Gün içinde ellerimizi kaç kez yıkıyoruz? Belki iki, belki beş… Ama o eller nelerle temas ediyor, hiç düşündünüz mü? Parmaklarımızla para sayıyoruz, metrodaki direklere tutunuyoruz, restoranda menü çeviriyoruz, sonra da hop! Gözümüze sürüyoruz, ağzımıza lokma atıyoruz, telefon ekranına dokunup mesaj yazıyoruz. Modern hayatın bu “dokunmatik” ritminde aslında farkında bile olmadan görünmez bir mikrop ordusuyla iç içe yaşıyoruz! Üstelik bu mikroplar sadece toplu taşımada ya da umumi tuvaletlerde değil; evimizdeki kesme tahtasında, ofisteki kalemde, kucağımıza aldığımız o sevimli kedide bile pusuya yatmış durumda. Kulağa biraz ürkütücü geliyor olabilir ama korkmayın, çözüm çok basit: Bilinçli olmak ve ellerimizi yıkamayı unutmamak! İşte dokunduktan sonra hemen ellerinizi yıkamanız gereken şeyler…
1. Nakit para
Kartla ödeme artık hayat kurtarıcı olsa da, bazı yerlerde hâlâ “nakit lütfen” diyenlerle karşılaşıyoruz. Peki o bozukluklar ve buruş buruş banknotlar ne kadar temiz olabilir? Araştırmalar, paraların üzerinde evcil hayvan DNA’sından tutun da vajinal bakteri ve virüslere kadar pek çok mikroorganizma olduğunu ortaya koyuyor. Evet, yanlış duymadınız. Üstelik bu paralar bazen 15 yıla kadar dolaşımda kalıyor! Dolayısıyla nakit para kullandıktan sonra, elinizi yıkamadan sakın ağzınıza bir şey götürmeyin. Hatta mümkünse ilk işiniz ellerinizi yıkamak olsun.
2. Korkuluklar, kapı kolları, toplu taşıma direkleri
Metroda tutunduğunuz o demir direkler ya da ofis binasında bastığınız asansör düğmesi… Bunlara sizden önce kimlerin dokunduğunu tahmin bile edemezsiniz! Columbia Üniversitesi’nden dermatolog Dr. Katy Burris, özellikle toplu taşıma kullandıktan sonra ellerinizi yıkamanız gerektiğini söylüyor. Çünkü bu yüzeyler gün boyunca yüzlerce insan tarafından kullanılıyor. Siz yine de metroyu kullandıktan sonra bir el temizleyiciyle destekleyin, ilk fırsatta da sabunla güzelce yıkayın.
3. Restoran menüleri
Bir restorana gittiğinizde en masum görünen şey aslında en riskli olabilir: Menü! Arizona Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre, restoran menülerinde ortalama 185.000 bakteri bulunuyor. Çünkü bu menüler elden ele dolaşıyor, hatta belki az önce tabağı toplamış garsonun elinden çıkıyor.
QR kodla sipariş veriyorum diyorsanız da rehavete kapılmayın. Telefon ekranınız da pek masum sayılmaz. Menüye dokunduktan sonra ellerinizi yıkamak ya da en azından dezenfektanla silmek, sandığınızdan daha önemli.
Artık her yerde ekran var: Havaalanında check-in kioskları, marketteki self servis kasalar, hatta restoran sipariş panelleri… Peki bu ekranların kaç kişi tarafından, kaç kere dokunulduğunu düşündünüz mü? Dr. Burris, özellikle havaalanı kiosklarının mikrop yuvası olduğunu söylüyor.
Cep telefonlarımız da dahil! Hele ki başkalarıyla telefon paylaşıyorsanız, işiniz daha da zor. Neyse ki çözüm basit: Dokunmatik bir cihaza temas ettikten sonra sabun ve suyla ellerinizi yıkarsanız büyük ölçüde korunmuş olursunuz.
5. Doktor muayenehanelerinde herhangi bir yer
İronik ama gerçek: Sağlığınızı kontrol ettirmek için gittiğiniz yer, mikrop dolu olabilir. Özellikle girişte kullanılan kalem! Yapılan bir çalışmada bu kalemin, bir tuvalet kapağından 46.000 kat daha fazla mikrop taşıdığı görülmüş.
Bekleme odasındaki koltuk kolçakları, kapı kolları gibi yüzeyler de aynı şekilde potansiyel mikrop taşıyıcıları. O yüzden doktor kontrolünden çıktıktan sonra da elleri yıkamayı ihmal etmeyin.
6. Hayvanlar
Evet, tüylü dostlarımızı kucağımıza alıyoruz, seve seve okşuyoruz, bazen burnumuza kadar sokuluyorlar… Ama sonra ne yapıyoruz? Hemen ellerimizi yıkamamız gerekiyor! Dr. Nesochi Okeke-Igbokwe’nin de dediği gibi, evcil hayvanlar sevimli olabilir ama bakterileri taşımakta üstlerine yok! Üstelik bu sadece köpeğiniz ya da kediniz için geçerli değil; başkasının köpeğini sevdiğinizde ya da bir çiftlikte hayvanlarla temas ettiğinizde de aynısı geçerli. Ne kadar tatlı olurlarsa olsunlar, hijyen bir adım geride kalmamalı!
Bir mutfağa adım attığınızda aslında görünmez bir mikrop savaş alanına giriyorsunuz! Kesme tahtaları, süngerler, havlular… Hepsi bakteri dolu potansiyel tehlikeler. Hatta yapılan bir çalışmada mutfak süngerlerinde 300’ü aşkın farklı bakteri türü tespit edilmiş. Düşünsenize, o minik sünger adeta mikrop partisinin ev sahibi! Bu yüzden özellikle çiğ etle uğraştıktan sonra, yemek hazırlamadan önce ve sonra ellerinizi yıkamayı alışkanlık haline getirin. Süngeri sık sık değiştirin ve kesme tahtanızı da her kullanımdan sonra iyice temizlemeyi unutmayın.
8. Size ait olmayan kalemler
Kalem, ne kadar zararsız görünüyor değil mi? Ama ortalama bir ofis kalemi, bir tuvalet kapağından bile fazla bakteri barındırabiliyor! Evet, yanlış duymadınız. Üstelik insanlar o kalemleri kemiriyor, çiğniyor, ağzına götürüyor… Ayy, düşünmesi bile tüyleri diken diken ediyor! Bir kalem ödünç aldıysanız, onu iade ettikten sonra ellerinizi yıkamak hiç de abartı değil. Mikroplarla savaşta küçük ama etkili bir adım!
9. Sabunluklar
“Sabun zaten temizliyor, onu niye yıkayayım ki?” diye düşünüyorsanız, size küçük bir uyarımız var: Sabunluk pompaları adeta mikrop cenneti! Özellikle tekrar tekrar doldurulan sıvı sabun kapları, dış yüzeylerinde bolca bakteri barındırıyor. Sabun kabına dokunduğunuzda ellerinize daha fazla mikrop bulaştırabilirsiniz. O yüzden sabunlukları da zaman zaman temizleyin, mümkünse pompalı sabunları el değmeden kullanın.
10. Havaalanlarında neredeyse dokunduğunuz her yüzey
Dokunduktan sonra hemen ellerinizi yıkamanız gereken şeyler yazımızın sonuna geldik. Tatiline çıkarken heyecan dorukta olabilir ama bir de şu açıdan bakın: Her gün milyonlarca yolcunun geçtiği havaalanlarında dokunduğunuz her yüzeyde başka birinin mikropları sizi bekliyor olabilir. Özellikle o güvenlikten geçerken kullanılan plastik tepsiler… Aman diyelim! O tepsilerde ayakkabılar, çantalar, bazen ceketler derken her şey bir arada. El dezenfektanınızı çantanızın en ulaşılır yerine koyun. Su sebilleri, dokunmatik ekranlar, kapı kolları derken, ellerinizi her temastan sonra dezenfekte etmeyi ihmal etmeyin.