Boğazın seyrine doyum olmadığı hepimiz için aşikâr. İstanbul, kimi zaman yorucu kimi zaman bunaltıcı ve iç karartıcı olsa da öyle güzel köşeleri var ki manzarasıyla, boğaz havasıyla ve doğal güzelliğiyle geri kalan her şeyi unutturuyor. İşte bu noktalardan biri, Sultantepe sırtlarından Kuzguncuk tepelerine kadar uzanan, Üsküdar’ın gözbebeği Fethi Paşa Korusu. Gelin bu güzel koruyu tarihiyle, eşsiz manzarası ve ev sahipliği yaptığı isimlerle daha yakından tanıyalım.
Üsküdar Semtinde yer alan koru Sarayburnu sırtlarından Ortaköy’e kadar uzanan bir manzaraya sahip.
Yolunuz Üsküdar’a düştüğünde muhakkak görmeniz gereken bir yer Fethi Paşa Korusu. Paşa Limanı Caddesi takip edildiğinde kolaylıkla ulaşılabilecek bir noktada. Ancak bu sizi yanıltmasın, yukarı çıktığınızda daha önce görmediğiniz muazzam bir İstanbul manzarası sizi karşılayacak. Koruda bulunan tesisin balkonundan Avrupa Yakası Sarayburnu’ndan Ortaköy’e kadar izlenebiliyor.
Baharı karşılamak isteyenler için tercih edilebilir noktalardan biri.
Bahar geldiğinde mi İstanbul bu kadar güzel yoksa güzel olduğu için mi bahar bu kadar çok yakışıyor, buna bir cevap vermek zor. Ama bahar geldiğinde o güzel erguvanların seyrine doymak için nereye giderim diyorsanız bunun cevabı Fethi Paşa Korusu olabilir. Nisan sonu, mayıs başı gibi çıkıp, pespembe çiçekleriyle boğazı süsleyen erguvanların bu hali maalesef çok kısa sürüyor, o yüzden kaçırmadan boğazı en güzel gören noktalardan birine kurulmak gerek.
Kışına da haksızlık etmeyelim.
Kışseverler üzülmesin, yalnızca erguvanlar değil, kar da İstanbul’a fazlasıyla yakışıyor. Bu havada koruda yürümek, kar altındaki İstanbul manzarası eşliğinde bir sahlep içmek hiç fena fikir değil.
Koruya ismini veren Ahmet Fethi Paşa, 2.Mahmut’un kızı Atiye Sultan’la evli bir devlet adamıdır.
Rodoslu Hafız Ahmet Ağa’nın oğlu olduğu için Rodosizade olarak bilinen Fethi Paşa, Viyana Büyükelçiliği, Paris elçiliği gibi görevlerde bulunmuş, üç defa Tophane müşiri olmuş ve ticaret nazırlığı yapmış önemli bir asker ve devlet adamı. Aynı zamanda damat olarak da anılmasının sebebi ise Atiye Sultan’la olan evliliği. Padişahın isteği üzerine eski eserler koleksiyonunu Aya İrini’de toplayarak müzeciliğe, Beykoz fabrikasındaki yönetimiyle de çeşm-i bülbül üretimine fazlasıyla katkıda bulunmuş.
Oğlu Mahmud Celaleddin Paşa’nın hikâyesi ise bambaşka…
Abdülaziz’in tahttan indirilmesiyle sonuçlanan 30 Mayıs 1876 darbesine katılanlardan biri de Fethi Paşa’nın oğlu Mahmud Paşa’dır. 2. Abdülhamid’in emriyle kurulan Yıldız mahkemesinde yargılanan paşa önce Taif’e sürülür, sonra da 1884’te muhafızlar tarafından öldürülür.
İstanbul’da Fethi Paşa’nın adıyla anılan başka mekanlar da mevcut.
Kuzguncuk’taki Ahmet Fethi Paşa yalısı ve Karacaahmet’teki Rodoslu Ahmet Fethi Paşa Camii korunun dışındaki diğer adresler. Ayrıca Kağıthane’deki Kasr-ı Hümayun da eşi Atiye Sultan için Abdülaziz tarafından yaptırılmış bir saray.
Koru, Fethi Ahmet Paşa’nın 1858’deki ölümünden sonra varisleri tarafından paylaşılmış.
Ancak 1960-1980 yılları arasında kaderine terk edildiği için son derece bakımsız bir hal almış. Önce varislerden biri olan Şevket Mocan kendi hissesini belediyeye devretmiş, daha sonra kalan yerler de istimlak edilerek içerisindeki iki köşk restore edilmiş. Böylelikle son halini alan Fethi Paşa Korusu şu anda belediye sosyal tesisi olarak hizmet vermekte.
Korudaki köşk bir zamanlar önemli bir isme de ev sahipliği yapmış.
Ünlü düşünür ve yazar Cemil Meriç 1946-1960 yılları arasında bu evde yaşamış. Buradaki yıllarında evin salonunu kütüphane olarak kullanan Cemil Meriç için kızı Ümit Meriç şunları söylüyor: “Bu odayı eskiden kütüphane olarak kullanırdık. Cemil Meriç geceleri sessizce buraya gelirdi, sesi duyulmasın diye kapıyı örterdi ve kitaplıktan çıkardığı bir kitabın sayfalarına yüzünü gömerek hıçkıra hıçkıra ağlardı…”