Bir filmi izlemeye karar vermemizi sağlayan birçok faktör var. Filmin türü, oyuncuları, yönetmeni, aldığı ödüller gibi. Belki bu faktörleri sayarken pek aklımıza gelmeyen bir tanesi de o filmin afişi. Filmin özünü yansıtabilen ama sürprizini kaçırmayan, oyuncularını öne çıkaran ancak bunu filmin önüne geçmeden yapmayı başarabilen afiş tasarımları bizi filme çeken önemli sebeplerden biri haline gelebiliyor. Gelin bunu en iyi başarabilen bazı afişleri hatırlayalım.
1. Shoplifters (2018/8.1)
Hirokazu Kore-eda’nın yönettiği bir Japonya filmi olan Shoplifters bu yıl Cannes Film Festivali’nde çok övgü almış bir aile draması. Yoksulluğun çıkmazına saplanıp kalan bir ailenin hırsızlık yaparak ayakta kalmaya çalışmasını anlatan filmin Cannes için hazırlanan bu özel afişi de en az filmin kendisi kadar dokunaklı.
2. Brothers (2018/7.1)
Bir namus cinayetinin gölgesinde birbirlerinin kaderini yaşamak zorunda kalan iki kardeşin hesaplaşmasının anlatıldığı filmin başrollerini genç oyuncular Yiğit Ege Yazar, Caner Şahin ve Gözde Mutluer paylaşıyor. Ömür Atay’in yönetmenliğini üstlendiği Kardeşler Karlovy Vary Film Festivali’nde yarıştı.
3. Anons (2018/6.9)
Anons’un yönetmen koltuğunda “Uzak İhtimal” ve “Yozgat Blues” filmlerinin ödüllü yönetmeni Mahmut Fazıl Coşkun oturuyor. Anons Venedik Film Festivali’nde Orizonti Jüri Özel Ödülü aldı. Film, aynı festivalde “En İyi Akdeniz Filmi” ödülüne de layık görülmüştü.
4. Yuva (2018/5.3)
Yuva, şehir hayatını terk ederek ormanda yaşayan bir adamın hikayesini anlatıyor. Filmin yönetmenliğini dünya prömiyerini 32. Venedik Uluslararası Eleştirmenler Haftası’nda yapan ve katıldığı birçok festivalden ödülle dönen Körfez filminin de yönetmen koltuğunda oturan Emre Yeksan üstleniyor. 75. Venedik Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan Yuva’nın çekimleri İğneada’da gerçekleşti.
5. The End of the Tour (2015/7.3)
Bir yazarın ölümünden sonra onunla yaptığı röportajları ve birlikte geçirdikleri zamanı hatırlayan bir başka yazar… Jason Segel ve Jesse Eisenberg’in kafalarındaki her şeyi izlediğimiz filmin afişi de bu bağlamda oldukça anlamlı ve güzel tasarlanmış.
6. The Lobster (2015/7.1)
Yorgos Lanthimos’un bu şaheser filminin afişi ilk görücüye çıktığında hepimizi çok heyecanlandırmış, filmi izledikten sonra ise afiş çalışmasının ne kadar başarılı olduğu bir daha anlaşılmıştı. Afişte boşluğa sarılır gibi görünen bu insanlar film hakkında o kadar çok şey söylüyor bir yandan da öyle ser verip sır vermiyor ki…
7. Louder Than Bombs (2015/6.6)
Bir kazada hayatını kaybeden başarılı bir fotoğrafçının ölümünden yıllar sonra adına düzenlenen sergi geçmişin karanlığında kalmış soruları su yüzüne çıkarır ve ailesini zor duruma sokar. Minimalist ama çok anlamlı afişte Joachim Trier’in bu filmi hakkında ipuçları ile dolu.
8. Kış Uykusu (2014/8.2)
Nuri Bilge Ceylan yönetmenliğindeki Kış Uykusu’nun her saniyesi zaten bir tablo güzelliğinde ve yine aynı ustalıkla yönetilmiş. Filmin afişi de kahramanlarının taşradaki sıkışmışlıklarını ve yalnızlıklarını çok güzel aktarıyor.
9. Enemy (2013/6.9)
Son yılların en başarılı yönetmenlerinden olan Denis Villeneuve’ün bu filmi José Saramago’nun romanından uyarlandı. Romanın tekinsiz atmosferini ve karanlığını beyaz perdeye çok başarılı bir şekilde aktaran bu film başrol oyuncusunu kullandığı bu güzel afişte onun film boyunca yaşayacağı açmazları ve zorlukları leb demeden leblebiyi anlatır şekilde ortaya koyuyor.
10. The Dark Knight Rises (2012/8.4)
Christopher Nolan’ın elleri değince bambaşka bir noktaya taşınan Batman filmlerinden biri olan The Dark Knight Rises’ın afişi filmin bütün görkeminden uzak, sade, gösterişsiz görünümünün altında aslında filmi izleyenlerin çok iyi bilebileceği gibi çok şey anlatan bir afiş.
11. Let Me In (2010/7.1)
Alıştığımız vampir filmlerine hiç benzemeyen bu kalburüstü film afişiyle de göz dolduruyor. Klasik vampir dişi, seksi vampir kadınlar gibi detayları barındırmayan bu afiş filmin karanlığına yakışan siyah fonun üstünde hangi türe ait olduğunu belirten çok şık bir çizim kullanıyor sadece…
12. Moon (2009/7.9)
Adını David Bowie’nin oğlu olarak duyuran Duncan Jones bu filmden sonra aslında ne kadar yetenekli bir yönetmen olduğunu ortaya koymuştu. Uzayın karanlığı ve soğuğu, kahramanının çıldırtıcı yalnızlığını çok basit ama çok etkili bir tasarımla anlatabilen bu afiş en az filmin kendisi kadar güzel.
13. Parfume – The Story of a Murderer (2006/7.5)
Dünyanın en mükemmel kokusunun peşine düşerken kapkaranlık bir yazgının kurbanı olan ve vahşet dolu bir hikayenin baş kahramanı olan Jean-Baptiste Grenouille’ün hikayesi sinema tarihinde kendine unutulmaz bir yer buldu. Afişin estetik anlamdaki güzelliği filmin içerdiği şiddetle ters orantılı ama bu güzelliğinden hiçbir şey kaybettirmiyor.
14. The Fall (2006//7.9)
Sadece afişinin güzelliğinden bahsetmek yetmez. Bu çok özel film izlerken büyülenmiş gibi olacağınız fantastik bir dünyanın kapılarını aralarken dostluk, dayanışma, rekabet, aşk gibi birçok kavramı da içinde bulunduruyor ve tablo gibi halini tablo gibi bir afişle taçlandırıyor.
15. Lord Of War (2005/7.6)
Bir silah kaçakçısı ve peşine düşen Interpol ajanının kaçma-kovalamaca hikayesi olarak özetleyebileceğimiz bu film afişinde yer alan mermilerden ibaret başrol oyuncusuyla aslında gösterdiğinden çok daha fazlasını söylüyor.
16. Fargo (1996/8.1)
Sinema tarihinin en güzel kara filmlerin biri olan Fargo sanki filmde her şey çiçek-böcekmişçesine bir afişle karşımıza çıkmış ve kafalarımızı karıştırmıştı. Ama bu zaten Coen kardeşlerin en sevdiği şeylerden biri değil midir?
17. Silence of the Lambs (1991/8.6)
Seri katil filmlerinin en güzide örneklerinden biri olan, bizi Hannibal Lecter karakteriyle tanıştıran, Jodie Foster’a Oscar kazandıran bu film adında da geçen o suskunluğu afişinde ancak bu kadar güzel gösterebilirmiş diyor ve saygıyla önünde eğiliyoruz.
18. Mean Streets (1973/7.4)
New York’ta yaşanan mafya savaşları, büyük balığın küçük balığı yediği kirli bir düzen ve bu düzende ayakta kalmaya, sonrasında da yükselmeye çalışan iki adamın hikayesini izlediğimiz Mean Streets filminin afişi o bozuk düzeni ve sokakların tekinsizliğini bire bir yansıtmayı başarabilmiş.
19. Vertigo (1958/8.3)
Her yönüyle, ama en çok da teknik üstünlüğü ve sinema sanatına kazandırdığı birçok yenilikle tarihe adını altın harflerle yazdırmış bu filmin afişi de kendisi gibi insanı hipnotize ediyor.
20. Gone With The Wind (1939/8.2)
Aşk, tutku, savaş, yıkım, hüzün… Sinema tarihinin bu en önemli filmlerinden birinde başrollerde oynayan Clark Gable ve Vivien Leigh aralarındaki ateşli, gel-gitli ve yıkıcı aşkı öyle güzel aktarıyorlar ki afiş de bir yangının ortasında kalmış gibi görünüyor adeta.
21. Metropolis (1927/8.3)
Sinema tarihinin yapı taşlarından olan bu bilimkurgu filmi aynı zamanda işçi sınıfını ele alan ve oldukça politik bir başyapıt. Afişiyse en az kendisi kadar şahane!
22. The Cabinet of Dr. Caligari (1920/8.1)
Hipnozla uğraşan bir doktor uyurgezer bir adamı cinayet işlemek için maşa haline getirir. Afiş çok güzel ancak oldukça ürkütücü.