Neredeyse herkesin “Netflix’teki Ted Bundy filmi” olarak bahsettiği Netflix’teki Ted Bundy filminin adı aslında Extremely Wicked, Shockingly Evil, and Vile. Akılda tutması biraz zor olsa da Zac Efron’un başrolde olduğu bu filmi izlediğinizde hatırlamak daha kolay olabilir. Extremely Wicked, dünyanın en ünlü seri katillerinden biri olan Ted Bundy’nin hayatına odaklanıyor. 1989’da Florida’da idam edilen Bundy’nin uzun soluklu kız arkadaşı Liz’le arasındaki problemli ilişkiyi merkeze alan Extremely Wicked’ı beğenirseniz bir de şu filmleri görün ki, hem seri katil filmlerine hak ettiği değeri vermiş hem kült filmlere selam çakmış olun.
1. Conversations with a Killer: The Ted Bundy Tapes (2019)
Açılışı bir filmden ziyade mini diziyle yapıyoruz. Çünkü Extremely Wicked’a da imza atan Joe Berlinger imzalı Conversations with a Killer: The Ted Bundy Tapes, bu filmin hemen ardından izlemeniz gereken bir belgesel. İki yapım da Ted Bundy’nin idamının 30’uncu yılına dikkat çekmek için hazırlandı. Gazeteci Stephen Michaud’un 1980 yılında Bundy ile yaptığı röportaj kasetlerinin kullanıldığı bu belgesel, en iyi seri katil belgesellerinden biri.
2. We Need to Talk About Kevin (2011)
Sevdiğiniz birinin seri katil olduğunu ya da toplu katliam yapabileceğini nasıl anlarsınız? Extremely Wicked’da Lily Collins’in canlandırdığı Elizabeth Kendall karakteri için bunun düşüncesi bile son derece rahatsız ediciydi. Lynne Ramsay’nin başyapıtı We Need to Talk About Kevin’da Tilda Swinton, oğlunu yetiştirirken nerede yanlış yaptığını düşünen, oğlunun bir psikopat olduğunu önceden fark edip edemeyeceğini sorgulayan bir anneyi canlandırıyor.
3. Zodiac (2007)
Berlinger, Extremely Wicked için 1970’ler ve o dönemi anlatan filmleri gayet iyi incelemiş. Yönetmen, Newsweek’e yaptığı açıklamada, prodüksiyon tasarımı için 70’ler üzerinde fazlaca durmaktansa, kullandığı lenslerle o havayı yaratmak istediğini söylemişti. Bunun için de o dönemin ekipmanıyla çalışması gerekiyordu. Peki böyle yapmak zorunda mıydı? David Fincher, yine bir 70’ler seri katilini işlediği filmi Zodiac için çoğunlukla dijital ekipman kullandı; o dönemin hissiyatını kostüm ve prodüksiyon tasarımıyla başarıyla verdi. Fincher’ın bugün bile kimliği gizli kalmış bir seri katili merkeze aldığı başyapıtı Zodiac, Extremely Wicked ile kıyaslamak için harika bir seyirlik.
4. American Psycho (2000)
Bret Easton Ellis’in 80’lerde geçen, çok tartışmalı ve vahşi romanının yakışıklı ve karizmatik seri katili Patrick Bateman, Mary Harron tarafından beyazperdeye başarıyla uyarlanmış, psikopat Bateman, Christian Bale tarafından muazzam bir biçimde canlandırılmıştı. Ellis, bu romanı kaleme alırken Bundy’den bir hayli etkilendi ve Bateman karakterini yaratırken Bundy hakkında yazılmış kitapları okudu. Bateman, görünürde herkes tarafından sevilen başarılı ve yakışıklı bir Wall Street yatırım bankeriydi ve kimse onun bir seri katil olduğunun farkında değildi. Aynı şekilde Ted Bundy’nin de bir seri katil olduğunu kimse hatta kendi nişanlısı bile fark etmemişti.
5. The People vs. Larry Flynt (1996)
Bundy 1989 yılında infaz edilmeden saatler önce, işlediği cinayetlerde pornografiden etkilendiğini itiraf etmişti. Bundy, “İnsanların benim gibi olmasını istemiyorsanız Çavdar Tarlasında Çocuklar’ı değil Hustler’ı yakın” demişti. Pornografik dergi Hustler’ın kurucusu Larry Flynt, mahkemede kendini savunurken mahkemeyi aynı Ted Bund’nin yaptığı gibi bir sahneye çevirmişti. The People vs. Larry Flynt de işte tam buna odaklanıyor ve Woody Harrelson tarafından canlandırılan Flynt’in mahkemedeki narsist hareketlerini ve şovmenliğini başarıyla yansıtıyor. Milos Forman’ın ustalığını konuştuğu filmin başrolündeki Woody Harrelson’a Courtney Love ve Edward Norton eşlik ediyor.
6. Paradise Lost: The Child Murders at Robin Hood Hills (1996)
Berlinger, her şeyden önce çok iyi bir belgesel yönetmeni ve gerçek suç alanında tam bir usta. 2015 yılında hayatını kaybeden ortağı Bruce Sinofsky ile birlikte Brother’s Keeper’ı çektiklerinde takvim yaprakları 1992’yi gösteriyordu. Bu belgeseli bir diğer suç belgeseli olan Paradise Lost: The Child Murders at Robin Hood Hills izledi. HBO için yapılan bu belgesel, “Batı Memphis Üçlüsü” olarak anılan üç gencin, üç küçük çocuğu öldürmekle suçlanmasını merkeze alıyor. Ancak Bundy’nin aksine hüküm giymiş olsalar da bu üçlü suçsuz. Berlinger, heavy metal sevdalısı ve her daim siyah giyen bu üç gencin hikayesini anlamaya, 2000 yılında çektiği Paradise Lost 2: Revelations ile devam etti. 2011’de hapisten salıverilmelerini ise Paradise Lost 3: Purgatory’de işledi. Bu belgeselin Oscar adayı olduğunu da hatırlatalım.
7. The Silence of the Lambs (1991)
Bundy, bugüne dek birçok kez sinemada hayat buldu. Bunlardan ilki, o hala hayattayken çekilmiş olan The Stranger Beside Me’ydi. Bundy’den ilham alarak çekilen ikinci seri katil filmi, Jonathan Demme’in En İyi Film Oscar’ını da kazanmış harika filmi The Silence of the Lambs oldu. Thomas Harris’in aynı adlı romanından uyarlanan film, genç bir FBI ajanının, bir seri katili yakalamak için başka bir seri katilden yardım almasına odaklanıyordu. FBI ajanının yakalamaya çalıştığı seri katil Buffalo Bill, gerçek hayattaki Ed Gein, Gary M. Heidnik ve Ted Bundy’den ilham alınarak ortaya çıkarılmıştı. Harris, Bundy’yi sorgulayan FBI ajanı ile görüşmüş, hatta Bundy’nin mahkemesine bile katılmıştı. Bundy aynı zamanda Hannibal Lecter karakteri için de yazara ilham kaynağı oldu. Çünkü Bundy de Lecter gibi hapisteyken FBI’a yardımcı olmuştu.
8. Stranger In the House (1974)
Bu film ismen tanıdık gelmeyebilir çünkü onu Black Christmas adıyla da biliyor olabilirsiniz. Stranger In the House, Kanada yapımı seri katil filminin 1978 yılında Amerikan televizyonlarında yayınlandığı ismi. NBC’nin filmi 28 Ocak’ta yayınlaması planlanmıştı ancak 15 Ocak’ta iki üniversite öğrencisi Florida’daki bir kız öğrenci yurdunda Ted Bundy tarafından (o zaman bu gerçek henüz bilinmiyordu) öldürüldü. Bu film de kız öğrenci yurdundaki cinayetleri anlattığı için Florida’daki NBC yetkileri filmin yayın tarihini ertelemeye karar verdi. Bundy’yi birebir ilgilendiren bu korku filmi, kesinlikle izlenmeyi hak ediyor.
9. Papillon (1973)
Extremely Wicked’ın bir sahnesinde Bundy’nin Henri Charrière’in anılarını anlattığı Papillon’u okuduğu görülüyor. Haksız yere cinayetten hüküm giymiş Charrière’in, Fransa’daki yüksek güvenlikli hapishaneden kaçış hikayesini anlattığı bu kitabı okuyan Ted Bundy, Liz’e hikayeyi kendisiyle özdeşleştirdiğini, kendisinin de masum olduğunu söylüyor. Bundy’nin en sevdiği kitap olan Papillon’un 1973 tarihli unutulmaz beyazperde uyarlaması, Extremely Wicked’dan sonra kesinlikle görülmesi gereken, başroldeki Steve McQueen’in devleştiği bir klasik.
10. Gaslight (1944)
Extremely Wicked’ın, Netflix’te yayınlanma tarihinin Gasligh’ın 75’inci yıldönümü haftası ile aynı tarihe denk gelmesi tesadüf olabilir. Başrollerde Ingrid Bergman ve Charles Boyer’ın olduğu MGM klasiği, kocası tarafından sürekli olarak manipüle edilen genç bir kadının, kendini sorgulamaya ve kendinden şüphe etmeye başlaması üzerine kurulu. Hitchcockvari bir gerilim olan Gaslight, aslında tam olarak Ted Bundy’nin insanlara yaptığı psikolojik manipülasyon üzerine kurulu. Tam da bu sepeble 1944 yapımı olan bu klasik izlenmeyi hak ediyor.