Vizyonda Avengers fırtınası esiyor. Her sinemada en az 3 farklı salonda yer buluyor bu film. Tabii beklenildiği üzere kırılmadık rekor da bırakmıyorlar. Salonları bu kadar işgal etmesine rağmen arada bir film el sallıyor bizlere. Nicole Kidman’ın bütün bir filmin yükünü sırtladığı ve toplamda bir elin parmaklarını geçmeyecek salonda yer bulan Destroyer filmini hep beraber inceleyelim.
Nicole Kidman intikam için geliyor!
Filmin merkezinde Nicole Kidman’ın hayat verdiği Dedektif/Polis Erin Bell karakteri var.Filmin konusunu da çok kısaca değinelim. 16-17 yıl önce kendisi gibi dedektif/polis olan (şuan aynı zamanda Avengers’ta Winter Soldier rolünün de sahibi) Sebastian Stan’ın canlandırdığı Chris ile bir uyuşturucu çetesinin içine köstebek olarak girerler. Bu köstebekliğin sonu iyi gitmez ve bir banka soygunu sırasında Chris vurularak ölür. Bell’in de intikam için yapamayacağı bir şey yoktur.
20 yaşındaki Kidman Vs. zombi Kidman
Hazır görsel efektler bu kadar gelişmişken makyajın üstüne hafif CGI ekleyerek karşımıza iki farklı Nicole Kidman’ı koymuşlar. Özellikle ilk sahnedeki çekimlerinde yaşlı Kidman adeta bir zombiye dönüşmüş. Bu biçimsellik konusunda tadımızı kaçırsa da 20’li yaşlardaki Kidman’ı görmek güzeldi. Ah ah… Şaka şaka, bu açıkçası seyir zevkimizi düşürdü. Çok göze battı bizce ama Kidman bu yoğun makyaj ve efektin üstesinden gelmiş.
Biz senin geçmişini affettik sen neden affedemedin ?
Filmin en büyük sıkıntısı da Bell’in kendisine sürekli kızması, geçmişini affedememesi ama şöyle bir şey var ki geçmiş sahnelerini izlediğimiz zaman o kadar da affedilmeyecek bir durum söz konusu değildi. Biz ilk yarısına kadar çoktan Bell’in geçmişini affetmiştik, aradan 16 yıl geçmesine rağmen kendisinin geçmişini affedememesi de çok büyük bir ayıptı! Çünkü kızını o kadar başıboş bırakmıştı ki…
Birbirlerinden kopuk, paramparça bir aile tablosu
Bell, kendisini o kadar geçmişe bağlı tutmuştu ki kızını da salmış tabi. 16 yaşında olan kızı sözde babasıyla yaşıyor ama babası da çok umursamıyor. Kızı da 24 yaşında bir sevgili yapıyor ve sahte kimliğiyle istediği yere girip çıkıyor. Gene sevgilisiyle böyle yaptığı sırada annesiyle karşılıyor ve annesi bu duruma tepki gösteriyor. Tabii kızı ve kızının sevgilisi de Bell’e öyle bir yaklaşıyor ki gerçekten filmin psikolojik kısmını buram buram hissettiğimiz bölümler yaşanıyor. Kızının tarafından baktığımızda kızına, annesinin tarafından baktığımızda da gene kızına hak veriyoruz ama ebeveyn tarafından baktığımızda da içimiz kan ağlıyor… Ah Bell ah dünyalar tatlısı kızını neden bu hale soktun?
Bu nasıl bir çete? Bu nasıl bir polis? Nerede bu devlet?
Film aksiyona girdiği her kısımda mantığımızı zorlayan şeyler yaşatıyor bize. Gerek Bell’in geçmişinde gerekse şimdiki zamanında bazı yaşanan şeyler bizi hiç etkileyemedi, keşke sadece bunula kalsaydı ama oldukça da mantık sınırlarımızı zorlayan olaylar örgüsü izledik. Film bitene kadar 3 adet soru yanıtsız kaldı; Bu nasıl bir çete, neden böyle çete var ve amaçları tam olarak nedir? Bu nasıl laubali bir polisliktir nasıl insan kayırmaktır? Tüm bunlar olurken bu devlet ne yapıyor?
“Kidman’ı hiç böyle seyretmediniz!” , “Kışkırtıcı”
Filmin Türkçe afişinde bu tarz yorumlar mevcut. – tabi bunun görselini bulamadık ama olsun- Kidman’ı hiç böyle izlemedik doğru, doğrudur. Peki böyle seyretmek ister miydik? İstemezdik. Bu kadar zayıf bir senaryoda görmek içimizi sızlatmadı mı? Sızlattı.
Kışkırmadık. Herhangi bir yerde kışkırmadık. Sonunda buna yakın bir şey hissettik o da daha çok sinire yakındı açıkçası. Lütfen bir daha bu afişin çeyreğini kaplayacak derecede yorum yazmayın. İnanıp izliyoruz.
Bütün negatif yanlarını bir kenara bırakırsak filme dair çok bir şey kalmıyor ama film “rahatsız etme” amacına ulaşıyor.”
Rahatsız etme türündeki sahneler kimilerince yanlış anlaşıldığını düşünüyoruz. Bu erotik bir sahneyi salt bir şekilde çekip izletmek değildir. İşte bu konuda ders niteliğinde bir film olmuş ve amacına ulaşmış Destroyer. Özellikle 2 sahnesinde koltuğumuzdan doğrulduk ve yumruklarımızı sıktık ki bu sahnelerde de sevişme yoktu. Tebrikler!
Uzun zamandır bu kadar vasat bir son izlememiştik
Yani rahatsız olmak isteyenler, Kidman’ın harikalar yarattığını görmek isteyenler bu filme gidebilir. Ama sadece bu ikisi için gidilir filme. Özellikle olay örgüsü ve sonu gerçekten ve gerçekten “çok mu düşündünüz bu son için?” sorusunu sormamıza neden oldu –ki biz bu tarz sonların hastasıyızdır normalde, çok severiz- Gerçekten bu çok güzel “son” kalıbını bu kadar başarısız kullanan bir filme ilk kez rastlıyoruz. Ama Avengers dışında bir film arıyorsanız, boş salon ve sinema koltuğu seviyorsanız bu filmi tercih edebilirsiniz. Onun dışında bu film ne size bir şey katar ne de hoşça vakit geçirmenize neden olur.
(Senarist adına Nicole Kidman’dan özür dileriz.)