Bir sabah uyandığınızda ya da ne bileyim emekli olduğunuzda, saçma aslında ama belki yazlıkta “Nedir şu felsefe dedikleri. Birisi on kitaplık bir liste yapsa da okusak, anlasak. Bakalım hayatımızda ne değişecek” diye düşünürseniz kendi kendinize, işte buradan başlayabilirsiniz.
İleride birileri size “Canım o liste yanlış. Sen benim dediklerimi oku asıl” derse, bize kızmayın; felsefeye giriş yapmışsınız demektir. 10. kitabı da bitirdikten sonra zaten sürekli yeni öneri listeleri arayacaksınız; ta ki kendi listenizi yapana kadar.
Belki size yeni dünyaların kapılarını açacak, belki önyargılarınızı haklı çıkaracak ama yine de felsefeyle tanışmak isteyen ısrarcılar için işte harika bir okuma listesi…
NOT: Bu sayfanın yaratıcı beyni, üst aklı, sempati deposu, ciddiyet üstadı, ki malumunuz o ben oluyorum, seçimlerini yaparken bir kafanın çalışırken de dinlenebileceğini göstermek istedi. Sefalar olsun…
1. Selam durun: Böyle Buyurdu Zerdüşt / Friedrich Nietzsche
Herkes ve hiç kimse için bir kitap. Nietzsche’nin ölümlülere bıraktığı son imzası. “Ben bu kulaklara göre ağız değilim” diyor; bu eser, bir kitaptan ziyade bir kılavuz. Nietzsche’ye göre insan, aşılması gereken bir şeydir, dolayısıyla insanın üst insan modeline geçişinin sağlanması gerektiğini ileri sürer. Kadınlar hakkında ise her çekmiş erkek gibi pek iyi konuşmaz: “Kadınlar hakkında sadece erkeklerle konuşulur.”
Her konuda konuşabilen kişi ya aptaldır ya peygamber; ve Nietzsche şüphesiz ki modern dünyanın peygamberidir.
2. Saçmalıklardan saçmalık beğen: Yabancı / Albert Camus
Camus’ye göre, “Her özgürlüğün ucunda bir yargı vardır; işte bu yüzden özgürlüğün yükü çekilmez, çok ağırdır.” Varoluşçuluğun en sert eserlerinin başında gelen Yabancı, bir edebiyat eserinden çok bir felsefi metindir. Önsözünde de belirtildiği gibi, Yabancı, ‘Saçma üzerine ve saçmaya karşı yazılmış, klasik değerde bir eserdir.’
3. Felesefe bölümünü seçeceklere: Bilgi Ağı / W. V. Quine, J. S. Ullian
Bu basit bilgilerle yoğrulmuş eser, Amerikalı profesörler W. V. Quine ve J. S. Ullian’ın ortak çalışması. Oldu ki bu eseri aldınız, koltuğunuza kuruldunuz, okumaya başladınız; ne zaman başladığınızı unutacak kadar kısa sürede son sayfaya gelecek ve ne çok şey öğrendiğinizi düşüneceksiniz, bunların başında da düşünmek geliyor. Matematik, mantık, felsefe gibi farklı disiplinlerle ‘Felsefeye nasıl girilir?’ sorusuna en basit ve anlaşılır şekilde cevap veren bu şirin profesörlerin kitabının ABD’de, lisans düzeyinde okutulduğunu da ekleyelim; sarısı MEB aracılığıyla bizim üniversitelerimizin başında diyelim.
4. Adam kendini tanıyacağım derken… Denemeler / Montaigne
Bu eseri tek kelimeyle tarif edersek, her yüz kişiden 99’u muhtemelen ‘ölümsüz’ diyecektir. Kendi ömrüne uyguladığı ‘Kendini tanı’ düsturuna sadık kalan Montaigne’in satırlarında kendisinizi göreceğinizi garanti edebilirim. Montaigne, bu eseri elbette ilham gelerek yazmadı; kanıtı mı? Alıntı yaptığı filozofların bir listesini sıralıyorum, siz karar verin: Persius, Ovidius, Cicero, Vergilius, Juvenalis, Lucretius, Gallus, Horatius, Seneca, Ennius, Terentius, Lucanus, Titus Livius, Martialis, Tusculanes, Catullus, Quintus, Tasco, Plautus, Propertius, Tacitus, Maniuus, Quintilianus.
Montaigne, kendi üstünden insanlığı tanımak gibi zor bir misyon üstleniyor ve elbette başarılı oluyor.
5. Hayata geçen tek felsefi sistem: Komünist Manifesto / Karl Marx
Nietzsche’yle birlikte son felsefi sistem kuran adam kimdir diye sorarlarsa cevabınız Karl Marx olsun; yok başka türlü düşünüyorsanız o ismi her yerde söylememenizi tavsiye ederim. İncil’le birlikte dünyanın en çok satan kitaplarından biri olan Komünist Manifesto’nun yazarı Marx, bildiğiniz gibi daha büyük ve dev eserlerin de yazarı. Size elbette Kapital’i okuyun demeyeceğiz ama bunu da okumadan ölmeyin lütfen. Çünkü hem dünyanın en kaliteli ve ses getiren, tarihe yön veren propaganda metinlerinden birini okuyacak, felsefenin insana dair en somut verilerinden haberdar olacak ve 27 yaşında “Dünyayı anlamak yetmez, onu değiştirmek gerekir” diyen bir adamın 30 yaşındayken bunu somutlaştırma çabasına şahit olacaksınız. Daha ne istiyorsunuz?
6. Klişelerden uzak durun! Minima Moralia / Theodor Adorno
Adorno’yu pek sevmeyenler olabilir; siz tabii ki ne yapıyorsunuz, bu kör cahilleri hiç ciddiye almıyorsunuz. Çünkü karşınızda bir dahinin elinden çıkma denemeler manzumesi duruyor. Yastığa kafasını koymadan önce bir şeyler okumak isteyenlerin de, her zaman dilediği yerden açıp birkaç sayfa okuyabileceği bir kitap arayanlar da doğru adresteler. Başlarda biraz ağır gelse de, bu cümleleri duyduktan sonra kusursuz bir metinle karşı karşıya olduğunuza eminim ki kısa sürede siz de ikna olacaksınız. İşte yersiz yurtsuzların kutsal kitabı, moderniteye çekilmiş en sert nanikten en anlamlı alıntılardan biri: “Yanlış yaşam doğru yaşanmaz.”
7. Canı sıkılanlara: Sıkıntının Felsefesi / Lars Fr. H. Svendsen
Bu kitap, biz ve siz şehirlilerin en büyük sorunlarının başında gelen can sıkıntısını konu ediniyor. Kitapta yalnızca özellikle varoluşsal metinleri (şiir, film, roman, tiyatro oyunu ne ararsanız) analiz etmekle kalınmıyor aynı zamanda okuması zevkli bütün deli filozofları ve o kadar da deli olmayanları ‘sıkılmak’ bağlamında gayet eğlenceli (sıkıcı olmayan!) bir şekilde anlatıyor. Elbette can sıkıntınızı tedavi etmiyor ama canınızın neden ve nasıl sıkıldığını öğretirken bunun çok da anormal olmadığına sizi ikna ediyor. Şiddetle tavsiye edilir.
8. Kafalarımız bir çiçektir, su ister: Küçük Prens / Antoine de Saint/Exupery
Etrafınızda Küçük Prens’in başucu kitabı olduğunu söyleyen o kadar çok insan var ki. Herkese benzemek pek istenmeyen bir şey olsa da, bu sefer farklı. Güvenin bana, günümüzde Küçük Prens severler klanına katılmak kadar insanı rahatlatan bir his bulmak çok ama çok zor. Bakın ne diyor: “Keyfimce harcayacak elli üç dakikam olsaydı, ağır ağır bir çeşmeye doğru yürürdüm.”
9. Soruya dikkat: Felsefe Nedir? / Gilles Deleuze, Felix Guattari
Kitabın isminden de anlaşılacağı gibi felsefe’nin ne demek olduğuna yönelik en açık yanıtı bu eser veriyor. Merakta bırakmadan hemen söyleyeyim: Felsefe demek, kavram üretmek (çatmak) demektir. “Ne demek şimdi bu, ya da ne işime yarayacak?” demeyin, en azından artık eş dost ortamında, bu en temel felsefi soruya verecek bir yanıtınız var. Kitaptan şık bir alıntıyla noktalayalım: Deleuze ve Guattari, uzun uğraşlar sonucu sanatçı’nın tanımını ararlar ve onu avustralya’nın yağmurlu ormanlarında bulurlar: “Scenopoietes dentirostris, Avustralya’nın yağmurlu ormanlarında yaşayan bu kuş, her sabah ağaçtan kopardığı yaprakları aşağı atar, onları, daha solgun olan iç yüzeyleri toprakla kontrast yapsın diye ters çevirir, böylece kendine bir ready/made gibi bir sahne kurar ve tam üstünde, bir sarmaşık veya bir dala tüneyip kendi öz notalarıyla arada taklit ettiği başka kuşların notalarından oluşan bir şarkıya başlar, bu arada gagasının altındaki tüylerin sarı renkli diplerini de ortaya çıkarmaktadır: bir artist/komple’dir o.”
10. Cennetten sesleniyor olsa gerek: Cehenneme Övgü / Gündüz Vassaf
Özgürlükçü bir dünya görüşüne sahip olmak, herkesin malumu, bu aralar çok popüler. Sizin de dünyayı böyle algıladığınızı seve seve kabul ederek diyorum ki, doğru yerdesiniz. Yazar Vassaf, kitabın kendi kendisini yazdığını söylese de, bu denli mütevazı olmasını gülümseyerek karşılıyoruz. Vassaf’tan eserine yönelik dürüst bir itirafla sonlandıralım: “Özünde zaten totaliter olan kelimeler, yapılar, kesin cümleler kullanmak zorunda olduğumdan totalitarizmi yererken bile totaliter araçlar kullanmak zorunda kalmak;” bu bile düşündürücü değil mi?
11. Arızalar out! GOG / Giovanni Papini
Bu eseri diğerlerinden ayıran önemli bir nokta var: Yazar Papini belki bir filozof olmayabilir ama kitabını yazabilmek için 19 ve 20. Yüzyılın birçok ünlü siyasetçi, sanatçı, bilim adamı ve düşünürüyle görüşmüş. Bu başucu kitabını şöyle tarif etmek mümkün: “Süper düşünsel, entelektüel kimliğinizde yeni çığırlar açacak, hayatı yeni diyalektikler çerçevesinde değerlendirmeye almanızı sağlayacak, ruhunuzun dehlizlerinde yeni yansımalara yol açacak, kişisel menkıbenizi kat be kat gerçekleştirmeye yarayacak hatta Metallica cover’lamanızı bile sağlayacak büyüklükte bir eser.
12. Kişisel gelişim yerine: Yaşama Sanatı / Andre Maurois
“Yaşam bir soru işareti gibi duruyor karşımızda. Bu çetrefil düğümü çözemediğimiz için karantinaya alınmış bir dünyada yaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz durumdan kurtulmak için meçhul Tanrılara yalvarıyoruz. Çünkü hayatımızın amentüsü çalınmış… Oysa ki, cennet ve cehennemin kendi içinde olduğunu bilmelidir insan.”
Kişisel gelişim kitaplarından uzak durmak kaydıyla, düşüncenin doruklarında, pratik çözümlerle hayatını rengârenk yapmak isteyenler için birebir.
Mutluluğun değil ama cennetin resmini çiziyor bu eser.
13. Ben sizin babanızım: Oğluma Ahlak Üstüne Öğütler / Fernando Savater
İlk bakışta, hepimizin görüş birliğine vardığı biricik şey, hepimizin görüş birliğinde olmadığımızdır. Ama bu çeşitli görüşler, başka bir noktada birleşirler: Yaşamımızın nasıl olacağı, en azından bir ölçüde, her birimizin ne istediğinin bir sonucu olacaktır.
İspanyol Felsefe Profesörü Savater, okurla sohbet ediyor. Bir de tavsiye: “Yaşamı nefret ve korku içinde geçirmemeye çalış.”
14. Bu bir TV programı değil: Ütopya / Thomas More
Bugünlerde TV izleyicilerinin kilitlendiği program değil, sakin olun, sadece isim benzerliği. Bu eseri bilmeyeniniz, duymayanınız yoktur eminim, ama okuyanınız da yoktur, ondan da eminim. Thomas More’un kendine göre ideal yönetim ve toplum düzenini anlattığı kitabı, herkesin aynı renk sade kumaşlarla giyindiği, değerli taşların insanların sadece çocukken oynadığı nesneler olduğu bir yaşam tarzını anlatıyor. Aslında var olmayan ütopya adasında yaşayan ütopyalıların anlatıldığı kitap, bizim olmasa da çocuklarımızın yaşayacağı bir hayatı tastamam tarif ediyor olabilir, dikkat.
15. Psikanaliz öldü diyenler bir daha düşünsün: Sanat ve Sanatçılar Üzerine Notlar / Sigmund Freud
Freud deyince akan sular durur, dizler titremeye başlar; etrafta kimsecikler kalmaz, herkes kaçacak delik arar. Ama merak etmeyin, bu eser, okumayı sevdiğini söyleyen herkesin hoşuna gidecek, koay okunur bir metin. Kendisi de harika bir okuyucu olan ve edebiyatı çok seven Freud, Michelangelo’nun Musa heykeli başta olmak üzere, Dostoyevski, Shakespeare, Leonardo ve Goethe gibi büyük sanatçı ve düşünürler aracılığıyla bizlere felsefenin en karanlık dehlizlerinden psikanalizi aydınlatıyor. Şiddetle tavsiye edilir.