Erdal Beşikçioğlu deyince Behzat Ç. geliyor ilk olarak aklımıza. Çünkü aslında birçoğumuz bu karakterle tanıdık başarılı sanatçıyı. Ve sonra da, resmen izlemelere doyamadık. 🙂 Biz de bu yüzden sevilen sanatçımızın hayatını sizlere kısaca aktaralım istedik. Bakın çok sevdiğimiz Behzat Ç’ye hayat veren Beşikçioğlu’nun nasıl bir yaşam öyküsü varmış.
Karadenizli bir baba ve Arnavut bir annenin çocuğu olan Erdal Beşikçioğlu da, tıpkı Behzat Komser gibi Ankara’lıdır ?
5 Ocak 1970’de Ankara’da dünyaya gelen Beşikçioğlu’nun babası, Ankara Siyasal mezunu bir banka müdürüdür. Eren Özge isimli bir de kız kardeşi vardır sanatçımızın. Ve bu iki kardeşin çocukluğu, babalarının işi dolayısıyla şehir şehir dolaşarak geçer.
“Her gittiğimiz şehirde sadece bir sene okuyan bir çocuğun ergenliğinin hiç de kolay olmadığını düşünüyorum. Tam kendimi kabul ettirmişken haydi yeni bir ortam, yeni baştan yeni bir sosyal kimlik mücadelesi.”
…Çocuk yaşta sigaraya başlama sebeplerimden biri bu olabilir diye düşünüyorum!” diye de ekler, şehir şehir dolaşmanın zorluklarını anlatırken Beşikçioğlu.
“Bağlılık, iş aşkı babamdan üzerime yapışmış ama insani özelliklerimin çoğunu da anne tarafından almışım.”
Böyle söyler bir röportajında Beşikçioğlu. Şehir şehir dolaşarak geçen çocukluğu yüzünden, hiç çocukluk ve gençlik arkadaşı olmamııştır.. Yaşamı boyunca da bunun eksikliğini hisseder. Hatta Hakkari Yüksekova’da yaptığı askerliği sırasında da sık aklından geçirir “Benim hiç mahalle arkadaşım yok! Bir çocukluk arkadaşımın olmasını isterdim” diye.
Beklediğimizin aksine, Erdal Beşikçioğlu’nun çocukluk hayali değildir “tiyatro”…
Beşikçioğlu çok başarılı bir öğrenci olmamıştır hiçbir zaman. Liseyi üç ayrı okulda 5-6 yıl içerisinde bitirir. Üniversite sınavını da kazanamaz. Bu yüzden özel yetenek sınavıyla girebileceği iki bölüm olan tiyatro ve spor akademisi seçenekleri kalır elinde. O da “Gidelim bir konservatuar deneyelim” der ve Ankara Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’ne girer.
Konservatuvara giren Beşikçioğlu’nun babası “Ticaretle ilgilen, ne oyuncusu” diyerek oğlunun oyuncu olmasını istemez başta…
Tiyatroya girme nedenini bir röportajında şöyle özetler sanatçı: “Aslında askerliği er olarak yapmamak için başladı benim sanat hayatım.”
Okula girince başlarda babası da karşı çıkar onun oyuncu olmasına, çünkü bu işle para kazanamayağını düşünür. Ama sonrasında “Ne halin varsa gör” diyerek serbest bırakır oğlunu.
İki çocuğunun annesi Elvin Beşikçioğlu’yla da konservatuvar sıralarında tanışır Beşikçioğlu…
25 yıllık evli olduğu eşiyle tanışma hikayesini, bir röportajında şöyle anlatır Beşikçioğlu: “19 yaşındaydık. Elvin benim konservatuvardan sınıf arkadaşımdır. Konservatuvara giriş sınavlarında Elvin’i görüp ‘Bu kız şahane, ben bu kızla evleneceğim’ dedim. Ve eşim oldu…”
Dördüncü sınıftayken Devlet Tiyatrosu Müdürü ona “Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nda görev yapmak ister misin?” der ve bu cümleyle başlar aslında onun sahne yaşamı
Gelen teklif üzerine şehrin neresi olduğuyla bile ilgilenmez Beşikçioğlu. Konservatuvar arkadaşları olan Yetkin Dikinciler, Erkan Petekkaya, Tülay Günay, Bülent Emin Yarar gibi ünlü isimlerle Diyarbakır’a tiyatro yapmaya giderler ve Beşikçioğlu o yıllardan şöyle bahseder hala: “Böyle bir kadro ile hayatımın en güzel yıllarını gerçek manada tiyatro yaparak geçirdim.”
Uzun yıllar sahne tozu yutsa da Türkiye onu Behzat Ç karakteriyle tanır; zaten tanıdığı gibi de hayranı olur ❤
Tüm ülkenin kısa zamanda hayranlığını kazanan Beşikçioğlu, Behzat Ç karakteri için şöyle söyler: “Behzat Ç. çok önemli bir kapı açmıştır. Daha önce de diziler vardı ama sahte bir dünya yaratılıp, hikâyeler anlatılırdı. İzleyici öyküyü çok sevdi. Çocuklar da çok samimi oynadı. Ortaya Behzat Ç. gibi yalansız, doğal, tuhaf bir iş çıktı…”
Halen Ankara Devlet Tiyatrosu’nda görev yapmakta olan başarılı sanatçımız Erdal Beşikçioğlu’nu, son olarak “46 Yok Olan”isimli diziyle izledik. İlginç bir konuya sahip olan dizi, geçtiğimiz ay içerisinde sezon finali yaptı. Bakalım yeni sezonda nasıl devam edecek ve Erdal Beşikçioğlu’nu başka ne gibi projelerde göreceğiz… Zaten her şey bir yana, önemli olan onu bir şekilde görebilmemiz değil mi? ?