Müzeler; tarihin, kültürün, bilimin ve sanatın nesiller boyunca yaşatıldığı ve aktarıldığı, insan medeniyeti için oldukça önemli yapılar. Bu sebeple modern zamanlar, çok sayıda tarihi eserle veya sanat ürünüyle dolu onlarca müzeye ev sahipliği yapıyor. Ancak müzelerin kıymeti, yeni anlaşılmış bir şey değil. Tarihte, müzelerin önemini binlerce yıl öncesinden kavrayan bazı insanlar var. Babil İmparatorluğu’nun son kralı Nabonidus’un kızı, prenses Ennigaldi-Nanna da o ileri görüşlü insanlardan biri…
Ennigaldi-Nanna milattan önce 530 civarında, bugünkü Irak’ın Dikar bölgesinde yer alan Ur eyaletinde tarihteki ilk halka açık müzeyi kurdu. Kurulduğu yıllarda “E-Gig-Par” olarak isimlendirilen müzede, milattan önce 530 yılında bile “tarihi ” olarak nitelendirilen eserler, antik savaş aletleri ve geçmişteki önemli hükümdarlara ait heykeller sergileniyordu. Tarihteki ilk müzeyi kuran kadın olan Ennigaldi-Nanna müzeciliği oldukça ciddi bir uğraş olarak görüyor, müzedeki eserlerin tasnif edilmesi ve etiketlenmesi için çaba gösteriyordu. Öyle ki Ennigaldi-Nanna’nın talimatıyla, müze için detaylı kataloglar bile hazırlanmıştı! İşte, insanlık tarihinin en ileri görüşlü kadınlarından, tarihteki ilk müzenin kurucusu Ennigaldi-Nanna hakkında bilmeniz gerekenler.
Ennigaldi-Nanna, milattan önce 547 yılında dünyaya geldi
Babil İmparatorluğu’nun son kralı Nabonidus’un kızı olan Ennigaldi-Nanna, yaşadığı Ur eyaletindeki en etkili siyasi figürlerden biriydi. Ennigaldi-Nanna’nın siyasi gücü, Babil mitolojisindeki Ay tanrısı Sin’in baş rahibesi olmasından ileri geliyordu. Ennigaldi-Nanna, aynı zamanda tanrı Sin’e hizmet etmekle görevli, “insan eşi” olarak kabul ediliyordu.
Öte yandan ay tanrısı için inşa edilen tapınağı idare etmek ve buradaki rahibelerin eğitimiyle ilgilenmek de Ennigaldi-Nanna’nın görevleri arasındaydı. Ancak Ennigaldi-Nanna, tarihe dini alanda üstlendiği vazifelerle değil, kültür ve tarih alanındaki çığır açan icraatlarıyla geçti.
Babil prensesi, milattan önce 530 dolaylarında Ur eyaletinde halka açık bir müze kurdu
O dönemlerde E-Gig-Par ismiyle anılan müze, tarihteki ilk müze olma özelliği taşıyordu! Üstelik müze yalnızca tarihi eserlere değil, inşası yine bizzat Ennigaldi-Nanna tarafından takip edilen farklı yaşam alanlarına da ev sahipliği yapıyordu.
Ennigaldi-Nanna’nın kurduğu müzede; çeşitli tarihi eserler, antik savaş aletleri ve geçmişteki önemli hükümdarların heykelleri sergileniyordu
Müzede sergilenen eserlerin büyük bölümü, arkeolojiye oldukça meraklı bir kral olan Nabonidus’un talimatıyla gerçekleştirilen kazılarda ortaya çıkarılmıştı. Bu arkeolojik kazılara, müzeciliğe ve tarihi eserlere büyük bir tutkuyla bağlı olduğunu anladığımız Ennigaldi-Nanna da eşlik ediyordu. Müzede, pek çoğu milattan önce 20. yüzyıla tarihlenen eşyalar, savaşlarda kullanılan topuzlar ve Sümer Kralı Şulgi’ye ait olduğu anlaşılan bir heykelin parçaları sergileniyordu.
Günümüzden binlerce yıl önce müzeciliğin hayli kıymetli bir uğraş olduğunu kavrayan prenses, sergilenen eserlerin tasnif edilmesine ve etiketlenmesine de büyük önem veriyordu
Öyle ki müzedeki tarihi eserlerin büyük bölümü, aralarında Sümercenin de bulunduğu üç farklı dilde etiketlenmişti. Ayrıca yine Ennigaldi-Nanna’nın teşvik ve çabalarıyla, müzenin kapsamlı katalogları hazırlanmış, müze envanteri kil tabletlere kaydedilmişti.
Ennigaldi-Nanna, bölgedeki iktidarının devam ettiği milattan önce 500 yılına kadar müzeyle ilgilenmeyi sürdürdü
Ancak bölge Ahameniş İmparatorluğu’nun kontrolüne girdikten sonra tarihin ilk müzesi de unutuldu, ta ki 1925 yılına kadar… Ennigaldi-Nanna’nın yoğun uğraşlar sonucu kuruduğu müze, 1925 yılında İngiliz arkeolog Leonard Woolley tarafından keşfedildi. Tarihi Ur eyaletinde yapılan kazı çalışmalarında, müze binasına ait kalıntılar ve müzeye ait yazılı belgeler gün yüzüne çıkarıldı…
Kaynak: 1