve üzerindeki numarayı çevirdi. Aslında bir alışveriş merkezindeki kontörlü telefona ait olan bu numarayı aradığında telefonun öteki ucundaki tabii ki nişanlısıydı 🙂 Böylece nişanlısı önceden planladıkları gibi kılık değiştirerek arabayı hapishanenin kapısına çekti ve Abagnale artık özgürdü…
Abagnale bir süre sonra bir otelde çalışanlardan biri tarafından tanındı ama onu gizli bir FBI ajanı olduğuna ikna etti. Fakat en sonunda, sokakta bir gün, gizli görevdeki bir polis aracının yanından geçerken tanınınca yakalandı ve bir daha firar girişiminde bulunamadı.
Dolandırıcılık konusundaki bilgileriyle FBI’a –ücretsiz- yardımcı olabilmek için haftada 1 gün hapishane dışına çıkıyordu
12 senelik cezasının daha yarısını bile çekmemişti ki, Frank’in bu bilgilerinden yararlanmak gerekildiğine karar verildi. Böylece FBI ile yolları legal bir biçimde kesişmeye başladı. İlk başlarda FBI’da çok dışlanan Abagnale, bir süre sonra yavaş yavaş burada kabul görmeye başladı. (Hatta bir röportajında 40 yıl geçmesine rağmen FBI’da hâlâ bile kendini kanıtlamak için gayret göstermesi gerektiğini hissettiğini söylemiş.) Daha sonraları onu şartlı tahliye edebileceklerini söylediler fakat Frank bu kararı mahkemeye bıraktı. Ailesinin yanına dönmeyi de istemiyordu.
Tahliye olduktan sonra aşçı, bakkal olarak ve film setlerinde çeşitli görevlerde çalıştı ama bu işlere başvururken suç geçmişinden hiç bahsetmediği açığa çıkınca kovuldu. Zaten kendisi de bu işleri tatmin edici bulmuyordu.
Dolandırıcılık ve yolsuzluk üzerine var olan üstün bilgileri, suç işlemeden de yaşamını sürdürebileceği bir yol çizmesini sağladı
Dolandırıcılığa ilk başladığı alan olan bankalarda şansını denemeye karar verdi. Bankalardan birine giderek bir teklifte bulundu: Eğer banka yetkilileri anlattıklarını yararlı bulmazlarsa, ona hiçbir şey borçlu olmayacaklardı fakat eğer işe yarar bulurlarsa, kendisine 500$ verecekler ve ayrıca onu diğer bankalara önereceklerdi. Ve Abagnale dolandırıcılık konusundaki danışmanlığından ilk parasını böylece kazanmış oldu. Daha sonra işleri iyice büyüttü ve Abagnale & Associates şirketini kurarak kurumlara dolandırıcılığı önleme konusunda danışmanlık vermeye başladı.
40 yılı aşkın süredir FBI Akademisi’ne dolandırıcılık ve yolsuzluk dersleri veren Abagnale’in önlem programlarını 14.000’den fazla kurum kabul etti
Ülke genelindeki tüm FBI ofislerine danışmanlık yapmaya da devam ediyor. Nerdeeen nereye…
Hayatını anlatan “Catch Me If You Can” filminde gerçek F. Abagnale, filmde kendisini canlandıran Leonardo DiCaprio’yu tutukladı 🙂
Steven Spielberg’in En İyi Yönetmen Ödülü’nü de aldığı ve ülkemizde “Sıkıysa Yakala” diye yayınlanan komedi ögelerinin yüksek olduğu filmde Leonardo’ya eşlik eden isim, Abagnale’in peşindeki ajan rolünde oynayan Tom Hanks oldu. Fakat filmin en sürpriz anı şüphesiz, reel F. Abagnale’in filmdeki F. Abagnale’i tutuklayan bir polis rolünde oynamasıydı. Bu filmin daha sonra ödül kazanan bir müzikali de yapıldı.
Frank, filmin senaristiyle sadece 4 kez bir araya gelmiş ve hikâyesinin haklarını film ekibine devretmişti. Sonrasında filmi izleyen Frank, otobiyografisinin birçok noktasının daha abartıldığını ve dramatize edildiğini çünkü bunun bir belgesel değil, seyirciyi tatmin etmeye yönelik bir film olduğunu ve bu nedenle senaristin çok iyi bir iş çıkardığını söyledi. Ayrıca, ailesi boşanan çocukların psikolojilerinin anlaşılması ve onlara özellikle dikkat edilmesi gerektiğinin vurgulanması açısından, hayatının filme alınması onu çok mutlu etmişti. Ve ilginç bir tesadüf de söz konusuydu; Abagnale dışında, Tom Hanks, Leonardo DiCaprio ve Steven Spielberg de boşanan ailelerin çocuklarıydı.
Artık suçtan arınmış bir hayata adım attığından geçmişini de temizlemek adına, dolandırdığı otellerin ve insanların zararlarını karşılamak istedi
Fakat ya kayıtlara ulaşılamadı ya da zaten zararlar sigorta şirketleri tarafından karşılanmıştı, bu nedenle herhangi bir ödeme talep etmediler.
Bizi neden dolandırmadınız, çok mu zekiydik? + Ahaha evet, siz Türkler çok zeki ve kurnazdınız ve ayrıca o dönemler oldukça zorlu hapishaneleriniz vardı.
“Çok yalnız bir hayat sürdüm; ailemle hiç tatil yapamadım, yaşıtım arkadaşım olmadı, lise balosuna ya da futbol maçına hiç gidemedim.”
Yaptıkları için ne kadar pişman olduğunu her fırsatta dile getiriyor Abagnale. Hayattaki en büyük “keşke”si; uzun yıllar, sıradan bir hayat yaşamamış olmasıymış.
FBI için gizli görevdeyken tanıştığı Kelly ile evlendi ve üç oğlundan biri de FBI’da üst düzeyde çalışıyor
Kelly ile tanışmasını “hayatının dönüm noktası” ile tasvir ediyor Abagnale. Ve hayatını böyle düzene koyabilmesinin sebebinin de Kelly’nin ona “inanması” olduğunu söylüyor.
Bonus: Hayatını dopdolu yaşamış olan Frank Abagnale’in öğütlerine bir kulak verelim…
“Bunu özellikle gençlere söylüyorum; hayat çok kısa diyenlere aldanmayın, aslında hayat çok uzun. Biri benim yaptığım gibi bir hata yaptığı zaman, bu onun peşini uzun yıllar boyunca bırakmıyor. Birini üzerseniz, yalan söylerseniz, kabalık yaparsanız, gücendirirseniz ya da aldatırsanız, yaşlandıkça bunlar hakkında düşünmeye başlıyorsunuz ve hayatınızın kalanında bu unutamadığınız bir yük oluyor. Umuyorum ki genç insanlar bir şey yapmadan önce yapacakları şeyin sevdikleri herkesi etkileyip diğer insanları da üzebileceğini fark etmek için durup bir düşünürler.”