Günümüzde, insan ilişkileri bazı durumlarda gerçekten karmaşık ve içerisinden çıkılması güç bir hal alabiliyor. Toplumsal yaşamın bireye yüklediği sorumluluklar bazı durumlarda bireylerin bir hayli zorlu dönemlerden geçmelerine neden olabiliyor. Bununla beraber, toplumsal ilişkiler kadar, bireyler arası ilişkilerin de oldukça karmaşık bir yapıya sahip olduğu su götürmez bir gerçek. Bu nedenle, II. Dünya Savaşı’ndan sonra, özellikle sosyal bilimciler bireylerin birbirleriyle ve toplumla olan ilişkilerini açıklamak üzerine pek çok çalışma yaptılar, pek çok teori ileri sürdüler. İşte, Drama Üçgeni ismi verilen teori de, insan ilişkilerinin karmaşık yapısının çözümlenebilmesi adına atılan bir adımdı…
1960’lı yıllarda Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı psikiyatr Stephen Karpman tarafından geliştirilen Drama Üçgeni teorisi oldukça ilginç temellere ve kavramlara sahipti. Pek çok kadim masaldan, ev içi hayattan ve gündelik yaşam pratiklerinden ilham alıyordu. Drama Üçgeni teorisi, bireylerin bilerek veya bilmeyerek, hem toplumsal hem de karşılıklı ilişkilerinde mutlaka bir role büründüklerini ileri sürüyordu. Teoriye göre, bireyler toplumsal yaşamda ve karşılıklı ilişkilerinde şu üç rolden birisine bürünüyordu: “suçlayıcı veya zalim, kurban ve kurtarıcı…” Üstelik Karpman tarafından geliştirilen bu ilişki modelindeki roller, sürekli değişiyor ve dönüşüyor! İşte, ortaya atıldığı dönemden itibaren insan ilişkilerinin anlamlandırılabilmesine önemli katkılar sunan Drama Üçgeni teorisi hakkında bilmeniz gerekenler…
Drama Üçgeni, Stephen Karpman tarafından 1968 yılında geliştirildi
Karpman’ın insan ilişkileri ve karakterleri üzerine böylesine önemli teori geliştirmesi, aslında şaşırtıcı değil. Çünkü Karpman’ın babası Benjamin Karpman da son derece saygın bir psikiyatr idi. Yani Stephan Karpman, çocukluğundan beri insanın ve psikolojinin akademik olarak da incelendiği bir çevrede yetişmişti…
Drama Üçgeni, kadim masallardan ilham alıyordu
Çünkü pek çok masal, Karpman’ın geliştirmek istediği teoriye son derece uygun senaryoya sahipti. Örneğin “Kül Kedisi,” “Pamuk Prenses” ve “Kırmızı Başlıklı Kız” masalları, Karpman’ın Drama Üçgeni’nde tanımladığı rollere mükemmel bir şekilde uyan karakterlere sahipti. Buna göre, söz gelimi Kırmızı Başlıklı Kız masalında kırmızı başlıklı kız başlangıçta kurbandır. Kötü kalpli kurt, zalim ve oduncu ise kurtarıcıdır. Ancak, masal boyunca karakterlerin rolleri sürekli değişir! Tıpkı Drama Üçgeni teorisinin ileri sürdüğü gibi.
Kırmızı başlıklı kız kurbandır, fakat büyükannesi için kurtarıcı pozisyonundadır. Masalın sonunda ise, kırmızı başlıklı kız, kurda göre bir zalim haline gelmiştir. Elbette, drama üçgeni kadim yalnızca kadim masallarda anlatılanları irdelemek üzerine geliştirilen bir teori değil. Tam aksine, günümüzdeki insan ilişkilerinin karmaşık yapısını anlamaya yönelik bir teori. Bu noktada, teori ile ilgili güncel ve gündelik örnekler de var. Anne, baba ve çocuktan oluşan bir çekirdek ailede, anne veya baba çocuğu herhangi bir sebepten azarlar. İşte tam bu anda yaşam bir sahneye, aile üyeleri de Drama Üçgeni’ndeki rollerine bürünen oyunculara dönüşürler! Artık, azarlanan çocuk kurbandır! Azarlayan, anne veya baba zalim ve çocuğun yardımına koşan ebeveyni ise kurtarıcı…
Kurban, zalim, kurtarıcı…
Drama Üçgeni, bir üçgenin farklı uçlarında yer alan farklı karakter ve rollerdeki insanları tanımlıyor. Elbette, teoriye göre bu karakterlerin farklı farklı özellikleri var…
Kurbanlar; kendilerini çaresiz ve muhtaç hissederler, sorun çözemezler ve sorumluluk alamazlar. Hayattan zevk almazlar ve daha pek çok karamsar duyguya sahip edilgen kimselerdir. Ancak kurbanların en önemli özelliklerinden birisi de kendilerini sürekli kurban pozisyonuna sokmalarıdır. İhtiyaçları olmadıkları halde, her an bir kurtarıcı ararlar…
Suçlayıcılar veya zalimler; adı üzerinde suçlayıcı ve zalim karakterli insanlardır. Sürekli büyük bir öfke içerisindedirler. Her şart ve durumda her zaman haklıdırlar! Diğer insanlara karşı soğuk, öfkeli ve yargılayıcıdırlar! Kurbanlar nasıl sürekli bir kurtarıcı arayışında iseler, zalimler de sürekli bir kurban arayışındadırlar…
Son olarak kurtarıcılar; hemen herkesi kurtarmak ve herkese yardım etmeyi öncelik haline getiren insanlardır. Üstelik karşısındaki kişinin kurtarılmaya veya yardıma ihtiyacı olup olmadığı onlar için önemli değildir. Güçsüz olarak gördükleri insanlar için endişelenirler. Bu nedenle her an başka insanlara yardım etmek isterler. Ancak çoğu zaman, yaptıkları şey yardım etmek dışında her şeydir! Drama Üçgeni teorisinde, kurtarıcı kişiliklerin temel motivasyonu, yardım ettikleri için kendilerinin de yardım göreceklerine inanmalarıdır! Başkalarına, kendilerinin ne kadar “iyi” olduklarını kanıtlamaya çalışırlar. Bu sıra dışı motivasyon sebebiyle kurtarıcılar da sürekli bir kurban arayışı içerisindedir.
Drama Üçgeni’nin tanımladığı roller zamanla değişebiliyor?
Ancak hangi insanın hangi rolü üstleneceği, çocukluk dönemindeki yaşantısıyla yakından ilgili! Çünkü pek çok otorite tarafından kabul edilen bir psikoloji fenomeni, çocukluk döneminin kişilik oluşumun etkileyen en önemli faktörlerden biri olduğun ileri sürüyor! Örneğin çocukluk döneminde ciddi travmalar yaşayan bireyler çoğunlukla “zalim” rolünü üstleniyorlar. Çünkü öfkeliler! Kurtarıcıların, diğer insanlara karşı aşırı ilgili olmalarını sebebi ise çocukluk dönemindeki ilgi eksikliği! Ayrıca erken yaşta üstlenilen ağır sorumluluklar da bireylerin ilerleyen yaşamları boyunca “kurtarıcı” rolü oynamalarına neden oluyor. Kısacası, Drama Üçgeni’ne göre çocukluk dönemindeki yaşantı, insanların ileride hangi role sahip olacaklarını belirleyen temel unsur olarak kabul ediliyor.
Bu rollerin hiçbiri sağlıklı değil ve sonunda mutlak mutsuzluk var
Çünkü bütün roller, çocukluk dönemindeki olumsuz durumlar sebebiyle ortaya çıkıyor! Ayrıca, bu 3 rol de doğası gereği insanları kendi kişisel tatminleri için bencilce davranmaya zorluyor! Bununla birlikte, bir defa Drama Üçgeni’nin parçası olan bireyler, üçgende eksik kalan bir pozisyon olursa, doldurmak için üçgene yeni insanları dâhil ediyorlar! Yani, kurtarıcının kurban, kurbanın kurtarıcı araması hem psikolojik hem de fiziksel bir arayış! Öte yandan, Drama Üçgeni teorisi, bu üç role bürünen insanların da mutlaka mutsuz olacağını iddia ediyor. Mutlak mutsuzluktan kurtulmak için yapılması gereken ise üçgenin dışın çıkmak! Bunun için, kişinin üstlendiği rolü fark etmesi, kabul etmesi ve rolden uzaklaşması gerekiyor.
Kaynak: 1