O, her filminde bizi Roma’nın sürprizlerle dolu sokaklarında gezdirdi. Birbirinden kalabalık ve lezzetli sofralara konuk etti. Hayat hep Ferzan Özpetek’in ev sahipliğinde, şen kahkahalarla geçsin istedik. LGBTİ bireyler onun filmlerinde göründükçe, önyargısız dostlar, bir türlü olduğu gibi kabul edilmeyen bu arkadaşlarımızın ailelerinin yerini tuttu.
Usta yönetmen filmlerinde birbirinden renkli karakterlere kamerasını çevirirken İtalya ve Türkiye arasında adeta bir kültür elçisiydi. Muhakkak bir karede ya Sezen Aksu çaldı ya usta oyuncu Serra Yılmaz tüm görkemiyle perdedeydi. Yeni filmi ne zaman vizyona girer bilmiyoruz ama özlem gidermek için Özpetek filmlerini hatırlamakta fayda var.
1. Tertemiz bir aşk: Hamam
(Y: Ferzan Özpetek O: Alessandro Gassman, Şerif Sezer, Halil Ergün, Mehmet Günsür, Francesca d’Aloja; 1997)
Özpetek ilk filmi Hamam’da, İstanbul’u neredeyse kapanışa kadar gözlerden sakınıp son sahnede izleyicinin beğenisine sunuyordu.
Mimar Francesco, teyzesinin vefat ettiğini ve kendisine İstanbul’da bir hamam bıraktığını öğrenince apar topar yola çıktı. Madam Anita yıllar önce İtalya’dan İstanbul’a taşınmış, kadınların balkonlardan birbirine haber uçurdukları bir mahalleye yerleşmişti. Francesco için bu yolculuk bir milattı. Genç adam iki kültür arasındaki benzerlikleri keşfederken, hamamı işleten ailenin oğlu Mehmet ile de farklı bir yakınlık kuracaktı.
2. Saray entrikaları: Harem Suare
(Y: Ferzan Özpetek O: Marie Gillain, Alex Descas, Lucia Bose, Haluk Bilginer, Serra Yılmaz; 1999)
Sene 1908, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerindeyiz. Tahtta komplolarıyla ünlü II. Abdülhamit oturuyordu. Ama şimdilik olan bitenden habersizdi. Çünkü padişahın gözdesi ve sonradan eşi olacak olan Safiye’nin gözü yükseklerdeydi. Genç kadın sultana bir erkek çocuk verip iktidara ortak olmak istiyordu. Bunun için de harem ağası Nadir ile ittifak kurdu. Artık o ve Nadir, saraydaki entrikalarda suç ortağıydı. Ama ikilinin ilişkisi bu kadarla da sınırlı kalmayacaktı.
Özpetek bu filmle kamerasını Batı’nın hep merak ettiği bir motif olan hareme çevirirken tarihten bir sayfayı da aralıyordu.
3. Sırlar elbette açığa çıkar: Cahil Periler / Le Fate Ignoranti
(Y: Ferzan Özpetek O: Margherita Buy, Stefano Accorsi, Serra Yılmaz; 2001)
Hiçbir sır sonsuza kadar saklanamaz! Kocanızı aniden kaybettiğinizi ve yasınızı bile tamamlayamadan sırlara boğulduğunuzu hayal edin. Antonia uzun yıllardır birlikte olduğu kocası Massimo’yu trafik kazasında yitirdikten sonra, kendini bir dedektiflik hikâyesinin ortasında buldu. Genç kadın, eşinin eşyaları arasından çıkan bir tablonun sahibini ararken, aslında onu hiç tanımadığını fark edecekti. Artık güvenli sulardan uzaklaşması gerekiyordu.
Film, ismini Rene Magritte‘in “Cahil Peri” isimli tablosundan alıyor ve bohem gezgin rolünde oynayan Koray Candemir de filmin sürprizi.
4. Hiçbir şey göründüğü gibi değil: Karşı Pencere / La Finestra di Fronte
(Y: Ferzan Özpetek O: Giovanna Mezzogiorno, Massimo Girotti, Raoul Bova, Filippo Nigro, Serra Yılmaz; 2003)
Giovanna tavuk paketleyen bir firmada muhasebeciydi ve iki çocuk annesiydi. Tek eğlencesi sık sık yaptığı lezzetli pastalar ve çöreklerden ibaret olan genç kadın, belki bu sayede bir gün istediği pastacıyı açabilecekti.
Hafızasını yitirmiş yaşlı bir yabancı ve karşı dairesindeki genç adam sayesinde bu tekdüzelikten kurtulan Giovanna, tutkularının peşinden gitmeye hazır mıydı? Özpetek geçmiş ve günümüz arasında kesişen iki hikâye ekseninde hiçbir şeyin karşıdan göründüğü gibi olmadığının da altını çiziyordu.
5. Birlikte sadeleşelim: Kutsal Yürek / Cuore Sacro
(Y. Ferzan Özpetek O: Barbora Bobulova, Andrea Di Stefano, Michela Cescon; 2005)
Irene zengin bir aileye mensup, başarılı bir iş kadınıydı. Annesini çocukken kaybetmişti ve onu teyzesi Eleonora büyütmüştü. Bir gün yolu annesinden kalan eve düştü ve orada annesinin hayatının ipuçlarını yakalamaya başladı. Üstelik karşısına çıkan minik yankesici sayesinde, Irene kariyerini unutup neredeyse bir azizeye dönüşecekti.
İtalya’nın Oscar’ları diye tabir edilen David di Donatello Ödülleri’ne 12 dalda aday gösterilen ve ikisini kazanan filmde Özpetek, yüklerimizden ve sahip olduklarımızdan bir bir kurtulup durulaşıp sadeleşmeyi öneriyordu.
6. Dost masalarında: Bir Ömür Yetmez / Saturno Contro
(Y: Ferzan Özpetek O: Stefano Accorsi, Margherita Buy, Pierfrancesco Favino, Serra Yılmaz; 2007)
Yine bir Ferzan Özpetek filminde, Roma’da; renkli, kalabalık ve gürültülü bir yemek masasındaydık. Davide’nin evinde verdiği yemekli partide sevgilisi Lorenzo aniden hastalanınca kalabalık arkadaş grubu soluğu hastanede alacaktı.
Özpetek bu filminde bizi yine Roma sokaklarında dolaştırırken, orta yaşlarını süren bir grup arkadaşın hayatına ve ilişkilerine odaklanıyordu. Üstelik dostlarını olduğu gibi kabul edenlere ve onlarla geçirilecek güzel vakitlere kocaman bir selam göndererek.
7. O son 24 saat: Mükemmel Bir Gün / Un Giorno Perfetto
(Y: Ferzan Özpetek O: Isabella Ferrari, Valerio Mastandrea, Stefania Sandrelli, Serra Yılmaz; 2008)
“Uçurtma uçurmak çok önemlidir, yoksa hiç büyüyemezsin” cümlesi akıllara kazınan, Melania Gaia Mazzucco‘nun çok konuşulan romanından uyarlanan bu filmde usta yönetmen bizi yoğun ve problemli bir aşk hikâyesine davet etti; biz de kabul ettik. Emma ve Antonio bir sene önce ayrılmıştı ve genç kadın çocuklarını alıp ailesinin yanına dönmüştü. Ama Antonio’nun kıskançlığı ve şiddet eğilimi bir türlü bitmiyordu.
Bir gün genç adamın dairesinden silah sesleri gelince polis kapıya dayandı ve Özpetek, bizi bu kriminal olayın 24 saat öncesine taşıyıverdi. Elbette Roma’da yolları kesişen dokuz kişinin hayatlarıyla birlikte.
8. Olduğun gibi görün: Serseri Mayınlar / Mine Vaganti
(Y: Ferzan Özpetek O: Riccardo Scamarcio, Nicole Grimaudo, Alessandro Preziosi; 2010)
Hayatı boyunca ailesinin istediği gibi davranan Antonio, kardeşi Tommaso ile o konuşmayı yapmasaydı, babasının işini devralıp herkesi mutlu etmeyi sürdürecekti. Tabii ki kendisi hariç. Ama ok yaydan çıkmıştı bir kere.
Ünlü yönetmenin, iki arkadaşının başına gelen gerçek bir olaydan esinlenerek yazdığı bu filmde Özpetek İtalya’nın en önemli makarna üreticilerinden Cantone Ailesi’nde üç kuşağa odaklanırken, izleyici yine güney İtalya’nın sarı sıcak tonlarında mest oluyordu.
9. Bu ev çok kalabalık: Şahane Misafir / Magnifica Presenza
https://www.youtube.com/watch?v=RNAwEzXcldk
(Y: Ferzan Özpetek, O: Elio Germano, Paola Minaccioni, Beppe Fiorello; 2012)
Sicilyalı Pietro’nun hayatı biraz Dr. Jekyll ve Mr. Hyde gibiydi. Çünkü genç adam, geceleri bir pastanede iştah açıcı kruvasanlar pişirirken, gündüzleri aktör olmak için her yolu deniyordu. Bu uğurda Roma’ya taşınmış ve bir ev bile tutmuştu. Ama evde bir gariplik vardı.
Gece vakti bir anda yükselen fısıltılar, şimşek gibi çakan görüntüler genç adamın hayatına ünlü bir tiyatro kumpanyasını sokuverdi. Üstelik bu kumpanyanın oyuncuları ayaklı tarih gibiydi. Filmin sürprizi ise Yusuf Antep rolünde izlediğimiz Cem Yılmaz’dı.
10. Güvenli sulardan fırtınalara: Kemerlerinizi Bağlayın / Allacciate Le Cinture
(Y: Ferzan Özpetek, O: Kasia Smutniak, Francesco Arca, Filippo Scicchitano; 2014)
Elena iki senelik sevgilisi Giorgio ile birlikteyken Antonio ile tanıştı ve hayatı allak bullak oldu. Arkadaşının sevgilisi bu kaba saba adam, Elena’ya tutkulu bir aşk vaat ederken onu güvenli sulardan fırtınanın içine doğru itecek gibiydi. Bu yasak aşk, herkesin hayatını değiştirip meşrulaştığında ve tutkusunu yitirdiğinde ise onları bir başka sınav bekliyordu.
Özpetek bu son filminde önyargılara ve pişmanlıklara karşı cüretkârca savaşırken, mistik bir atmosfere göz kırpıyordu.