Sinemamızın en efsanevi jönlerinden birisi olan Cüneyt Arkın’ı, diğerlerinden ayıran birçok özelliği var. İşini daha iyi yapabilmek için at binme, dövüş sanatları, dublörlük gibi konularda uzmanlaşması, aynı zamanda iyi bir hekim olması bu özellikleri arasında sayılabilir. Bu mesleki donanımları dışında yüreği de güzel bir insan olduğunu yaptığı açıklamalardan, gelişmeler karşısında takındığı vicdani tutumdan biliyoruz. Aynı şekilde 4. Adana Altın Koza Film Festivali’nde yaşananlar da sanatçının bu sağlam duruşuna bir örnek niteliğinde.
1. 1972’de düzenlenen 4. Adana Altın Koza Film Festivali’nde Yılmaz Güney, “Baba” filmiyle jüri tarafından En İyi Film ve En İyi Erkek Oyuncu ödüllerine layık görüldü
2. Ancak dönemin Adana Belediye Başkanı’nın itirazı sonucu, politik baskı altında kalan jüri, En İyi Film Ödülü’nü normalde ikinci olan Yılmaz Duru’nun Kara Doğan filmine verdi
3. En İyi Erkek Oyuncu ödülü ise yine normal oylamada 2. olan, Yaralı Kurt filmindeki performansıyla Cüneyt Arkın’a verdiler
4. İşte tam bu noktada Cüneyt Arkın’ın hakkaniyete verdiği önemi kendi çıkarının üzerinde tuttuğunu gösteren bir duruş sergiledi, yıllar sonra ise olayı şöyle açıkladı;
5. “O ödül Yılmaz’ın hakkıydı. Şimdi Yılmaz bunu bilirken, aklı başında herkes bunu bilirken, o ödül bana yakışır mıydı?”
6. “Yakışmazdı tabii ki. Ben bütün filmlerimde kahramanları canlandırdım. Haksızlığa karşı geldim. Kendime hep şunu sordum;”
7. “Hayatta da böyle miyim? Filmlerde kahraman olmak, adil olmak, kötünün karşısında olmak çok kolay ama hayatta olabiliyor musun?”
8. “Ben hep o hesabı yapmışımdır. O ödül, resmen Yılmaz’ın hakkıydı. Yılmaz Güney çok önemli bir insandı. Çok önemli bir sinema adamıydı.”
9. “Hak ettiği itibarı ona halk iade etti. Türkiye’de halk, sanatçıya gerçek değerini her zaman vermiştir.”