Sinema dünyasında birbirinden farklı binlerce insan bulunmaktadır. Farklı millet ve kültürlerden geliyor oluşları, izlediğimiz filmlere konuları ele alış ve anlatış tarzları ile direkt etki ederler. Bunun dışında bazı oyuncular vardır ki hem yıldız kişiliği hem de gündelik hayatındaki karakterini milyonların önünde saklamadan yaşıyor olmaları sebebiyle kendilerini genele daha yakın ve samimi bir noktada konumlarlar.
Emma Thompson da bu samimi yapıdan ziyadesiyle nasibini almış ve kanka modunda takılası bi kişi olduğunu açıkça göstermiştir. “Eğer bir oyuncuyla takılma şansım olsa bu mutlaka Emma Thompson olmalı” dediğinizde size “Neden?” diye soranlara vereceğiniz 14 yanıt.
Olduğundan farklı davranmadığı için
Yıldızlar söz konusu olunca kişilik ister istemez ikiye bölünüyor. Bizim bildiğimiz ve özel hayatlarındaki şeklinde. Ancak Emma Thompson söz konusu olunca pek çok kural gibi bunu da yok sayabilirsiniz.
İnsan hakları ve çevre konusunda son derece duyarlı olduğu için
Konu hakkında kim duyarlı değil diyebilirsiniz. Ancak Thompson mikrofon başına her geçtiğinde bu iki konu hakkındaki duyarlılığını milyonların önünde tekrarlayarak, farkındalık yaratma konusunda diğer yıldızlardan bir adım önde yer alıyor. Ya da çevre örgütlerinin kampanyaları için rahatını bozup harekete geçiyor.
Bir Cumartesi gecesi dışarıya çıkacaksak eğlencenin dibine vurulacağının garantisi olduğu için
Röportajlarında sıfır kompleks-tavır sahibi olduğu için
Emma Thompson kameralar karşısında sergilediği samimi tavırlarıyla kalpleri kazanmanın yanında kahkahaya boğma yetisine de sahip. Yukarıdaki röportajında da çocuklarına karşı sergilediği korumacı tutumun onu adeta Wolverine’e dönüştürdüğünden bahsediyor.
“Aşk Her Yerde” Etkisi
“Aşk Her Yerde – Love Actually(2003)” filminde kızına hediye alacağı zaman Barbie yerine Barbie kıyafetleri giymiş Ken’i seçerek üzerine sarf ettiği Barbie ve dünyası ile dalga geçen repliği film içinde söyleyebilecek yegâne oyuncu olduğu için.
Kalabalık kadrolu kıpır kıpır romantik komedi “Aşk Her Yerde” İngiltere’nin neredeyse tanınmış bütün oyuncularını bir araya getiren enfes bir seyirlikti. Yönetmen ve senarist Richard Curtis, o meşhur bebek sahnesini Emma Thompson için özel olarak yazdığını daha sonra dile getirdi.
Oyuncunun oyuncu olduğu çağda yıldızdı
Thompson, aynı yıl içinde (1994) hem En İyi Kadın (Remains of the Day) hem de En İyi Yardımcı Kadın oyuncu (In the Name of Father) dalında adaylık aldı. Bu başka pek çok oyuncu tarafından yapılmış diyebilirsiniz ama 90’lı yıllarda popüler olan oyuncular ve rol aldıkları unutulmaz filmler düşünülünce her iki dalda birden ilk beşe kalmak günümüzdeki kadar kolay değildi.
Temel İçgüdü – Basic Instinct filminin başrolünü reddettiği için
Emma reddettikten sonra yapımcılar Sharon Stone’a teklif götürmüş ve Stone da evet cevabını verince sinemanın efsanevi kadın karakterlerinden biri doğru vücutta hayat bulmuş oldu. Stone kariyerinin mihenk taşı olan bu film hakkında verdiği karar sebebiyle Thompson’a ne kadar teşekkür etse az.
Altın Küre tarihinde gelmiş geçmiş en iyi teşekkür konuşmasını yaptığı için
Sahneye adım attığında herkes gibi yapımcı, yönetmen, oyuncu arkadaşları, ailesi vb. herkese teşekkür edip sahneden inecekmiş hissi yaratsa da yine aynı konsepte sahip konuşmayı ödülü kazanmasına vesile olan eser üzerinden ilerleyerek yaptı.
“Sense and Sensibility” eserinde Jane Austen tarafından bizzat kaleme alınan mektuplarda geçen cümleleri teşekkür konuşmasında yönetmen, yapımcı, oyuncu ve basın sorumlusuna uyarlayarak ödülü ne kadar hak ettiğini de ispatladı. Aradan yıllar geçmiş olmasına hâlâ akıllarda dün gibi taze.
Hem oyunculuk (Howard’s End-1992) hem de senaryo (Sense and Sensibility-1995) dallarında Oscar kazanan tek kişi olduğu için
Oyun gücü konusunda elde ettiği adaylıklar kendisinin iyi oyuncu olarak anılmasına zaten hizmet eden bir konu başlığı iken işin içine bir de Jane Austen’in ünlü kitabını senaryolaştırmak ve sonucunda da Oscar’a uzanmak her aktristin yapabileceği türden bir iş değil.
Çoğumuzun korkulu rüyası olan ve sinemada itinayla uzak durduğumuz Shakespeare’i daha samimi ve daha sıcak bir hale getirdiği için
İngiltere’nin dünya tiyatrosuna en büyük hediyelerinden biri olan Shakespeare aslında orijinal metinlerinde geniş kitlelere ulaşması zor bir yapıya sahip. Ancak işin içine on parmağında on marifet Emma Thompson giriyorsa en sıradan izleyicinin bile anlayacağı ama orijinaline de sadık bir metinle karşılaşırsınız.
Şöyle ki İngilizcede kullanılan kelimeler de zaman içerisinde tıpkı bizde olduğu gibi değişime uğrayarak modernleşmiştir. Shakespeare eseri “Much Ado About Nothing” filminde yaptığı doğaçlamalar orijinal metnin yapısına o kadar uygundu ki daha sonra filmin yönetmeni ve eserin uyarlayıcısı Kenneth Branagh tarafından değiştirilmeyerek çekildiği şekliyle vizyona sokuldu.
Ödül törenlerinin keyfini çıkartmakta üzerine kimseyi tanıyamayacağımız için
Her aktris için güzel görünmek önceliklidir. Hele ki adaylar açıklanırken kameraların dibinize kadar girip zoom yaparak kazanan açıklanana kadar öyle kalacağını düşünürseniz daha da özenli olmanız gerekir ama Emma Thompson için bunların hiçbiri önemli değil.
Okyanusun her iki yakasında da saygın olup da çok da sevilen nadir insanlardan biri olduğu için (talk show)
Sadece İngiltere ve Avrupa değil, Amerika’nın da çok sevdiği bir isim olan Emma Thompson birçok talk show’a konuk olarak katılarak kendisini daha çok sevdirmeye devam ediyor. Katıldığı programlardaki rahat ve eğlenceli hali de bunun en güzel kanıtı.
Meryl Streep’in Oscar adaylığı elde etmesine pişman olmasına sebep olacak kadar iyi bir oyuncu olduğu için
Oscar söz konusu olunca Meryl Streep’in Mars’a kadar giden şöhretini hepimiz biliyoruz ama bu bazen abartıya kaçan saygı hali Streep’in kendisini de rahatsız ediyor. Öyle ki geçen yıl “August Osage County” ile adaylık elde edip en yakın arkadaşlarından birine, “Saving Mr.Banks” ile dışarıda bıraktığı Emma Thompson’a, ne kadar üzüldüğünü anlattığı bir e posta göndermiş. Thompson da cevaben “Sevindim” yazmış.
Tam bir değişim ustası olduğu için
Nanny Mcphee, Harry Potter’da canlandırdığı Sybil Trelawney başta olmak üzere saç rengi ile gelen değişime ek olarak kostümlü filmlerle gelen şöhretinin de etkisiyle bu dünyanın içinden veya dışından her türde karakteri inandırıcı kılması Emma Thompson’u diğer oyunculardan ayıran en önemli noktalardan biri.