2020 yılını asla unutturmayacak birçok felaketle karşı karşıya kaldığımız gerçeği, hepimizin zihninde uzun yıllar silinmeyecek anılarla birlikte geçmiş kategorisinde yerini aldı. Ancak bu gerçeğin yanı sıra bugünleri asıl unutturmayacak olması yönünden oldukça iddialı olanı ise 3 ay gibi kısacık bir sürede 150’ye yakın ülkede on binlerce insanı hastanelik eden o malum bulaşıcı virüs. Pandemi ilanıyla birlikte resmen ve fiilen küresel bir tehdit halini almasıyla bizi karantinalarda tutan, evlere hapseden yeni tip coronavirüs (korona virüsü) Covid-19 salgınıyla ilgili ortaya pek çok sayıda iddia ortaya atıldı. Bu iddialar komplo teorilerine evrildi ve bazılarının ikna edici mesnetlere dayalı olması, onların inanırlıklarına katkı sundu. İnanırlık yönünden yüksek irtifa kazanan ve geniş çaplı yankı uyandıran bu komplo teorilerinin hepsi geçen günlerde yapılan bilimsel bir çalışmayla çöktü. Bilime duyduğumuz saygı gereği inandığımız bu bilimsel çalışmanın detaylarına geçmeden önce çokça dillendirilen ve çoğumuzun kulağına gelmekle birlikte aklına hitap eden o komplo teorilerinden ikisini hatırlatmakta fayda olacağı görüşündeyiz.
Avrupa devletleri yaşlılarını yok etmek istediği için Covid-19 virüsünün yayılımını önlemedi
Tarih, insana basit bir ders verir ve gücü kontrol etmesine izin verilen sınıf ya da oligarşik yapıların, gücün karanlık etkisine girmesi engellenmediği taktirde üzücü ama telafi edilemeyecek olayların mimarları olabileceğini gösterir. Geçmişte bunun birçok örneğinin var olduğunu söylemek, malumun ilamı ve ilanı olacağından uzatmaksızın bir sonraki paragrafa geçebiliriz.
Yeni tip coronavirüs (ya da korona virüsü) Covid-19, 12 Aralık 2019 tarihinde Çin’de ortaya çıktığında Avrupa Birliği’nin önlem almaması şaşırttı. Bu noktada en bilinen örnek olan İtalya’daki 30 bini aşkın enfekte olmuş hasta ve 3 binden fazla insanın ölmesi. Dikkat çeken bir diğer ülke ise Fransa. Ülkede bu kadar ağır olmasa da benzer bir tablo ortaya çıktı ve yüzlerce vakanın sonu ölüm oldu. Öte yandan Almanya’nın 15 yılına damga vuran kudretli lideri Şansölye Angela Dorothea Merkel’in henüz dün yaptığı açıklamayla; “Durum ciddi! Siz de ciddiye alın…” uyarısında bulunmasını son pişmanlık olarak değerlendirenler oldu.
Sadece İtalya ve Fransa mı?
Ayrıca İngiltere’nin son günlere dek“biz önlem almayı gerekli görmüyoruz” türevindeki hezeyanlarına ek olarak deneysel çalışmalar yürüteceklerini bildirmesi komplo teorilerini güçlendiren etkenler oldu. O komplo teorilerinden biri, “Avrupa devletlerinin küresel resesyonda daha da ağırlaşan ve ‘emekli’lerin meydana getirdiği yaşlılar kitlesini yok etmek istediği” şeklinde ifade buluyordu. Öyle ya, günden güne sorunları derinleşen ve çözümsüzlükler içinde boğulmaya başlayan AB ülkeleri, bir şekilde üstlerindeki yükü atmak isteyeceklerdi. Coronavirüs çatısı altında bulunan Covid-19 ise bu iş için biçilmiş kaftandı. Çünkü bağışıklık sistemi çökmüş, çeşitli kronik rahatsızlıkları süren, yaş ortalaması oldukça yüksek bir kitle için ölümcüldü. Bu yüzden de ne İtalya, ne Fransa, ne de İngiltere önlem almaya yönelmedi…
Bugün itibariyle safsata olarak tarihteki yerini alan bu teorinin çökmesi, kimi inananları derinden üzecek gibi duruyor.
En popüler ikinci komplo teorisi: “Çin, Avrupa ve ABD’ye diz çöktürmek için laboratuvar ortamında coronavirüsü (Covid-19) üretti”
Geçen yıla damgasını vuran gelişmelerden biri küresel ekonomik krizin arifesinde ortaya çıkan ekonomik savaşlardı. Soğuk Savaş günlerini hatırlatan ve ABD’nin karşısında bu kez SSCB yerine Çin’in olduğu bu ticaret savaşları, her gün açıklama yapan ABD Başkanı Donald Trump’ı görmemize ve haklı olarak ondan sıkılmamıza, daha çok soğumamıza yol açtı. Ama bu soğukluğa rağmen göz ardı edemediğimiz ekonomi savaşının boyutu değişmekle birlikte kenarda izleyen bizler, canımızın ne kadar yanabileceğini hesaplamaya çalışıyorduk. ABD’ye göre daha sessiz bir tavır takındığı gözlemlenen Çin ise yılın sonuna doğru bombayı patlattı. O bomba, laboratuvar ortamında bir virüstü. Bu virüsü üreten Çin, işte şimdi tüm düşmanlarına günlerini göstermeye başlayabildi. Yani komplo teorisinin belkemiğini bu odak teşkil etti.
Söz konusu teorinin detayında ise Çin’in bir taşla iki kuş vurduğu ve bu sayede hem ABD ile Avrupa’ya diz çöktürmeyi amaçladığı ve bunu başardığı hem de ülke içinde yaşayan bağışıklık sistemi zayıf bireyleri elediği iddia edildi. Hatta bu teorinin biraz daha detayında geçen haftalarda ülkenin resmen kabul ettiği vatandaşlarına çip takma yetkisi de teoriyi ciddi şekilde kuvvetlendirdi.
Gelelim bu iki popüler teoriyi çürüten bilim çalışmasına; Covid-19 evrimleşmenin neticesi olabilir
Columbia Üniversitesi, Edinburgh Üniversitesi ve Sydney Üniversitesinden bilim insanlarının katıldığı araştırma, Medicine isimli sağlık dergisinde yayımlandı. Bu araştırmaya göre yeni tip coronavirüs olarak bilinen Covid-19 ile ortak genom dizisi verilerinin yanı sıra benzeri virüslerin de analize tabii tutulması sonucu dünyanın beklediği olası cevap ortaya çıktı. Bu cevaba göre virüs biyolojik bir silah değil, doğal seleksiyon yani evrimin bir sonucuydu.
Söz konusu araştırmada, bir tür “çengelli kanca” olan ve kendilerini ev sahibi hücrelere bağlayan Covid-19 virüsünün reseptör bağlanma alanının, insan hücrelerinin belirli bir moleküler özelliğini hedeflemek için evrimleştiğinin keşfedildiği açıklandı. Böyle bir sonucun ortaya çıkması, araştırma ekibine göre bir çeşit genetik mühendisliği olduğuna dair kanıt olmadığını gösteriyor. Hatta bunun aksine virüs, doğal seleksiyon sonucu bu şekilde öldürücü oldu. Özetle, insandan insana geçerek hızla yayılan ve dünyanın başına felaket olan bu virüs insanın moleküler özelliklerini tespit etti ve saldırmak için evrimleşti.
Araştırmaya göre bugünün bilimi böyle bir biyolojik silah üretecek kadar gelişmedi
Biyolojik silah iddiaları ve teorilerine cevaben sunulan araştırma sonuçları gösteriyor ki, günümüzdeki bilimin vardığı gelişmişlik seviyesi böyle bir biyolojik silah üretmek için yeterli değil. Çünkü bu çalışmaya göre yeni tip coronavirüs olan Covid-19, yarattığı etkiyle hiçbir laboratuvar ortamında üretilmediğini de bir anlamda kanıtlamış oluyor.
Araştırmanın dikkat çeken bir başka sonucu daha var
Covid-19, bu araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlara göre yarasa ya da benzeri bir varlıkta evrimleşerek insana transfer olan ve böylece insandan insana bulaşarak yayıldı. Bu olası senaryonun yanında bir başka korkutucu senaryo daha var. O da; patojenik özellikler göstermeyen bu virüsün sadece insanda ölümcül bir nitelik kazandığı yönünde. Bir başka deyişle, hastalık özelikleri göstermeyen bu virüs, insan ölümüne neden olacak bir şekilde evrimleşti. Virüs, işte bu yüzden böylesine can alıcı sürecin başrolüne soyundu.
Bu iki ihtimalli sonuçların verdiği mesaj ise daha korkutucu: Gelecekte çok daha fazla salgın olabilir
Söz konusu araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlar ve olası senaryoları açıklayan bilim insanlarına göre Covid-19 salgınına neden olan korona virüsünün şayet zararsız yani hastalık üretmeyen bir haldeyken (patojenik olmayan) insan ölümüne hatta kitle kıyımına varacak denli evrimleştiği kanıtlanırsa gelecekte hastalık üretmeyen birçok virüsün bu şekilde evrimleşebileceği ve yeni salgınları yaratabilmesi mümkün hale geliyor.
Dileyelim de bilim dünyası, virüsün evrimleşmesinden çok daha hızlı gelişsin.
Bonus: Coronavirüs tedavisinde umut ışığı doğdu
Aşısının bulunması için birçok ülkeden bilim insanlarının gece gündüz çalıştığı Covid-19 salgını ile ilgili açıklamalarda bulunan Çin Halk Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolu Cui Wei, geçen günlerde katıldığı bir televizyon programında virüsün tedavisinde kullanılabileceğini ileri sürdüğü Favipiravir isimli ilaçla ilgili olumlu gelişmelerin yaşandığını ifade etti.
Cui Wei’ye göre bu ilaç, 35 hasta üzerinde denendi. Bu hastaların durumu, Favipiravir ilacı almayan 45 hastaya nazaran iyiye doğru seyretti. Başkonsolos, ilacın ayrıca ağır hasta olmayan kişilerde tedavi süresini 11 günden 4 güne kadar düşürdüğünün gözlemlendiğini açıkladı. Cui Wei, ilaçla ilgili çalışmaların hızla devam ettiğini sözlerine ekledi. Tıpkı Favipiravir gibi Denoprevir isimli başka bir ilaç daha gündeme geldi. Bu iki ilacın ortak noktası, virüsün hücresel mekanizmasını bertaraf ederek virüsün etkisini kırmayı hedefliyor.
Son olarak belirtmek gerekir ki, şu an için tüm dünyada Covid-19 salgınını durdurma amacı taşıyan 85 ilaçla ilgili bilimsel çalışmalar sürüyor. Bu ilaçların yaklaşık 60’ı keşif aşamasında ki bunun anlamı uzun bir süreye hazırlıklı olunması gerekiyor. Öte yandan bu ilaçların yaklaşık 8’inin geliştirmesindeki süreçte sona yaklaşıldığı ifade ediliyor. Ancak kesin bir ilacın üretimi kısa süre mümkün değil. Konuyla ilgili birçok ülkeden sayısız bilim insanı çeşitli çalışmalar yürütse de virüsün etkilerini sınırlandıracak ya da ortadan kaldıracak bir ilacın üretimi için mücadele veriyor. Ancak bu çalışmanın kısa süreceğini söylemek mümkün gözükmüyor. İşte uzmanlar, tam da bu nedenle altını çize çize sosyal izolasyon ve sosyal mesafelendirmenin gerçekleştirilmesini öğütlüyor.