Müzikleri ile hafızamızda yer eden filmlerin çoğunda onun imzası var. Notalarıyla sadece müzik yapmıyor adeta konuşuyor da. Şimdilerde 90’ına merdiven dayamış bu dev sanatçıya, Ennio Morricone‘ye saygı duruşu olsun bu listemiz.
Geçtiğimiz yıl, turne kapsamında İstanbul’a gelmesi beklenen ve bu haber ile hayranlarını mutluluklara gark eden usta, geçirdiği rahatsızlık nedeniyle konserini iptal etmişti. Bu vesile ile onu İstanbul’a bekleyenlerinin sayısının hiç de az olmadığını belirtelim. Belli mi olur belki ustanın yolu gene buralara düşer; biz de dünya gözüyle kendisinden Ecstasy of Gold’u dinleriz.
1. Notalar en yakın arkadaşı olur
İtalya’nın şimdilerde turistik bir kasaba haline gelen ünlü Trastevere’sinde doğan Ennio Morricone, 1928 yılında dünyaya gözlerini açtı. Babası da müzisyen olan besteci, erken yaşlarda tanıştı notalarla. İlk bestesini altı yaşındayken yapan Morricone, yıllar sonra verdiği bir röportajda bu bestesinin basit ama akılda kalıcı olduğunu söyleyecekti.
2. Ekmeğini müzikten çıkarır
Çocukluğu müzikle iç içe olan Morricone, babası hastalandığında bazı geceler onun yerine çalmaya gidiyordu. Müzik konusunda okullu olması ise 1940 yılında gerçekleşti. Santa Cecilia Konservatuvarı’nda dört yıllık armoni eğitimi almaya başladı. Daha sonra aynı konservatuvara trompet eğitimi için devam etti.
Öğretmenlerinden biri Morricone’nin yeteneğini küçük yaşta keşfetmiş ve onu besteciliğe yönlendirmişti. Okul yılları boyunca babası yerine çalmaya devam eden Morricone, bir yandan da yerel bir grupta trompet çalışıyordu. Bu yıllar Morricone için oldukça yoğun geçti.
3. Yeteneği sinemayla buluşur
1950’li yıllarla birlikte müzisyenin de kariyeri şekillenmeye başlamıştı. Televizyon ve radyo için müzik aranjmanları yapmaya başlayan Morricone’nin sinemayla tanışmasına biraz daha vardı.
1961 yılına gelindiğinde Luciano Salce‘nin “Il Federale” (Faşist) filminin müziklerini yapan Morricone, böylece hayatı boyunca 400’ten fazla beste yapacağı film müzikleri alanına girmiş oldu.
4. Leone önce Morricone’nin işlerini hiç sevmez ama…
Morricone, birkaç filmin daha müziklerini yapar. Bunlardan ikisi 1963 yapımı “Gunfight at Red Sands” ve 1964 yapımı “Bullets Don’t Argue” olur. Western tarzında olan bu filmler Morricone’nin Sergio Leone ile yıllar boyu sürecek işbirliğinin başlangıcı olur.
Leone, “A Fistful of Dollars” (Bir Avuç Dolar) filmi için film müziklerini yapacak birini aramaktadır. Yapımcıları Morricone’yi önerir ve bunun üzerine Leone, müzisyenin az önce bahsettiğimiz iki filminin müziklerini dinler. Leone’nin ilk tepkisi sert olur; hem filmlerden hem de müziklerinden nefret eder.
Daha sonra Leone, Morricone’nin Woody Guthrie cover’ı “Pastures of Plenty” şarkısını dinlediği anda aradığını bulduğunu hisseder. Morricone’den bu tür müzikler istediğini söyler. İkili, birlikte efsane işlere imza atacağından henüz habersiz; ilk projeleri “A Fistful of Dollars” için çalışmaya başlar.
5. Her şey para için: Bir Avuç Dolar
Başrolünde Clint Eastwood‘un olduğu “A Fistful of Dollars”, Leone’nin Dolar Üçlemesi’nin de ilk filmidir. Film, gerek teknik gerekse de müzikal anlamda western tarzına getirdiği yeniliklerle dikkat çeker. Filmin başarısı, diğer filmlerin de önünü açar. Leone ve Morricone işbirliği harika sonuçlar doğurmaya devam eder.
6. Bir efsane doğuyor: İyi, Kötü ve Çirkin
1965 yılında üçlemenin ikinci filmi “For a Few Dollars More” (Bir Avuç Dolar İçin) çekilir. Leone’nin en üretken olduğu yıllardır ve bu filmin hemen akabinde bir başka efsaneyle tanışır izleyici: “The Good, The Bad and The Ugly” (İyi, Kötü ve Çirkin).
Başlı başına bir sinema şaheseri olan bu filmi uzun uzadıya anlatmak niyetinde değiliz. Filmin en can alıcı sahnelerinden birini seçtik sizin için. Bu sahnede filmin üç adamı düello için mezarlıkta buluşur. Silahlarını çıkarır ve bir çember yaparlar. İlk tetiği kim çekecektir? Heyecan doruktadır.
Fondaki müzik, kameranın üç adamı daha yukarıdan gösteren bir açıya geçmesiyle birlikte yükselir. Filmlerde yüksek sesli müziğin kullanımıyla ilgili Morricone şöyle der: “Duyulmayan film müziği, ne kadar iyi müzik olursa olsun kötü film müziğidir.”
7. Geçmiş zaman olur ki: Bir Zamanlar Batıda
https://www.youtube.com/watch?v=7WPMoVtHSOs
“İyi, Kötü ve Çirkin”den iki yıl sonra “Once Upon a Time in the West” (Bir Zamanlar Batıda) filminin müziklerini yapar Morricone. Bu filmde de Leone ve Morricone işbirliği harikalar yaratır. Claudia Cardinale ve Henry Fonda‘nın başrollerini paylaştığı film büyük başarı kazanır.
Hatta Avrupa’da bazı şehirlerde yıllarca vizyonda kalır. Morricone ve Leone, 1971 yapımı “A Fistful of Dynamite” ve 1984 yapımı “Once Upon a Time in America” (Bir Zamanlar Amerika’da) olmak üzere toplamda altı filmde birlikte çalışır.
8. Şair yönetmene şiir gibi müzikler: Cennet Günleri
Terrence Malick‘in 1978 tarihli “Days of Heaven” filminin müziklerini yapan Morricone, bu film ile Oscar’a aday oldu. Filmin sakin ve şiirsel anlatım diline uygun müzikleri, seyir zevkini de katlar nitelikte.
9. Görev tamamlandı: Misyon
Robert De Niro ve Jeremy Irons‘ın başrollerinde oynadığı 1986 yapımı “The Mission” hem konusu hem de müzikleriyle oldukça etkileyici. Kölelik, din, sömürü ve insanlık kavramlarının ele alındığı filmde doğa tüm güzelliği ile gözler önüne seriliyor.
Bu güzelliğe aynı güzellikte müziklerle karşılık veriyor Morricone. Zaten filmin müzikleri o senenin Oscar’ına aday oluyor, BAFTA ve Golden Globe’u da kazanıyor.
10. Dokunan yanar: Dokunulmazlar
1920’li yılların başında Amerika’dayız. Ülkedeki içki yasağı, yasadışı içki satışını ve çeteleri artırdı. Bu çetelerle mücadele eden bir grup kanun adamının hikâyesini anlatan “The Untouchables”, film olarak büyük bir sükse yaratmaz belki ama müzikleri ile Morricone’nin kariyerinde önemli dönemeçlerden biri olur.
Bu filmin müzikleri ile Oscar’a bir kez daha aday olan usta müzisyen, BAFTA ve Grammy ödüllerini evine götürür.
11. Mafya draması: Bugsy
Yıl 1992’dir ve Morricone yeniden Oscar adayıdır. Barry Levinson’un yönettiği, ünlü gangster Bugsy Siegel‘in hayatını anlatan filmin oyuncu kadrosunda Warren Beatty, Annette Bening, Harvey Keitel ve Ben Kingsley gibi güçlü oyuncular yer alır.
12. Gemide bir hayat: 1900 Efsanesi
Müziğin görsellikle dansı diye tanımlayabiliriz bu filmi. Giuseppe Tornatore‘nin yönettiği, Tim Roth‘un oynamakla kalmayıp adeta döktürdüğü 1998 tarihli “La leggenda del pianista sull’oceano” (1900 Efsanesi); gösterildiği tarihte hem eleştirmenlerden hem de sinemaseverlerden tam not aldı.
Gemide doğup büyüyen ve yaşamı yine aynı gemide sonlanan Novecento‘nun dokunaklı hikâyesinin anlatıldığı filmin müzikleri de bir o kadar etkileyici. Morricone’nin, kulakların pasını sildiği bu filmin müzikleri ile bir Golden Globe daha kazandığını hatırlatalım.
13. Bir kadının hayat mücadelesi: Malena
Giuseppe Tornatore ve Morricone‘nin bir diğer işbirliği, “Malena” filminde olur. Monica Belluci‘yi tüm dünyaya arzı endam eden filmde, güzel ve yalnız bir kadının hayata tutunma çabası anlatılır.
Morricone’nin dokunuşları ile hayat bulan film, 73. Oscar Ödülleri’nde “En İyi Görüntü Yönetimi” ve “En İyi Orijinal Film Müziği” dallarının adayıdır.
14. Bonus I: Ve Oscar Onur Ödülü Ennio Morricone’ye…
Morricone sinemaya yaptığı katkılar nedeniyle 2007 yılında Oscar Onur Ödülü’ne layık görüldü. Morricone’nin ödülünü belki de kariyerinin en iyi müziklerine imza attığı filmlerin başrol oyuncusu Clint Eastwood‘un elinden alması oldukça anlamlıydı.
15. Bonus II: Metallica’dan ustaya saygı
https://www.youtube.com/watch?v=x_v4QJ9lpC8
“İyi, Kötü ve Çirkin”in film müziklerinin ne denli etkili olduğunu ve efsane mertebesine çoktan eriştiğini yukarıda anlatmıştık. Hem filmin hem de müziklerinin hayranlarından biri de Metallica.
Grup, konserlerine giriş müziği olarak yıllardır filmin en güzel bestelerinden biri olan “The Ecstasy of Gold”u kullanıyor. Hatta bu parçayı cover’layan Metallica, Morricone’ye saygı duruşunda bulunuyor bir nevi.