Kendi iradesi dışında aklını, elini, kolunu, bacağını ya da tüm uzuvlarını kullanamayan, görmeyen, duymayan, konuşamayan, yürüyemeyen kişiler mi?
Sorumluluğunu bilmeyen, çoluk çocuğu olduğu halde çalışmayan, okumadığı halde her şeyi bilen, oturduğu yerden ülkeyi kurtaran, çocuklarının da okumasına izin vermeyen, karısının ve çocuklarının üzerinden para kazanan cahil kişiler mi?
Oturduğu yerden kalkmayan, tembel, kibirli, kıskanç, karşısındaki insanı küçük gören, kendini dev aynasında sanan, kendi görüşlerini ön planda tutan, her zaman başkalarında hata arayan, paylaşmasını bilmeyen, bencil kişiler mi?
Özür dilemesini, teşekkür etmesini, hayatı boyunca lütfen kelimesini kullanmasını bilmeyen…
Özür dilemesini, teşekkür etmesini, hayatı boyunca lütfen kelimesini kullanmasını bilmeyen, direksiyon başında bütün yolların kendisine ait olduğunu sanan, kaldırımda yürümesini bilmeyen, arabasından evinin penceresinden çöp atan, yerlere tüküren, sürekli küfür eden, sevgi ve saygıyı bile parasıyla alacağını sanan, para hırsına yenik düşen kişiler mi?
Sahtekârlığın her yolunu iyi bilen, devlet malını hor gören, aldığı maaşın hakkını veremeyen…
Sahtekârlığın her yolunu iyi bilen, devlet malını hor gören, aldığı maaşın hakkını veremeyen, amir ve müdürünün karşısında el pençe divan duran ama vatandaşa gelince “Bugün git yarın gel” diyen, insanları dolandıran, devlet parasını kendi parası gibi kullanan, ahlak tanımayan, insanlığı hiçe sayarak kendi kurallarını uygulayan, egoist kişiler mi?
Ölümlü dünya olduğunu unutup her türlü canlıya zarar veren, vicdanı, merhameti, acıma duygusu olmayan, korumasız, masum, çocuk, güçsüz, mağdur demeden tecavüz eden, yaratıklar mı?
Bunun gibi dünyadan ve birçok ülkelerden de örnekler verilebilir. Ancak o kadar olumsuzlukların içinde, “Hiç mi güzel örnekler yok?” diyebilirsiniz. Elbette ki var…
Bunun gibi dünyadan ve birçok ülkelerden de örnekler verilebilir. Ancak o kadar olumsuzlukların içinde, “Hiç mi güzel örnekler yok?” diyebilirsiniz. Elbette ki var, yoksa bu dünya nasıl ayakta durur. Tüm bu yazdıklarımın dışında, iyiliği, dürüstlüğü, hoşgörüyü, sevgiyi saygıyı ön planda tutan, o kadar güzel insanlarımız var ki. Olumlu olan her şey, olumsuzluğu kapatıyor.
Söylemek istediğim, yazdıklarımın içinde özürlü ve engelli kim?
İlk paragrafta yazdığım, istem dışı aklını, elini kolunu, bacağını, ayağını kullanamayan, görmeyen ve duymayan, his kaybı yaşayan kişiler mi? Yoksa…
İlk paragrafta yazdığım, istem dışı aklını, elini, kolunu, bacağını, ayağını kullanamayan, görmeyen ve duymayan, his kaybı yaşayan kişiler mi? Yoksa gerçekte her haliyle sağlıklı, aklı olan hatta aklını kötüye kullanan, gören, duyan ama gördüğünü ve duyduğunu kurnazca kendi egosu için kullanan, eli ayağı tuttuğu halde zararlı işler için kullanan, his kaybı yaşamadığı halde, yüreği ve beyni kara olan, kalp gözü açık olmayan kötü hisleri algılayan kişiler mi özürlü?
Aslında kelimelerin hiç önemi yok. Engelli, özürlü, sakat… Önemli olan insanların bu sözcükleri nasıl kullandığı. Üslup, konuşma tarzı, nerede ve nasıl kullanıldığı. Olumsuz bir kelimeyi bile konuşurken olumlu halde söylendiğinde çok güzel anlamlar ifade edebilir.
Kişilerin yaşam tarzı, aileleri, çevreleri, arkadaşları, birlikte olduğu kişiler o kişilerin konuşma tarzını etkiler…
Kişilerin yaşam tarzı, aileleri, çevreleri, arkadaşları, birlikte olduğu kişiler o kişilerin konuşma tarzını etkiler. Benim için önemli olan, kişilerin söyleyiş tarzları, üslupları ve o anda kalplerinden, beyinlerinden geçen düşünceler ve hisler.
Herkese sağlıklı, sıhhatli, iyi bir yaşam diliyorum. Karşımıza iyi niyetli insanların çıkması dileğiyle…