Sevilen, bir şekilde tutan ya da sektörüne göre para basan sanat eserlerinin, farklı sanat dalları tarafından suyunun çıkartılmasına uyarlama denir. Belki gerçek tanımı bu değildir fakat ne yazık ki günümüzde buna dönüştüğü bir gerçek. Kitaptan film, filmden dizi, diziden oyun, oyundan çizgi roman, çizgi romandan film, filmden müzikal, müzikalden yine film uyarlamaları derken bu iş böyle gitmekte. Çağımız yapımcılarının bu açgözlü tavrı, yaratıcılığı gittikçe daha çok öldüren bir makinaya dönüştü diyebiliriz. Bir de tabii yeniden yapım laneti var. O da belki daha sonra başka bir listenin konusu olabilir.
Daha fazla ekmeğini yeme amacı ve gözlerdeki dolar işareti ile yola çıkılan ve genelde ucuza mal etmek, aceleye getirmek gibi hatalara sıklıkla düşen uyarlamalar ise oyunlardır. Çünkü ne de olsa uyarlandığı eserin adının yeteceği düşünülür. 80’lerin başından beri süre gelen bu berbat filmlerden uyarlama oyunlara rağmen, eser sahipleri inatla bu tip oyun uyarlamalarına imza atmaya devam ederler. 18’lik listemize bakmayın 180 tane berbat uyarlama da sayabilirdik. Ama gördüğümüz an PC’ye format attıran, konsol kırdıran, beynimizden silmek istediğimiz, gerçekten eserin orijinaline çok ayıp eden berbat oyun uyarlamalarından en akılda kalıcı olanları bir listelemek istedik.
Transformers: The Game (2007)
Haydarinna rinna rinna rinanay…
Film: Yaklaşık 4-5 sene bir şey patlatma fırsatı bulamayan Michael Bay’in 2007 tarihinde Hasbro’yu ikna ederek klasik Transformers serisini gişede, efsanevi robotları ve birçok şehri ise film içerisinde patlatma fırsatı yakaladığı ama nihayetinde elinde patlayan bir seriye dönüşen ilk film.
Oyun: Film ile aynı tarihlerde PC ve birçok konsol için piyasaya The Game uzantısı ile çıkmıştı.
Neden Kötüydü: “Save sistemi koymayı mı unuttunuz?! Ne demek bazı robotlar silah ile ölmüyor? Nasıl yani, bölüm tasarımlarını stajyerler mi yaptı?! Hiç mi açık ya da kapalı beta yapmadık?? Off neyse, sürün piyasaya.”
The Sopranos: Road The Respect (2006)
Basıyım mı lan X’e basıyım mı ha?!
Dizi: New Jersey’nin karanlık adamlarından ve kalabalık bir aileye sahip olan Tony Soprano’nun mafya babalığı ve aile babalığı arasında gidip gelişini izlediğimiz şov için Kaygısızlar’ın yasadışı işleri de kapsayan dramatik versiyonu diyebiliriz.
Oyun: 2006 yılında PlayStation 2 için piyasaya çıktı, şovun ekmeğini yemeyi planlıyordu.
Neden Kötüydü: TV şovunun, karakterlerin ve mekânların hakkını veremiyor, James Gandolfini’nin seslendirmesine rağmen etkileyicilikten uzak kalıyordu. Daha sonra oyun yapımcılarının Hudson Nehri’nin dibinde bulunması oyunun ne kadar kötü olduğunu kanıtlar nitelikteydi.
Charlie’s Angles (2003)
Oyunun ne kadar kötü olduğundan haberimiz yokmuş gibi çek!
Film: 70’lerin kült TV şovunun 2000 tarihli berbat film versiyonunu hatırlarsınız. Hani başrollerinde 3 fıstık, 1 telefon oynuyordu. Utanmadan çekilen devam filmi de vardı. Neyse, daha fazla hatırlamak ve hatırlatmak istemiyoruz.
Oyun: 2003 tarihli, berbatlıkta film ile yarışacak bu oyun PlayStation 2 ve GameCube için piyasaya sürülmüştü. Ve sıkı durun, Ubisoft tarafından yayınlanmıştı…
Neden Kötüydü: Rica ediyorum görsele bakın ve gülmemeye çalışın. Telif hakkını aldığın filmin başkarakterlerini bile bu kadar berbat bir şekilde oyuna aktarmak nedir ya? Eyvallah biz erkek oyuncuları düşünüp karakterleri paso bikini ve mini şort ile aksiyona sokmuşsunuz fakat vücut hatlarının 1996 tarihli Lara Croft’dan bile kötü olması nedir?
Oyun tarihinin kara lekelerindendir.
Star Wars: Master of Teräs Käsi (1997)
Aha çömelince gidiyor valla!
Film: Öhöm, Star Wars diyoruz yahu. Bir dakikalık saygı duruşundan sonra yazıya devam edebilirsiniz.
Oyun: A New Hope ve Empire Strikes Back arasındaki bir dönemde Arden Lyn ile Luke Skywalker arasındaki husumeti nedense Tekken, Virtua Fighter ve Soul Edge’e özenen bir dövüş oyunu olarak anlatmaya karar veren Lucas Arts’ı hiçbir zaman anlayamayacağız.
Neden Kötüydü: Evrene hiç bir şekilde uymuyordu. Karşılıklı ışın kılıcı çekip Darth Vader ve Luke Skywalker kapıştırmak güzeldi ama kılıçtan kaçmak için çömelen Darth Vader görmek insanın içini acıtıyordu. Işın kılıcını salladıkça neden orijinal ses yerine havaya sopa sallayınca çıkan “fiuuuuv” sesi çıkıyordu anlamak güçtü. Belki de en kötü Star Wars oyunuydu.
24: The Game (2006)
Oyun değil Jack Bauer’i Instagram hesabı mübarek.
Dizi: Jack Bauer’in “Macerayı Seven Adam” tadında her bir sezon 24 saat içerisinde dünyayı kurtarmasını anlatan bu aksiyon dizisinde, sezon 24 bölüme bölünüyor ve her bölüm gerçek zamanlı olarak karşımıza çıkıyordu. Unutulmaz bir konseptti!
Oyun: 2007 tarihli oyun, dizinin aksiyonunu ve benzer konsepti Playstation 2’ye taşımaya çalışıyor, bunu yaparken de türleri birleştirmeyi hedefliyordu.
Neden kötüydü: Jack Bauer her attığını 12’den vurabilirdi fakat oyun ne yazık ki hedefi tutturamıyordu. O amaçsız mini oyunlar, tarihin gerisinde grafikler, dizinin konseptini eline yüzüne bulaştırması ve araba kovalamaca bölümleri gerçekten berbattı.
Plan 9 From Outer Space (1992)
Ya boşversene, isabet olmuş işte!
Film: Sinema tarihinin en kötü filmi olarak kabul edilen Ed Wood’un bu bilimkurgusu, bizlere arızalı ve dev bir hayal gücünün düşük prodüksiyondan uzak durması gerektiğini gösteriyordu.
Oyun: Tarihin en kötü filminin neden oyununun yapıldığı bir yana oyunun yanında filmin video kasetini hediye etmek nedir yahu? 90’larda beyin böyle tutuluyormuş demek ki.
Neden Kötüydü: Ed Wood’un laneti demek isterdik ama beterin beteri de olabiliyormuş. Filmden bile kötü bir point-click macera oyunuydu kendisi.
James Cameron’s Avatar: The Game (2009)
Ya, siz bizim inancımıza neden saygı göstermiyorsunuz?!
Film: 3D belası ile birlikte sinemada mide bulantısı ve baş ağrımasını da beraberinde getiren bu hormonlu Şirinlerin fena sayılmayan hikâyesi, gelmiş geçmiş en çok gişe hasılatı yapan film olarak tarihe geçmiş durumda.
Oyun: Gelmiş geçmiş en büyük hasılatı yapan filmi daha fazla sömürmek gerektiğini düşünen 20th Century Fox’un verdiği “filmin oyunu” kararına saygımız sonsuz ama oyunun üzerine kusmak serbest.
Neden Kötüydü: Sadece görsel efektlerine yüz milyonlar harcadığın filmin oyununun grafiklerine 5-10 dolar harcamaya çalışırsan olacağı bu. Bir insan filmi izlemek varken, neden bu çizgiselliğin kitabını yazmış, berbat görünen aksiyon oyununu oynar bir düşünmeniz gerekiyordu.
Saw (2009)
Offf yine mi Yetenek Sizsiniz?!
Film: Bu kadar düşük bütçe ile bu derece harikalar yaratan ve seriye bağlayan başka bir film henüz yok.
Oyun: Adamların bütçeleri o kadar düşüktü ki oyunu ancak filmden 5 sene sonra çıkarabildiler. Yani herhalde öyledir, yoksa neden ilk filmin oyunu serinin 6. filmi sırasında çıksın ki?
Neden Kötüydü: Gereksiz zor olan bu oyun bir yandan da Saw serisini çorba ediyordu. Hantal kontroller, kötü grafikler, sürekli aynı bulmacaları defalarca yapmak, aynı tuzakları kurmak derken oyunu James Wan ve Jigsaw bile kurtaramıyordu.
South Park Rally (1999)
Oyunun tek karelik özeti.
Dizi: “Osuruğa gülenin osuruk kadar aklı yoktur.” diyenin ağzına ağzına vurmamızı sağlayan kült animasyon serisi, 1997’den bu yana gülmekten yuvarlandırmaya devam ediyor.
Oyun: Ee osuruk iyiydi! Bu arabalar nereden çıktı şimdi?!
Neden Kötüydü: Osuruk olmadığı için kötüydü. Bakın artık “osuruk” kelimesi ne kadar anlamsız geliyor değil mi? Bu ciddi anlamda manasız ve başarısız yarış oyununu unutmaya çalışarak birkaç bölüm South Park izlemeniz, kelimeye yeniden anlam katmasının yanında bu kült şova saygınızı da yitirmemenize yol açacaktır.
Lost: Via Domus (2008)
İki dakika tırtıklama şunları be Hurley!
Dizi: Bir adaya düşsek yanımıza almamız gereken üç şeyin kesinlikle Sayid Jarrah, Hugo “Hurley” Reyes ve Vincent olması gerektiğini bize gösteren efsaneler efsanesi TV şovuydu. Aslına bakarsanız hiç de çok bozmadan sadece biraz şanına yakışmadan biterek tarihe adını yazdırdı.
Oyun: Herkesin kafasındaki “Keşke o adada, o karakterler ile birlikte olsaydım!” hayalini sömürme amacı ile kazadan kurtulan sıradan bir karakteri yönlendirdiğiniz Via Domus, numaraların ve adanın sırrını sizinle tırmalıyordu.
Neden Kötüydü: Dizinin herhangi bir bölümü bu oyunun hepsinden çok daha kaliteliydi. Oyundaki, diyaloglar, flashbackler, bulmacalar hepsi ayrı bir sıkıcı ve zorlamaydı.
Enter The Matrix (2003)
Böyle böyle gireceğiz işte Matrix’e.
Film: Wachowski Kardeşler’in sinema dünyasına bıraktıkları ve patlamasının etkileri hâlâ hissedilen bir bombadır Matrix.
Oyun: Matrix serisi Neo’nun hikâyesini anlatırken, yan karakterlerin de başından geçen hikâyeler olduğunu bize anlatma hedefi ile yola çıkan bir oyun olmuştu. Hem de hikâyesi bizzat Wachowski’ler tarafından yazılmıştı.
Neden Kötüydü: Bu hikâyeyi animasyon ya da ufak bir kitap olarak yayımlamak yerine kötü bir oyun olarak piyasaya sürmek gayet hatalı bir davranıştı. Neo’nun olmadığı bir Matrix oyununu neyleyeydik zaten. Ah bir de Ghost’un o koşuşu…
Family Guy: Back to the Multiverse (2012)
Bundan daha iyisin be Family Guy.
Dizi: Seth McFarlane tarafından yaratılan, South Park ve The Simpsons ile birlikte tarihin en komik ve en uzun soluklu animasyon üçlüsünü oluşturan Family Guy, mesaj kaygısı bakımından da “Osuruğa gülenin osuruk kadar aklı yoktur!” ekolünün birkaç tık üzerindeydi.
Oyun: Yine popüler olanın ekmeğini yeme kaygısı. Zaten bu oyunların birçoğu bu yüzden yapıldı ve acemilerin elinde yerin dibine girdi. Stewie ve Brian’ı yönlendirebildiğimiz bu aksiyon-macera zırvası gibi.
Neden Kötüydü: Family Guy zaten bir çizgi film, oyunu da cell-shade dediğimiz çizgi film grafiklerinde yapıp dizinin hikâye, şakalar, komiklikler kalitesine erişemezsen kim neden bunu oynamak istesin ki?
Back to the Future (1985)
Bu nedir arkadaş ya, bu ne lan?!
Film: Bahsi geçerken önümüzü iliklediğimiz, zamanda yolculuk temasını bu derece kaygısız ve eğlenceli şekilde anlatan tek filmdi, hâlâ da öyledir.
Oyun: 80’lerin her fantastik ya da bilimkurgu filmini oyun yapalım, parayı kıralım anlayışının umut vaat eden oyunlarındandı. Ama itiraf edelim Amiga ve Commodore 64’e bu tür oyunları hepimiz topladık ve denedik. Hoş Ufo Bilgisayar’da kasete çektirdiğimiz Back to the Future oyunu ile Spielberg bir şeyler kazandı mı bilemiyorum.
Neden Kötüydü: Birçok film oyunu gibi çağının gerisinde idi. İzometrik bir ekranda etraftan saatleri toplamak dışında bir şey yaptığımızı hatırlamıyorum. O yaşımda ve seriye hayranlığıma rağmen üstüne hemen yeni bir oyun çekmiştim.
Ghostbusters (1984)
Hayalete hortumla sus tutmak?!
Film: Dev bir marşmelov şehrinizi tehdit mi ediyor? Kimi aramanız gerektiğini bilmiyor musunuz?! Tabii ki Hayalet Avcıları’nı!
Oyun: Her aramaya cevap verir, işinizi de bu kadar iyi yaparsanız oyununuzun yapılması kaçınılmazdı zaten. Oyun, film ile aynı sene, Commodore 64 ve dönemin oyuncakları için Activision tarafından yayınlanmıştı.
Neden Kötüydü: Ghostbusters logosu olarak haritada dolaşıp hayaletlerden kaçıyor, bazı binalara girip hayalet avlıyordunuz. Böylesine eğlenceli bir film için süper sıkıcı bir oyundu. “Conglaturation!” Evet, oyunun sonundaki tebrik mesajı da bu şekildeydi.
Indiana Jones: Raiders of the Lost Ark (1982)
Hayır sürrealist bir çalışma değil bildiğin video oyunu.
Film: Kırbacın kullanım alanlarını genişleten Dr. Jones’un sadece karizmatik, eğlenceli bir adam diye tarihi eser kaçakçılığı yapmasına göz yumulan bir serinin ilk filmiydi. Olsun, Indy o zamanlar hepimizin kahramanıydı.
Oyun: Oyun mu? Bunun gerçekten bir oyun olduğunu bile düşünmüyorum. Buna benzerinin bütün kartuşlarını utançlarından çöle gömmüşlerdi. O konuya da geleceğiz.
Neden Kötüydü: 1982 yılının bile çok gerisinde, hiç bir şekilde eğlendirmeyen piksel bozuntusu bir oyundu. Çoğunlukla ekranda ne olduğunu anlamak bile mümkün değildi.
The Walking Dead: Survival Instinct (2013)
Aç ağzını, yum gözünü!
Dizi: Zombi kıyameti ile yola çıkan, insan kıyametine dönüşen dünyasında bir grup kurtulanın hikâyesini anlatan The Walking Dead, itiraf edelim birçoğumuzun hayalindeki dünyayı resmediyor.
Oyun: “Elimizde bir adet süper karizma Daryl var, yüzlerce zombi var, güzel bir de atmosfer var; ee neden bunun oyununu yapmıyoruz?” diyerek aklına harika bir fikir geldiğini zanneden adam online mı? İnternet faturasını ödeyebilmişse tabii.
Neden Kötüydü: Oyun yapımcıları tarafından değil zombiler tarafından yapılan bir oyun olabilir kendisi. Ya da bir zombi PR’ı? Bir zombi nasıl düşünür simülasyonu? Yapımcıların zombiler ile kurduğu empati? Of bilemiyorum ama bir FPS oyunu gerçekten ancak bu kadar kötü olabilirdi.
Rambo: The Video Game (2014)
Bıyık mı moda? Aslan yelem sağolsun hemen hallederiz.
Film: Tek başına koca Vietnam’ı kesen, yetmeyip Afganistan’ı üstüne yapan John Rambo’nun aksiyon sineması adına kült olmuş bu hikâyesi, 80’lerin video kaset furyasının da başaktörlerindendi.
Oyun: Yanlış anlaşılma olmasın diye adamlar oyunun isminde bunun bir oyun olduğunu belirtmek zorunda kalmışlar, gerisini siz düşünün.
Neden Kötüydü: Çünkü oyun ne yazık ki çalışıyordu.
E.T. The Extra-Terrestrial (1982)
Uzay vizesi için biometrik fotoğraf çekilir.
Film: Spielberg’in erken dönem eserlerinden olan E.T., telefon etmek için dünyaya gelen bir uzaylı ile bizim gibi bir çocuğun dostluğunu anlatıyor, dönemin hayal gücü üstün çocuklarını kendine hayran bıraktırıyor, büyüklerinin de kalplerini ısıtarak etkiliyordu.
Oyun: Atari, filmin kazandığı 100 milyon dolarların gözünü bürümesi sayesinde tarihin en büyük video oyun hatalarından birine imza attı. Filmin oyununu çıkartma kararı aldı ve yapımcılara 6 hafta süre verdi. Neredeyse oyunun nasıl olduğuna bile bakmadan yüz binlerce kartuş bastı. Ve olanlar oldu.
Neden Kötüydü: Oyun o kadar kötüydü ki insanlar ya aldıkları kartuşları çöpe attı ya da firmaya geri yolladı. Stoklarda kalan 100 binlerce oyun kartuşu bir akşam gizlice New Mexico’ya götürüldü ve çöle gömüldü. Atari sırf bu olay yüzünden kısa bir süre sonra battı ve oyun sektörü çok büyük bir darbe yedi.
Böyle bir hikâyeye sahip oyunun neden burada olduğunu sanırım daha fazla anlatmaya gerek yok. Kartuşların bir kazı sonucunda ortaya çıkarılması ile bu olayın bir şehir efsanesi olmadığı da yakın zamanda kanıtlanmıştır.