Kovid-19 pandemisinin etkileri küresel düzeyde sürerken aşı çalışmalarına dair haberler ilgi odağı olmayı sürdürüyor. Bilim insanlarınca ya da ilaç şirketlerince Covid-19 aşısı için sürdürülen çalışmalara ilişkin yapılan duyurular umut vermekle birlikte soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.
Maliyet konusu oldukça büyük bir engel oluşturuyor
Belçika Kraliyet Flaman Bilimler Akademisi üyesi olan Prof. Dr. Reinhilde Veugelers ve Ukrayna’da bulunan Alman Danışma Grubu’nda yer alan Georg Zachmann’ın birlikte kaleme aldığı bir yazıda bu soru işaretlerine cevap arandı. Veugelers ve Zachmann, konuyla ilgili bruegel.org’da yayımladıkları makalede aşı çalışmalarının ekonomik yönüne dikkat çekiyor.
Buna göre Avrupa özelinde değerlendirilen aşı çalışmalarının maliyeti oldukça yüksek olması nedeniyle bölge ülkelerinin gözünü korkutan bir tablo yaratıyor. İkilinin belirttiği bir başka önemli nokta ise çalışmaların doğurduğu başarısızlık olasılıklarının yüksek olması.
Covid-19 aşısı için ortaya çıkan ilk soru işaretlerinden biri markaların yaşaması muhtemel olan lisans sorunları
Aşı geliştirme çalışmalarının önünde duran risklerden bir diğeri lisans sorunu olarak aktarılıyor. Zorunlu lisanslamanın konuyla ilgili çalışmaları yürütecek şirketlerin sürece katkısını kısıtladığının ifade edildiği makalede, bu sebepten dolayı ilgili şirketlerin yatırım yapmaktan kaçındığı belirtiliyor.
Bu soruna çözüm olarak önerilen “şirketlere teşvik uygulanması” ise kamu finansmanında artışa sebep olacağı işaret ediliyor. Bu durum, konuyla ilgili bir başka sorunun sebebi haline geliyor; teşvik sorunu. Özel sektörün teşvik edilmesi ise Avrupa ülkelerinin maliyesine ayrıca yük oluşturma tehlikesi taşıyor. Halbuki küresel bir ekonomik krizin sürdüğü bu günlerde Avrupa ülkelerinin bu öneriye sıcak bakması pek mümkün gözükmüyor.
Kleczkowski’ye göre Covid-19 aşısı tüm topluma uygulanamayabilir
İskoçya’da bulunan Strathclyde Üniversitesi profesörlerinden Adam Kleczkowski’nin theconversation.com’da yayımlanan yazısında, bulunacak herhangi bir aşının herkese uygulanmasının mümkün olmadığı iddia ediliyor. Halihazırda 80 civarında aşı çalışmasının yürütüldüğünü ifade eden Kleczkowski, bir aşının fayda sağlayabilmesi için sürü bağışıklığının önemsenmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Üretilecek aşı için nüfusun en az % 70’inin aşılanması gerektiğinin vurgulandığı makalede aşıların % 100 fayda sağlamadığı açıklanıyor. Ayrıca profesyonel bir aşı stratejisinin oluşturulması mümkün olsa dahi bu aşıların olası yan etkilerine karşın uyarılar da yer alıyor.
“Aşının uygulanması gereken kitlenin oluşturacağı çember daraltılmalı” görüşü var
Profesöre göre uygulanacak aşı programının çemberinin daraltılması gerekiyor. Bunun için İngiltere’den örnek veren Kleczkowski, ülke genelinde bir aşı programı uygulamaktansa örneğin sadece Londra’yı kapsayan bir stratejinin uygulanmasının daha gerçekçi olduğunu söylüyor.
Makalede sunulan bir başka seçenek ise hastalıkla mücadelede riskli meslek olan sağlık çalışanlarının öncelikli hale getirilmesi, aşı stratejisinin başarıya ulaşmasını kolaylaştırabileceği açıklanıyor.
Covid-19 aşısı bulunsa dahi pek çok kesim çeşitli sebeplerden dolayı aşı olmayı reddedebilir
Kleczkowski’ye göre bulunacak aşının önündeki önemli engellerden biri bireylerin çeşitli sebeplerden dolayı aşı olmayı reddetme olasılığı. Bireylerin, aşının yaratacağı yan etkilerden çekinmesi durumunda aşı olmayı reddedebileceğinin belirtildiği makalede; kültürel, siyasi ya da dini sebeplerden dolayı pek çok insanın aşı olmaya yanaşmayacağı belirtiliyor.
Geçmişte buna karşın örneklerin olduğunu ifade eden Kleczkowski, aşının başarı sağlayamayacağı ihtimalini öngörüyor.
Prof. Dr. Kleczkowski “Bugüne kadar bazı istisnalar dışında yok edilen virüs yok” diyor
Tarihten örnekler sunulan makalede Çiçek Hastalığı gibi istisnalar dışında hiçbir virüsün yok edilemediği ileri sürülürken dünya genelindeki gelir dağılımı eşitsizliğinin bu mücadeleyi sekteye uğratacağı iddia ediliyor. Makalesinde; “İngiltere gibi ülkelerde yeni koronavirüsü yok etmeyi başarsak bile, muhtemelen gezegenden tamamen kaybolması için uzun bir süre olması muhtemeldir. Böyle bir durumda, sağlık çalışanları ve gezginlerin talep üzerine aşılanmaya devam etmeleri gerekecektir.” sözlerine yer veren Kleczkowski, aşının bulunmasına kadar geçen sürede yapılması gerekenleri şu şekilde açıklıyor:
“Koronavirüs aşısını beklerken, şimdi en uygun maliyetli ve kamuya açık şekilde nasıl kullanılabileceğini düşünmemiz önemlidir. Sürü bağışıklığı talebini bireysel hakların korunmasıyla nasıl dengeleyeceğimizi bilmemiz gerekir. Bu; halk sağlığı uzmanları, doktorlar, psikologlar ve siyaset bilimcilerinin matematik modelcilerle birlikte ortak bir çabayı gerektirir.”
Yayılma hızının yavaşlamaısna karşın Covid-19’daki vaka sayısı dünya genelinde 5 milyonu buldu
Öte yandan salgın hızı yavaşlasa da Covid-19 virüsü can almaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nun açıkladığı verilere göre, Aralık 2019’dan bu yana gündemde olan virüsün yayılması sonucu dünya genelinde 5 milyonu aşkın doğrulanmış vaka bulunurken 320 bin dolayında insan hayatını kaybetti.
Acı veren görüntülere sebep olan İtalya ve İspanya gibi Avrupa ülkelerinde salgın hızı yavaşlamasına karşın ABD’deki tablo korkutmaya devam ediyor. Ülke genelinde ölü sayısı 100 bine dayandı.
Türkiye’deki vaka sayısı 1000’in altına düştü
Haftanın son iş gününde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca‘nın Twitter hesabından yaptığı açıklamaya göre, “Artan test sayısına rağmen YENİ VAKA SAYISI 1.000’İN ALTINDA. Destek tedavisine ihtiyaç duyanların sayısı azalıyor.” Bakan Koca, açıklamasının devamında, “Yeni hayat tarzımız: KONTROLLÜ SOSYAL HAYAT, hep birlikte tedbir. Koşulu: Maske + 1,5 metre Sosyal Mesafe.” ifadelerini yineledi.