Konu dolandırıcılık olduğunda dünyanın dört bir yanından akla hayale sığmayacak örneklerle karşılaşıyoruz. Victor Lustig de bu örneklerden biri! Eyfel Kulesini iki kez satarak tarihe geçen Lustig, bununla da sınırlı kalmamış. Hapse gönderildikten sonra oradan bile kaçmış! Çocukluğunda “mükemmel öğrenci” olarak anılan Victor Lustig’in hikayesini sizler için araştırdık. Sülün Osman’ı aratmayan bu dolandırıcılık hikayelerine şaşırmamak elde değil! İşte Eyfel Kulesini iki kez satarak tarihe geçen Victor Lustig hakkında bilmeniz gerekenler…
Victor Lustig, 1900’lerin başında doğdu. Avusturya-Macaristanlıydı
Çok parası olmayan mütevazi bir ailede dünyaya geldi. Zeki bir çocuktu, birkaç dil biliyordu ve öğretmenleri ona hayranlık duyuyordu. Okul yıllığında yazılanlara göre mükemmel bir öğrenciydi. Öğrenciler arasında da popülerdi. Kızlarla flört eder, erkeklerle yakın dostluklar kurardı. İlerleyen yıllarda başarılı bir öğrenciden çok daha fazlası olduğunu herkese gösterecekti.
Bir gün okulda başı belaya girdi. İddiaya göre bir çocuğun üçkağıtçılık yaptığını gördü ve onunla yüzleşmeye karar verdi. Olaylar büyüdü ve bir kavgaya dönüştü. Kavga kontrolden çıkınca Lustig kötü bir şekilde dayak yedi. Bu olaydan o kadar etkilendi ki tüm karakteri değişti ve hayatta kalmak için açgözlü insanlardan çalmaya başladı. Bilinen tüm numaraları mükemmelleştirerek dünya çapında bir suçluya dönüştü.
Bir gün çantasını toplayarak kaçtı. Amacı insanları dolandırmaktı
Birkaç yılını gemilerde gezinerek, kokteyllerini yudumlayarak ve yeni hedefler bularak geçirdi. Pahalı kıyafetler giyen, mücevherlere sahip kadınları çeşitli numaralarla ağına düşürdü. Yalnızca kadınları etkilemekle kalmadı, ailelerini de etkisi altına aldı. Kadınların zengin ailelerinden çeşitli anlaşmalarla para kopardı. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla gemi seyahatlerini kısıtlayan yaptırımlar geldi. Daha fazla kurban bulamayan Lustig, planını değiştirmek durumunda kaldı.
Yeni planı söylediği her şeye inanacak saf Amerikalılar bulmaktı
Rumen kutusu adında bir kutuyla birçok insanı kandırdı. İddiaya göre bu kutuya koyduğunuz para, saatler içerisinde kendini katlıyordu. Teksas şerifi de dahil olmak üzere pek çok kişi buna inandı. Lustig, bu basit kutuyu birkaç bin dolara şerife sattı. Şerif kutunun çalışmadığını fark ettiğinde Lustig çoktan eyaleti terk etmişti.
Şerif pes etmedi ve Lustig’i Chicago’ya kadar kovaladı. Ardından Lustig’den çalışan bir kutu vermesini istedi. ? Yani Lustig’in onu dolandırdığını fark etmemişti. Fırsatın ayağına geldiğini düşünen Lustig, kutuyu yanlış kullandığı için şerifi azarladı. Bunun üzerine şerif özür dileyerek gitti.
Sıradan vatandaşlarla yetinmeyen Lustig, o yılların en ünlü mafyası Al Capone’yi de dolandırdı
Capone, bir iş için Lustig’e 50 bin dolar verdi. Lustig bu parayı daha fazla insanı dolandırmak için kullandı. İşin sonunda Capone’ye payını vermek yerine işin battığını söyleyerek özür diledi. Elinde kalan paranın bir kısmını geri vermeyi de ihmal etmedi. Lustig’in dürüstlüğünden etkilenen Capone, onu bin dolarla ödüllendirdi.
Lustig, 1925 yılında Eyfel Kulesi ile ilgili bir gazete haberine rastladı
Kule inşa edileli 40 yıl olmuştu ve tadilattan geçmesi gerekiyordu. Tadilatlar o kadar kapsamlı ve pahalıydı ki pek çok vatandaş kulenin yıkılıp hurdacılara satılması gerektiğini düşünüyordu. Peki bu hurdaları kim satın alacaktı?
Lustig beş hurda satıcısıyla bir toplantı ayarladı ve kendini devlet memuru olarak tanıttı. Konu hala tartışmalı olduğu için toplantıya katılanlardan bu bilgileri gizli tutmalarını istedi.
Plan oldukça basitti
Lustig, her bir hurda bayisinin kule için bir teklif vermesini istedi. Ardından en yüksek teklifi verenden parayı alarak yok oldu. Tabii bunu yaparken toplantı yaptığı erkeklerin karakterlerini analiz etmeyi de ihmal etmedi. Hırslı erkekleri not alarak gelecekte dolandıracağı kişileri de belirledi. Seçtiği isimlerden biri André Poisson’du. Poisson ile özel bir toplantı ayarlayarak verdiği teklifin çok düşük olduğunu, eğer bir miktar yükseltirse ona ayrıcalık tanıyacağını söyledi. Yani Poisson’a iyilik yapıyormuş gibi gösterdi. Teklifi kaybetmekten korkan Poisson, bütçesini yükseltti. Ek olarak Lustig’e rüşvet de verdi. İşin sonunda Lustig, bugünün parasıyla 30 milyon dolara yakın bir para kazanmış oldu.
İkinci denemesinde o kadar şanslı değildi
Lustig, Eyfel Kulesini ikinci kez satmayı denedi ancak hurdacılardan biri şüphelendi ve polise haber verdi. Apar topar Amerika’ya kaçan Lustig, orada dolandırıcılığa devam etti. Ancak işler çığırından çıktı ve ufak bir hata yüzünden yakalandı. Yakalandığında elinde tuhaf bir anahtar vardı, bu anahtarın evindeki gizli bir dolabı açtığını söyleyerek yine polisleri dolandırmaya çalıştı. Yargılandı ve hapse mahkum edildi. Buradan da temizlikçi kılığına girerek firar etti. Kısa süre içerisinde tekrar yakalandı ve yüksek güvenlikli Alcatraz Hapishanesine gönderildi. 1947 yılında Alcatraz’da zatürreden hayatını kaybetti.
Hayatını kaybetmeden önce dolandırıcılığa yeni başlayanlar için 10 kural yazdı ??
- Sabırlı bir dinleyici olun. Bir dolandırıcıyı vurgunlarına ulaştıran en önemli şey budur.
- Asla sıkılmış görünmeyin.
- Karşınızdaki kişinin siyasi görüşünü açıklamasını bekleyin ardından ona ayak uydurun, hak verin.
- Karşınızdaki kişinin dini görüşünü açıklamasını bekleyin, ardından ona ayak uydurun, hak verin.
- Sekse gönderme yapın ancak karşıdaki kişi buna ilgi duymuyorsa üzerine gitmeyin.
- Özel bir durum yoksa asla hastalıklarla ilgili tartışmayın.
- Başkalarının kişisel meselelerine burnunuzu sokmayın.
- Asla övünmeyin.
- Düzensiz olmayın.
- Ve asla sarhoş olmayın!
Onların Victor Lustig’i varsa bizim de Sülün Osman’ımız var! ?
Taksim Meydanı ve Galata Köprüsü gibi İstanbul’un en değerli yerlerini saf vatandaşlara satarak onları dolandıran Sülün Osman’ı daha önce mutlaka duymuşsunuzdur. Kendisiyle ilgili detaylara ulaşmak için ? ??
Kaynak: 1