Sayın İlkay Kurtuluş, Sayın İlkay Kurtuluş, acilen “çocuk oyun alanına” gelmeniz önemle rica olunur!
Bu sıradan bir AVM anonsu. İlkay anne ya da İlkay baba, çocuğunu top havuzuna emanet etmiş, alışveriş yapmak istiyor. Çocuk, top havuzuna bir iki dalıp çıktıktan sonra sıkıldı. Zaten her şeyden sıkılıyor. Dikkati de dağınık. İstedikleri olmayınca bağırıp çağırıyor. Noolcak bu çocuğun hali?
Çocuğu olan da olmayan da bu tip durumları yakından biliyor. Çocuklarla iletişim kurmak her geçen gün zorlaşıyor. Dünyanın bütün çocuklarını koca bi top havuzuna doldurmak da mümkün olmadığına göre, naapcaz biz bu veletlerle? Nasıl meşgul edeceğiz bunları?
En kolay yol tablet ya da telefonlar gibi gözükse de bu teknolojiler doğal deneyimler sunmaktan hâlâ çok uzak; zaten amaçları da bu değil. Ekrana bağımlı çocukların bir süre sonra dış dünya ile bağı kesip fotosenteze başladıkları da hepimizin malûmu. Çözüm yüzyıllardır çok basit. Çocuğu fotosenteze başlatacağımıza onu fotosentezin kalbine götürüyoruz; yani doğaya. Çünkü doğada çocuk olmak yaşamın parçası olmak demek.
İnsan aslında öyle kendimizi abarttığımız kadar karmaşık bir canlı değil
Doğduğumuz andan itibaren hepimizin içinde kodlu olan davranışlar hayatımızı belirliyor. Mesela tarihin her devrinde ve dünyanın her yerinde bir çocuk doğar, ağlar, emekler ve oyun oynar. Irk, din, dil, para pul fark etmez. Çocuk oyun oynar. Merak eder, dokunur, yaratır, öğrenir. Bu böyledir. Günümüzde ise merak etme, dokunma, yaratma, öğrenme gibi durumlar fazlaca tek taraflı olmaya başladı. Çocukların doğayla temas edebilecekleri alanları azlığı bunun önemli etkenlerinden biri.
Çevremizde yeşil bittiyse biz yeşile gideriz
Çocuk canlısı aslında doğada top havuzunda olduğundan çok daha mutlu. Bir taşı kaldırdığında gördüğü dev solucan, göl kıyısında saklanmış bir yengeç, ya da daha önce sadece çizgi filmlerden aşina olduğu dev bir kuş, zamanla çocuğun hayatına mutlaka etki edecek. Kendi haricindeki canlıların yaşamına yakından tanıklık eden çocuk, parçası olduğu dünyaya karşı duyarlı olacak, yaşamın değerini kendi gözleriyle görecek, deneyimleyecek.
Çocuk “kampa gidelim mi baba” derse ne cevap vereceğiz?
Şehirde, hemen apartmanın arka bahçesinde doğayla buluşmak artık çok zor. Ortamda bir bahçe olsa bile işin içine genellikle peysaj karışmış, dokunmak için değil uzaktan bakmak için yapılmış “yeşil alanlar” söz konusu. Şehre yakın olarak İstanbul’da Atatürk Arboretumu, İzmir’de Kuş Cenneti gibi korunan bölgeleri atlamamak gerek. İşi doğada yaşam noktasına taşımak için faaliyet gösteren organizasyonlar da var. kampagidelimmibaba bunlardan biri. Bozcaada, Dedetepe, Kaçkarlar, Kaz Dağları gibi bölgelerde hafta sonu ya da daha uzun süreli kamplar düzenliyorlar. Katılım payı var; ama para tuzağı bir organizasyon değil. Yiyeceğinizi, içeceğinizi, çadırınızı ve tabii çocuğunuzu alarak doğaya katılabilirsiniz.
Çocuklar kuşları tanımaz ama tanıdıklarında çok sever
Çocuk için kuş, kanatlı uçan bir şey demektir. Kuşları tanımak ise bundan biraz daha fazlası. Örneğin İstanbul Boğazı’nda kanatlarının ucu suya değercesine hızla uçan yelkovan kuşlarını yakından gören bir çocuk için, mutlaka yeni bir dünyanın kapıları açılır. Bu kuşlar ebabiller gibi asla konmazlar, ayak yapıları buna müsait değildir. Yuvalarından aşağıya kendilerini bırakır ve tekrar yuvaya dönünceye kadar sürekli uçarlar. Boğaz’da koloniler halinde uçan bu kuşların nerede yuvaladıkları ise bunca yıldır hâlâ gizemini koruyor. Önce çok da profesyonel olmayan minik bir dürbün ve rehber bir kuş kitabıyla işe başlanabilir. Çocuk, kuşları tanıdıkça hem merakı artacak hem de doğaya karşı uyanışı başlayacak. Bilgi için trakus ve İstanbul Kuş Gözlem Topluluğu
Her yer aşırı hijyenik, çocuk olmak ise pis olmayı gerektirir
En son Göztepe’deki bir okulun bahçesine tonlarca kerpiç ve kil yığarak çamurdan heykeller yaptılar.
Ceberut eğitim sistemimizin yanında çocuklara yaratıcılık ve doğal yollarla, yani oyunla öğretme ve gelişme yolunu açan harika insanlar da var. 2013’te İstanbul’da kurulan NaturPirat da bunlardan biri. Bu ekip, İstanbul’da hızla azalan yeşil alanlara karşı yenilikçi bir duruşla ortaya çıkıyor.
Bir Türk ve bir Alman tarafından internet üzerindeki destek siteleri aracılığıyla faaliyete başlayan (kerpiçlerini o parayla aldılar) NaturPirat’ın amacı; İstanbul gibi dev bir şantiyede çocukların doğal malzemelerle temas edebilmeleri. Açık havada ‘teknolojik aletler olmaksızın, çamurun içinde’ yaratıcılıklarını geliştiren çocuklar, eğlenceli saatlerle eğitimlerinin en önemli ayağı olan oyun oynamayı, sanatla birleştiriyorlar. Aşırı kurumsal bir oluşumdan bahsetmiyoruz bu yüzden farklı şehirler ya da gruplar için kendileriyle iletişime geçebilirsiniz. peki nasıl olacak bu iletişim işi? Tabii ki https://www.facebook.com/naturpirat üzerinden.
Bütün çocuklar çiçektir ve çiçekler kelebek sever
Emekli kimya öğretmeni Çiğdem Yetgin Ünlü, Türkiye’nin ilk kelebek çiftliğini Beykoz’un Zerzevatçı Köyü’nde kurdu. Tropikal türlerde 450 kelebeğin barındığı çiftlik, her çocuğun aklına başından alacak cinsten. Aklı başından gitmiyorsa sorun onda değil, yavaş yavaş olacak, pes etmeyin 🙂 Bilgi için istanbulkelebek Çocuklar bir süre sonra kendi kelebeklerini bile yetiştirecek noktaya geliyorlar. Evet larva -> tırtıl -> kelebek zinciri ev ortamında da sonuç veriyor. İstanbul kelebek bu konuda da size yardımcı olacaktır.
Ayrıca apartmanların arasında sıkışmış minik bahçenizde petunya, leylak gibi çiçekler yetiştirmek de ortamı kelebeğe boğar. Ülkemiz koşullarına hayli dayanıklı olan Kiraz Ağacı da kelebeklerin sevdiği türlerden. Muhtemelen çevrenizde kiraz ağacı yok. Daha iyi ya, bahçeye bir kiraz fidanı dikmekle işe başlayın. Kiraz, kuşların da deli olduğu bir ağaçtır.
Duş yapan kuşlar
Yağmurlar devam etse de yaza girdik. Kuşlar kısa bir süre sonra su bulmakta dahi zorlanacaklar. İnanmazsınız kuş küveti denilen bir şey var. Uygun boyutlarda bir tane satın alabilir, ya da daha iyisi çocuğunuzla birlikte yapabilirsiniz. Böylece ağacınızdan kirazını yiyen kuş, üzerine bir de suyunu içer, duşunu yapar; hatta belki pencerenin kenarına inşa ettiğiniz yuvasına girip güzel bir uyku bile çeker. Google’a “kuş yuvası yapmak doğa derneği” yazın ve çıkan ilk sonuçtaki kurulumu uygulayın. Tabii başka seçenekler de bulabilirsiniz. Çocuk, yeğen, arkadaşın çocuğu fark etmez, her türlü minik bünye bu gibi faaliyetlere bayılır.
Bulut nedir bilir misin oğul?
Kampa gittiniz, kelebek ürettiniz, kuş gözlediniz & evini yaptınız, çamurdan heykel işine bile girdiniz. Hepsinden daha kolayı var. Bulut işi. Keşfedilmemiş bakir bir sektör 🙂 hem de masrafsız. Malzeme beleş. Kafayı her kaldırdığınızda gökyüzü dolu. Yine de dünyada bu işin en ünlü kitaplarından birini 9 Lira’ya alabilirsiniz: Bulut Gözlemcisinin Rehberi. Çocuk kısa bir sonra “bulutlar tüy gibi ince, demek ki önümüzdeki birkaç gün yağmur yağmayacak” gibi cümleler kurarak mini bir meteorologa dönüşecek.
…
Sayılan tüm bu seçenekler doğadan kopmuş çocuğu yeniden doğayla arkadaş haline getirecek. Bunları kısa yoldan yapmak için eve kafes içinde ötücü kuş almak, su kaplumbağası, kara kaplumbağası satın almak gibi yanlış işlere girişmeyelim. Kafes kuşlarının birçoğu kafeste durmak için değil, doğada özgürce uçmak için var. Kaplumbağa gibi sürüngenlerin ise pek uygulanmasa da satışları dahi yasak. Evde kedi besleyelim, yerimiz varsa köpek besleyelim. Diğer bütün türler için doğa çocukları bekliyor. Doğa ve çocuk eğitimi için daha fazla bilgi edinmek isteyenler piyasada hayli az bulunan “Doğadaki Son Çocuk” kitabını edinebilir, kitabın yeni basımı için Tübitak’a zevkle baskı yapabilirler.