Elini çenesine dayamış, oturup kara kara düşünen çıplak adamın heykelini çoğumuz biliriz. Heykel sanatının en ünlü örneklerinden olan bu heykelin ülkemizdeki serüvenini ve onun anımsattığı ilginç bir aşk öyküsünü anlatacağız bugünkü listemizde. Huzurlarınızda Rodin, Camille Claude ve Bakırköy’deki Düşünen Adam Heykeli…
1. Rodin ve Düşünen Adam
Aslı Paris’teki Rodin Müzesinde bulunan ve Fransız Heykeltıraş Auguste Rodin’in felsefi düşüncenin simgesi haline gelen en ünlü eseri “Düşünen Adam Heykeli. 1900’lü yıllarda yapılmıştır. Zaman içinde pek çok kopyaları yapılan heykel Belçika, Almanya, Norveç, Japonya, Fransa, Danimarka gibi farklı ülkelerde müzeleri ve üniversitelerin bahçelerini süslemektedir.
2. Akıl hastanesinin bahçesinde bir heykel
1950’li yıllarda Türkiye’de, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin bahçesindeki yerini alıncaya dek Düşünen Adam heykelini bir akıl hastanesinin bahçesine yerleştirmek, kimsenin aklına gelmemişti.
3. Ve hastanede bir heykeltraş
O yıllarda akıl hastanenin başhekimi olan Fahri Celal Göktulga Düşünen Adam’ı ilk önce bir dergide görmüş ve heykelin bir kopyasının hastane bahçesine yapılması fikrini ortaya atmıştı. Ancak hastane bütçesinde bu iş için gerekli para olmadığı için bu sırada hastanede tedavi görmekte olan, heykeltıraş Kemal Künmat’a heykelin yapımı için ricada bulunulur, Künmat’ın görevi kabul etmesi ile de devasa bir kaya kütlesi askeriyenin de yardımıyla heykelin yapılacağı alana taşınır.
4. Parasız olmaz
O devasa kaya zaman içinde heykeltıraşın ellerinde şekillendikçe “Düşünen Adam” da ortaya çıkmaya başlar. Heykeli yapmaya devam eden Künmat emeğinin karşılığı olarak hastane yönetiminden o günün koşullarına göre oldukça yüksek bir para ister. Ellerinde ödenek olmayan hastane yönetimi Künmat’ı ikna etmek için, onu en iyi odalarda ağırlayıp ufak hediyeler verse de başarılı olamaz. En sonunda heykeli yapmayı bırakan Künmat hastaneden ayrılır.
5. Yarım kalan heykel
Düşünen Adam Heykeli, çenesini yaslayacağı kolu yapılmamış halde, öylece yarım kalır. Bir müddet sonra hastaneye depresyon tedavisi için yatan Yüzbaşı Mehmet Pişdar, tek kollu Düşünen Adam heykelinin eksik kalan kolunu tamamlamaya talip olur. Önceleri, Pişdar’ın bunu başarabileceğine inanmayan hastane yetkilileri ondan ayrı bir yerde taşı yontarak kolu yapması isterler. Sonunda sınavı başarıyla geçen yüzbaşıya heykeli tamamlama izni verilir. Üstelik heykeli tamamlaması karşılığında hastaneden taburcu edileceği sözü de verilerek. Böylelikle yarım kalan kol tamamlandığında Düşünen Adam da son halini alır.
6. Hastane dışındakilerin durumu içeridekilerden daha kötü
Gazeteciler hastane başhekimi Fahri Celal Göktulga’ya, bu heykelin bir akıl hastanesinin bahçesinde bulunmasının neyi ifade ettiğini sorarlar. Göktulga yarı şaka yarı ciddi gülümseyerek “Hastane dışındakilerinin durumu içeridekilerden daha kötü, bu heykel onların durumu ne olacak diye düşünüyor” şeklinde yanıt verir.
7. Düşünen Adam ve akıl hastanesi
Düşünen Adam’ın asıl yaratıcısı olan Auguste Rodin (1840-1917) yaşamı boyunca kadınlarla hep inişli çıkışlı ilişkiler yaşamış bir sanatçıdır. 1883 yılında tanıştığı heykeltıraş Camille Claudel ile birliktelikleri yıllarca sürmüş, bu süre Rodin’in altın yılları olurken Claudel için sonun başlangıcı olmuştur. Öyle ki bu ilişkinin sonunda ruh sağlığı bozulan Camille kendi eskizlerini ve heykellerini paramparça ederken, Rodin’i fikirlerini çalmak ve kendisini öldürme planları yapmakla suçlamıştır. En sonunda akıl hastanesine yatırılan Claudel ömrünün geri kalan 30 yılını burada geçirmiştir.
Bir kadına yaşattığı aşk acıları ve kıskançlıklar sonunda onun akıl hastanesinde yaşamasına sebep olan bir heykeltıraşın en ünlü eserinin, bugün aynı şekilde bir akıl hastanesinin bahçesinde bulunması, oldukça düşündürücüdür.
8. Bir kadın heykeltraş
Camille Claudel 1864 yılında Kuzey Fransa’da ailesinin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelir. Zor yıllarında ona tek destek olan erkek kardeşi Paul ise 1868’de doğar. Camille annesi ve kardeşleriyle birlikte 1881’de Paris’in Montparnasse bölgesine yerleşir.
9. Kadınlara yasak olan akademi
Çocukluğunda taş ve çamur gibi malzemelerle ilgilenmeye başlayan Camille, o dönemde Paris Güzel Sanatlar Akademisinde kadınların eğitim görmesi mümkün olmadığı için bir heykeltraştan özel ders almaya başlar. Annesi kızının bu merakını hiç desteklemezken, babası ölünceye kadar hep kızının yanında yer alır.
10. Rodin’le tanışma
1882’de Claudel, çoğu İngiliz olan bir grup genç kadınla bir atölye kiralar. 1883’te bu gruba heykel eğitimi veren kırklı yaşlarındaki Auguste Rodin’le tanışır ve bir yıl sonra da onun atölyesinde çalışmaya başlar.
11. Birlikte yapılan eserler
Bu tanışma Camille’in hayatının dönüm noktası olur; çünkü bir süre sonra o, Rodin’in sevgilisi ve sonra da en büyük rakibi olacaktır. Rodin bu göz kamaştırıcı yetenekten çok etkilenir. Artık hayatında en az kendisi kadar yetenekli bir kadın vardır ve birlikte pek çok işe imza atarlar. O dönemde Rodin “Cehennemin Kapıları” adlı ünlü heykelini yapar. Rodin’in bu eseri Camille’in yoğun etkisi ve yardımıyla yaptığı, hatta Rodin’in, başarısının büyük bir kısmını Camille’e borçlu olduğu söylenir.
12. Yola tek başına devam etmek
1890’lara gelindiğinde Camille artık yeteneğiyle nam salmış ve sanat çevreleri tarafından saygı gören bir sanatçıdır. Ama Rodin’in gölgesinde kalmak ve onunla yaşadığı fırtınalı aşk Camille’i rahatsız etmektedir. 1898’de bir yol ayrımına geldiğini anlayan Camille, Rodin’den ayrılma kararı alır. Artık yola tek başına devam edecektir, ancak bu çok kolay bir ayrılık değildir. Böylece Camille için yaşamının en zor ve özlem dolu günleri başlar. İşte acı dolu bu dönemde Camille, “Vals”, “Clotho”, “Olgunluk Çağı”, “Kayıp Tanrı”, “Geveze kadınlar”, “Sakuntala” gibi en önemli heykellerini yapar
13. Ona altını nerede bulacağını söyledim ama bulduğu altın kendi içindeydi
Rodin’in Camille için söylediği “Ona altını nerede bulacağını söyledim. Ama bulduğu altın kendi içindeydi” cümlesi onun ne denli başarılı bir sanatçı olduğunun belki de en önemli kanıtıydı. Gerek sanat yaşamında gerekse Rodin’le yaşadığı fırtınalı aşkta annesi ve kız kardeşi onu hiçbir zaman onaylamazken, babası ve erkek kardeşi, Camille’in sanatına ve sorunlarına sahip çıkarlar. Babasını erken kaybeden Camille, erkek kardeşi de diplomat olup Uzak Doğu’ya yerleşince tüm desteğini kaybeder ve yapayalnız kalır.
14. Yalnız kalan kadın
Sevdiklerinden uzak kalması, bir kadın sanatçı olarak yaşadığı yüzyılın olumsuzlukları ve özel hayatında Rodin’le yaşadığı sorunlar nedeniyle pek çok bakımdan yalnız kalan Camille, 1898’den sonraki yıllarda bir de maddi sorunlarla karşılaşınca ruh sağlığını kaybetmeye başlar.
15. Paranoyanın başlaması
1906’da sinir krizi geçirdiği bir gecenin ardından eserlerinin pek çoğunu parçalar, bir kısmını da nehre atar. Bir süre sonra ciddi paranoya belirtileri gösterdiği ve akıl sağlığını kaybettiği gerekçesiyle ailesi tarafından, Rodin’in de desteğiyle bir hastaneye kapatılır.
16. Akıl hastanesinde acılarla geçen otuz yıl
Çelişkiler, hüzünler ve sinir krizleriyle dolu otuz yılı kapatıldığı akıl hastanesinde yaşadıktan sonra 19 Ekim 1943 tarihinde yaşama veda eden Camille Claudet; sanatı elinden alınmış bir kadın heykeltraş olarak geride bıraktığı heykelleriyle adını sanat tarihine altın harflerle kazımıştır. Camille Claudel’in hayatı ayrıca beyaz perdeye de aktarılmıştır.