Pek sansürlü bir festivali arkamızda bıraktık. Her ne kadar aylar öncesinden tutan heyecanımızın, sonrasında elimizde patlaması pek hoş olmasa da festivallerin hastasıyız. Festivalleri en güzel anlatan bir de anonim bir sözümüz var: Şehre festival gelir, mevsim değişir… Diyenin alnından öpüyoruz.
Festival öncesi listeler yapar, “gelecek film” haberlerini bir solukta paylaşır, festival arkadaşlıkları ediniriz. Hatta biletini alamadığımız filmleri not ederiz ki zamanı gelince izleyelim, bu zevkten geri kalmayalım.
Bu sebeple sizlere dünyadan takip edilesi film festivalleri listesi hazırladık. Bir Toronto’ya bir Cannes’e gidemeseniz bile; festivalleri takip etmekte, gösterilen filmleri not almakta fayda var. Bir anlamda sinema sektörünün de kaderini belirleyen, büyük ödüller için ip ucu veren festivaller bunlar; küçümsenecek gibi değil!
1. Cannes Film Festivali
Nuri Bilge Ceylan’ın müdavimi olduğu festival. Fransa’nın en havalı şehirlerinden biri Cannes’da düzenlenen festival 70. yılına merdiven dayamış durumda.
1930’ların sonunda Venedik Film Festivali’ne rakip olması dileğiyle kurulan bu festivalin çıkış amacını hiç samimi bulmasak da, geldiği yeri yadsıyamayız.
Casino’su, gece hayatı, eğlenceli plajlarıyla pek ünlü olan şehir, festival zamanında tam bir çılgına dönüşüyor.
Eğer festival zamanında -ki bu çoğunlukla Mayıs ayına denk gelir- Cannes’a giderseniz, birkaç ünlü görmek adına Palais des Festivals binasının önündeki kırmızı halıyı mutlaka ziyaret edin. Gerçi o dönemde, nerde otel bulup gideceksiniz orası muamma. Aylar aylar öncesinden rezervasyon yapmak önemli.
Kış Uykusu; Aşk; Hayat Ağacı; Mavi En Sıcak Renktir; Beyaz Bant; 4 ay, 3 hafta, 2 gün Cannes’da Altın Palmiye kazanan filmlerden.
2. Sundance Film Festivali
Şimdi geldik Amerika’nın göyya bağımsız film festivaline! Butch Cassidy and the Sundance Kid ile akıllara kazınan Robert Redford‘un 1981 yılında kurduğu festival, Hollywood sisteminin dışındaki sanatçılara ve sinema çalışanlarına destek vermek için yola çıkmışken, sonrasında amacından şaştı.
Sundance Institute tarafından düzenlenen festival, Amerika’nın Utah eyaletinde birçok sinefili bir araya getiriyor.
3. Venedik Uluslararası Film Festivali
Dünyanın en eski film festivalidir o. 1932 yılında düzenlenmeye başlanan festival, Ağustos sonu Eylül başı gibi tüm dünya sorunlarını unutturur ve herkesi kendine çekmeyi başarır.
Venedik’in Lido adasında, tarihi Palazzo del Cinema’da düzenlenen festival için orada bulunacaksanız elinizi çabuk tutmanız gerekir. Kalacaksanız da Lido değil Venedik tercihiniz olsun.
Altın Aslan (Leone d’Oro) alan filmlerin ise birkaçı şöyle: Güreşçi, Dönüş, Muson Düğünü, Özgürlüğün Bedeli, Bisikletçi, Üç Renk: Mavi, Marianne and Juliane… Hatırlarsanız geçtiğimiz yıl Kaan Müjdeci’nin yönetmenliğini üstlendiği “Sivas” filmi, Jüri Özel Ödülü’ne layık görüldü.
4. Berlin Uluslararası Film Festivali
Eğlencesine, sanatına, enerjisine aşık olduğumuz; tüm hipster’ların mabedi Berlin’deyiz şimcik. Berlin Uluslararası Film Festivali, Venedik ve Cannes ile birlikte Avrupa’nın üç büyüğünden biri desek yanlış olmaz.
1951 yılından bu yana Şubat aylarında gerçekleştirilen festival, Berlinale olarak da bilinir ki bizce bu söylem daha havalıdır, böyle söyleyiniz.
Şubat ayındaki Berlin soğuğuna dayanıp oralara giderseniz, ucundan azıcık ünlü göreyim derseniz Berlinale Palast’a gidin.
12 Kızgın Adam, Yaban Çilekleri, Manolya, İnce Kırmızı Hat, Çocuk Pozu; şehrin de sembolü olan Altın Ayı’yı kapıp yoluna devan eden filmlerden. Duvara Karşı, Bal ve Susuz Yaz da aynı ödülü alıp koltuklarımızı kabartan yerli filmlerden.
5. Toronto Uluslararası Film Festivali
Tarihi 1976 yılına dayanan bu festivale “Oscar’ın habercisi” de derler. Anlayacağınız sadece Kuzey Amerika’daki değil dünyadaki en prestijli festivallerden biridir. Sinemayla ilgileniyorsanız hatta kendinizi sinefil diye betimliyorsanız bu festivalin kaçırılmayacak derece önemli olduğunu biliyorsunuzdur. Onu diğerlerinden ayıran özelliği ise yarışmasız olması.
Hotel Rwanda, Shine, Silver Linings Playbook, Where Do We Go Now?, The King’s Speech, Precious, American Beauty; şimdiye kadar burada perdenin tozunu attıran filmlerden. Nasıl bir ünlü akını var, artık orasını siz düşünün!
6. Locarno Uluslararası Film Festivali
1946’dan beri sinema adına yeni her ne varsa onları sunmaktan geri kalmayan festival! Bu sebeple keşif festivali olarak da bilinir.
İsviçre’nin Locarno şehrinde yerini alan bu festival de 70. yılına merdiven dayamıştır.
Ağustos ayında düzenlenen festivalin en can alıcı noktası ise; Piazza Grande’de yapılan açık hava gösterimleri. Nasıl güzeldir, nasıl kıskandırır, orada olmak istetir…
Festivalin büyük ödülü Altın Leopar. Bir de Bernardo Bertolucci, Ken Loach, Jean-Luc Godard, Abbas Kiarostami, Alain Tanner, Werner Herzog, Agnes Varda gibi yönetmenlerin aldığı “Onur Leopar”ı var.
7. San Sebastián Uluslararası Film Festivali
Bu festival Naomi Watts, Brad Pitt, Michael Douglas, Elizabeth Taylor, Audrey Hepburn, Meryl Streep gibi isimleri ağırlamış; film yapsa da izlesek dediğimiz Almodovar ve Coppola’nın kariyerlerindeki çıkışa ön ayak olmuştur. Anlayacağınız bu festival yabana atılacak gibi değil; takibe alalım.
Eylül ayında yolunuz San Sebastian’a düşerse hem sinemanın hem de deniz/kum/güneş üçlüsünün tadını mutlaka çıkarın!
2008 yılında Yeşim Ustaoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı Pandora’nın Kutusu, Altın İstiridye kazanan filmlerden biri. Diğer birkaçı da şöyle: Magical Girl, Dans La Maison, Rumble Fish, Niwemang…
Bu arada, bilmeyeniniz tabii ki yoktur ama Türkiye’deki festivallerin de habercisi olalım istedik;
8. İstanbul Film Festivali
Baharın gelişine mi yoksa festivalin gelişine mi sevinelim? Her yıl Nisan ayında sinemaseverlere heyecan yaşatan festivalin tarihi 1982 yılına dayanıyor.
Bu zamana kadar bu festivale gelen ünlü yönetmen ve oyuncuların da haddi hesabı yok: John Malkovich, Sophia Loren, Bernardo Bertolucci, François Ozon, Paul Schrader, Theo Angelopoulos, Paul Cox, Abbas Kiarostami, Emir Kusturica… diye daha uzar gider bu liste.
Blind, What Richard Did?, The Loneliest Planet, Mayıs Sıkıntısı, Ayna, Yumurta da Altın Lale’yi kapan filmlerden.
9. Adana Altın Koza Film Festivali
21. Adana Altın Koza Film Festivali’ni ardımızda bırakıp önümüze bakıyoruz. 1969 yılında “Film Şenliği” adı altında düzenlenen festival, şimdilerde ulusal sanatçıların kendilerini gösterebildiği en prestijli festival.
Festivalin düzenlendiği ilk yıl Metin Erksan “En İyi Yönetmen”, Yılmaz Güney “En İyi Erkek Oyuncu”, Fatma Girik ise “En İyi Kadın Oyuncu” dallarında Altın Koza’yı alıp evine götüren sanatçılar oldu.
Sonrasında Toz Ruhu, Gözümün Nuru, Babamın Sesi, Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi, Bal, Beş Vakit, Sonbahar, Masumiyet; Altın Koza’lık filmlerden oldu.
10. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali
Türkiye’nin ilk kadın filmleri festivalidir o, medar-ı iftiharımızdır o. Uçan Süpürge tarafından 1998 yılından beri düzenlenen festival, İstanbul’da birçok festivalle yaşanan coşkuyu Ankara’ya taşıyor.
Peki festivalde neler mi var? Kadın yönetmenlerin uzun, kısa, belgesel ve animasyon filmleri var. Amaçları da daha masum olamaz: Sinema sanatının çarpıcı dilinden yararlanarak toplumsal cinsiyete ve kadın sorunlarına ilişkin tartışmaları yaygınlaştırmak.
11. Film Ekimi
Açıkçası İstanbul’da en yanakları sıkılası festival bu. Kışa ‘ha girdik gireceğiz’ diye içler kararırken, kendileri adeta güneş gibi doğuyor.
2002 yılından beri düzenlenen festivalde, ödüllü filmleri ve senenin vizyon filmlerini izleme şansı bulabilirsiniz. Öyle filmler geliyor ki bilet bulamayınca klavye kırarsın, Lale Kart’lılara bir güzel söversin. Gloria, Only Lovers Left Alive, No, Whiplash, Adieu au langage, Boyhood işte öyle filmlerden.
İddia ediyoruz, Film Ekimi filmlerinin çoğuna giden, sene boyunca ortamlarda “Ben bunu izledim, sen daha yeni mi izliyorsun” havalarını atabilir.
12. !f Bağımsız Filmler Festivali
Kış aylarının gönüllere taht kuran bir diğer festivali !f’teyiz şimdi. İstanbul, Ankara ve İzmir’de Şubat ve Mart aylarında düzenlenen festival, ucundan cep yaksa da bir sürü filmi getirip, farklı ve güncel temalar altında topluyor.
Sadece film festivali diye düşünmeyin, yanında sinemaseverleri buluşturan çılgın partiler, konserler, atölyeler gibi etkinlikleri de var. 14. yılı ardımızda bırakıp önümüzdeki festivallere bakıyoruz.
13. 1001 Uluslararası Belgesel Film Festivali
Bu festivalimiz de, “evde her gün belgesel izleyenlere” gelsin. 17. yaşını kutlayan festival, -onların deyimiyle- belgesel izleyicisinin, hiçbir külfet olmaksızın belgesel sinema ile buluşma hakkı olduğu düşüncesinden hareketle doğmuş.
Festival ilk yılından bu yana da hem yarışmasız hem de ücretsiz. Bizi mutlu eden bu özelliklerin yanında belgesel sinemacılar için dünya sinemasına açılan bir pencere, başka coğrafyaların temsilcileriyle bir araya gelmelerini sağlayan bir platform. Ayakta alkışlanası.