Hayat türlü olumsuzluklar çıkarır insanın karşısına, her biri ayrı bir vicdan muhasebesine sürükler… Fiziksel ya da düşünsel engellerden bahsetmiyoruz sadece; umutlarınız kırılır mesela, hep bir adım gerisinden takip edersiniz böyle zamanlarda hayatı.
Ya kalıcı bir engelle sıkı sıkıya sarılmak zorunda olduğunuz bir hayatı yaşasaydınız ?
Türkiye’nin belki de ilk görme engelli kitapçısı Devrim Tarım’ın hikayesini anlatacağız size. Eskişehir’in ücra bir köyünde başlayan hayatın İstanbul’da Samatya’nın ortasındaki küçük kitapçıya kadar getirdiği hikayemiz hemen aşağıda.
6 çocuklu bir ailenin sonuncusu Devrim
Devrim Eskişehir’de açmış dünyaya gözlerini, taşralı bir ailenin tekne kazıntısı… 6 çocuğun sonuncusu. 1,5 Yaşında geçirdiği rahatsızlık gözlerini elinden almış Devrim’in. Bu rahatsızlığından sonra 5 yaşına kadar kimse söylememiş bile ‘kör’ olduğunu. 5 yaşında arkadaşları yakantop oyununa alınmadığında öğrenmiş ancak gözlerinin görmediğini. “Körsün sen!” demişler. Çocuk acımasızlığı işte…
“İşte ailem!”
Devrim, bir duvar gibi güvenle sırtını verebileceği bir aileye doğmamış. Eskişehir’in uzak bir köyünde, herkesin aynı olduğu bir köyde geçmiş ilk çocukluk yılları. Nasıl ki kadın olduğunuz için daha fazla çalışırsınız tarlada; görmediğiniz içinde daha fazla ilgi bekleyemezsiniz o dünyada. Dedik ya, özel bir durum bile değilmiş Devrim’in görmemesi, 5 yaşında kavramış neden sürekli takılıp düştüğünü. Bir röportajında ailesi sorulduğunda kafasında, saçlarıyla kapadığı yarasını göstererek “İşte ailem!” diyor Devrim. Çünkü görmediği için bahçede sürekli takılıp, düşüp durduğu çukuru kapamak bile kimsenin aklına gelmemiş senelerce.
Kitapların dünyasında yeni bir hayat
Küçükken kardeşleri kendisine kitap okusun diye yalvarırmış neredeyse Devrim. Dayısının zorlamalarıyla girebildiği okuldaysa Braille alfabesini öğrenmiş. Bu alfabeyi öğrenmesiyle birlikte ne bulduysa okumuş çünkü ne arkadaşları “gel beraber teneffüse çıkalım” demiş ona ne de o diyebilmiş “beraber çıkalım mı teneffüse” diye. Bu heves mi diyelim mecburiyet mi bilmiyoruz; neredeyse her gün bir kitap okutmuş Devrim’e. Tabi yalnızlık baki olunca başlamış bir yandan da Üniversite sınavlarına hazırlanmaya. Önce bir dershanenin eğitim bursunu kazanmış, sonra da okul arkadaşlarıyla kaldığı yurttan ayrılıp bir gecekonduya geçmiş.
ODTÜ’de geçen seneler
Üniversite sınavlarına giren Devrim ODTÜ Uluslar Arası İlişkiler Bölümü’nü kazanmış. O vakitler düşlediği hayaliyse diplomat olmak. Zamanla bunun da imkansızlığını kabullenmek zorunda kalmış tabi… Ama ODTÜ’nün o kendine has havası iyi gelmiş Devrim’e; değerli arkadaşlıklar edinmiş, her sosyal aktiviteye katılmış ve bir sevgilisi olmuş.
Osmanlı Arşivleri’nde İngilizce’den çeviri
Üniversite sonrasında Osmanlı Arşivleri’nde tercüme yapmak üzere memur olmuş Devrim. Tam sekiz sene… Sonrası 2013’ün o özel günlerinde, Gezi’de, çekilen bir fotoğrafı gazetelerde yer aldığı için geçirdiği soruşturma memuriyetten men edilmesine neden olmuş. ODTÜ Uluslararası İlişkiler ve İstanbul Üniversitesi İletişim mezunu olması da yetmemiş yeni bir iş bulmasına. O da en büyük merakını iş haline getirmeye karar vermiş: Tüm kitap kurtlarının hayali, kitapçı açmak!..
Sermaye kitapları, mekan mahallesi
En büyük merakının peşine düşen Devrim, kendi kütüphanesinde ki 1500 kadar kitabı sermaye etmiş ilk başta kendisine. Samatya’da Surp Kevork Kilisesine ait küçük bir dükkanı da kiralayınca işe başlamak için bir engel kalmamış.
Her kitabın yerini ezbere biliyor
Gözleri görmeyen birisinin nasıl kitapçılık yaptığını garipsiyorsunuz değil mi? Devrim de bu soruları garipsiyor işte, “Aslında ben kör olduğumu bir yere çarptığımda anlıyorum” diyerek karşılıyor çünkü bu şaşkınlığı. Devrim arkadaşlarının yardımıyla ama ekseriyetle kendi başına kategorize ediyor kitaplarını, fiyatlandırıyor, diziyor, siparişlerini aldığı kitapları temin ediyor ve telefon ya da internetten sipariş verenler için kargo yapıyor.
Devrim’in sahafı çok dilli
Devrim, her dil ve kültürden kitapların bulunduğu bir sahafı olmasını istemiş hep. Lazca’dan Gürcüce’ye, Rumca’dan Ermenice’ye kadar edinebileceği her kitaba ulaşmış Devrim. Kapısının önünde de 5 dilde “kitapçı” yazıyor. Ermenice, Kürtçe, Rumca, İngilizce, Türkçe. Muhtelif dillerde ki bu kitaplar için “Asla satılmayacağını bilsem de burada bulunduruyorum” diyor. Yok olma riski taşıyan dillere, farklı kültürlere gösterilen duyarlılık Braille alfabesiyle yazılan kitaplara da gösteriliyor elbette. Devrim, görme engeli olan arkadaşlar için bu kitapların edinilebileceği bir merkez olsun istiyor sahafı
Tek başına çeviriyor dedik ama aslında o sayı biraz değişken 🙂
Devrim, sahafını tek başına çekip çeviriyor dedik ama sayısı sürekli değişen kedi dostlarımızı unuttuk. Samatya’ya Devrim’in sahafına yolu düşenler kitap yığınlarının üstünde, raflarda uyuyan 12 kadar kediyi sevebilirler. Devrim’in mahalleliyle arası da oldukça sıkı. Örneğin okumak için ödünç kitap alan kitapsever komşular, karşılığında yemek getiriyor; mahallenin kitapları düzenlemek için yardım eden çocuklarına kitap veriyormuş.
Yolu düşmeyen ama Devrim’le tanışmak, destek olmak isteyen arkadaşlar da buradan iletişime geçebilir, buradan sipariş verebilirler 😉