Televizyonlar nedense 1970’lerin filmlerini pek sık vermiyor; hatta 1980’lerin yapımlarına bile rastlamak neredeyse imkansız. Yaşlı falan değilim saçmalamayın, sadece o dönemin seslerini renklerini de seviyorum. Işık kullanımı o zamanlar daha doğalmış gibi geliyor, kostüm ve aksesuarlar da öyle. Yıldızlar daha bir insan gibi, daha bizden gibiler.
Sonra Sports Illustrated ya da Victoria’s Secret çekimleriyle karşılaşınca insan Avatar görmüş gibi oluyor. Aşırı bir kontrast, süper canlı renkler, kızlar falan zaten acayip güzel ama bunların makyajsız hallerini de görüyoruz ya da sokakta az makyajlı hallerini. Tenleri bulaşık süngeri gibi, göz altları patates, simadan makyaj alınınca ruh da uçup gitmiş gibi, yorgun argın bünyeler. Doğallık en güzeli diye kasmak değil amacım da en azından ben özlemişim doğal insan görmeyi. Karşımıza zamanının divalarının makyajsız halleri çıkınca haklı olduğuma karar verdim. Cildi yormayacaksın arkadaş.
Marilyn Monroe
Canım içi Marilyn New York’da oyunculuk dersleri alırken fotoğrafçı Milton Greene ve karısının evine konuk olmuş. Greene’in bu az bilinen havuz resmi Monroe’nın en doğal hallerinden biri. Hem poz yok hem makyaj. Tam olduğu gibi eğlenirken.
Prenses Diana
Geleceğin prensesi her zamanki gibi sade ve olduğu gibi. Fotoğrafın üzerinde yazanlar da nemrut kraliyet ailesinin prenses üzerindeki baskıcı triplerini kanıtlar nitelikte: Yayınlanamaz. Kokoş sülale neolacak. El birliğiyle yediler gül gibi kızı.
Liza Minnelli
Judy Garland’ın kızı olsam ben de makyaj yapmazdım manyak mıyım. Minnelli’nin bildiğimiz normal hali kırmızı dudaklar ve dev kirpikler. Bu fotoğraf ünlü yıldız dönemin en iddialı filmi Kabere’tle Oscar’ı almadan hemen önceye denk geliyor gibi.
Elizabeth Taylor
Bize makyajsız geldi ama biraz makyaj olduğunu yazanlar da olmuş. Biraz olsa bile böyle bir ışıltıya kavuşabilmek için Elizabeth Taylor olmak gerekiyor herhalde. Belki de o pırıltı yıldızın elmas takıntısından geliyordur kim bilir. Bu arada divalar arasında en kıl olanı bu olmalı, kendisiyle rol alan her oyuncu sonradan ne kadar kaprisli bir manyak olduğunu yazıp durdu. Güzel de yaşlanamadı zaten.
Brigitte Bardot
Olaylar olaylar, neler geçmiş kızcağızın başından. Listenin sonunda Bardot ile de ilgili güzel bir link var bakmanızı tavsiye ederim. Fransızların dünyaya kazandırdığı ilham alınası şeylerden olan Bardot sonradan bu “şey” olma halinden ne kadar sıkıldığını anlatıp durdu. Bu makyajsız fotoğrafta yıldızın simgesi olan dev sarı saçlar ve siyah eyeliner yok. Belki de bulanabilecek en nadir fotoğraflardan birisidir.
Sophia Loren
En azından biraz ruj var diyelim ama üst dudak hattına dikkat, 3d printerla çizilmiş gibi değil de nedir. Memem de var zaten çıkartır masaya koyarım der gibi bir de duruş.
Audrey Hepburn
Sene 1958, The Nun’s Story filminde çekim hazırlıklarını beklerken yalın güzelliğin tasviri ööylece duruyor.
Ava Gardner
Puslu bakışlarla var olmanın dayanılmaz dayanılmazlığının dayanılmazlığı. Böylesine kendinden emin ve benliğiyle barışık bakışlarla bir kadın savaşlar çıkartıp, savaşlar durdurabilir.
Dolly Parton
Ekşi de bunun için Nurhan Damcıoğlu’nun ABD görmüş klonu demişler ki çok doğru. Bi fark var Nurhan Damcıoğlu Dolly’den 10 kat kadar daha yetenekli bir kadın. Ayrıca derler ki koyun Dolly’nin ismi de Dolly Parton’dan gelmedir. Dolly Parton’ın tombikto memeli olmasından ve Dolly’nin klonlanmasında meme hücrelerinden yararlanılmasından dolayı.
Twiggy
Dönemin güzellik anlayışını değiştirmiş, herkes balık eti peşinden giderken incecik hatlarıyla bugünlerin yolunun açmış şıllık bu işte. Aslında çok seviyoruz da insan bazen kıl oluyor haliyle. Fotoğrafta ünlü modeli en az kendi kadar ünlü kirpiklerinden önce ve sonra olarak görüyoruz.
Jayne Mansfield
Yalan yok hep kıyaslandığı Monroe’dan çok daha güzeldir. Hatta Hollywood camiasındaki sarışınların hepsinden daha güzeldir. Hani Sophia Loren’in şu ünlü fotoğrafta memelerinin arasına gözlerinin düştüğü kadın var ya, işte o kadındır Mansfield. İnanılmaz bir hayatı var bu ablanın, not alayım da bir ara derleyeyim. Fotoğrafta saç tamam sıra makyaja gelecek.
Jean Harlow
Platin saçın taşınabilir, sevilebilir, okşanabilir olduğunu 1930’larda kanıtlayan Harlow’un bu makyajsız resmi 1932 yılından.
Ingrid Bergman
Hollywood altın çağının 3 Oscarlı İsveçli yıldızı bu fotoğrafta tam komşu bir teyze gibi. Kuzeyin asilliğini her daim hissettiren bu güzel insan zaten hiçbir zaman abartıya kaçmamıştı.
Doris Day
Que sera sera’yı bir Frank Sinatra’dan bir de Doris Day’den dinleyeceksin sonra üzerinde bir de bu ikisinin Young at Heart’ını izleyip ülkenin tırt gündeminden kendini iki saatliğine de olsa sıyıracaksın. Aktris bu pozunda henüz 20 yaşında, daha dünyaca ünlü bir yıldız değil ama bundan sadece 3 – 4 sene sonra dev kariyeri hızlı bir açılış yapacak. Day, bugün 91 yaşında bir nine ama hâlâ aynı duru güzelliğini taşımayı başarıyor. Canım benim. Bu liste ilginizi çektiyse Unutulmaz Aşk Şarkılarına İlham Perisi Olmuş 15 Gerçek Kadın yazısına da bir göz atın derim.
Bonus: Doris Day – Que Sera Sera
Dönemin örnek iyi aile kızı olma timsali.
Bonus 2: Sevtap Parman – Que Sera Sera (it & döt vesiyon)
Olamama timsali.