Osmanlı Devleti’ne bağlı Boğdan eyaletinin beyi Dimitri Kantemiroğlu ya da Dimitrie Cantemir (Dimitri Kantemir), 1673-1723 yılları arasında yaşadı. Rumen asıllı tarihçi ve yazar Kantemiroğlu, İstanbul’da yaşadığı süre boyunca Klasik Türk müziğine büyük katkılarda bulundu. Öyle ki, Klasik Türk müziğinin büyük bölümünü kaydederek yok olmaktan kurtardı. İşte müzik ve tarih severlerin kesinlikle tanıması gereken bir kişilik olan Dimitri Kantemiroğlu kimdir anlattık.
Ayrıca bu içeriğe bakmak isteyebilirsiniz: “Tarihin Gizli Kalmış Karakterlerinden Biri: Viyana’da Unutulan Osmanlı Yeniçerisi Ali”
Dimitri Kantemiroğlu, 26 Ekim 1673 tarihinde Osmanlı Devleti’ne bağlı olan Boğdan eyaletinde doğdu
Kantemiroğlu, 26 Ekim 1673 tarihinde o zamanlar Osmanlı Devleti’ne bağlı Boğdan eyaleti olarak bilinen bugünkü Romanya sınırları içindeki Silişteni kasabasında doğdu. Kasabanın adı daha sonra Dimitrie Cantemir olarak değiştirildi. Babası Konstantin Kantemir okuma yazma bilmemesine rağmen Boğdan siyasetinde söz sahibi olmuş bir beydi. Annesi Ana Bantăş ise soylu bir aileden geliyordu ve çok iyi bir eğitim almıştı. Kantemiroğlu ve kardeşi Antioh gerçekten iyi bir eğitim aldı. Kantemiroğlu gençliğinde Latince, Yunanca ve İslav dillerini öğrendi. Ayrıca din bilgisi ve silah kullanma üzerine de eğitim aldı. Genç yaşlarda müziğe ilgi duymaya başladı. Çağdaş Rumen yazarlarının araştırmalarına göre, müzik zevkini flütle Boğdan havaları çalan babasından aldı ve Boğdan’dayken müziğin temel kurallarını öğrendi.
1687 yılında rehin olarak İstanbul’a gönderildi
Kantemiroğlu 14 yaşındayken Osmanlı Devleti babasını Boğdan beyliğine atadı. Babası Osmanlı geleneklerine uydu ve oğlu Dimitri’yi 1687 yılında rehin olarak İstanbul’a gönderdi. Öğrenimini İstanbul’da sürdüren Dimitri, Rum Ortodoks Patrikhanesi’ndeki akademide Antik Yunan ve Latin kültürüyle Bizans ağırlıklı Ortodoks kültürünü, Enderun’da ise Osmanlıca, Farsça ve Arapça dillerini öğrendi. Bu arada Osmanlı Devleti’nin siyaseti, kurumları, etnik durumu ve İslam dini ve sanatına ilişkin bilgiler edindi. Ayrıca Batı’daki hümanizma hareketlerini de takip etti. Kantemiroğlu’nun müziğe olan ilgisi hiç bitmedi ve İstanbul’dayken Türk müziği ile ilgilenmeye başladı. Kemani Edirneli Ahmed Çelebi’den Türk müziğine ait bilgiler, Tamburi Angeliki’den ise tambur öğrendi. II. Ahmet zamanında Enderun’a öğrenci olarak alındı.
Dimitri Kantemiroğlu, 1693 yılında babasının yerine Boğdan beyliğine getirildi
Dimitri Kantemiroğlu, 1693 yılında Boğdan beyliğine atandı, ancak hakkındaki şüpheler nedeniyle ülkesine dönmesine izin verilmedi. Bunun üzerine sürekli saraya ısralarda bulundu ve 1710 yılında ülkesine Boğdan beyi olarak dönebildi. Ülkesine döner dönmez güvendiği bir adamını Rus Çarı’na gönderdi ve Rusya’nın desteğiyle Boğdan Prensliği’ni süresiz olarak kendisi ve kendisinden sonra gelecek olan evlatları için istedi.
Çar Büyük Petro bu teklifi kabul etti ve bugünkü Ukrayna’nın Lutsk kentinde gizlice bir antlaşma imzaladılar. Dimitri Kantemiroğlu bazı boyarlarla birlikte 1711 yılında Osmanlı yönetimine isyan bayrağı açtı. Aynı yıl çıkan Osmanlı-Rus savaşında Büyük Petro yenildi. Daha sonra Kantemiroğlu Boğdan beyliğindeki görevinden alındı. Kantemiroğlu canını kurtarmak için Rusya’ya kaçtı ve hayatını orada geçirdi. Rusya’dayken Osmanlı tarihi hakkında yazdığı bir eseri ve diğer kitapları sayesinde Rus edebiyatının başlangıcına sebep olduğu ileri sürülmüştür. Kantemiroğlu 1723 yılında bugünkü Ukrayna’nın Harkov kentinde kendisine ait olan konakta öldü.
Boyar: Rusya, Boğdan, Eflak ve Erdel’de toplumda ve devlet yönetiminde yer alan asilzadelere verilen soyluluk unvanı.
Dimitri Kantemiroğlu, klasik Türk müziğine büyük katkılarda bulundu
İstanbul’da yaşadığı dönemde ney üflediği de söylenen Kantemiroğlu, saz çalmanın kazandırdığı bilgilerle Türk müziğinin kuramsal temelini çok kısa sürede öğrendi. O dönemde kuramsal konuları en iyi bilenlerden biriydi. Çok genç yaşta iken kısaca Kantemiroğlu Edvarı diye anılan “Kitab-ı İlmü’l-musiki ala vechi’l-hurufat” adlı iki bölümden oluşan kitabını yazdı. İlk bölümde makamlar, perdeler, usuller üstüne müzik bilgilerini, ikinci bölümde ise 16-17. yüzyıla ait, arasında kendi bestelerinin de bulunduğu toplam 349 bestenin notasını verdi. Kitap Osmanlı padişahı II. Ahmet’e sunulmuştur. Kantemiroğlu’nun kitabında yer alan besteleri kendi buluşu olan bir müzik notasyonuyla kaydetmesi sayesinde birçok besteyi yok olmaktan kurtarmıştır.
Kantemiroğlu, müziğin yanı sıra birçok farklı konuda kitaplar yazdı
Kantemiroğlu, İstanbul’da yaşadığı dönemde müziğin yanı sıra felsefe, tarih, siyaset ve din gibi konularla ilgili kitaplar da yazdı. Rumence/Rumca yazdığı “Divanul sau Gâlceava Înţeleptului cu lumea (1698)” felsefi bir kitaptır. Ayrıca, “Istoria ieroglifică (1705)” adlı kitabı Rumence yazılmış ilk roman olarak bilinmektedir.
Kantemiroğlu, Rusya’dayken yazarlığa devam etti ve 1714-1716 yıllarında Osmanlı tarihi hakkında Latince bir kitap hazırladı. Batı’da Osmanlı Devleti’ne karşı oluşan ön yargıların büyük kısmına bu kitabın sebep olduğu ileri sürülmüştür. Kitap, Avrupa devletlerine Türkler’i yenilgiye uğratmak için hayati önem taşıyan siyasal ve askeri öğütler içeriyordu. Bu kitap 1734 yılında İngiltere’de, 1743 yılında ise Fransa’da yayımlandı. İngiltere Kraliçesi Caroline’ın bu kitabı asla yanından ayırmadığı söylenir.
Kantemiroğlu Türkiye’de tartışmalı bir kişiliktir
Türkiye’de Kantemiroğlu’nun mirası hakkında hem olumlu hem de olumsuz görüşler vardır. İstanbul’da yaşadığı dönemde Türk müziğine ve Türk kültürüne yaptığı katkılar övgü toplarken, İstanbul’dan ayrılıp Rus topraklarına gitmesi ve Osmanlı’ya bağlılıklarından vazgeçen Osmanlı doğumlu Ortodoks kimselere öncülük etmesi sebebiyle tartışma konusu oldu.
Kaynak: 1