Yakarsa dünyayı Muggle’lar yakar. Bu çok net bir şekilde, Wizarding World için tutan bir arabesk fenomeni olabilirdi. Ama sağolsun Rowling servetiyle kraliçeye şekil yapmak istedi ve önümüze Fantastik Canavarlar serisini attı. Buna bir Harry Potter Spin-Off’u diyemeyiz. Prequel asla diyemeyiz. Rowling üç sene evvel Harry Potter evreniyle kurduğu imparatorluğu Wizarding World isimli bir ürün dünyasına döndürdü. Bu saatten sonra ettiği kelamların hepsi o evrende tutarlı olacaktı. Kadın, kendi evreninin tanrısı oldu yani. Fantastik Canavarlar Nelerdir? Nerede Bulunurlar? 2005 civarı ülkemizde de satışa sunulan bir mini kitaptı. Onu Çağlar Boyu Quidditch izledi, sonra ilk kitap film oldu. Kesmedi, beş filmlik seri yapacağız dedi. İlk film biraz sevildi, ikinci filim itin gözüne sokuldu. Peki, neydi Türker İnanoğlu çekmişçesine uzayan bu serinin sevapları ve günahları? Önden bir tur övelim, sonra beraber yerelim.
Mesih kompleksine tepkilenme hakikattir
Size de gına gelmemiş miydi pejmürde bir evrende bir tane temiz çocuğun çıkıp tam da ihtiyaca hizmet etmesi? Bu mesih sendromu sözlü, görsel ve yazılı edebiyatta çok kendine yer bulan bir trip. İnsan ne görse onu yapıyor tabii ki. Mesela uzak, çok uzak bir galaksinin ücra köşesinde bir çiftçi çocuğu, asilerin imparatoru yenmek ve oligarşiyi devirmek için tek fırsatı olur. İşçi sınıfı ışın kılıcıyla gelir ve mevzuyu halleder. Luke Skywalker böyle böyle raconu oturttu. Harry Potter cephesinde de, gücünün farkında olmayan yetim bir çocuk birden oraların en haso delikanlısı olduğunu fark eder ve herkese zulmeden burunsuz tirana asasıyla ışık atar. Yani insanlara bir umut olur. Umudu tükenen toplumları izlemek ve izletmek bir dönem çok revaçtaydı, çünkü insanların umuda ihtiyacı vardı. Günümüzde bu hususta değişen bir şey oldu mu, hayır hâlâ umuda ihtiyaç var. Ama insanların umuttan umudu kalmadığından mütevellit, daha karmaşık evrenlerde daha sıradan insanların hikâyelerini izliyor ve okuyoruz. Fantastik Canavarlar serisi bu anlamda ilk filmden güzel bir yeşil ışık yakmıştı. Büyücülük dünyasına Harry Potter karakteri ile girdik, ama etrafındaki insanların tepkileri bize hep şunu söyledi: “Harry normal bir tip değil”.
E haliyle biz de şunu düşündük, bu adamın yaptıkları olağanüstü nitelendirilen hadiselerse, bu âlemde yaşayan normal adamlar ne yapıyor? Memurlar mesela, geçim sıkıntısı çekenler ya da aşkından koluna asasıyla faça atan delikanlılar ne yapıyor? Herkes kara büyücü kolluyorsa fırından hiç mi ekmek çıkmıyor, manavlar hiç mi dükkânı açmıyordu? Hayvanlara, daha doğrusu yaratıklara duyduğu aşktan dolayı yanıp tutuşan büyücümüz Newt Scamander de tam böyle bir adam. Fazla büyüsü yok, atarı yok, iddiası yok. Bu evrende yaşayan normal insanları görmek, daha doğrusu yetişkin insanların yetişkin dertlerini görmek çok güzel bir deneyimdi.
Güzel bir casting var
Harry Potter’ın orijinal 8 filminde olan her şey zaten milyonlar tarafından hayal edilmişti. Her karakter, Rowling’in de detaycılığın kitabını yazmasından dolayı defalarca hayal edilmiş, o detaylara tutulmayanlar kafasında yeni fiziksel karakter tasvirleri kurmuş, e hadi işin bokunu çıkartan fan siteleri birebir illüstrasyonlar piyasaya sunmuştu. E haliyle kast direktörleri de mevzuda çok bağımsız olamamıştı. Rowling tepede, onun tepesinde eli Cruciatus’lu hayranlar derken aşağı yukarı yakın tasvirler izledik sinemada. Ama bu yeni beşlemenin iki filminde iş biraz daha rahatladı. Çünkü karakterlerin çoğu tamamen stüdyo tarafından kıçtan uydurulabilirdi. Newt Scamander daha evvelden tasviri sadece kitap dışında yapılmış bir karakterdi. Filmlerdeki ekürileri tamamen yeni peydahlanmıştı. Eddie Redmayne, muazzam eblehliği ile güzel bir oyuncu seçimiydi. Bu anlamda, serinin görsel lisanını bozmayan bir oyuncu yerleştirme yaptılar, kendilerini Fatih Terim ve TFF adına tebrik ediyoruz.
Sürprizler yok mu? Olmaz mı!
Yılların Falım sakızındaki dedesi Dumbledore ve büyük aşkı, Voldemort’un akıl hocası, domuzun has başı Grindelwald da filmde bize göz kırpıyor. Film, bizim memleketin çok kanallı döneme geçmesi gibi büyücülük dünyasının henüz coşumlandığı siyasi bir evrende geçiyor. Politik alt metni sağlam. Grindelwald diyor ki, “Soykırım değil, adamlar acı çekecek biz de çektirmeyelim” gibi soğukkanlı bir faşist diktatör demeci veriyor. Ardından ideolojisini takip eden Voldemort’un temellerini de sağlam atıyor. Grindelwald, çırağı gibi salt bir kötü değil. Sadece kendisini üstün ırktan gören susuz bir faşist. En güçlü olmak gibi bir derdi yok, çünkü zaten kendisini güçlü görüyor. İlk filmin son beş dakikasında bu karakteri, Colin Farrel gibi bir adamın oynadığı karakteri, aniden Johnny Depp’e dönüştürüyorlar. Genç Dumbledore’u da Jude Law oynuyor. E ohasının güzeli bir yaklaşım bu. Jude Law, filmde göründüğü 12 saniye boyunca çok iyi oynuyor. Johnny Depp, bazen iyi oynayan bir tip, rolü denk gelmiş. Güzel ve cesur hamleler bunlar. Çok güzel bir gol olabilecekken kendi kalesine gol atıp üstüne bir de ofsayta düşen Nagini hamlesine değinmeyelim isterseniz.
Evren içi tutarsızlık
Dedik ya, yakarsa dünyayı Muggle’lar yakar diye. Tüm bu büyücü muhabbetleri neticesinde biz Muggle sopuna bağlanıyor. Rowling, seriyi Ölüm Yadigârları ile bitirdikten sonra mevzudan kopamadı. “Dumbledore geydi” dedi. “Hiçbir zaman Hermione beyazdı demedim” dedi. Abla tamam demedin de, bunları neden kitapta yazmıyorsun? Neden DVD ekstrası gibi sonradan çıkıp çıkıp kafa karıştırıyorsun? Büyük evren kurduysan büyük tutarlılık sağlayacaksın. Öyle her aklına gelen şeyde, sürekli yama yapan yapan bir yazılımcı gibi milyonları update edemezsin. Tıpkı, Profesör McGonagall’a verdiğin doğum tarihinden iki sene önce ismini Fantastik Canavarlar 2’de geçiremeyeceğin gibi. Ha geçirirsin, sonra da dersin ki “Zaman yolculuğu aslanım bu” dersin. Ama biz de yemeyiz.
Maskeli Beşler Hogwarts’ta
Sihir dolu bir dünya anlatıyorsun, başrolü de o efsanevi yaratıklar. Tamam. Ama filmde yaratıkları sadece gördük. Ne senaryoda, ne de ana hikâye arkında bu canavarları görmesek ve sadece duysak hiçbir şeyimiz eksilmezdi. (Yukarıda çok pis çeliştik bu maddeyle.)
Bir de sihir konusu var, karakterlerin elinde asa olmasa bu iki film de Hababam Sınıfı Alohomora olarak servis edilebilirdi. Tamam herkes Priori Incantatem çeksin demiyoruz, ama o çubuklar ellerindeyse biraz da sallasınlar değil mi?
Aşırı şapşal kahraman
Neredeyiz harbiden, doksanlar bitmedi mi? Ana karakterin sürekli aşırı iyi niyetli, asla hata yapmayan, büyüklere saygılı küçüklere sevgili bir tip olması can sıkıyor. Hatırlarsın ey Rowling, sen vaktinde herkese Harry Potter’ı dayattın ama biz sevdayı Sirius Black ve onun aykırılığında bulduk. Neden herkes çok iyi ve sadece koca kötüyü dövmek için bazı kuralları esnetiyorlar? Bu karakterler hiçbir şeyden zevk almaz mı? Bunun için polisten zabıtadan kaçmazlar mı?
Efekt çorbası
https://www.youtube.com/watch?v=ws6_cbSYmwU
Ya siz Premiere Pro içindeki efektleri yeni öğrenmiş hevesli YouTuberlar mısınız? Dünyanın en büyük 3-4 film franchise’ının içinde geçen bir hikâye anlatmanız gerekiyor. Bizi bir önceki film nerede bıraktıysa oradan alıp, bir sonraki filmin kapısının eşiğine getirmelisiniz. Film veya hikâye, bir yolculuktur. O adamın hafızasını son filmde dramatik bir şekilde sileceksiniz diye benim on dakikamı yediniz. Sonra bu filmde ben adamı görünce “Eheheh geldi ki hafızam” diye karşıma dikildiğinde ben biraz aldatılmış hissediyorum haliyle. Ya hafızayı silmeyin ya da Neville Longbottom beyefendinin babaannesinden kalan hatırlatıcıyı kullanın. Siz unutursunuz fanlar unutmaz.
Kısacası sayın Godric’s Hollow sakinleri, Fantastik Gulyabanilerin durumu şimdilik böyle. Yorumlarınız varsa seve seve bir Expelliarmus çakmak isteriz, sevgiler.