Eflatun rengi halk arasında menekşe rengi olarak da bilinir. Eflatun rengini mordan ayıran fark ise morun ışık tayfında veya gökkuşağının içinde görünmesidir. Çünkü mor; kırmızı ve mavinin bir karışımıdır.
Eflatun rengi ise görünür ışık tayflarında en yüksek titreşime sahip bir mor tonudur. Eflatun rengi mavinin dinginliği ve kırmızının şiddetini aldığı için asalet, lüks, güç ve hırs ile ilişkilendirilir.
Ayrıca zenginlik, savurganlık, yaratıcılık, bilgelik, onur, ihtişam, bağlılık, barış, gurur, gizem, bağımsızlığı da temsil eder.
Büyülü bir renk olarak eflatun…
Eflatun rengi doğada nadir görülen bir renk olduğu için genellikle kutsal ve büyülü görülür. Bu sebeple eflatun rengini verdiği lavanta, orkide, leylak ve menekşe çiçekleri narin ve kıymetli kabul edilir.
Eflatun rengi;tüm kişisel ve ruhsal gelişimimizi etkiler.
Sezgilerimizi ve psişik kabiliyetimizi güçlendirirken, günlük yaşamımızın günlük dramalarının üstünde daha fazla farkındalık ve bilgi edinmemize yardımcı olur.
Eflatun rengi aynı zamanda adrenalini ve kalp aktivitesini uyarır.
Kalbin işlevselliğini, dolaşım sistemini, böbrekleri ve üreme sistemini ihtiyaç duyulana göre dengeler.
Eflatun renginin ortaya çıkışı
Yard.Doç.Dr. Şebnem Soygüder; Renk ve Algı Psikolojisi makalesinde eflatun renginin ortaya çıkışıyla ilgili şu bilgileri paylaşıyor:
“William Perkin adlı bir İngiliz kimyacı, 150 yıl önce kömür üstünde deneyler yaparken, geleceğin kadın modasında devrim yaratacak bir renk keşfetmişti. Artık, dünyada herkes bu renkte elbiseler giyiyor, bu renkte aksesuarlar takıyor ve bu renkte makyaj yapıyordu. Ardından, bu rengin bilimsel yararları da ortaya çıktı. Eflatun renk, tüberküloz etkeni basiller ve DNA’ların incelenmesinde bilim adamlarına önemli adımlar sağladı.
1853 yılında Perkin kömürden boya elde etmeyi başardı.
Taşkömürü katranından “anilin” maddesini elde etmiş, bunu oksitlenmeye tabi tutarak, sonucunda erguvani-menekşe renginde bir boya maddesi ortaya çıkarmıştı. Perkin’in “movein” (mor renkli boyarmaddeler grubunu tanımlayan terim) adını verdiği renk, bugün leylak, mor, eflatun, macenta, patlıcan moru ya da frambuaz tonlarıyla da biliniyor.
1857 yılında ipek kumaşlar eflatun rengine boyanmış, British Colour Council (İngiliz Renk Konseyi) yeni renk tonuna, boya endeksinde 225 numarayı vermiştir.
Eflatun rengin ulaştığı aşama, geçtiğimiz yüzyıldaki kötü imajı düşünüldüğünde oldukça etkileyici.
Eflatun, uzun zaman “düş kırıklığı”nın rengi olarak görüldü; “zehir”, “acı” ve “ümitsizlik” simgesi sayıldı. Ressam Wassily Kandinsky’ye göre, bu rengin hastalıklı, üzüntülü ve sonu çağrıştıran bir yönü vardı. Renkler hakkında kapsamlı yazıları olan Johann Wolfgang von Goethe, bu rengi yaşlılıkla ilişkilendirmişti. Renk testlerinin uygulandığı denekler, eflatun için “kuşkulu”, “gizli”, “yasak”, “yozlaşmış” ve “hastalıklı” nitelendirmelerini yapıyorlardı.”
Her şey Kraliçe Victoria’nın eflatun rengi elbise tercih etmesiyle değişti…
Kraliçe Victoria, kızının düğününde eflatun renkli bir elbise giydi. Bir de dünya modasının en gözde kadını Fransa kraliçesi Eugenie, bir gardırop dolusu movein renkli giysi siparişi verdi. Eflatunun göz rengine çok uyduğunu düşünüyordu. Modaya yön veren bu iki kadın, Avrupa’daki kadınlar arasında gerçek bir eflatun furyası başlattı.
Ve böylece bir zamanları kötü imajlı rengi şimdilerde modern ve sıcak bir renk olarak tanımlanıyor.