“Neşeli ol ki ♪♪ genç kalasın ♪ bu dünyadan zevk alasın ♪♪”
Hepimiz hatırlamışızdır bu kabus şarkıyı. Neşeli ol-> Genç kal-> E yani artık bi zahmet bu dünyadan zevk al! gibi aşırı derinlikli bir nasihat-tespit karışımı.
Dünyanın bu en didaktik mutlu etme çabasına bir de tersten bakalım: Bu dünyadan zevk al-> Genç kal-> Neşeli ol! Kalıp o kadar net ki değişen hiçbir şey olmuyor. Vallahi insanın neşesini kaçırır böylesi.
Bakınız Balkanların en fantastik kafalarının yaşandığı ülke olan Romanya’da, neşeli olmanın her hali yaşanıyor. Hem de sadece genç kalma amacıyla da değil, yaşamın her döneminde; hatta ölümde.
Burası Romanya kırsalında Sapanta Köyü Mezarlığı
kızcağız trafik kazasından gitmiş
Romanya gerçekten de çok ilginç kafaların yaşandığı bir ülke. Alemin en büyük korku figürü Dracula bu toprakların mezarlıklarından çıkıyor; ama aynı zamanda dünyanın en cici mezarlıklarından biri de Romanya’da.
Adı üstünde burası “Neşeli Mezarlık”
Bu abinin en büyük derdi içmekmiş, ölümü de alkolden olmuş
Köyde ölenler için yapılan mezar taşları taştan değil ahşap oymadan. Bu mezar başlıkları geleneksel metotlarla işleniyor ve rengarenk boyanıyor. Alanda mezarlık kavramına dair hiçbir kasvet yok. Korku, hüzün, ölümün soğuk yüzü yerine “Çok güzel insandı Andrei Abi, Tatiana Abla” tadında resimler var ve şiirler var.
Alın yazısının farklı bir biçimi
Köyde herkes birbirini tanıdığı için gizli saklı yok. Ahali kimin ne olduğunu biliyor. Mezarlara da bu durum gayet eğlenceli şekilde yansıyor.
Belki de intikam mezar taşına yazılan bir dizedir
Köydeki kasabın mezarında detaya da girilmiş. Mezar taşında kasap amcanın en sevdiği şey olarak şu yazıyor: En sevdiği şey barda başkalarının karılarının yanına oturmaktı. 🙂 Kasap amcanın karısı intikamını hayli sağlam almış.
Her şey sanatçı ruhlu Stan amca sayesinde başlamış
yerel bir müzisyenin mezarı
Mezarlığın tarihi 1930’lara gidiyor. Ioan Patras Stan adlı bir ahşap ustası ilk mezarı kendi yazdığı bir dizeyle birlikte ahşaba oyuyor, daha sonradan bu bir gelenek haline geliyor.
Ölenin arkasından gayet konuşulur
Stan usta kendisi de 1977 yılında mezarlığın bir üyesi oluyor ve el verdiği Dumitru Pop geleneği devam ettiriyor. Pop’a göre dünyadan göçüp gidenler geride kalanlara bu yolla mesajlar bırakmayı seviyorlar.
İnsanoğlu çoğunlukla benzer şekillerde ölüyor
Mezarlık için onca yıldan sonra yaşanan en büyük zorluk, bu küçük kasabada ölenlerin ardından yazılacak yeni ya da ilginç mesajlar bulunamaması. Haliyle onca yıldan sonra çoğu kişinin ölüm şekilleri ya da istekleri birbirine benzer olmuş.
Köyün yerel kıyafetleri de en az mezarlık kadar renkli
Pazar günü Ortodoks inancına göre kilisede ayin yapılıyor, ardından bir likör yuvarlanıyor ve mezarlık ziyaretine gidiliyor. Yöresel kıyafetler giymiş kadınlar bu ritüeli tamamlıyor.
Renkler ve yaşama dair simgeler
Bir kaza daha
Yıllar süren bu gelenek kendi üslubunu da oluşturmuş. Mezarlık Dili ve Edebiyatına göre sarı renk bereket, kırmızı tutku, siyah ise tabii ki ölümü simgeliyor. Mezar taşlarına çizilen siyah bir kuş, trajik ya da şüpheli bir figürü simgelemekte. Beyaz kuşlar ise sevgi, huzur ve özlem anlamına geliyor. Sarı bereket ise buradaki sarı arabayı tam olarak anlayamadık.
Her şey serbest, içten nasıl geliyorsa
3 yaşındaki bir kız çocuğunun mezarındaki şiir ise ona çarpan taksiciye lanet okuyor: Allah kahretsin seni, koca ülkede gelip de benim evimin önünü buldun!