Her sene Fenerbahçeliler tarafından coşkuyla kutlanan “19 Temmuz Dünya Fenerbahçeliler Günü” (19.07) geldi çattı. Biz de bu özel günde Fenerbahçe’nin mabedi Şükrü Saracoğlu Stadı’nı Papazın Çayırı günlerinden bugüne size anlatalım, bu arada Fenerbahçe tarihinde keyifli bir gezintiye çıkalım istedik.
Fenerbahçe’nin bilinen ilk marşı ile başlayalım: “Mazinde bir tarih yatar!”
Marşın sözlerinin eski Fenerbahçe kalecisi Fecri Ebcioğlu tarafından yazıldığını da söylemeden geçmeyelim. Ne kadar eski bir marş olduğunu Alex’in adının geçmemesinden de anlayabilirsiniz.
Türk gençleri Kadıköy’de futbolla tanışıyor
“Fenerbahçem benim
Biricik sevgilim
Seninle ağlarım
Seninle gülerim
Söyle senden başka kimim var benim!”
1890’lı yıllarda Moda’da oturan İngilizler, 1823 yılında İngiltere’de oynanmaya başlanan futboldan seneler sonra iyiden iyiye etkilenmişler ve bunun sonucunda maçlar düzenlemeye başlamışlardı. Günlerden cuma ya da pazar değilse, Kuşdili Çayırı’nda, diğer iki gün ise şimdiki Fenerbahçe Stadyumu’nun da bulunduğu Papazın Çayırı’nda oynarlar; maçları izlemeye Kadıköy’ün her yerinden insanlar akın ederdi.
İzmir’de futbolun öncülüğünü yapan James La Fontaine, 1889’da İstanbul’a yerleşmiş; Kadıköy’de gençlerin oynadığı bu futbol-rugby karışımı spordan haberdar olmuş ve onlara kendisinin daha iyi bildiği futbolu öğretmişti. Bunun sonucunda “Kadıköy Football Association” adı altında bir takım kurmuşlar ve her akşamüstü Kadıköy’de maçlar düzenlemeye başlamışlardı.
Türklerin ilk futbol takımı ve Fenerbahçe’nin kökleri: Black Stockings FC (Siyah Çoraplılar)
“Yağmur çamur kar demeden
İyi günde kötü günde
Ölene dek yanındayız
Şampiyonsun sen Fenerbahçe!”
Türk gençleri bu maçları izlerken futbol oyunundan çok etkilenmişlerdi. Fakat ne yazık ki II. Abdülhamid zamanında mevcut monarşiyi korumak adına; Müslüman Türk gençlerinin bırakın bir dernek kurmak, bir derneğe üye olmaları dahi yasaktı.
Tüm bu baskılara karşı her türlü tehlikeyi göze alan Fuat Hüsnü Kayacan önderliğindeki bir grup (Reşat Danyal, Mehmet Ali); devrin yasaklarından kaçabilmek adına İngiliz adı altında, siyah çoraplı, kırmızı üst formalı bir futbol takımı kurdu: Blacking Stocking FC. Fakat takım, daha ilk maçlarında yakalanıp dağılmak zorunda bırakılmıştı.
Fenerbahçe’nin aslında 1899 yılında kurulduğunu biliyor muydunuz?
“Milyon yürek hep birlikte,
Ağlarız güleriz senle
Öyle büyüksün ki anlatılmaz
Sevdamızsın sen Fenerbahçe!”
Blacking Stocking FC’yi kuran gençler, ilk girişimlerinde başarısız olsalar da ipin ucunu bırakmayacak, vazgeçmeyecek; 1902’de Kadıköy Futbol Kulübü (bu da aynı sebeplerden dağıtılacak ve hatta gençler sürgüne gönderilmekle bile karşı karşıya kalacaklardı) ve yine yılmayıp 1907’de resmî olarak Fenerbahçe Futbol Kulübü’nü kuracaklardı. Beşiktaş’ın 1940 yılında haklı bir tüzük değişikliği ile kuruluş tarihini 1909 yılından, 1903 yılına yani Bereket Jimnastik Kulübü’nü kurduğu tarihe aldırması sonucu gönül rahatlığıyla şunu söyleyebiliriz: Kuran kişilerin neredeyse hemen hemen aynı kişiler olması dolayısıyla, aslında Fenerbahçe’nin gayriresmî kuruluş tarihi “1899”dur.
Bu büyük aşkın adı bakın nereden geliyor: Işık saçan fener
“Çayırda yaktığın fener
Yanar hala gönlümüzde
Sönmedi hiç, sönmeyecek
Işığımızsın sen Fenerbahçe!”
İstibdat rejiminin zayıflamasıyla beraber tekrar Fenerbahçe’yi kurma girişimleri konuşulmaya başlanmıştı. Kulübün kurucu başkanı Nurizade Ziya Bey oldu. Adını, güzel semtinden ve Fenerbahçe Burnu’ndaki ışık saçan fenerden alan Fenerbahçe, renklerini ise; diğer çiçekleri kıskandırırcasına açan, ilkbaharın müjdecisi, temizliğin sembollerinden papatyanın beyaz ve sarısından almıştı.
1907 yılının bir pazar sabahı Kadıköy’de ilk antrenman
“Yüz yıl önce doğdu şanlı efsane
Yüz yaşında mutlu ol Fenerbahçe!”
Sarı-beyaz kollu bol formalar, lacivert şortlar ve sarı löverli yün çoraplar ile Fenerbahçe, Kadıköy çimenlerinde ilk antrenmanını yaptı.
Kuruluşu tescil olunan ilk Türk kulübü
“Sarı lacivert rengimiz
Fenerbahçe her şeyimiz
Hiçbir şeye değişmeyiz
Çünkü Fenerbahçeliyiz!”
1. Meşrutiyet’in ilanını takiben artık Türkler de dernek ve kulüp kurma hakkı kazandı ve Ziya, Ayetullah, Enver ve Necip Beylerin önderliğinde bu yeni kurulmuş futbol kulübü tescillendi ve “kuruluşu tescil olunan İlk Türk kulübü” olma şerefine nail oldu Fenerbahçe. 1909 yılında renklerini sarı-lacivert olarak değiştirdi.
Kuruluş amaçlarından biri: “Bedenî ve fikrî terbiye yayılmasını sağlamak”
“Milyonlarca taraftarın yanyana
Bağırıyorlar hep beraber kolkola
Adınla, takımınla, taraftarınla
En büyük sensin Kanarya!”
Kuruluş amacı tüzüğün 2. maddesinde şöyle belirtiliyordu: “Kulübün takip ettiği amaç: Memlekette bedenî ve fikrî terbiyenin yayılmasını sağlamak. Vatan gençlerini vatanın korunmasına, zorluklara ve askerî seferberliklere hazırlamaktır.”
Amblemin çağrısı: “Kalpten gelen bir bağımlılıkla bu kulübe hizmet etmek”
“Her zaman, her yerde en büyük Fener!”
Fenerbahçe’nin ilk amblemini çizen solaçık Topuz Hikmet’in anlatısıyla:
“Kulübümüzün rengi sarı-beyazdan, sarı-laciverte çevrildikten sonra bu yeni renklerle bir amblem yaptırılması gündeme geldi. Arkadaşlarım bu amblemin çizilmesini benden rica ettiler. İlk önce bayrağımızın renkleri kırmızı ile beyazı bir araya getirdim. Sonra kırmızı üzerine bir kalp şekli çizerek bunu sarı-laciverte boyadım ve üzerine de metanet, kuvvet ve sağlamlığın ifadesi olan meşe dalını resmettim. Beyaz kısma da kulübümüzün ismini ve kuruluş tarihini yazdım. Rozetimizi çizerken, ona şu manayı vermeye çalıştım: Kalpten gelen bir bağımlılıkla bu kulübe hizmet etmek. Çizdiğim şekil arkadaşlarım tarafından beğenildi ve yeni amblem o tarihlerde Almanya’da bulunan Tevfik Haccar’ın aracılığıyla orada yaptırıldı. Yeni harflerin kabulünden sonra aynı şekilde muhafaza edildi. Sadece ‘Fenerbahçe Spor Kulübü 1907’ yazısı yeni harflerle değiştirildi.”
Ezeli rekabetin başlaması: İlk Galatasaray-Fenerbahçe derbisi
“Ya ya ya, şa şa şa, Fenerbahçe çok yaşa!”
Ülkenin resmî tatili olan cuma gününe istinaden kurulan Cuma Ligi’nde, tarihler 17 Ocak 1909 tarihini gösterdiğinde, Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) ile Fenerbahçe arasında “Dünyanın en hırslı 5 maçı” arasında gösterilecek maçlar serisi başlamıştı. O tarihten bugüne şampiyonluklar genelde bu iki takım arasında paylaşıldı.
Namağlup şampiyonluk / 58 gol atıp hiç gol yemeden gelen şampiyonluk
“Şampiyon Fenerbahçem ne istersen iste benden,
İstersen donatalım dört bir yanı bayraklarla,
İstersen çınlatalım dört bir yanı şarkılarla,
İstersen eğlenelim davullarla zurnalarla!”
Kuşdili Spor Kulübü’nü de bünyesine katan Fenerbahçe, 1911-1912 sezonunda namağlup şampiyon oldu. Artık ligde Türk futbol takımları itibar ve güç kazanmış, İngiliz ve Rum takımları şampiyon olamamaya başlamışlardı.
1922-1923 sezonunda ise hem namağlup hem de gol yemeden şampiyon olan Fenerbahçe, dünya futbolunda eşi benzeri görülmemiş bir başarıya da imza attı; 58 gol attı ve hiç gol yemedi
Türkiye’de ilk defa çeşitli spor şubeleri açarak futbol kulübünden spor kulübüne dönüşüm
“1907 doğdu aşkımız
Sarı lacivert renkleri oldu şarkımız
Sporun her dalında bizim şanımız
Hiç bitmedi bitmeyecek bizim aşkımız!”
Bu unvanı da eline alan Fenerbahçe, namağlup şampiyonlukla beraber maddi açıdan güç kazanarak, Altıyol’da bir kulüp lokali kiraladı ve aynı yıl futbol dışında başka spor dallarının da bünyesinde olması sebebiyle ismini Fenerbahçe Futbol Kulübü’nden Fenerbahçe Spor Kulübü’ne çevirdi.
Papazın Çayırı’nda Fenerbahçe günleri
“Gönlümde bayram sarı kanaryam
Tarihine dünyalar hayran
Büyük taraftar rengine kurban
Bu aşk bitmez sarı kanaryam!”
Daha önceleri İngiliz ve Rum gençlerinin maç yaptığı, daha önce Silahtar Ağa, sonraları ise Papazın Çayırı denilen yere Union Club’ın sahayı 30 yıllık kiralaması sonucu Union Club Sahası denmeye başlandı. Ancak maç gelirleri, giderleri karşılamaya yetmeyince, zamanın Ekonomi Bakanı Şükrü Saracoğlu’nun 1929’da önce Milli Emlak’a devredilirken, daha sonra Fenerbahçe Spor Kulübü’ne kiralanmıştı. Önce üstü ahşap, altı beton, 100 m²’lik ve 2.000 seyirci kapasiteli yeni tribünler inşa edildi, sonra karşısına 1.500 kişilik ikinci tribün yapıldı.
Kulüp binasının yanması ve kaybolan hatıralar…
“Sarının yanına lacivert koydum
Yıllardır ben senin esirin oldum
Yağmurlarda çamurlarda yanında oldum
Fenerbahçem sen bizim her şeyimizsin!”
Mütareke yıllarında halkın gururu ve moral kaynağı olan, Cihan Harbi’nde ise birçok sporcusunu vatan için feda eden Fenerbahçe’nin; içinde tüm kupa, hatıra ve kayıtlarının olduğu kulüp binası 5 Haziran 1932 tarihinde yandı.
Türkiye’nin stat mülkiyetine sahip ilk spor kulübü
“Ölümünee ölümünee ölümünee Fenerbahçee!”
Fenerbahçe’nin kulüp binası yanması sonrasında, en azından kendine ait bir stadyumu olsun düşüncesi oluştu. Halk, çeşitli yardımlarda, bağışlarda bulunmak için seferber oldu. İlk bağış ise, elbette ki, daha önce Fenerbahçe’nin hatıra defterine de yazı yazmış olan Mustafa Kemal Atatürk’ten gelecekti.
Yine Şükrü Saracoğlu’nun çabalarıyla, Fenerbahçe Stadyumu, 10 taksitte ödenmek koşuluyla 9.000 liraya (1.000 Reşat altını) Fenerbahçe Spor Kulübü’ne satıldı. Böylece Fenerbahçe unvanlarına ve ilklerine bir yenisini ekledi: “Türkiye’de stat mülkiyetine sahip ilk spor kulübü”.
Bugünlere kolay gelinmedi! Fenerbahçe’nin ilk eşya piyangosu ile borç ödeme günleri
“Yağmur çamur demem
Her maçına gelirim
Yollarına düşerim Fenerbahçe!”
36.000 m²’lik sahanın ve tesisleri kapsayan bu stadyumun geri kalan parası ise, tanesi 50 kuruştan satılan biletler ve Fenerbahçe’nin ilk eşya piyangosundan sağlanan 17.000 liralık kazanç ile ödenmeye çalışıldı.
Çimlerine, tribünlerine hasret… 18 yıl süren inşaat dönemi
“Senle birlikte güldü ağlayan gözler,
Fenerbahçe her şeye değer.
Sevgimizi tarife yetmiyor sözler,
Fenerbahçe en büyük değer!”
1962’de stat, yarısı 2,5 milyona, diğer yarısı ise Fenerbahçe’ye 70 yıllık kullanım hakkı sağlayacak şekilde Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’ne devredildi. Saha, 1964’te bir süreliğine maçlara kapatıldı. 1965’te yıkıldı ve 18 sene süren inşaat sonrasında 19 Eylül 1982 tarihinde oynanan Fenerbahçe-Altay maçında tekrar açıldı.
Seyirci kapasitesi konusunda öncü stat: Ayakta 32.000 kişilik seyirci kapasitesi
“- Sarı!
+ Lacivert!
– Şampiyon!
+ Fener!”
Statta çalışmalar devam ediyordu. Kaleler, Union Club’ın 1900’lerin başında rüzgârı kesmek amacıyla belirlediği yerlere getirildi. Seyirci kapasitesini artırmak amacıyla tribünler yüksek tutuldu. Ayakta yaklaşık 32.000 kişi kapasitesine ulaşıldı. Stat ışıklandırıldı ve gece maçları için de uygun hale getirildi. Temmuz 1998’de Gençlik ve Spor Bakanlığı ile bir sözleşme imzalandı. Bu sözleşmeye göre stat 49 yıllığına Fenerbahçe Spor Kulübü’ne kiraya verildi.
Stadın adı “Şükrü Saracoğlu Stadı” olarak değişiyor
“Seninle sonsuza dek sırt sırta veririm hey
Yanyanayız doğu, batı, kuzey, güney
Lefter’inle, Aykut’unla, Alex’inle gürle hey
Fenerbahçeli olmak ne güzel bir şey!”
Fenerbahçe, stadı için uzun yıllar “Fenerbahçe Stadı” ismini kullanmıştı. Stadın ismi, 22 Temmuz 1998’de Aziz Yıldırım başkanlığındaki yönetimin isteğiyle, uzun dönem Fenerbahçe Başkanlığı yapmış Şükrü Saracoğlu’nun ismini alarak, “Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu” olarak değişti.
Kimdir stada adı verilen Şükrü Saracoğlu?
“Ölüm olsa da ucunda
Bayrağın hep avucumda
Forman olsun başucumda,
Fener yazsın mezar taşımda!”
Türkiye Cumhuriyeti’nin 5. Başbakanı. Maliye Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı görevlerinde bulundu. 1953 yılında ölen Şükrü Saracoğlu, 17 yıl Fenerbahçe Spor Kulübü’nün başkanlığını yaptı.
Kapasite artırma projesi kapsamında yapılan çalışmalar ve “Yeni Açık”ın yıkılması
“Sarı lacivert renklerin
Dünyada yoktur eşin
Sen yaşayan efsanesin!”
Aziz Yıldırım yönetimi döneminde başlayan kapasite artırmaya yönelik projede; numaralı, maraton ve kale arkası tribünler yıkılarak yeniden yapıldı. Böylece, statta maç seyretme imkânına sahip olabilecek kişi sayısı 50.000’e yükseldi.
Yeni projeye göre; stadın üstü tamamen kapatılacak ve futbol sahasının etrafındaki koşu pistinin kaldırılması ile de beraber stadyumdaki akustik düzelecekti. 1999-2000 sezonunda inşaat ilk olarak “Yeni Açık” diye adlandırılan, Kurbağalıdere tarafındaki tribünün yıkımıyla başladı.
Migros ve Telsim Tribünleri ile İstanbul’daki seyirci ve hasılat rekoru kırıldı
“Geliyor geliyor Fenerbahçe geliyor
Sahaların efendileri geliyor
Geliyor geliyor Fenerbahçe geliyor
Yıldızların ayak sesleri geliyor!”
2000-2001 İstanbulspor ile yapılan açılış maçı ile Migros Tribünü hizmete girdi. Bu tribünle beraber açık tribün kapasitesi 30.000’e yükseldi. Aynı sezon diğer açık tribün inşaatına başlandı ve 6 Mayıs 2001’de oynanan ve Fenerbahçe’nin galibiyetiyle sonuçlanan maçla beraber Telsim (2009’dan beri Türk Telekom) Tribünü hizmete girmiş ve kapasite 42.000’e yükselmişti. Bu maçta İstanbul seyirci ve hasılat rekoru kırıldı.
Fenerbahçe Müzesi, mağazası, kafeler…
“Sesler gelir Kadıköy’den hep biraz bu günlerde
Adın düşmez bu dillerden şampiyonsun Fenerbahçe!”
Bir süre maraton tribünü olmadan maçlarına devam etmek zorunda kalan Fenerbahçe, 2002’de bu tribünü tekrar açtı. Mermer zemini, cam duvarları olan tribünün içinde iki kata açılan, 5.000 kişi kapasiteli kafe, pub ve lokantalar yer aldı. Soyunma, basın ve hakem odaları, yönetim ve toplantı salonları, 60 lüks loca, yeni açılan Fenerium mağazası ve yine bu tribünün altında yer alan Fenerbahçe Müzesi taraftara hizmet etmeye başladı.
Tribün gibi tribün: Fenerium Tribünü
“Fenerbahçe sevgisi, futbolun efendisi
Bu taraftarın sesi susmaz, susmaz
Sarıyla lacivertim, sana gönlümü verdim
Sensiz bir dünya olmaz, olmaz!”
Numaralı Tribün yıkılarak yerine 9 ayda yeni bir tribün yapıldı. Şubat 2006’da üst kısmı, nisan ayında ise alt kısmı hizmete giren Fenerium Tribünü ile beraber, 6,5 yıldır süren projeler sonunda kapasite 53.500’e çıkarılmış oldu. Aynı zamanda hizmete giren Basın Tribünü’ne ise, spor yazarı İslam Çupi’nin anısına “İslam Çupi Basın Tribünü” ismi verildi.
Taraftarına değer veren kulüp: Türkiye’de bir stadyumda ilk ısıtıcılar Şükrü Saracoğlu’nda
“Sarı lacivert rengin
Vazgeçilmez yeminim
Sana canım feda Fenerbahçe!”
Ekim 2006’da Şükrü Saracoğlu Stadı’nın tribünlerine ısıtıcılar eklendi. Fenerbahçe yönetimi taraftarlarını düşünüp bu ısıtıcıları kullanıma açtı ama zaten maç sırasındaki coşku ve heyecan stadı da seyircileri de fazlasıyla ısıtıyordu.
UEFA Kupası Finali’nin ev sahibi
“Fenerbahçe Cumhuriyeti
Hem sarısı hem laciverti
Coşturuyor bu milleti
Fenerbahçe Cumhuriyeti!”
Uzun yıllar 19 Mayıs etkinliklerinin yapıldığı ve Balkan Oyunları’nın da düzenlendiği Şükrü Saracoğlu Stadyumu, 2009 UEFA Kupası Finali’nde Ukrayna’dan Shakhtar Donetsk ve Almanya’dan Werder Bremen’in oynadığı maça ev sahipliği yaptı. Berabere biten karşılaşmayı, uzatma dakikalarında attığı golle kazanan Shakhtar Donetsk kupanın sahibi oldu.
Dünyanın en iyi 19. stadyumu seçildi
“Burası Kadıköy, buradan çıkış yok!”
Amerikan spor sitesi Bleacherreport.com’un 18 Aralık 2014 tarihinde yayınladığı dünyadaki en iyi 100 stadyum listesinde, Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu 19. sırada yer aldı.
360° Şükrü Saracoğlu Stadyumu gezisi için tıklayın. Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nun tanıtım filmi izlemek isteyenleri de şuraya alalım.
Fenerbahçelilerin yürek yüreğe, omuz omuza, sevgi selleri akıtarak kutlamalar düzenlediği en özel gün: 19.07 Dünya Fenerbahçeliler Günü
“Müjde Fener geliyor rakipler nerde
Fenerbahçem coşuyor dünyanın her yerinde
Bu taraftar bulunmaz hiçbir yerlerde
Kanaryam durdurulmaz hiçbir şekilde!”
“Neden Dünya?” diyenlere hemen cevap verelim. Fenerbahçe yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın birçok yerinde taraftarlara sahip.
Dünya Fenerbahçeliler Günü her sene -tabii ki Kadıköy’de- konserlerle, marşlarla kutlanıyor. Festival havasındaki kutlamalara kulüp yöneticileri de katılıyorlar. Kutlamalar esnasında lazer ve ışık gösterileri yapılıyor; sarı-lacivert Çin fenerleri gökyüzüne bırakılıyor. Futbolcular da saat tam 19.07’de sahaya koskocaman bir Fenerbahçe bayrağı seriyor ve büyük bir coşkuyla bu günü kutluyor.