Bir hikâyeniz var diyelim. Pek de ilgi çekici değil, hatta oldukça sıkıcı. Bunu kaleme alırken yapacağınız ekleme ve çıkarmalar hikâyenizin macera düzeyini artırmalıdır değil mi? İşte macera türünde eser üreten yazarların yaptıkları da biraz buna benziyor. Kiminin başından sahiden çok enteresan olaylar geçiyor, kimiyse duyduklarını, gördüklerini hayalleriyle süsleyerek ortaya gerilimi ve heyecanı bol bir eser meydana getiriyor. Tüm bunları layıkıyla harmanlayıp kaleme aldığınız zaman artık önemli bir macera romanı ortaya çıkarmış oluyorsunuz. Adını sıkça duyduğumuz, bazısının da ne hikmetse kıyıda köşede kaldığı macera türünde en iyi 15 kitap derlemesine göz atarken tabii ki bu tercihlerin subjektif olduğunu söylemekte yarar var. Zaten objektif dediğimiz şey de genelleşmiş subjektiflik değil midir? Haydi başlayalım!
1. Frank Herbert – Dune Serisi
Dune, insan ve makineler arasındaki kanlı savaş olarak anılan Butlerian Cihad’dan sonra tüm bilgisayarları ortadan kaldıran ve “İnsan zihnine benzer hiçbir makine yapmayacaksın.” diyen bir kararname çıkaran fütüristik, teknolojik olarak aşırı gelişmiş bir gezegen olan Arrakis’te geçiyor. Dune, değerli olan tek şeyin yaşamı uzatabilen ve bilinci artırabilen bir ilaç olan “baharat” melanjı olduğu, yaşanılması neredeyse imkansız olan bir dünyayı yönetmekle görevli soylu bir ailenin varisi olan çocuk Paul Atreides’in hikayesidir. Bilinen evrende gıptayla bakılan ve bir güç göstergesi olan baharat melanjı, uğruna öldürmeye değer bir ödüldür. Çünkü melanj, yalnızca baharatın sağladığı bir tür çok boyutlu farkındalık ve öngörü gerektiren uzay navigasyonu için gereklidir. Atreides Hanesi ihanete uğradığında, Paul’ün ailesinin yıkımı ve sonucunda Paul kendisinin bile hayal edemeyeceği kadar büyük bir kadere doğru bir yolculuğa çıkacaktır. Muad’Dib olarak bilinen gizemli adama dönüşürken, insanlığın en eski ve ulaşılmaz rüyası gerçekleşecektir. Hikaye, imparatorluktaki farklı derebeyliklerinin hem Arrakis’te hem de Arrakis’in baharatında kontrolü elde etmesi için mücadelesini anlatırken siyaset, din, ekoloji, teknoloji ve insan duygularını çok katmanlı etkileşimlerini de sorguluyor.
2. Dan Brown – Başlangıç
Seveni de çok sevmeyeni de. Ama Dan Brown’un macera türünde önemli eserler meydana getirdiği bir gerçek. 2017 yılında yayımlanan Başlangıç aslında varoluşu sorgulama kitabı diyebiliriz. Eski bir soru olan “Nerden geldik, nereye gidiyoruz?” sorusu, kitabın iskeletini oluşturuyor. Bilimden sanata, felsefeden psikolojiye kadar her türden disiplinin yanıt aradığı bu soru, kitapta bir bilgisayarcının yanıt bulduğu iddiasıyla şekilleniyor. Geleceğe önem veren ve fütüristik bir bakışa sahip olan bu bilgisayarcı, tüm semavi dinlerin önde gelenleriyle toplantılar yapıp buluşunu açıklar ve hayatına her şeyin değişeceği mottosuyla devam eder. Dinlerle bilimin, dindarlarla ateistlerin “başlangıç”a dair görüşleri harmanlanarak bir arada verilir. Kitapta bununla beraber yapay zekâ, kuantum gibi farklı konulara da konuk oluyoruz.
3. Sir Arthur Conan Doyle – Sherlock Holmes’ün Maceraları
Gelelim polisiye edebiyatın tüm zamanlarda en sevilen eserlerinden birine. Sir Arthur Conan Doyle tarafından oluşturulmuş, Britanyalı hayali karakter Sherlock Holmes gelmiş geçmiş en dikkat çekici dedektif kahramanların başında gelir. Bugün dizi, film gibi birçok farklı sektörde de takip edilen Sherlock Holmes, yazarın on iki hikâyesinin bir araya getirildiği bir kitaptır. Sıkı durun! Bu eserin ilk yayımlanma tarihi 1892’dir. Yani 19. yüzyılın sonları. Maceradan maceraya koşan Holmes ve Doktor Watson, bizi Londra sokaklarında, zengininden fakirine, soylusundan taşralısına kadar pek çok değişik
hayatın içine sokuyor. Bugün popülerlik basamaklarını ikişer üçer tırmanmış olan Sherlock Holmes karakteri, işte bu on iki farklı dedektiflik maceralarından oluşuyor.
4. Alexandre Dumas – Monte Cristo Kontu
Alexandre Dumas’nın klasik intikam hikayesi aynı zamanda haksız yere hapsedilen, kaçan, servet kazanan ve düşmanlarından intikam almaya çalışan bir adama odaklanan nihai macera hikayesidir. Tüm bu yaşanan maceralar, Avrupa tarihinin siyasi ve askeri açıdan en istikrarsız dönemlerinden birinin yer alıyor, kelimenin tam anlamıyla her an her şeyin olabilecekmiş gibi göründüğü bir dönem.
İşlemediği bir suçtan hapse atılan Edmond Dantes, If kalesine hapsedilir. Orada Monte Cristo Adası’nda gizlenmiş büyük bir hazine yığınını öğrenir ve sadece kaçmaya değil, aynı zamanda hazineyi ortaya çıkarmaya ve onu hapsedilmesinden sorumlu üç adamın yok edilmesini planlamak için kullanmaya kararlıdır. Dumas’nın gerçek hayattaki bir haksız yere hapsedilme vakasından esinlenen destansı acı ve intikam hikayesi, 1840’larda ilk kez seri hale getirildiğinde büyük bir popüler başarıydı.
5. Sarah Jio – Yeşil Deniz Kabuğu
Amerikalı gazeteci ve yazar Sarah Jio’nun bir aşk hikâyesini ve onun hallerini anlattığı, zorlanmadan okuyabileceğiniz hoş bir kitap Yeşil Deniz Kabuğu. Kitabın başlangıcındaki zaman 2050 yıllarıdır. Yaşlı bir büyükanne, torununa başından geçen bir aşkın öyküsünü anlatmaktadır. Bundan hemen sonra yazar bizi geriye doğru götürür, büyükannenin aşkı da hikâyeye dahil olur, yaşanan aşk ve istemeyerek de olsa başa gelen ayrılık anlatılır. Büyük aşkını unutup yeni biriyle evlenme adımlarını atan ve tam bu sırada olayların geliştiği kitap hafiflemek ve güzel bir okuma yapmak isteyenlerin okuyabileceği bir kitap.
6. Jostein Gaarder – Sofie’nin Dünyası
Norveçli yazarın bu ünlü kitabı yazıldığı 1991 yılından bu yana pek çok dile tercüme edildi. Uzun yıllar boyu felsefe öğretmenliği yapması yazarın bu eserini vücuda getirmesinde etkili olmuştur. Eserin konusu kabaca; on beşinci yaş gününü kutlamaya hazırlanan Sofie’nin, posta kutusunda rastladığı
“Kimsin sen?” yazılı bir kağıtla beraber kendisini felsefeye ve sorgulamaya vermesidir. 30 bölümlük kitap varoluşa dair bu ve buna benzer sorulardan ve felsefe tarihinden oluşmaktadır. Bu bakımdan felsefe tarihi üzerine kurgulanmış bir roman olduğunu söyleyebiliriz.
7. J. G. Ballard – Güneş İmparatorluğu
Ballard’ın Güneş İmparatorluğu, İkinci Dünya Savaşı’nda Şanghay’ın düşmesinden sonra Japonlar tarafından esir alınan bir çocuğun hikayesidir. Ailesinden kaos içinde ayrıldıktan sonra, Jamie Graham vahşi bir şekilde yiyecek aramaktan kurtulur ve bir hapishane kampının göreceli güvenliği için Japonlara teslim olur. Jim, kendisini esir halde tutan bu kişilere hayranlık duymaya başlar, ama macerası Jim’i daha da karanlık yerlere götürmeye devam eder. Ballard’ın savaş ve yoksunluk, gözaltı kampları ve ölüm yürüyüşleri, açlık ve hayatta kalma üzerine kaleme aldığı bu romanı, tamamen ortak olmayan bir dünyada geçen gerçek bir reşit olma hikayesidir.
8. Stieg Larsson – Ejderha Dövmeli Kız
İsveçli yazarın polisiye romanı Ejderha Dövmeli Kız, aksiyon ve macerayı sevenlerin başucu kitaplarından biridir. Milenyum üçlemesinin ilki olan ve 2005 yılında yayımlanan kitap bu tarihten
itibaren Avrupa ve Amerika’da best-seller olmuştur. Eserin belki de en önemli özelliği ise kadın vurgusu. Kadına karşı yapılan fiziksel ve ruhsal istismarlara bu kitapta yer veriliyor. Eserin
başkişisi Lisbeth Salander, farklı ve marjinal görünümü ve hacker olması nedeniyle ilgi çekici bir karakterdir. Araştırmalar yaparak geçimini sağlayan Lisbeth, bu defa bir gazeteci olan Mikael Blomkvist’in hayatını araştırmakla görevlendirilir. Kesişen yollar, aşk, ihanet, kadın gibi başlıca temalara sahip Ejderha Dövmeli Kız, kalın bir kitap olmasına karşın birkaç günde bitirmeden bırakamayacağınız heyecan dolu bir kitap.
9. Yevgeni İvanoviç Zamyatin – Biz
Rus yazarın en bilinen, distopik romanıdır. George Orwell, Aldoux Huxley gibi distopya romanlar yazmış birçok yazarın esinlendiği Biz, totaliter anlayışı ve kısıtlanan özgürlüğü konu alır. Romanda “tek devlet” adını taşıyan bir yönetim yapısı vardır ve burada bireylerin isimleri değil, sayıları vardır. İnsan doğasının ve hatta tabiatın kendisinin reddedildiği, her şeyin adeta matematik denklemleri gibi yaşandığı bir dünyanın romanıdır Biz. Bu bakımdan özellikle son yıllarda gündemden düşmeyen “korkunç gelecek”, Zamyatin tarafından henüz 1920’de yani neredeyse yüzyıl önce kaleme alınmıştır. Karşı ütopyanın en iyi örneklerinden birini sunan Biz, tahakkümün ve baskının ne derece ileri gidebileceğini, bunun bir hayal ürünü olmadığını çarpıcı bir dille anlatıyor.
10. Paulo Coelho – Simyacı
Dünyaca tanınan Brezilyalı yazar Paulo Coelho’nun üçüncü romanı olan Simyacı, Doğu’nun mistik ögeleriyle bezenmiş içsel bir yolculuğun kitabı. Bu yolculukla beraber kitabın bunca yıl bu kadar rağbet görmesinden temel neden şu soruya dair önerme yapmasıdır: Kendi kaderini kendin nasıl yazabilirsin? Hayatı yaşamaya yönelik bir harita görevi gören kitabın bizi etkileyen yanı da sanıyoruz ki budur. Eserin başkişisi olan İspanya’dan Mısır piramitlerine doğru yola çıkan ve hazinesini aramaya
koyulan Endülüslü çoban Santiago, masalsı öyküsüyle bize belki bir yol haritası çıkarabilir.
11. Ernest Hemingway – Silahlara Veda
Birinci Dünya Savaşı sırasında geçen ve Hemingway’in savaş sırasında İtalya’da bir ambulans şoförü olarak kendi deneyimlerinden esinlendiği Silahlara Veda, tamamiyle macera romanı kategorisinde yer alır. Frederic Henry, İtalyan Ordusunda sağlık görevlisi olarak hizmet veren bir Amerikalı; hemşire Catherine Barkley ile tanıştığında başlangıçta bir oyalanmadan başka bir şey istemez ama yavaş yavaş hemşireye aşık olur. İlişkileri savaş, yaralanmalar, askeri mahkemeler ve ölümün kendisi tarafından sorunlu yollardan geçer.
Silahlara Veda’nın yayınlanmasıyla Hemingway’in modern bir Amerikan yazarı olması itibarını daha da pekiştirdi ve eser, Hemingway’in ilk en çok satan kitabı oldu.
12. J. D. Salinger – Çavdar Tarlasında Çocuklar
Gönülçelen adıyla da bilinen roman, ergenlik döneminin isyankârlığıyla ilgili görünse de her yaşa hitap eden bir itiraz romanıdır. İlk kez 1951’de Amerika’da yayımlanan eser, ahlaka aykırı olduğu gerekçesiyle sansürlenerek adeta bir denetimli serbestlik yaşamaya başlar. O günden bugüne hem en
çok yasaklanan hem de en çok okunan kitapların başında gelir. Başkarakter Holden Caulfield’ın yatılı olarak okuduğu mektepten atılmasıyla macera başlar. Eser Caulfield’ın okuldan atıldıktan sonraki üç günlük sürecini anlatmaktadır. 17 yaşındaki bu çocuk yetişkin dünyanın düzenine karşı tepki duyan, modern hayata mesafeli bir genç olarak karşımıza çıkıyor. Yazarla benzer özellikle taşıyan başkişimizin insanların çoğunu yapmacık bulduğu bu eser, mutlaka okunması gereken, kalbe dokunan önemli bir eser.
13. J.K. Rowling – Harry Potter Serisi
Tabii ki macera, aksiyon dediğimizde akla gelebilecek belki de ilk eser, en çok satanlarda tüm dönemler boyunca en tepede yer alan Harry Potter’dır. Birçoğumuzu ergenliğinde yakalamış ve yetişkinliğe ulaştığımızda dahi heyecanından asla kaçamadığımız Harry Potter serisi, hayal âlemlerinin belki de en güzeli. Karanlık büyücü Lord Voldemort ve kahramanımız Harry Potter arasındaki iyi ile kötü, aydınlık ile karanlık arasındaki amansız savaş tüm serinin iskeletini oluşturuyor. Kitaplarının yanı sıra film, oyun, tiyatro gibi farklı alanlarda da hayat bulan Harry Potter, yeni gelen her nesli etkisi altına almaya ve yetişkinliklerinde de onları etkilemeye şüphesiz devam edecek. Seri sırasıyla; Felsefe Taşı, Sırlar Odası, Azkaban Tutsağı, Ateş Kadehi, Zümrüdüanka Yoldaşlığı, Melez Prens ve Ölüm
Yadigârları’ndan oluşuyor. Filmlerinden ayrı kitaplarından ayrı hazlar alacağınız Harry Potter, mutlaka okunması gereken bilim kurgu ve macera romanlarının olmazsa olmazı desek yanlış olmaz.
14. Miguel de Cervantes – Don Quijote
Edebiyatın en büyük eserlerinden birisi olarak kabul edilen Don Quijote, Alonso Quixano’nun maceralarını anlatıyor. Orta yaşlı bir adam şövalye kitaplarına o kadar takıntılıdır ki onları taklit etmeye ve gezgin bir şövalye olmaya karar verir. Böylece sadık bir yaver bulma, zor durumdaki genç kadınları kurtarma ve yel değirmenleriyle savaşma yolculuğu da başlar.
Deneysel biçimi ve edebi yolculuğuyla Don Quijote, genel olarak ilk modern roman olarak kabul edilir. Eser, Fielding ve Sterne’den Flaubert, Dickens, Melville ve Faulkner’a kadar yılda bir kez, “tıpkı bazı insanların dini bir kitabı okur gibi” yeniden okuyan bir dizi yazar üzerinde son derece etkili olmuştur.
15. F. Scott Fitzgerald – Muhteşem Gatsby
İrlanda asıllı Amerikalı yazarın en önemli eserlerinin başında Muhteşem Gatsby gelir. Birinci Dünya Savaşı döneminde yetişen yazar bu eserinde de savaşın Amerika’da duyulan etkilerinden, ekonomik krizden ve çeşitli sorunlardan bahseder. Peki bunun neresi “muhteşem”? Jay Gatsby adlı başkişimiz,
zengin ama bu servetine nasıl eriştiği bilinmeyen, daha sonra ise büyük bir çaba ve emek sonucunda bu kadar mal varlığına sahip olduğu anlaşılan bir adamdır. Gelgelelim, zenginliğin verdiği türlü ayrıcalıkların insanı pek de bahtiyar etmediğini, mutluluğu aradığı yerlerde paranın bir anlamı olmadığını kavrayınca “Amerikan rüyası”ndan uyanmaya başlar. Sosyal içerikli ve realist bir tavrın hâkim olduğu eser, pek çok kere yüksek satış rakamlarına ulaşmıştır.