Önce aile içi kutlamaları bir kenara bırakalım. Sadece arkadaşlık üzerinden düşünelim şimdi. Doğum günü denildiğinde hemen bir pasta ve de mümkünse kuru bir kalabalık akla geliyor değil mi? Böyle zoraki bir toplanma hali. Bir yığın insan, ama içlerinden aslında sadece bir kaçı, hatta bazen sadece biri organizasyonu yapmış, diğerleri ortak olmuş; pasta kesilsin diye bakınıyor arkadan arkadan. Ya da son anda hatırlanılmak mesela, içeceklerin sonradan gizlice gelmesinden net anlaşılır. Hele ki iş yeri kutlamaları… Gerçekten istisnai durumlar dışında tam olarak böyle. İnsana “Ben doğum günü yapmıyorum”, “Benim doğum günümü atlayabilirsiniz”, “Neden kutlayayım ki? Yaşlanıyorum.” vb. cümleleri kurdurtan aslında bu yalancı haller. Hele ki sosyal platformların hatırlatmaları sayesinde fark edilip profile, duvara filan yazılan kutlama mesajlarına hiç girmeyelim, inanılmaz sinir bozucu, oradan çıkamayız. Önerimiz ne peki? Misal, Ahmet’in doğum günü. Nasıl davranmalıyız? Bizim payımıza düşen ne?
1. Hile yapmamak
İşimiz gücümüz var, hayat akıyor. Hepimiz yoğunuz, acayip meşgulüz, çünkü çok önemli insanlarız. Şimdi hemen kendimize kurduğumuz o hatırlatmaları takvimden siliyoruz. Önce bir hile yapmamayı öğrenelim. Kocaman insanlarız, lütfen. “Ahmet’in doğum günü.” Direkt sil. Bir de böyle iki gün önceden filan kurulmuş, çünkü efsane organizasyonlara gireceğiz ? Yok öyle bir şey. Bu külfetten başka bir şey değil. Bu sadece Ahmet’e değil, sana da haksızlık. Ne gerek var? Arkadaşlık zaten doğum gününde hatırlanmakla ölçülmemeli, ölçülmez.
2. Hassas insanı baştan ayırt etmek
Hile yapmıyoruz, tamam. Ancak bazı arkadaşlarımızın doğum günlerini atlamak istemeyiz mesela. Olamaz mı? Olabilir. Bazı insanlar bu konuda çok hassas. O zaman ne yapıyoruz? Bu hassasiyeti sezdiğimiz an, hiç vakit kaybetmeden “İyi ki varsın Ahmet, benim için çok değerlisin. Doğum günlerini hatırlama konusunda çok iyi değilim, bilmeni istedim.” Kelimenin gerçek anlamıyla o an yazıp kapatıyoruz konuyu. Daha iyi bir fikri olan var mı? Doğum günü arızasıyla nasıl uğraşırız? Cevap verecek babayiğitleri yorumlara davet ediyoruz ?
3. Gerçekten hatırlamak
Hile yapmadık, hassas insana da hemen baştan yol verdik, o topa hiç girmedik. Güvenle ilerliyoruz şu an. Stres yok, arıza yok, risk yok, kalp kırmak yok. Şimdi geriye sadece gerçekten hatırladıklarımız kaldı. Hiç numara yapmaya gerek yok, bazılarını hatırlarsın. Kutlarsın, kutlamazsın, ayrı. Ama hatırlarsın. İşte bu noktada işin boyutu değişiyor. Bu işin en düşük seviye raconu 00:00’da “İyi ki varsın Ahmet, ilk kutlayan olmak istedim. Evet 3 yaşındayım çünkü, bu kadar yaratıcı olabiliyorum.” gibi düzgün bir mesaj eşliğinde kutlamak ? Bir sonraki boyutu için 4. maddeye geçer miyiz? Geçeriz.
4. Bir kaç gün öncesinden hatırlamak: Hediye işlerine giriş
Bak bu güzel. Burada bir şey var işte. Tam doğru yerdeyiz sanki değil mi? Gerçekten özel ve sevdiğimiz bir arkadaşımız, mis gibi hatırlamışız. Şimdi artık o insanın tercihlerine bakma zamanı. Özellikle kutu açma heyecanı olan birinden söz ediyorsak hediye işlerine girebiliriz demektir, zaman da var. Burada soru şu: “Ahmet’e ne alınır? Ahmet’ler ne isterler?”. Karşımızdaki profile şöyle bir bakıyoruz. Kendine alışveriş yapabilen bir kişiyse giyim kuşamı direkt geçiyoruz, orijinal şeylere yöneliyoruz. Kesinlikle çok para harcamıyoruz. İş bu sefer ölçülebilir ve çirkin bir hal alıyor çünkü. Takıntılı olunan bir film, süper kahraman vb. bir şey varsa, işimiz kolay. Yoksa yine çok kasmıyoruz, o kişinin karakteristik özelliklerini yansıtan gayet sembolik, gülümsetecek ufak bir şey alıyoruz. Karınca Design, Buldum Buldum gibi markalar gayet iş görüyor. Ya da okumayı seviyorsa, kitap mükemmel bir hediyedir. Yazma çizme işlerine giriyorsa, enteresan kırtasiyelikler acayip mutluluk yaşatır. Güzel de bir hediye paketi, üzerine küçük bir not, tamamız.
5. Bir kaç hafta öncesinden hatırlamak: Etkinlik olaylarına giriş
Hatrı sayılır bir vakitten bahsediyoruz. Bu öyle bir zaman dilimi ki, insanı gerçekten strese sokar. Ama ne dedik stres yok. Hevesliyiz. Bir şeyler yapmak istiyoruz. Hediyelik eşyadan aktivite bandına geçebiliriz. Sevilen bir sanatçının konseri olur, uzun zamandır bir türlü gidilemeyen o tiyatronun bileti olur, Sualtı Rugby Genç Milli Takımı maç bileti olur -adamlar 2016’da Avrupa şampiyonu olmuş yalnız-, sinema dahi hoş olabilir. Burada yine Ahmet’in zevkleri devreye giriyor. Yalnız bu işlere girişeceksek, etkinlik olan gün tam doğum gününe denk gelmiyor olmalı. Çünkü hala organizasyon yapan bir “iyi ki varsın kitlesi” var, o olmasa aile içi kutlamalar var. Bu yüzden biletler doğum gününde verilebilecek şekilde, ileri tarihli ayarlanmalı.
6. Yeteneklisin, heveslisin, neden kendi hediyeni yaratmayasın seviyesi
Burası kritik. Sıvama riski var. Gerçekten kendine güveniyorsan buraya gireceksin. Yoksa şuan okumayı dahi bırakman lazım ki hiç kafan karışmasın. Çok kötü yapma ve gülünç duruma düşme ihtimalin var. Örgü mörgü işleri burada mesela. Çok dikkat etmek lazım. Yoksa son gün gider, paşa paşa hazır örülmüş şeyler almak zorunda kalırsın; nasıl bir sıvama hali. Çık buradan, çık. Bir enstrüman çalıyorsan, sevilen şarkının ufak bir kaydı yapılabilir. Çizim kabiliyetin varsa, güzel bir çerçeve içinde portre olur, soyut çalışma olur, olur da olur. Tamamen senin yaratıcılığınla sınırlı bir alan burası. İyi iş çıkarırsan “Allahım, iyi ki varım.” diyen bir Ahmet görebilirsin, gerçekten değerli hissettirir, mutlu edersin.
7. Ve bir çeşit manyaklık olarak bir sene öncesi gözlemi
Bir şekilde doğum gününü kutladık, meseleyi atlattık diyelim. Ahmet mutlu, sen mutlusun. Şimdi gözlem zamanı, tepkileri ölçüp durumu uçtan uca gözlemleyip bir dahaki doğum günü için tam da doğum gününde plan yapmak. Burada ilk maddeye geri dönüyoruz: hile yapmamak lazım. Bu net hile. Ama sağlam hile. Mutluluk garantili. Yine de yapmamak lazım böyle şeyler, her şeyden öte çok yorucu değil mi? Bir de bir itici sanki? Sanki bir meselenin özü unutuluyor, tadı kaçıyor gibi. Bir şekilde bu raddeye geldiysen, bir sıkıntı var demektir. Dön burdan dön, burası tehlikeli 🙂