İnsan eşya kullanır, eşya sahibi olur, eşyalarıyla yaşar, eşyalarını sever, onlara bağlanır. Bu anlamda insan dibine kadar materyalist (eşyamatik) bir türdür. Bebeklerin daha el kadarken en çok kullandıkları kelimenin “benim” olması boşuna değil. Ne senin abicim, daha çişini tutamıyorsun…
Bu lanet eşya bağımlılığımız ihtiyaç fazlasını tüketmemize, eş – dost – akrabayla küsmeye, kendi türümüze ve dünyadaki diğer tüm canlılara gıcıklık yapmamıza sebep oluyor. Bütün o sosyal kastlar, üretim ilişkileri ve yaşam kalitesi falan filanları hep satın alma gücüyle alakalı. Ne satın alıyoruz? Eşya.
işte Hayvanlar aleminin, Kordalılar şubesinin, Memeliler sınıfının, Primatlar takımının, Kuru Burunlular alt takımının, Eski Dünya Maymunlarından, İnsansılar Üst Familyasına bağlı, Büyük insansılar Familyasından doğma, Homo cinsinden olma, Sayın Homo Sapiens İnsanın, uygarlık tarihindeki özeti budur. Eşya sahipliği. Bu yüzden hepi topu eşyaları ucuza mal edip pahalıya satma girişimi gibi uyduruk bir sistem bu dünyanın düzeni haline gelmiş.
Eşya felsefesi yardımıyla insanlık tarihinin sırlarını çözdüğümüze göre asıl konumuza gelebiliriz. Bişeysinin, bişeyini, bişey yaptığımız zaman uzay boşluğunda anlamsız kalan eşyalar listemize hoş geldiniz. Mesela çubuğunu çıkarttığımız anda anlamı kalmayan eşyalar ilginç olabilir gibi geldi.
Lolipop
Çubuğu çıkarttığınız zaman hiçbir anlamı kalmayan sıfatsız bir şeker. Ama poposuna çubuğu yerleştirdiğiniz an dünyanın en ünlü abur cuburu. “Lolll” kelimesi ilk defa 1769 yılında İngiltere’de kullanılmış ve o dönemlerde “asılı durup sallanmak” anlamına geliyormuş.
Elma şekeri
Bir gıda-çubuk ilişkisi daha; hatta isim olarak kökleri bile aynı denilebilir. Lolipop’un içinde de geçtiğine inanılan “Lol” için Kuzey İngiltere kökü olabilir demiştik. Ama daha yakın bir bilgi Avrupa Romanlarına kadar gidiyor. Dönemin çingeneleri kırmızı elma için “Loli Papa” terimini kullanırlarmış.
Tesadüfe bakın ki, onun da totosundan çubuğunu çıkarttığınızda tamamen anlam dışı bir madde olarak kalıyor. Bırakın yemeyi, şekere batırıp çeviremiyorsunuz bile. Dünyanın en eğlenceli insanları olan çingen tayfanın fuarlarda satılan elmalara “loli papa” demesi de ayrı bir güzellikmiş.
Vileda
Püsküllü beze saplanmış çubuk anlamına geliyor. Etimolojik olarak o anlama gelmiyordur tabi ama mevzu bahis eşyanın tabiatı gereği anlamı aynen bu şekilde. Kökleri 1849 yılına giden Alman bir firmaya uzanan Vileda, Almanca “wie leder” kelimelerinden türetilmiş.
“Wie leder” Almancada “deri gibi” anlamına geliyor. O dönem kullanılan materyaller arasında markanın kalitesine ve ele oturan konforuna vurgu yapmak üzere bu isim kullanılmış. İsmi bilmeyiz, çubuksuz Vileda dünyadaki en manasız eşyadır.
Rüzgar gülü
Teoman kardeşimizin “Bir yaz günü bir yaz günü, Hiç bu kadar üşüdün mü? Rüzgar gülü rüzgar gülü, Hiç ölümü düşündün mü?” zıtlıklarıyla ahenge kavuşan şarkısı da aslında gücünü rüzgardan değil çubuktan alıyor. Ama içinde çubuk geçmiyor. Son dizenin “hiç çubuğu düşündü mü” şeklinde güncellenmesi gerekiyor. Sonuç itibariyle çubuk olmadan tepesindeki gül tamamen işlevsiz bir elişi kağıdından ibaret. İlgilen Teo, teşekkürler.
Çubuklu forma
Çubuklu formanın aslen klasiği siyah beyaz Juventus formasıdır. Ülkemizde en çok Fenerbahçe ile özdeşleşse de Cimbom ve Beşiktaş’ın da unutulmaz çubuklu formaları bulunuyor. Tutkunları bilir ki Futbol da forma dendiğinde olay çubuktur, gerisi teferruattır.
Kulak çubuğu
Çubuktan arındırıldıktan sonra öylesine büyük bir anlam kaymasına uğrarlar ki görseldeki pisilere bile dönüşebilrler. Leo Gerstenzang isimli Polonya kökenli bir Amerikalı tarafından kürdana pamuk sarılamak suretiyle 1920’li yıllarda icat edilmişler. Bugün o marka Amerika’da Q-Tips olarak bilinmekte ve tıpkı ülkemizdeki Selpak ya da Kalebodur gibi ürüne ismini vermiş bir jenerik marka konumunda.
Çubuklu dondurma
Frank Epperson tarafından 1923 yılında patenli alınan meyveli buz sonradan popsicle ve ice pop isimleriyle piysaya sunulmuş. Bazı kaynaklar ilk çubuklu dondurmanın doğuşu olarak bu üretimi örnek gösterirken, kimlerine göre 1920 yılında Eskimo Pie markasının bisküvili dondurmaya çubuk takmasının öncelikli olduğunun altına çizer. Ne olursa olsun, çubuğun olaya ayrı bir hava kattığı muhakkak.
Selfie çubuğu
Çok değil şundan 2-3 yıl önce birileri çıkıp da telefonları çubuklara takıcaz, çubukları havaya kaldırıcaz, altına doluşup, hem yürüyüp hem fotoğraflar çekeceğiz deseydi inanır mıydınız? Zaten aletin işlevi isminde gizli, çubuk kısmını söktüğümüzde geriye anlamsız bir plastik aparat kalıyor.
Midye tava
İlk midye tava İÖ. 47 yılında Nevizade’de bulundu. Ekmeğin arasında sıkıştırılan çıtır midyelerin omuzdan temiz bir hareketle çekip çıkarılmasıyla oluşan ahenk bir de Foucault Sarkacı’nda varmış deniliyor.
(Sadece midye maddesindeki bilgiler sallamasyondur)
Direksiyon çubuğu
Bulmacalarda “Motorlu kara taşıtlarında direksiyon ile tekerlekler arasındaki bağlantıyı sağlayan demir çubuk” sorusunun karşılığından bahsediyoruz; yani rot. Bu çubuk olmadığında ne direksiyonun ne de otomobilin geri kalanının hiç bir vasfı yok, tabii Sahra’da kullanmıyorsanız.
Çubuklu Hayal Kahvesi
Gülmeyiniz efenm, içindeki çubuğu aldığınızda geriye kalan Beyoğlu Hayal olur ki, onun da biliyorsunuz kapanmak zorunda kalan eski Hayal ile pek bir ortak yanı bulunmuyor.
Bonus: Çubuklu Havuç?
İkinci Dünya Savaşı, İngiltere… Yokluk zamanlarında haliyle dondurma bulmak imkansız. Buna sağlıklı bir alternatif olarak havuçlara çubuk saplanmış. Yalnız dönemin havuçlarının da maşallahı varmış.