Gündelik hayatımızda meramımızı anlatmak için sıklıkla başvurduğumuz deyimlerin her birinin bir çıkış hikayesi var elbette. Anadolu halkının kıvrak zekasıdan ilham alan popüler deyimlerin çıkış hikayelerini derledik.
Buyursunlar.
1. Foyası meydana çıkmak
Kuyumcular yaptıkları yüzük küpe gerdanlık gibi ziynet eşyalarının üzerine mücevherin ışığı daha iyi yansıtması ve parlaklığının artması için FOYA adı verilen bir madde sürerler. Zamanla sürülen bu foya dökülür. Bu duruma foyası çıkmış denilir. Halk arasında yalan söyleyen sahtekarlık yapan kişilerin yalanları ortaya çıktığında “foyası meydana çıktı” şeklinde benzetme yapılması buradan çıkmış.
2. Kozunu paylaşmak
Koz aslında cevizdir. Deyimse Kastamonu’nun bir köyünde, ortak kullanılan cevizliğin sebep olduğu kavgalardan çıkmış. Cevizler olduğunda, köy halkı belirlenen günde cevizlikde buluşup paylaşırlarmış meyveleri. Her paylaşımda da bir köy haksızlık yapıldığını iddia eder kavga çıkarırmış. Bu durum o raddeye gelmiş ki artık kozlar paylaşılmadan kavgaya hazırlanır olmuş köylüler. Annelerse çocuklarının büyüdüğünü ifade edebilmek için, “Oğlan, kozunu paylaşacak çağa geldi” dermiş. Deyim de bu olaydan hediyedir bizlere işte
3. Kabak tadı vermek
Fatih Sultan Mehmet zamanında yaptırılan bir mederesenin yemekhanesinde, talebelere yemek verilirmiş.
Özellikle Cuma günleri zenginleşen sofrada mevsimi geldiğinde, sürekli kabak çeşitleri çıkarmış. Kabak yemekten bıkan öğrencilerse, tadı kaçan sohbetler için “kabak tadı verdi” benzetmesini kullanır oldukça bu öbek deyimleşmiş.
4. Saman altından su yürütmek
Bir tanecik ırmağı olan bir Anadolu köyünde, ırmağın suyu tüm köylüye yetecek kadar gür değilmiş. Su yetersiz olunca köylüler her gün birisi sulamak üzere ırmak suyu için sıraya girerlermiş. Bu durumdan bıkan açıkgözün teki, ırmaktan kendi tarlasında gizli bir kanal açmış. Diğer köylülerin fark etmemesi içinde kanalı toprak ve samanla gizlemiş. Irmak suyu azalıp da açıkgözün tarlasından bereket fışkırdığında köylüler olaya ayıkmış. Saman altından su yürütmek deyimi de burdan sonra kullanılır olmuş.
5. Bize de mi lo lo lo
Bilmeyenlerimiz için söyleyeyim, evet bu da bir deyim. Zamanında pazarcının birisiyle yoktan sebep kavga eden bir arkadaş, pazarcıya okkalı küfürler edip mahkemelik olmuş. Mahkemelere düşen adam itibarının mahkemelerde harcanmasını dert ederek herkesten akıl danışıyormuş. Arkadaşlarından birisi 10 altın karşılığında vermiş fikri: “Mahkemeye çıkınca lo lo lo de, başka da bişey söyleme. Kadı seni dilsiz sanır, mahkemen de düşer” demiş. Arkadaşının sözüyle mahkemeden yırtan vatandaş, 10 altını ödeme günü gelince arkadaşına da lo lo lo demiş başka da bir şey söylememiş. Deyimin çıkışı bu kaypak küfürbaz yüzünden işte.
6. Gemileri yakmak
Deniz aşırı sefere çıkan Sezar’ın ordusu, düşmanın gücü karşısında afallamış. Korkan askerlerinin savaşı kaybetmesine neden olacağını anlayan Sezar, bir bölük askere gemileri yakmasını emredip; gördünüz, artık kaçacak bir gemi olmadığına göre ya bu şavaşı alırız ya da hep birlikte ölürüz gibilerinden bir laf edip ordusunu savaşa mecbur etmiş. Taktik işe yaramış olmalı ki yanan gemiler deyim olup günümüze kadar yüzmüşler.
7. Boru mu bu ya da boru değil
Eskiden askeri okullarda neredeyse bütün işler borunun verdiği sese göre yapılırmış. Yat borusu, kalk borusu, paydos borusu; Şener Şen’den bilirsiniz, hücum borusu. Bir sabah padişahın değiştiği haberini vermek isteyen bir talebe milleti duydunuz mu millet havadisi diye uyandırınca; uyku sersemi öğrenciler neyse havadis, çalar borusu öğreniriz demiş. Boru değil bu yeni padişah tahta çıktı diye cevaplanan öğrenciler bugünden sonra bişey anlatacak olduklarında; “Dinle boru değil anlatacaklarım, önemli” der olmuşlar.
8. Güme gitmek
Yeniçeriler, yakaladıkları her şüpheliyi zindana atarken “hoooop güm!” naraları atarlarmış. Ancak her şüpheli suçlu olamayacağı için; suçsuz yere zindana kapatılan insanlara ne olduğu merak edildiğinde, yeniçerlerinden korkan halk “Güme gitti” diye şifreleyerek anlatırmış durumu. O gün bu gündür de suçsuz yere başına iş alan, cezalandırılan kim varsa güme gitti diyerek anlatılır olmuş.
9. Afyonu patlamak
Ramazan ayında naçar kalan eski tiryakiler, niyetliyken kullanamadıkları için; macun haline getirdikleri afyonlarını kat kat kağıtlara sarıp, sahurda sırasıyla içerlermiş. Mide özsuyuyla gün içinde erimeye başlayan kağıtlar macunların, sırasıyla midede dağılmasını sağlar. Keyifte birkaç saat daha devam eder, tiryaki iftara kadar devam edermiş. Ayılan, keyfe gelen herkes için afyonun patladı galiba denmesi bu yüzdenmiş işte.
10. İnsan oğlu kuş misali
Hazır Üsküdar’a geçmişken ordan devam edelim. Zamanında Üsküdar’da bir “Miskinler Tekkesi” bulunurmuş. Adından da anlaşılacağı üzere buraya yurdun en tembel, en miskin insanları takılırmış. İşte burada iki miskin kendilerine iki sandalye bulup oturuyorlarmış. Gel zaman git zaman havalar gittikçe soğumaya başlamış. Tekkeninde penceresi açık ama kimsenin ayağa kalkıp pencereyi kapatmaya mecali yok.
Birinci miskin: Yahu havalar iyice soğudu, şu pencereyi kapatmak lazım.
İkinci miskin: Doğru söylüyorsun mirim, kapatmak lazım.
Aradan saatler geçer, haftalar geçer, hatta ay geçer, yine aynı diyalog aralarında sürer gider. Sonunda birinci miskin daha fazla dayanamaz bütün gücünü toplayıp karşı pencereye ulaşır, camı kapatır ve hemen oracıktaki bir iskemleye kendini bırakır. Sonra öteki miskin arkadaşına şunları der: “Ya mirim gördün mü, insanoğlu kuş misali. Dün neredeydim, bugün neredeyim”