Ona göre, “Cemevi, cümbüş evi”ydi! “Candaş medya”, “Ateist Alevilik” gibi tanımlamalar kullandı. Alevileri katleden Yavuz Sultan’ın adını boğaz köprüsüne verdi. Madımak katliamı davası zaman aşımına uğrayınca, “Hayırlı olsun”, Reyhanlı’ya yapılan bombalı saldırıyı değerlendirirken “53 Sünni vatandaşımız hayatını kaybetti”, NTV ve Star TV’nin ortak yayınında “Benim için Gürcü diyen oldu, affedersin çok daha çirkin şekilde Ermeni diyen oldu” dedi. Sadece Erdoğan değil, AKP Hükümeti de sık sık farklı din ve mezheplere yönelik ayrımcı ifadeler kullanmaktan çekinmedi.
Her ne kadar “Dinde zorlama yoktur” lafı dilimize pelesenk olsa da gerek din temsilcileri gerekse hükümet yetkilileri tarafından zaman zaman özgürce ibadet etmenin yolları tıkanıyor. Hal böyle olunca insan kendi ülkesinde de genetik biliminin yaratıcısı olarak bilinen Rahip Mendel kadar zeki, Vatikan’ın yüzkarası olarak anılsa da Papa Joan kadar mücadeleci, Blues söyler gibi zikir çektiren imam kadar eğlenceli, Leonard Cohen kadar etkileyici din temsilcileri görmek istiyor.
Dine yaklaşımları, eğitimleri, çalışma alanları ve sosyal yapıları birbirinden farklı 13 din temsilcisinin ezber bozan hikâyesini okumaya hazır mısınız?
1. Tarihten silinmek istenen kadın papa Joan
Vatikan’ın yüzkarası olarak görülen ve varlığı tarihten silinmeye çalışılan kadın papa Joan’un, Katolik kilisesini yüzyıllardır rahatsız eden hikâyesi beyaz perdeye de yansıdı. Oldukça zeki bir kadın olan ve kendisini erkek olarak tanıtan Joan, iki seneyi aşkın papalık tahtında oturdu. Ta ki 9 ay boyunca gizlemeyi başardığı hamileliği ortaya çıkana kadar… 855 yılında, Aziz Petrus Kilisesi’nin dışında yapılan bir tören sırasında sancıları tutan Joan’un, bu olaydan sonra başına neler geldiği konusunda çeşitli rivayetler bulunuyor. Bazı kaynaklarda öfkeli kalabalık tarafından parçalandığını, bazılarında da Roma sokaklarında atlara bağlanarak sürüklendiği yazıyor.
2. 5 Yıllık inzivanın ardından Cohen…
https://youtu.be/IEVow6kr5nI
Dünyanın en güçlü ve etkileyici şarkı yazarlarından biri olarak bilinen Kanadalı yazar, şair, söz yazarı ve müzisyen Leonard Cohen, çalışmalarında genellikle din, yalnızlık, cinsellik ve kişiler arası karışık ilişkileri konu edindi. Şarkıları ve şiirleriyle pek çok sanatçıyı etkisi altına alan Cohen, 1994’te Los Angeles yakınlarındaki Mount Baldy Zen Merkezi’nde 5 yıllık bir inzivaya çekildi. 1999’da, Mount Baldy’den, Rinzai Zen Budist Rahibi unvanı alarak ayrılan Cohen, 2001’de yapımcılığını Sharon Robinson’un üstlendiği Ten New Songs isimli albümü ile müziğe tekrar döndü.
3. Kalıtım biliminin yaratıcısı Mendel, aslında bir rahip
Kalıtım biliminin öncüsü olarak anılan Avusturyalı bilim insanı Gregor Johann Mendel, aslında bir rahip. Botanikçi olan Mendel, bitkiler üzerine yaptığı çalışmalarda, bir türün özelliklerinin kalıtım yoluyla sonraki kuşaklara aktarıldığını buldu. Mendel’in öne sürdüğü ilkeler, 20. yüzyılın başlarında yapılan deneylerle doğrulandıktan sonra, kalıtım kuramının bütün canlılar için geçerliliği saptandı ve biyolojinin temel ilkelerinden biri haline geldi.
4. Lavey için önemli olan Tanrı değil insandı
Satanizm’i ateist bakış açısı ile yeniden yorumlayarak LaVeyan Satanizmi’ni ve Şeytan Kilisesi’ni kuran Anton Szandor LaVey ya da gerçek adıyla Howard Stanton Levey, 15 yaşındayken San Francisco Senfoni’de ikinci oboistlik görevine getirildi. İlerleyen yıllarda ise, trompet, trombon, klarnet ve keman çalma konusunda kendisini bir hayli geliştirdi. 20’li yaşlarında müziği bırakıp, kafes bakıcısı olarak sirk dünyasına adım atan Levey, zaman içerisinde yeni mesleğinde ilerleme kaydetti. Ancak, aslanlarla yaptığı bir gösteri sırasında yaralanınca mesleğini değiştirmek zorunda kaldı. Birkaç yıl sonra, çeşitli morglarda polis fotoğrafçılığı yaptı. San Francisco polis yetkilileri, ceset fotoğrafları çeken bu genç adamın ilginç karakterini çabucak fark ettiler ve LaVey’i merkeze alıp gerçeküstü olaylarla ilgili telefonları cevaplandırmakla görevlendirdiler. Sonraki yıllarda kendisiyle yapılan bir röportajında, felsefi düşüncelerinin belirginleşmesinde, ceset fotoğrafçısı olarak çalışmış olmasının etkisini gizlemedi. Tüm bu süreçlerin ardından, 1966 yılında bir Şeytan Kilisesi kurarak öğretisini yaymaya çalıştı. “Önemli olan tanrı değil insandır” diyen LaVey, “Şeytani İncil”, “Şeytanın Not Defteri” ve “Şeytani Törenler” kitaplarını kaleme aldı.
5. Rabindranath Tagore, Gandi’nin yakın dostuydu
Hint yazar Rabindranath Tagore’nin babası Maharshi Devendranath Tagore, varlıklı bir din adamıydı. 17 yaşında gittiği Londra’da hukuk okuyan ve edebiyat kültürünü geliştiren Tagore, en çok İngiliz şair William Wordsworth’ten etkilendi. Yaşam ve sanat görüşlerinin gelişmesinde en büyük rolü ise, 19. Yüzyılın başlarında Bengalli Raca Rammahun Roy oynadı. Roy 1930’da Hindistan’da yeni bir mezhep olan Brahmoizmin temelini attı. Hinduluk, Müslümanlık ve Hıristiyanlığın ortaklaşa değerlerini bir çatı altında toplayan Brahmo Samaj hareketinin kardeşlik, ahlaklılık, insan severlik, kadınlığın yükseltilmesi, kastların kaldırılması gibi belli başlı sosyal ülküleri vardı. Tagore’nin bu yeni oluşturulan mezhepten etkilenmesi; yazmaya başladığı yıllara denk geldi. Kendisini tutuculuktan kurtaran ilk şair ve yazar olarak bilinen Tagore, Hindistan’ın İngiliz emperyalizminin boyunduruğundan kurtulması için büyük çabalar sarf etti. Bunu ılımlı bir üslupla yapan şair, edebiyat alanında ki başkaldırısı yeterli gelmeyince, gençliğin milliyetçi bir eğitimle yetiştirilmesi için 1901’de Santiniketan adını verdiği bir okul kurdu. 1924’de Batı ve Hint geleneklerini kaynaştıran Vishna-Bharati Üniversitesi’nin oluşumuna yol açtı. 1913’te Romain Rolland’ın çok övdüğü Gora adlı romanıyla Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldı. 1915 yılında İngiltere’den aldığı “Sir” unvanını 1919’da iade etti. Gandi’nin yakın dosttu olan ve dünyanın sayılı şairleri arasında sayılan Tagore, 67 yaşında resim yapmaya başladı. 1941’de doğduğu şehir Kalküta’da öldü.
6. Düşünür ve Papaz Emerson Harvard’tan mezun oldu
Düşünür ve yazar Ralph Waldo Emerson, Amerikan transandantalizminin en önemli temsilcisidir. Emerson,1803 yılında Boston’da doğdu. Babası ve dedesi Protestan papazıydı. 1826 yılında Harvard Üniversitesinden mezun oldu ve babası gibi papaz oldu. 1829’da bir Üniteryen Kilisesi’nin rahipliğini üstlendi. Bundan üç yıl sonra yaşadığı ruhsal bir bunalımdan dolayı rahipliği bırakmak zorunda kaldı. Bu kararında karısının ve erkek kardeşlerinin ölümünün payı büyüktü. Biçimsel dinin geçerliliğini yitirdiği kanısına varan Emerson 1832-33 yıllarında ilk İngiltere yolculuğuna çıktı. Boston’a döndüğünde kendini gezilere ve konferanslara veren Emerson böylece ülkenin tümünü yakından tanıma olanağı buldu. 1835’de Concord Massachusetts’de bir ev aldı ve Lydia Jackson ile evlendi. Concord’da Nathaniel Hawthorne ve Henry David Thoreau ile dost oldu. Eskiden verdiği vaazların yerini konferanslar aldı. Zamanla ünü ABD’yi aştı, Avrupa’ya kadar yayıldı. Nietzsche, “kendimi Emerson’a o denli yakın buluyorum ki onu övmekten çekiniyorum, çünkü kendimi övmüş gibi olmaktan korkuyorum” diyordu.
7. Hayırsever faaliyetlerinden dolayı Nobel Barış Ödülü aldı
Hayırsever Misyonerler Cemaati’nin kurucusu olan Rahibe Teresa’ya hayırsever faaliyetlerinden dolayı, 1979 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü. 18 yaşında rahibe olmaya karar verdi ve Hindistan’daki misyonerlik çalışmalarıyla tanınan Loretto Hemşireleri’ne katıldı. Teresa adını bu dönemde aldı. Kalküta’da St. Mary’s Lisesi’nde coğrafya ve temel Hıristiyanlık bilgisi dersleri verdi. 1944’te aynı liseye müdür olarak atandı. 1950 yılında Vatikan’ın izniyle Hayırsever Misyonerler Cemaati’ni kurdu. Rahibe Teresa’nın 12 kişiyle kurduğu bu cemaat dünyanın 450 noktasında 4.000 rahibenin görev aldığı bir topluluk haline geldi.
8. Selimiye Camii’nin 35 yıllık imamı
Beyaz takım elbiseden şaşmayan, güneş gözlüklü, uzun saçlı imam Nadi Ersoy, Selimiye Camii’nde 35 yıl görev yaptı. Caminin baş müezzini olarak emekli oldu. 75 yaşında olan Ersoy, bugün Selimiye Camii’nde rehberlik yapıyor.
9. Hiç böyle şeker hoca gördünüz mü?
Malatya’daki Şeker Camii’nin eski imamı Celal Tilgen diğer adıyla Şeker Hoca, lakabını sadece caminin adına borçlu değil. İstifa etmeden önce, camiye laptopla giden, vaaz arası reklam alan, ‘Malatyaspor Galatasaray’ı yensin’, “Allah başta hocanızı ıslah etsin” diye dua eden, “Peygamberimiz yaşasaydı cipe binerdi, zaten devenin de iyisine binermiş” diyen Şeker Hoca, İslam dininin cübbe, sarık, takke ve tespihten ibaret olmadığını göstermek için her zaman takım elbise giyiyordu. Halkla ilişkiler mezunu olan ve 4 yıl boyunca Özal ailesinin imamlığını yapan Şeker Hoca icraatlarını ise şöyle anlatmıştı: “Zebanilerden, cehennemde kaynayan kazanlardan, cehennem ateşinde yananlardan bahsetmem. Cami korkutma yeri değil, sevdirme yeridir. Adam camiye zaten dert, ıstırap içinde geliyor. Bir de cehennemden mi bahsedeceğiz? Gelenleri caminin monoton havasından kurtarmak lazım. Türbelere gidip çaputlar bağlıyorlar, ‘Al sana göbek, ver bana bebek!’ bunlarla uğraşıyorlar. Bunlar dini, takvim yapraklarında, cami diplerinde öğrendikleri için oluyor. Camiye gelen çocuklara camiyi sevdirmek gerekir. Onlara sorular soruyorum, bilseler de bilmeseler de şehirlerarası bilet, çeyrek altın veriyorum. Bizde ayakkabılar kaskoludur. Ayakkabısı çalınana ayakkabı alıyorum. Şeker Camii’ne yalınayak gelinmesini yasakladım. Ayağında mantar, egzama, başka bir hastalık olabilir. İnsanlar o ayakla basılan yere secde ediyorlar. Cemaat galoş giysin istiyorum.”
10. Blues söyler gibi zikir çektiren imamlar da var bu dünyada
https://youtu.be/m35yjyfak2M
Siyahların o güzel gırtlağını bilmeyen yoktur. Bir siyah camiye imam olursa ne olur peki? İşte yanıtı…
11. Onların cazcı imamı varsa bizim de rockçı imamımız var
Antalya’nın Kaş ilçesine bağlı Pınarbaşı köyünde imamlık yapan Ahmet Muhsin Tüzer, nam-ı diğer Rockçı İmam, hakkında soruşturma açılmış olsa da, kurduğu Firock isimli grubuyla dünya basınının ilgisini çekti. Grubun solistliğini yapan Rockçı İmam, müziğinde Mevlana’dan Pink Floyd’a, Iron Maiden’dan Metallica’ya kadar pek çok isimden etkilendiğini söylüyor.