Güzel bir bar ikinci bir dünya gibi değil midir? Kendi atmosferi, atmosferin altında ona özgü bir hava sahası, masalara yayılmış uyduları, hatta bar bankosu boyunca uzanan bir ekvator çizgisi…
Bildiğiniz üzere Cafe – Bar denilen mekân düzayak olur. Hem masalarını sokağa uzatabilmek, hem de hadi dediğinde ayağını içeri atıp girebilmek için. Giriş katın hemen altında fazla malzemelerin konulduğu zemin kat bulunur. Yeraltına doğru kıvrılarak inen bu yapı, loş ışıklı, az rutubetli, fon müzikli, konuşmalı, kahkahalı, bardak tokuşturmalı hallerin çatısıdır.
Keyfe keder kafaların, hem keyifli hem de kederli buluşmaların noktası takılana bir tatlı huzur verir. Bar işte ya, daha ne kadar güzelleme yapalım 🙂
Barcılık özellikle Batıda yaygın olsa da dünyanın hemen her kültüründe bu gibi sosyalleşme ve müdavimleşme mekanları mevcut. Bizde daha çok meyhanecilik olarak gelişmiş bu yapı. Bakmayın bugün uydurulmaya çalışılan tarihe, Osmanlıdan beri süregelen, yani tarihi hayli eskilere giden bir alkollü ortamlar geçmişimiz var. Padişahından yeniçerisine, Türkünden Ermenisine Rumuna, yani tüm ahalisine renkli bir “dışarı” hayatımız olmuş. Umarız gerileme dönemi kısa sürede biter de, “dışarı hayatı” yeniden tüm Anadolu’ya yayılır. Konuya dönelim.
Barcılık işinin esası Batıdan gelme demiştik. Bar kültürünün en sağlam görselliği de bu yüzden o tarafların dizilerinden, filmlerinden geliyor. İki lafın belinde bira tokuşturmak isteyen karakterler barlarda buluşuyor, hatta bazı dizilere ev sahipliği yapmış barlar o dizilerden daha da kült oluyor. Haliyle insanlar, o yaşanmışlıkta bulunmak istiyor, en sevdiği karakterin mekanına müdavim olası geliyor. İşte bizim de keşke müdavimi olsaydık dediğimiz barlar ve onların geçtiği diziler.
Winchester – Shaun Of The Dead
Sene olmuş 2016, seyretmeyeni damlı – damsız hiçbir mekâna almıyorlar baştan söyleyelim. Kült komedi Shaun of the Dead karakterlerinin buluşma noktası olan Winchester da, olsa da takılsak denilecek mekanlardan.
Karakterlerimizin ağır müdavimi oldukları bar, neredeyse her planın içinde kendine yer buluyordu. Ahşap ağırlıklı klasik İngiliz pub atmosferi, dartlar, bilardo ve jukeboxlar ile çevrili Winchester, filmin çekildiği dönemde gerçek bir bardı. Adresi de Monson Road, New Cross Gate, Londra. Malesef günümüzde kapalı. Zombi istilasi mekana pek de hayırlı gelmemiş olacak.
The Titty Twister – From Dusk Till Dawn
George Clooney’in henüz Abdullah Gül’e benzetilmediği, Tarantino’nun yüzündeki fırlama liseli ifadenin kaçıp gitmediği dönemlerden bir Robert Rodriguez klasiği. El Mariachi ve Rezervuar Köpekleri’nden 4, Pulp Fiction’dan 2 yıl sonrasındayız. 90’lar sinemaya aradığı kayıp ruhunu yeniden kazandırmış, yeni yönetmenler ve oyuncularla yeni bir çağ başlamış. Tam da bu çağın orta yerinde geceden gündüze değil de, bugünden yarına değil de, çok acil olarak değil ama çabuk çabuk gibi, günbatımından şafağa vampirler çıkıp geldi.
From Dusk Till Dawn, uslu uslu oturup film izlediğimiz dönemlerin altını üstüne getirmişti. İlk yarısı aile filmi olarak geçerken ansızın masaya yılanlı Salma Hayek çıkartmalar, Hayek’in şampanyalı ayağını Tarantino’nun ağzına sokmalar( tam o anda Clooney’in bakışı efsane) gibi sahnelerle fantastiko bir bar ortamı yaratılmıştı.
The Titty Twister bardan ziyade aslında bir gece kulübü. Aztek tapınağının üzerine inşa edilmiş mekan, haliyle doğal bir vampir mekanı. Gece kulübü, bar ve vampir ilişkisinin en şahane örneklerinden biridir Titty Twister. İsmini nerden aldığını söylemeye gerek yok herhalde.
Bob’s Country Bunker – The Blues Brothers
Loş ışıklar, mavili siyahlı renkler, fötr, takım elbesi Dan Aykroyd ve John Belushi… Sinema tarihinin efsane aksiyon komedilerinden The Blues Brothers adı üstünde müzik ve gece hayatına damardan giriyor. Zaten sadece aksiyon komedi demek yanlış olur, Blues Brothers ayrıca bir müzikal de. Bob’s Country Bunker gerçek bir mekan değil. Universal stüdyolarında tasarlamış bir set. Cab Calloway, James Brown, John Lee Hooker, Aretha Franklin ve Ray Charles gibi efsanelerin yer aldığı bir setten bahsediyoruz. Kurmacası bile baş döndürücü.
In Bruges ve “aah aah” o bar
Ken (Brendan Gleeson) ve Ray’in (Colin Farrell) Brugge şehrinde lafladıkları barın ismi ‘Zwart Huis’ yani Siyah Ev. 1400’lü yıllardan beri hizmet veren mekânda hâlâ o günlerden kalma dekorlar bulunuyor.
Yavşak Ray’ın “adamsın olm adam” diye bağırasımızın geldiği Ken’e “*One gay beer for my gay friend, one normal beer for me” lolosu çektiği bara, filmi izlerken de içimiz gitmişti. Zaten Brugge şehrinin bu filmle elde ettiği popinin miktarı tek başına Belçika’yı bile katlamış durumda. Şu filmin ikincisi olsa da “İstanbul’da” diye çekilse keşke. O zamana kadar geriye bir Beyoğlu kalırsa mesela, Tarlabaşı – Tünel – Gassaray hattında Brendan Gleeson ve Colin Farrell, “İstanbul’da” dehşet olmaz mı?
Mos Eisley Cantina – Star Wars
Şimdi diyeceğiz ki öyle pek de Star Wars seven insanlar değiliz, Tatooine’yi başımıza yıkacaksınız. Hayranlarına saygıdan pek sesimizi çıkarmıyorduk ama kafamız şişti yiter ya! Sokaktaki adama bağlayıp “filmdir nihayetinde” bu kadar da şeetmeyin dememize ramak kaldı. Linç olmadan seriye Star Wars katkımızı yapalım da beynimize kılıcı yemeyelim. Mekanımız Mos Eisley Cantina hani Mos Eisley Cantina Band’ın sahne aldığı fena ortam.
Comrades – Wayne’s World
Stairway to Heaven çalmanın yasak olduğu Fenderler, arabadaki efsanevi Bohemian Rhapsody sahnesi, garaj band dönemleri, hair metal ve bir 90’lar fırlamalığı daha. Bugün izlense ciddi anlamda büyük saçmalık. Yani o kafayı bugünde anlamak imkansız. Tema bar şeklinin Wayne’in dünyasındaki yansıması olan “Comrades” ise bugün olsa deli gibi tutacak mekanlardan. Anında hipster çekim merkezi olur.
Cheers – Cheers
Olayımızın belki de sıfır noktası. Arkadaşlık ne kadar güzel, kankalık ne hoş, müdavimlik dünyanın en güzel şeyi değildir de nedir temalı dizimiz Cheers ve kendi kadar ünlü barı Cheers!
Barın ardında ciddi ciddi uzaylı olduğundan şüphelendiğimiz Woody Harrelson ve bugünlerde Fargo’daki yaşlı polis amca olarak arzı endam eden Ted Danson’ın görev aldığı Cheers’in olayı zaten barda geçiyor olmasaydı. Televizyon tarihinin en uzun süre devam eden sitcomlarından olan yapım, bugün izlendiğinde sıkı senaryosuyla hâlâ ilgi çekmeyi başarıyor.
Moe’s – The Simpsons
https://www.youtube.com/watch?v=qeV_v8sdKy0
Televizyon klasiklerinden lafı açmışken Springfield’e sapıp Moe’ya uğramadan yapamazdık. Cheers için Ted Danson’un canlandırdığı Sam Malone ne kadar cool takılan bir abimizse Simpsons‘daki Moe o kadar heder edilmiş bir zavallıydı. Yıllar yılı ne çektirdiniz adama be insafsızlar. Bart’ın telefon keklemelerinden Homer’ın dummkopfluklarına ömrü yendi bitti Moe’nun. Bar açmak isteyen tüm liseliler! Moe’nun hayatına bakın, sonra karar verin.
Paddy’s Pub – It’s Always Sunny in Philadelphia
https://www.youtube.com/watch?v=xLSBSvNUUjY
Başka sözümüz yok.
Coupling’deki bar
Dizi hakkında bir fikriniz yoksa sizi şöyle alalım. Farklı bir iki barda takılırlardı. Kızlar erkek, erkekler kız tavlamaya çalışır, pintleri birer ikişer yuvarlarlardı. Zaten hayli eğlenceli bir senaryoya sahip olan dizi, verdiği gazla direkt “oha amma da güsel bar ortamları var lavukların” etkisi yaratıyordu. Bir de nasıl ki Woody Harrelson uzaylıların erkeğidir, Coupling’deki Susan da (Sarah Alexander) uzaylıların kadınıdır. Öyle değişik bir insan…
Harvard Bar – Good Will Hunting
Daha çok dizilerden gittik ama sinema tarihinin en kapak sahnelerinden biri bir barda geçiyorsa bunu da atlamak olmazdı. Matt Damon’un kankası Ben Affleck ile birlikte En İyi Senaryo Oscar’ını kaptığı filmde Harvard’lı bir ibiş, üniversite tarihinin en keko elemanı damgasını yiyiyordu. Biz dublajlısını koyduk, orijinalini isteyen zaten bulur…
Cenk Taylan Eryiğit okuyucu Bonusu
Facebook yorumlarında önerilerini paylaşan takipçilerimizin yanında bize “özelden” ulaşan Cenk’in Mavi İstiridye isteğini de okuyucu bonusu yapalım dedik. Yüzbaşı Harris’in çektiği tüm acılar için gelsin: Polis Akademisi ve Mavi İstiridye Barı 🙂 Bu bar filmden sonra öylesine ünlü oldu ki dünyanın farklı yerlerinde aynı adı taşıyan mekanlara ilham kaynağı oldu.
Sahneyi ünlü yapan şarkı Bonusu
https://www.youtube.com/watch?v=8xn3CXv6o2E
70’ler ve 80’ler gösteri hayatını belirleyen o danslar nasıl ortaya çıktı sanıyordunuz?